Aylık arşivler: Aralık 2020

Trakeostomi nedeniyle sesini kaybeden genç, aylar sonra tekrar sesine kavuştu

Ankara’da yaşayan Yusuf Kartal (23) geçirdiği talihsiz bir kaza sonrası tedavi için yoğun bakıma alındı. 5’inci günde solunumunu sağlamak adına genç hastaya, trakeostomi (cerrahi yolla boğazından soluk borusuna delik açılarak tüp takılması işlemi) yapıldı. Yoğun bakımdan çıktıktan sonra, konuşmakta zorlanan, sesi dahi çıkmayan Kartal’a birçok hekim ‘bundan sonra sesin kısık bir şekilde kalacak dedi. Prof. Dr. Sina Ercan tarafından gerçekleştirilen operasyon sonrası aylar sonra hem trakeostomiden kurtulup hem de yeniden konuşmaya başlayan Kartal, “Sesimi yeniden duydum çok mutluyum” dedi.
Yusuf Kartal, geçirdiği talihsiz bir kaza sonrası yoğun bakıma kaldırıldı. Yoğun bakım ünitesinde 8 gün tedavi altında tutulan genç hasta 5’inci gün solunum cihazına bağlandı. Ardından boğazından trakeostomi işlemi yapıldı ve solunum desteği tedavisi bu şekilde devam etti. Yoğun bakımdan taburcu edilen Yusuf Kartal, önce eskisi gibi rahat konuşamaz ve sesini duyuramaz hale geldi, daha sonra da sesini tamamen kaybetti. Yaşadığı bu problem nedeniyle hem günlük hayatında zorluklar yaşayan, hem de genç bir üniversite öğrencisiyken sosyalleşemeyen Kartal, psikolojik olarak da zor günler geçirdi. Gerçekleştirilen tedavilerden sonuç alamayan Kartal, soluğu İstanbul’da aldı. Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı  Prof. Dr. Sina Ercan, tarafından gerçekleştirilen muayene sonrası nefes borusunun 6 santimlik kısmının tamamen tıkalı olduğu tespit edildi. Detaylı bir değerlendirmeden sonra hastanın cerrahi tedavi şansının olabileceğine karar verilid. Nefes borusunun hasar görerek tamamen tıkanmış olan bu altı santimetrelik bölümü ileri cerrahi yöntemlerle çıkartılarak normal nefes borusunu kalan sağlam uçları tekrar bir yere getirilmek sureti ile operasyon başarılı bir şekilde tamamlandı. Genç adam, aylar sonra boğazındaki delik ve trakeostomi ile yaşamaktan kurtuldu ve tekrar sesini duymaya ve rahatlıkla konuşmaya başladı.
“BUNDAN SONRA SESİN KISIK KALACAK DEDİLER”
Konuşmada yaşadığı zorluğun ve sesini duyuramamasının kendisini psikolojik olarak derinden etkilediğini ifade eden Yusuf Kartal, zorlu süreci şu sözlerle ifade etti:
“23 yaşındayım ve hayatımın bir anda tersine döndüğünü düşündüm. Çok sosyal bir insandım. Arkadaşlarımla vakit geçirmeyi çok severdim. Ama konuşamaz oldum. Arkadaşlarımla konuşamıyordum. Evde ailemle sohbet edemiyordum. İhtiyacım olduğunda evde yanıma birini bile çağıramıyordum. Konuşamamak bana çok zorlu bir dönem yaşattı.  Bu durum psikolojik olarak beni çok yıprattı. Ankara’da tedavi için başvurduğumuz hekimlerin birçoğu, bundan sonra sesim olmadan yaşayacağımı söyledi. Uygulanan tedavilerin hiçbiri çare olmadı. Araştırmalarımız sonucunda Prof. Dr. Sina Ercan’a ulaştık. Ameliyat sonrası sesimi çok garipsedim, sesimi unutmuşum. Şu an kendimi çok iyi hissediyorum. Arkadaşlarımla tıpkı eskisi gibi rahatlıkla konuşabiliyorum.”
“NEFES BORUSUNUN 4 SANTİMLİK BÖLÜMÜ TAMAMEN TIKALIYDI”
Yusuf’u tekrardan eski sesine kavuşturan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sina Ercan, gerçekleştirilen operasyon hakkında, “Yusuf ile görüştüğümüzde nefes borusunun yukarıdaki 4 santimlik bölümü tamamen tıkalıydı. Tıkalı olan alanın altındaki başta sağlam olan nefes borusunda da bir trakeostomi kanülü ve bunun yol açtığı hasarlı bölge vardı. Yusuf konuşamıyor ve trakeostomiden nefes alıp veriyordu. Bu durumda yaşam kalitesi negatif ölçüde etkileniyordu. Onu bu durumdan kurtarmak için detaylı incelemelerimizi yaptık. Yusuf’un genel durumunu, uzun boylu oluşunu göz önünde tutarak, nefes borusunun bulunduğu yeri detaylı değerlendirdik. Ameliyatını çok özel ileri tekniklerle gerçekleştirdik. Başarılı bir operasyon sonrasında da 6 santimetre uzunluktaki tam tıkalı ve hasar görmüş bölümü çıkartıp, normal nefes borusunu uç uca getirerek operasyonu tamamladık. Risk altında olan ses tellerinin de fonksiyonlarında hiçbir komplikasyon oluşmadan  tedavisini sonuçlandırdık” değerlendirmesinde bulundu.
HANGİ DURUMLARDA İHTİYAÇ HALİNE GELİYOR?
Bu durumda olan hastaların bir bölümünün ne yazık ki tekrar eski günlerine kavuşamadığını ifade eden . Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı  Prof. Dr. Sina Ercan, “Bazen hiçbir gerekçe yokken gerekli tedavi imkanı ile buluşamamalarından dolayı hastalar yaşam boyu trakeostomi ile hayatlarını devam ettirmek durumunda kalabiliyor. Bu durum ciddi bir yaşam kalitesi ve iletişim problemi oluşturuyor. Hastaları psikolojik olarak etkileyebiliyor. Yıllar geçtikçe, trakeostomiye bağlı ve bazıları hayati risk oluşturabilen komplikasyonlar da ortaya çıkabiliyor. Solunum aletinde 10-15 günü geçen hastada, halen solunum desteğine ihtiyaç duyuluyorsa o hastaya trakeostomi açmak doğru ve yapılması gereken standart bir yaklaşım. Ancak hastaların bir bölümünde ne yazık ki komplikasyonlar gelişebiliyor. Nefes borusu trakeostomiyi çıkarmaya müsaade etmeyecek kadar daralıp hasar görebiliyor. Bunlara dikkat etmek ve hastanın bu problemlerinin tedavisi için en yüksek şansın zamanında ve doğru olarak yapılacak ilk girişimde olduğunu akılda tutmak gerekiyor” uyarısında bulundu.
ANKARA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

​Evde Sağlık Hizmetlerine Talep Arttı İlanlara Dikkat!

Yeni Tip Koronavirüs (Covid -19) alışkanlıklarımızı da değiştirdi. Öyle ki önceden en küçük bir rahatsızlığımızda bile sağlık kurumuna başvururken şimdiler de ise bu hizmeti eve talep ediyoruz. Online sağlık hizmeti almak isteyenlerin sayısının her geçen gün arttığına dikkat çeken Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Orhan Akdeniz, “Her alanda gördüğümüz dönüşümü sağlık alanında da yaşıyoruz. En çok talep edilen alanların başında ise fizik tedavi geliyor. Bu konu ile ilgili sosyal medyada gün geçmiyor ki yeni bir ilan ile karşılaşmayalım. Bu nedenle vatandaşlarımız hizmet alacakları kişiyi ya da kurumu iyice araştırıp ona göre seçim yapmalı” ifadelerini kullandı.
Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Yeni Tip Koronavirüs (Covid -19) turizmden gıdaya kadar birçok sektörü derinden etkilerken iş yapış şekillerimizde ve alışkanlıklarımızda değişikliklere neden oldu. Dönüşümün olduğu alanlardan biri de sağlık sektörü olarak karşımıza çıkıyor. Hem hastanelerde oluşan yoğunluk hem de virüsün bulaş korkusundan dolayı bu süreçte evden sağlık hizmetlerine talep de arttı.
Önce Doktor Görmeli
Bu dönüşümün önümüzdeki yıllarda da artarak devam edeceğini söyleyen Romatem Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Orhan Akdeniz, “Doktor ve tedavi artık hastanın ayağına gidiyor. Alınan hizmetlere baktığımızda kişinin hareket kabiliyetini en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan fizik tedaviye büyük ilginin olduğunu görüyoruz. Bu ilgiye hareketsiz yaşamın artmasının da katkısı büyük. Bu noktada ise dikkat etmekte fayda var. Bir fiziksel tıp uzmanı muhakkak hastayı görmeli ve tedavi programı çıkarmalı. Çünkü bu alanda kazadan ya da yaralanmadan sonra kişinin kaybedilen fonksiyonları ilmek ilmek dokunan tedaviyle geri getirilmeye çalışarak bağımsızlığın en üst düzeye çıkarılması hedeflenir. Yapılacak bir hata ise geri dönülmez sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle kişiler seçici ve iyi bir araştırmacı olmalı” dedi.
Tedaviyi Ertelemek Sizi Geriye Götürür
Dr. Akdeniz, sözlerine şöyle devam etti: “Bu dönemde hareketsizlikten dolayı kas ve iskelet sisteminde birtakım sorunlar meydana geldi. Özellikle bel ve boyun ağrıları. Bu rahatsızlıklarda evde fizik tedavi hizmetlerine talebi arttıran nedenler arasında yer alıyor. Aynı zamanda virüs bulaş korkusundan dolayı hastaneye gelemeyen inme, felç gibi önemli sağlık problemi yaşayan kişilerin gördükleri fizik tedaviyi bırakmamaları için de yaşam alanlarımızda aldığımız bu hizmet büyük önem taşıyor. Çünkü bu alanda ilerleme adım adım gittiği için tedaviyi bırakmanız sizi geri götürebilir” ifadelerini kullandı
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Periton Diyalizi hastaları koronavirüsten daha iyi koruyor

Koronavirüs sürecinde periton diyalizi tedavisinin avantajının bir kez daha ortaya çıktığına dikkat çeken Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Uzmanı Doç. Dr. Ebru Aşıcıoğlu, bu dönemde evde periton diyaliz tedavisi gören hastaların kendilerini daha etkin bir şekilde izole edebildiklerini söyledi ve ekledi: “Diyaliz merkezi gibi kalabalık ortamlardan uzak kalabildiklerinden, tedavilerinde aksama olmaksızın çok daha iyi bir şekilde korunuyorlar. Bu sebepten koronavirüse yakalanma oranlarının daha düşük olduğu gözlenmiştir.”

Periton diyalizinin uzun zamandır ülkemizde ve dünyada bir diyaliz yöntemi olarak kullanıldığını ifade eden Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Uzmanı Doç. Dr. Ebru Aşıcıoğlu, periton diyaliz tedavisine yönelik önemli açıklamalarda bulundu.
Tıbbi açıdan sakıncalı bir durum olmadığı sürece tüm böbrek hastalarının periton diyalizi için uygun birer aday olduğunu ifade eden Doç. Dr. Ebru Aşıcıoğlu, “Özellikle diyaliz merkezine ulaşımda problemi olan veya yatağa bağımlı yaşlı hastalar ya da 0-5 yaş arası küçük çocuklar için periton diyalizi ilk tercihtir. Dolaşım yetersizliği, kalp yetmezliği veya damar giriş yolu problemleri nedeniyle hemodiyalizi tolere edemeyen hastalar ile hemodiyaliz ünitesine uzaklık nedeniyle erişimi olmayan hastalarda da periton diyalizi tercih edilmelidir. Benzer şekilde aktif çalışan hastalar, seyahat etmek, serbest ve bağımsız kalmak isteyen hastalar için de yine periton diyalizi daha uygun bir seçenek olacaktır.” dedi.
Karın içerisinde geçirilmiş ameliyatlara bağlı yapışıklıklar, apse, fıtık ya da kolostomi olan hastalar ile divertikülit, ülseratif kolit veya iskemik kolit gibi iltihabi bağırsak hastalıkları olan kişilerin periton diyalizi tedavisine uygun olmadığını belirten Doç. Dr. Ebru Aşıcıoğlu, “Sosyal açıdan ise tedavi uyumsuzluğu, demans, kötü hijyen alışkanlığı ve ciddi psikotik hastalığı olan kişilerde de periton diyalizi tercih edilmemelidir.” açıklamasında bulundu.
Periton diyalizinin en önemli aşaması hasta eğitimi
Başarılı bir periton diyaliz programının ilk ve en önemli aşamasının hasta eğitimi olduğunun altını çizen Doç. Dr. Ebru Aşıcıoğlu şöyle konuştu: “Periton diyaliz tedavisi hasta ve/veya hasta yakınları tarafından evde uygulanan bir tedavi yöntemidir. Dolayısıyla tedaviyi uygulayan kişilerin prosedürler ve dikkat edilecek konular hakkında iyi bir şekilde eğitilmeleri tedavi başarısını ve uyumunu arttıracaktır. Bizim kendi ünitemizde de hastalar gerek diyaliz öncesi dönemde gerekse periton diyaliz tedavisine karar verdikleri andan itibaren yoğun bir eğitim programına alınmaktadır. Bu konuda çok tecrübeli olan periton hemşirelerimiz tarafından hastalarımıza doğru periton diyalizi prosedürleri, nasıl hijyenik ve enfeksiyondan uzak bir şekilde diyaliz yapabilecekleri, uygun diyaliz ortamını nasıl sağlayabilecekleri, olası problemleri saptama ve sorunlarla baş etme, kendi kendine yeterli olabilme konularında detaylı ve kapsamlı bir eğitim verilmektedir.”
Periton diyaliz tedavisi gören hastaların böbrek nakli olmalarında hiçbir sakınca olmadığına vurgu yapan Doç. Dr. Ebru Aşıcıoğlu, “Bu hastaların ameliyattan sonraki süreçleri ve operasyonun başarısı hemodiyaliz hastaları ile benzer hatta bazı açılardan daha başarılı olmaktadır. Biz biliyoruz ki periton diyalizi, hastanın kendi idrarını çok iyi bir şekilde korumaktadır. Yani hemodiyaliz tedavisine başlayan bir hastada aylar içerisinde tüm idrar dolayısıyla kalan böbrek fonksiyonu kaybolurken, periton diyaliziyle takip edilen hastalar, yıllar sonra dahi idrar miktarının bir kısmını koruyabilmektedir. Nakil öncesi dönemde bu bir avantaj oluşturur, çünkü vücutta daha az sıvı birikimi olacaktır. Benzer şekilde bazı çalışmalarda periton diyalizi tedavisi altındayken böbrek nakli yapılan hastalarda takılan böbreğin hemodiyaliz hastalarına göre daha erken dönemde çalışmaya başladığı gösterilmiştir.” diye konuştu.
Periton diyalizi tedavisinin olmazsa olmazının hijyen olduğuna özellikle dikkat çeken Doç. Dr. Ebru Aşıcıoğlu şöyle devam etti: “Hijyenin sağlanamadığı durumlarda periton diyalizi yapılması uygun değildir. Periton diyalizinde ancak hijyen kurallarına dikkat edildiği takdirde sağlıklı ve uzun süreli bir tedavi mümkündür. Burada hijyenden kastedilen hem genel olarak kişisel hijyen hem de diyalizin yapıldığı ortam ve diyaliz prosedürleri sırasında izlenmesi gereken basit hijyen kurallarıdır. Aslında tüm bu kurallar günümüzde koronavirüs salgını nedeniyle uyulması gereken önlemler ile benzerdir. İşlem esnasında maske takılması ve el yıkanması gibi… Bu arada koronavirüs salgını sırasında periton diyaliz tedavisinin önemi ve avantajı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu dönemde evde diyaliz tedavisi gören hastalar kendilerini daha etkin bir şekilde izole edebildiklerinden, hastane ve diyaliz merkezi gibi kalabalık ortamlardan uzak kalabildiklerinden, tedavilerinde aksama olmaksızın çok daha iyi bir şekilde korunmuşlar ve koronavirüse yakalanma oranlarının daha düşük olduğu gözlenmiştir.”
Periton diyalizi sonrası böbrek nakli olan hastaların sosyal ve iş hayatına dönme sürelerinin genel olarak hiç diyaliz almadan veya hemodiyaliz sonrası böbrek nakli olan hastalardan farklı olmadığına değinen Doç. Dr. Ebru Aşıcıoğlu, “Böbrek nakli ameliyatından sonra normal koşullarda hastalar bir hafta süreyle hastanede takip edilirler. Ardından eve taburcu olan hastalar, bu dönemde ağır olmayan fiziksel aktivitelerde bulunabilir, mesela günde yarım saat yürüyüş yapabilir. Ameliyattan yaklaşık 3 ay sonra tamamen iyileşmiş olarak normal fiziksel ve iş hayatlarına dönebilirler. Bu dönemde özellikle ilk 3 ay içerisinde artan enfeksiyon riski nedeniyle hastaların kalabalık ortamlara girmekten kaçınmaları ve eve ziyaretçi kabul etmemeleri önerilir. Mecburen kalabalık ortama girilen durumlarda mutlaka maske takılmalıdır.” açıklamasında bulundu.
Periton diyalizi tedavisinde hijyen kurallarına mutlaka dikkat edilmeli
Periton diyaliz tedavisinin başarılı bir şekilde sürmesinin iyi bir hasta eğitimi ve hijyen kurallarına mutlak uyulması ile mümkün olacağını belirten Doç. Dr. Ebru Aşıcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Çok önemli bir diğer nokta ise hastanın periton diyaliz ünitesi ile iyi bir iletişim ve bağlantı halinde olmasıdır. Hasta, en ufak bir problem veya şüphede kaldığı durumlarda üniteye rahatça ulaşarak destek alabilmelidir. Bizim periton diyaliz tedavisinde başarımızı azaltan ve en çekindiğimiz konu ise karın içi zarının iltihabı yani peritonit dediğimiz tablodur. Bunun da yine en sık nedeni hijyen kurallarına riayet etmemektir. Maalesef bazı hastalarımızı peritonit nedeniyle hemodiyalize geçirmek zorunda kalıyoruz ve bunların bir kısmı istedikleri halde periton diyalizine geri dönemiyorlar.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Bit Çocuklarda Travmaya Neden Olabiliyor

Bit sorunu çocuklarda kaşıntı ve rahatsızlık hissinin ötesinde problemleri beraberinde getiriyor. Bazı ebeveynler bunu fark etmese bile çocuklar, arkadaşlarının bitlendiğini fark etmesinden ve dışlanmaktan korktuğu için bu durumdan psikolojik olarak etkileniyor ve hatta travma yaşayabiliyor. Paranit Bit Tedavi Şampuanı ve Bit Kovucu Sprey tek uygulamayla bitlere karşı tek seferde kesin çözüm sunarak çocukların bu sorunu travma yaşamadan atlatmasına yardımcı oluyor.
Özellikle ilköğretim çağındaki çocuklarda sıkça görülen bit, saçta yaşayan ve kafa derisindeki kan ile beslenen bir böcek türü. Çok hızlı bulaşan, mont, şapka veya atkılardan da kolaylıkla saça geçebilen bit, saç derisinde 4 haftaya kadar yaşayabiliyor ve günde ortalama 10 tane sirke adı verilen yumurtalarından bırakıyor. Sıklıkla kendini kaşıntıyla belli eden bit sorunu, çocukların psikolojisini de etkiliyor. Çocuk hem kafasında gezinen böcekler olduğu düşüncesiyle korkuyor hem de bitlendiğini duyan arkadaşlarının onunla dalga geçmesinden, dışlanmaktan korkuyor. Ebeveynler, bit sorununa hızlı ve etkili bir çözüm bulunmazsa bu durum çocukta travmaya neden olabiliyor.
Tek uygulamada bit ve sirkelere karşı etkili çözüm
Etkisi klinik olarak kanıtlanan Paranit Bit Tedavi Şampuanı, sadece tek yıkamada 15 dakika gibi kısa bir sürede bit sorununa kesin çözüm sunuyor. Bitler ve sirkeler üzerinde %100 etkili ve böcek ilacı içermeyen Paranit Bit Tedavi Şampuanı, içeriğindeki mineral yağlarla bitleri ve sirkeleri boğuyor, kurutup öldürüyor. Böylece böcek ilacı içeren şampuanların aksine bitler Paranit’e karşı direnç geliştiremiyor. Kuru saça uygulanan Paranit Şampuan, masaj yaparak saça yedirildikten sonra sadece 15 dakika bekleniyor. Ardından paketten çıkan özel metal tarakla saçlar iyice taranıp durulandığında, sirkelerden ve bitlerden eser kalmıyor. Paranit Baş Biti Kovucu Sprey ise tek uygulamayla salgın esnasında tekrar bulaşma riskini sıfıra indirerek koruma sağlıyor. Durulama gerektirmediği için kolayca uygulanan ve hoş kokusu sayesinde rahatsızlık hissi yaşatmayan Paranit Baş Biti Kovucu Sprey, günde bir kez uygulandığında gün boyu bit bulaşmasına karşı etkin korunmanın huzurunu yaşıyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

​Çocuklarda İlk Diş Muayenesi İlk Dişle Birlikte Yapılmalı

Diş sağlığı her yaşta büyük önem taşıyor. Bu nedenle çocuklarda ilk dişin görülmesiyle birlikte diş sağlığı için ilk adımları da atmak gerekiyor. İlk dişle birlikte yapılan ilk muayenenin önemine dikkat çeken DoktorTakvimi.com uzmanlarından Uzm. Dt. Işıl Kırgız Karahasanoğlu, “Uzun dönemde ise düzenli diş hekimi kontrolleriyle çürüksüz ve sağlıklı dişlerin temelleri atılmış olur” diyor.
En önemli görevi çocukların beslenmesi olan süt dişlerinin varlığı, konuşmanın düzgün gelişimi ve harflerin doğru şekilde söylenmesinde de rol oynar. Toplam 20 tane olan süt dişleri çenelerin üç boyutlu gelişimini sağlarken, çene kemiği içinde bulundukları bölgeyi de kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için korur ve kalıcı diş sürerken ona rehberlik eder. Herhangi bir süt dişi erken çekildiği zaman bu doğal yer tutuculuk fonksiyonunun da ortadan kaldığına dikkat çeken DoktorTakvimi.com uzmanlarından Uzm. Dt. Işıl Kırgız Karahasanoğlu, süt dişlerine ve çocuklarda diş sağlığına ilişkin önemli bilgiler veriyor.
İlk süt dişleri 6-12 aylıkken çıkar
Çocukların ilk diş muayenesinin ağızda ilk dişin görünmesiyle birlikte yapılması gerektiğini belirten Uzm. Dt. Karahasanoğlu, ilk süt dişlerinin yaklaşık olarak çocuklar 6-12 aylıkken sürmeye başladığına dikkat çekiyor. Uzm. Dt. Karahasanoğlu, bu dönemde yapılan diş muayenesinde yapılanları ise şöyle özetliyor: “Muayenede annelere oral hijyen eğitimi verilerek çocuklarının diş temizliğini nasıl yapmaları gerektiği anlatılır. Beslenme ve çürükten korunma hakkında önemli noktalar vurgulanır. Böylece uzun dönemde yapılacak düzenli diş hekimi kontrolleriyle çürüksüz ve sağlıklı dişlerin temelleri atılmış olur.”
Koruyucu diş hekimliğiyle hedef çürüksüz bir gelecek
Çocuk diş hekimliğinin amacının dişsel sorunların oluşmasını engelleyecek önlemleri alarak çocukları çürüksüz bir geleceğe yönlendirmek olduğunun altını çizen DoktorTakvimi.com uzmanlarından Uzm. Dt. Işıl Kırgız Karahasanoğlu,bu doğrultuda çocuk diş hekimlerinin yaptığı çalışmaları şöyle sıralıyor: Çocukların çürük risk grubunu belirler ve buna yönelik koruyucu-önleyici uygulamaları (oral hijyen eğitimi ve motivasyonu, fissür örtücü ve yerel fluorid uygulaması gibi) yapar. Büyüme-gelişim sırasında çene gelişiminin ve dişlerin sürme yolu ve sırasının takibini yapar, koruyucu ortodontik tedavilerle olası diş çapraşıklıklarını önler. Süt dişlerinin erken kaybedildiği durumlarda, yer tutucu apareyleri uygulayarak olası yer kayıplarını ve çapraşıklıkları engeller. Zararlı alışkanlıkların varlığında (parmak emme, tırnak yeme, uzamış emzik veya biberon kullanımı gibi) alışkanlık kırıcı apareyler ile alışkanlıkların terk edilmesini ve oluşması muhtemel zararların en aza indirgenmesini sağlar. Kalıcı dişlerin eksik olduğu durumlarda dişli protezler yaparak estetik görünümü ve çiğnemeyi iyileştirir. Özel bakım ihtiyacı olan çocukların diş tedavilerini gerçekleştirir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Virüs bulaşma korkusu kalbi vuruyor!

Covid -19 pandemisinde yaşanan ölümler tüm dünyada korku yaratsa da, kardiyovasküler hastalıklar hala dünya çapında bir numaralı ölüm nedeni olarak yerini koruyor. Öyle ki küresel ölümlerin tümünün yaklaşık yüzde 30’unu kardiyovasküler hastalıklar oluşturuyor. Mevsimlerin kardiyovasküler olayların sıklığı üzerine yapılan çalışmalarda, özellikle sonbahar ve kış mevsimi gibi soğuk aylarda ölüm riski daha yüksek bulunmuş. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Nazan Kanal, ölümlerdeki bu artışın tek bir nedeni olmadığına dikkat çekerek, “Sıcaklık değişimi, fiziksel aktivite azlığı, hava kirliliği, enfeksiyonlar ve hatalı beslenme alışkanlıkları gibi çoklu risk faktörleriyle bağlantılı oluyor. Önemli olan diğer risk faktörleri de kandaki fibrinojen, kolesterol ve vazoaktif hormonların (damar büzüşmesi nedeni olan hormonlar) soğuk aylarda yükselme eğilimi oluşudur.” diyor.
Ayrıca bir diğer faktör ise sonbahar ve kış mevsiminde mevsimsel grip ve benzeri enfeksiyonların artışıyla birlikte Covid-19’a yakalanma riskinin artması. “Bugüne kadarki tecrübeler virüs enfeksiyonu öncesi kronik sağlık sorunları olanların olmayanlara göre hastaneye yatırılma olasılığının 6 kat ve ölme riskinin 12 kat daha fazla olduğunu gösteriyor.” uyarısında bulunan Kardiyoloji Uzmanı Dr. Nazan Kanal, Covid-19’lu yaklaşık 3 kişiden birinde kardiyovasküler hastalık olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Pandemi sürecinde hastanelerde daha az kalp krizi ve felç vakaları olsa da, bu tablo her iki problemin azalmakta olduğu anlamına gelmiyor. Son istatistikler, insanların hastaneye başvurularını ertelediklerini veya tamamen kaçındıklarını gösteriyor. Oysa hastane dışı ani ölüm sıklığında artış mevcut. Kalp hastalığı ve felç gibi kardiyovasküler hastalıklar hala dünyanın önde gelen ölüm nedenidir.” Peki Covid-19 pandemisinde kalp hastaları kış aylarında sağlıklarını korumak için hangi önlemleri almalılar? Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kalp Hastalıkları Uzmanı Dr. Nazan Kanal kış aylarında kap hastalarının dikkat etmeleri gereken 10 kuralı anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.
Sağlık kontrollerinizi ertelemeyin
Kontrollerinizi yaptırmak için pandeminin geçmesini beklemeyin. Eski normal günlere dönmek için önümüzde uzun bir yol var. Beklemeniz, geri dönüşümsüz sağlık problemi veya uzun hastane yatışlarıyla sonuçlanabilir.
Düzenli kullanmanız gereken ilaçları ve tedavileri aksatmayın 
En çok da riskin arttığı bu soğuk aylarda ve pandemi ortamında kan şekeri, tansiyon, kolesterol ve tiroit gibi değerleriniz normal olmalı. Böylece tüm vücut sisteminiz daha güçlü olur.
Ani sıcaklık değişimleri damarlar için stres nedeni olabilir 
Ani sıcaklık değişimleri damarlar için stres nedeni olabiliyor. Bunun sonucunda damarlarda spazm veya büzüşme atakları yaşayabilirsiniz. Çok soğukta yürüyüş yapmak, sauna, soğuğa yakın suyu olan deniz veya havuzda yüzmek ve soğuk suyla duş yapmak oldukça riskli. Soğuk havada dışarı çıkmanız gerekli olursa, kıyafetinizi sizi sıcak tutacak şekilde seçmeli ve ağır fiziksel aktiviteden kaçınmalısınız. 
D vitamini önemli
Pandemi nedeniyle uzun süre evde kaldınız ve artık kış mevsiminde D vitamini üretiminiz de pek olmayacak. D vitamini iskelet sistemi için önemli olduğu kadar, bağışıklık sistemi, bazı hormonların üretilebilmesi, damarlar, kalp kası ve tiroit sağlığı için de gerekli. D vitamini seviyenizi normal sınırlarda tutun.
Kilo kontrolü için çalışmanın tam zamanı 
Evde kalmak çoğumuzda kilo almaya neden oluyor. İdeal kilonuzun üzerindeyseniz hem kardiyovasküler hastalıklar hem de solunum problemleri için riskiniz artıyor. Günlük kalori alımınızı düşürüp sağlıklı beslenip egzersiz yaparak kilo vermeyi deneyin. Her besinde “Sağlıklı mı ve bunu yakabilecek miyim?” diye kendinize sorun. Tek başınıza başaramayacağınızı düşünüyorsanız bir diyetisyenden yardım isteyin.
Egzersizi unutmayın 
“Evde kalmak ve sosyal mesafe kuralı, hareketsiz kalmanızı gerektirmez.” diyen Kardiyoloji Uzmanı Dr. Nazan Kanal, şu öneride bulunuyor: “Sağlıklı bir kalp damar sistemi için haftada 5 gün, 20-30 dakika egzersiz yapmaya özen gösterin. Evinizde veya sokağınızda maske ve sosyal mesafeye dikkat ederek yürüyebilirsiniz. İnternetteki egzersiz programlarını da doktorunuza danışıp uygulayabilirsiniz.”
Kendinizi dinleyin 
Kalp krizi, felç ve Covid-19 enfeksiyonu belirtilerini kaçırmayın. Göğüs ağrısı, nefes almada güçlük, ishal, tat ve koku kaybı, boğaz ağrısı, ateş, titreme veya bilinç bulanıklığı şikayetiniz olursa, hastaneye başvurun.
Grip ve zatürre aşıları hiç olmadığı kadar önemli 
Grip ve zatürre aşıları sizi Covid-19’a karşı değil ama başka virüs ve bakteri enfeksiyonundan koruyabiliyor. Hastalansanız bile hastalık sürecini daha hafif atlatmanızı sağlayabiliyor. Doktorunuz da uygun buluyorsa grip ve zatürre aşısı yaptırmanızda fayda var.
Mikroplardan korunun
Covid-19 korunma prensipleri en çok sizin için geçerli. Maske kullanımı, sosyal mesafe ve el temizliğinizin hala en güçlü koruyucularınız olduğunu unutmayın.
Aktif kalmaya çalışın 
İzolasyon duygusu beden ve ruh sağlığına zarar verebiliyor. Dolayısıyla evdeyseniz ve yalnızsanız, değer verdiğiniz insanlarla ve dünya ile bağlantıda kalın. Kendinize hobiler edinin, bedeninizi ve zihninizi meşgul edecek uğraşlar bulun.  
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Tuba Ünsal’ın dolabı kanyon yeni yıl hediye pazarında

Tuba Ünsal, ay sonuna kadar devam eden Kanyon Yeni Yıl Hediye  Pazarı’nda en sevdiği kıyafetlerini, Givin iyilik platformu ile SMA’lı çocuklar için satışa çıkarıyor. 
Etkinlikte benzersiz stiliyle fark yaratan Tuba Ünsal’ın gardırobundaki en güzel parçalar, “SMA Hastalığı ile Mücadele Derneği” yararına satışa sunulacak. Givin.co web sitesi üzerinden online olarak alınabilecek kıyafetlerin satışından elde edilecek gelir, SMA’lı çocukların medikal cihaz ihtiyaçlarına destek için kullanılacak.
 
Tuba Ünsal’ın kendi dolabından seçtiği ayakkabı, çanta ve aksesuarlarını alarak iyiliğin bir parçası olmak isteyen herkes, 31 Aralık tarihine kadar Kanyon Yeni Yıl Hediye Pazarı’nı ziyaret edebilir.
Kanyon, Yeni Yıl Hediye Pazarı 31 Aralık tarihine kadar hafta içi 12.00-19.00 saatleri arasında birbirinden farklı markaları ile misafirlerini bekliyor. Şimdiden ajandanıza not almayı unutmayın!
Tarih: 14 – 31 Aralık
Saat: 12.00-19.00
Yer: Kanyon Etkinlik Alanı
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Eser Yenenler, INFLOW Ödüllerini Sunacak

Influencer pazarlaması alanında Türkiye’nin en iyilerini belirlemek amacıyla düzenlenen INFLOW Awards’un bu yılki sunucusu belirlendi. İçinde bulunduğumuz pandemi dolayısıyla dijital olarak gerçekleşecek ödül töreni 21 Aralık Pazartesi günü, Eser Yenenler’in sunumu ile Onedio Youtube kanalı üzerinden yayınlanacak.
INFLOW Network tarafından bu yıl üçüncü kez gerçekleştirilecek olan INFLOW Awards, influencer pazarlaması alanında en iyileri belirleyecek. 28 farklı kategoride kazananların açıklanacağı ödül töreni, Eser Yenenler’in eğlenceli sunumuyla Onedio Youtube kanalı üzerinden yayınlanacak. Çeşitli performanslara ev sahipliği yapacak ödül töreninde Can Bonomo da yeni teklisiyle konuk olacak.
28 farklı kategoride sahiplerini bulacak ödüllerin “En İyi Instagram Influencer’ı”, ‘’En İyi TikTok Influencer’ı’ , “En İyi Twitch Influencer’ı” ve “En İyi Youtube Influencer’ı” kategorilerini halk belirleyecek. Kampanya ödülleri ise Neşet Dereli, Kaan Kayabalı, Gonca Karakaş ve Seda Domaniç gibi dijital ve pazarlama sektörünün duayen isimlerinden oluşan özel jüri tarafından değerlendirilecek.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Samara “Olsun” adlı teklisinin heyecanını yaşıyor

Havalı Geliyor, Para Para,  Ramdika gibi hit şarkılarda Cansever, Kobra Murat ve DJ Yılmaz ile düet yapan Samara, “Olsun” isimli teklisiyle geçtiğimiz haftalarda müzikseverlerle buluştu.
Kısa zaman içinde çok fazla izleme alan şarkı ve klibin gidişatı ise ünlü sanatçı Samara’yı mutlu ediyor. Yeni projeler için çalışmalarına hız kesmeden devam eden Samara yakında hayranlarına sürpriz yapmaya hazırlanıyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Hilton İstanbul Bomonti’den çocuklara özel video anlatımlı sanat kitleri

Hilton İstanbul Bomonti, Masterpiece iş birliği ile hazırladığı video anlatımlı aktivite kitleriyle küçük misafirlerini sanatla buluşturuyor. Aralık, Ocak ve Şubat ayı boyunca konaklama rezervasyonu esnasında “Aile Keyfi” paketini seçen misafirlerin odalarına bırakılacak olan kitler; Hilton İstanbul Bomonti’nin Lobby’sinden de satın alınabilecek.
Şehrin en büyük oteli unvanına sahip olan Hilton İstanbul Bomonti, minik misafirlerini, konaklamaları esnasında hem eğlenip hem de yeteneklerini geliştirebilecekleri Masterpiece sanat kitleri ile buluşturuyor. 0-6 ve 6 yaş üzerine uygun olarak farklı seçeneklerde sunulan sanat kitleri, rezervasyon esnasında “Aile Keyfi” paketini seçen ailelerin konaklama yapacakları odalara Kraft karton kutularla bırakılacak.
Masterpiece iş birliğiyle çocuklar için hazırlanan sanat kiti seçenekleri arasında, 6 yaşına kadar olan minikler için hamur şekillendirme kiti ve pastel boya kiti; 6 yaş ve üzeri olan çocuklar için mini şövaleli resim kiti olmak üzere 3 farklı seçenek bulunacak. QR kod içerisinde satın alınan kitin nasıl yapılacağını anlatan 30 dakikalık bir eğitim videosu da yer alacak.
Aralık, Ocak ve Şubat ayı boyunca Hilton.com üzerinden yapılacak rezervasyonlarda “Aile Keyfi” paketini seçen ailelerin faydalanabileceği video anlatımlı çocuk sanat kitlerini, check out sırasında çocuklarına eğitici bir hediye götürmek isteyen misafirler ya da Hilton İstanbul’u ziyaret eden herkes Lobby alanından da satın alabilecekler.
İSTANBUL – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)