Gençlerin yolunu açmak için şirket kurdu…

Şarkılarıyla milyonların kalbini fetheden Türk Pop Müziğinin son yıllardaki en üretken isimlerinden Berkay, ‘Dert Faslı’ adını verdiği yeni şarkısı ile çıktığı an itibariyle dijital platformlarda zirvenin sortaklarından olurken, yeni müjdeleri de hayranlarına verdi…
Sözü ve müziği Ezgi Ceren Anar ve Berkay düzenlemesi Çağrı Telkıvıran imzası taşıyan ‘Dert Faslı’nın adlı şarkısının zirve keyfini süren Berkay şimdilerde müzik dünyasına kazandıracağı gençler için bir müzik şirketi kurdu ve onların projeleri için stüdyoya girdi.
Berkay, “İlk albüm çıkmadan önce her hafta içi İzmir’de çalışıp, para biriktirip hafta sonları bir bağlantı bulmak için İstanbul’a gidiyor ve dönüyordum. Bu tam dört yıl sürdü. Ama hiç pes etmedim. Dört yıl sonunda bir firmayla anlaştım. İki yıl bekledim. Olmadı. Başka firmaya geçtim. Sonra arka arkaya projeler yaptım. Bugünlere gelene kadar ben çok zorluk çektim. Şimdi bende elimden geldiğince yeni isimlere destek olabilmek için ‘Hiperaktif’ isimli bir prodüksiyon şirketi kurdum. İlk projemizi yeni yılda çıkarmış olacağız ve arka arkaya yeni isimlerin duyulması için destek veriyor olacağım.” dedi.
Kurduğu müzik şirketinin adı “Hiperaktif” olan Berkay “Acayip hiperaktifim, oturduğum yerde durmam. Kızlarım Zeynep ve Arya’da çok hareketli oldukları için onların işine geliyor. Şirketin adı ile yapım da özleşiyor.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

‘+1 FEST’te Sahne Sırası Duman’da

Geçtiğimiz perşembe başlayan ve müzik keyfine +1 katan, özlenen konser deneyimini evlere taşıyan “+1 FEST”in sıradaki konuğu Duman olacak.
Artibir Instagram hesabı üzerinden yayınlanan ve farklı müzik türlerinden önemli isimleri evlerimize konuk eden yeni konser serisi “+1 FEST”, ikinci performansına hazırlanıyor. Şanışer ve Sokrat St’nin ses getiren performansı sonrası, “+1 FEST”in ikinci konuğu Duman olacak.
Türk rock müziğinin önemli gruplarından Duman, 3 Aralık Perşembe akşamı saat 22.00’de @artibir hesabında sevenleriyle buluşacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Umut yolunda Suriye’den Türkiye’ye uzanan yaşamlar…

Fabien Toulmé’nin gerçek kişilerden ve yaşanmış olaylardan esin alarak üç ciltlik bir seriye dönüştürdüğü Hakim’in Yolculuğu, insanlığı unutmuş bir dünyada insan olmanın nasıl bir şey olduğuna dair etkileyici bir grafik roman.
Sanatçının, uzun araştırmalar sonucu ve yıllara yayılan ikili görüşmeleriyle şekillenen anlatısı, Suriye’deki savaş nedeniyle sahip olduğu her şeyi geride bırakıp, tamamen yasal yollar üzerinden, yeni ve daha ”yaşanabilir” bir hayat kurmaya çabalayan bir adamın mücadelesine tanıklık ettiriyor.
Kendi hâlinde bir bahçıvanın başına neler gelebilir? Hakim için yaşam, hayallerinin peşinde azimle çalışan bir genç için seyrinde ilerlerken 2011’de Suriye sokaklarında filizlenmeye başlayan Arap Baharı hareketi ile altüst olur. Dayatılan korku iklimi başta büyük kentler olmak üzere tüm ülkeyi sarar. Fidanlığı gasp edilen ve ardından sokaktaki yaralılara yardım ettiği gerekçesiyle bir süre tutuklu kalıp işkence gören Hakim için artık Suriye’de yaşamak imkânsız hâle gelir. Genç adamın Şam’ın güney banliyösünden başlayan sürgünlüğü; Lübnan, Ürdün, Türkiye, Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Macaristan, Avusturya, İsviçre ülkeleri üzerinden Fransa’nın Aix-en-Provence şehrine kadar uzanır.
Serinin ilk kitabı olan ”Suriye’den Türkiye’ye”yi Desen okurları için özel kılan yanı Türkiye’den de bolca kareler içermesi. Sokak tabelalarından şehirlerin mimarisine ve evlerin mobilyalarına kadar incelikle verilen detaylar da Fabien Toulmé’nin çizer olarak hikâyeyi aktarmadaki ustalığını kanıtlıyor. Hakim’in 2013’ün Mart ayında, Amman üzerinden uçakla Antalya’ya gelmesiyle başlayan Türkiye serüveni; sırasıyla İstanbul ve İzmir şehirlerini de kapsayan bir güzergâhta, trajikomik durumlar eşliğinde veriliyor.
Yaşanmış bir hikâyeye dayanmasından ötürü hem bir belgesel hem de merak uyandırıcı bir haber röportaj niteliği taşıyan Hakim’in Yolculuğu, usta bir çizer ve hikâye anlatıcısı olan Toulmé’nin güçlü görselleriyle müthiş bir sinematografik anlatım sergiliyor.
”Bunun benim başıma gelebileceği aklımdan bile geçmezdi. Anlıyorum ki her insan bir gün ‘mülteci’ olabilir… Bunun için ülkenin çökmesi yeterli. Ya sen de onunla birlikte çöküyorsun ya da çekip gidiyorsun.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

E-ticaret pazarı 2022’de 6,5 trilyon dolara ulaşacak

Ege Ekonomik Forumu’nun ikinci gününde Ege İhracatçı Birlikleri ana sponsorluğunda gerçekleşen ‘Küresel Pazarlardaki Payın Artırılması: İnovatif Hamle’ oturumunun açılış konuşmasını Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi gerçekleştirdi.
Habertürk Ekonomi Yazarı Abdurrahman Yıldırım’ın moderatörlüğünü yaptığı oturuma Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Doğan Holding Murahhas Üyesi & CEO Çağlar Göğüş, İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Perihan İnci, DEİK Asya Pasifik Bölgesi Koordinatör Başkanı Murat Kolbaşı konuşmacı olarak katıldı.
RCEP ile bölgede yeni ihracat pazarları açılabilir
Jak Eskinazi, 2020 yılının başında Davos Zirvesi’nden çıkan ortak çağrıyı hatırlattı: “Toplumun sorunlarını sadece konuşmak yeterli değil, sorunların ciddiye alınması ve çözümlere yatırım yapılması gerekiyor.” ve şöyle devam etti:
“Arkamızda bizi yaşatabilecek tek zenginliğimizin, ürettiğimiz katma değerler olacağını unutmamalıyız. İşte bu yüzden, çağa ayak uydurmalıyız. Küresel tedarik zinciri değişiyor. Ülkeler pandemide tek pazara bağımlılığın sıkıntılarını gördü. Bu yüzden yeni bölgesel hatların oluşturulması için adımlar atılıyor. Çok yakın bir süreçte Çin’in de aralarında olduğu 15 Asya Pasifik ülkesinin imza attığı tarihin en büyük ticaret anlaşması RCEP de (Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık) tedarik zincirleri için alınmış bir önlem. Anlaşma aynı zamanda dünya ticareti için çok önemli mesajlar barındırıyor. RCEP’e imza atan 15 ülkeyle dış ticaretimizi geliştirebilirsek, ülkemize de bölgede yeni ihracat pazarları açılabilir.”
Asya-Pasifik’e ihracatı artırma stratejisi: İzmir serbest şehir olmalı
Eskinazi’ye göre Türkiye’nin en büyük avantajı RCEP’e dahil olan üç ülke Singapur, Malezya ve Güney Kore’yle serbest ticaret anlaşmasının olması.
“Bunun yanı sıra RCEP ülkelerinde yatırım, üretim ve ihracat yapacak Türk firmaları için yeni bir devlet destek mekanizması hızlı bir şekilde hayata geçirilirse çok büyük kazanımlar elde edebiliriz. Ticaret Bakanlığı’nın yeni uygulamaya koyduğu Lojistik Merkezleri desteği, RCEP ülkelerine özel kurgulanmalı. İzmir, “Serbest Şehir” olması halinde RCEP ülkelerinden yatırım çekeceği gibi, İzmir Limanlarının, RCEP ülkelerinin Batı’ya açılma kapısı da olabilir. Dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşmasına daha geniş bir perspektiften bakmalıyız. RCEP, aslında 3 milyarın üzerinde tüketiciye sahip Asya-Pasifik bölgesine ihracatımızı artırma stratejimizin en önemli basamağı. Birçok ülke sürdürülebilir kalkınma stratejileri doğrultusunda tedarik zincirleriyle ilgili somut adımlar atmaya başladı ve bizde bu adımlardan doğacak fırsatları iyi bir şekilde değerlendirmeliyiz.”
Yol haritası “yeşil tedarik zinciri”
“İçinde bulunduğumuz tüketim toplumunu, hep birlikte türetim toplumuna dönüştürmeliyiz.” diyen Eskinazi, inovasyon kelimesini belirleyen alt başlıkları; insan hakları, çocuk işçiliği, iklim ve doğal kaynakları koruma olarak sıralıyor.
“Üstümüze büyük görevler düşüyor. Dünyanın en büyük karbondioksit üreticisi ve küresel karbon salınımının yüzde 28’inden sorumlu olan Çin, 2060’a kadar karbon salınımını sıfıra indirmeyi hedefliyor. Doğal kaynakların hızla tükendiği ve ekonomik sürdürülebilirliğin vazgeçilmez bir unsur olduğu günümüzde yeşil tedarik zincirinin önemi gittikçe artıyor. Atık yönetimini kolaylaştıran, daha az kirleten üretim sistemleri tasarlamalı, çevresel riskleri baz alarak hareket etmeliyiz. Sosyal sorumluluk bilinciyle süreçleri olabildiğince iyileştirmeye odaklanmalıyız. Dijitalleşme bu noktada katalizör olacaktır. Türkiye’nin, rekabet gücünü sürdürebilmesi için mevcut altyapıya yeni teknolojiler ekleyerek verimliliğini artırması ve Endüstri 4.0 tabanlı sistemlerin hızla kurulması, en önemli gündem maddemiz olmalı. Çünkü artık akıllı üretim çağındayız ve akıllı uzmanlaşmalıyız. Teknolojiyi lehimize kullanmak için tüm olasılıkları keşfetmeliyiz.”
Yüksek tasarruf, az maliyet, izlenebilirlik
Jak Eskinazi, dijitalleşmenin yeni hizmetler yaratmak ve var olan sorunları çözmek adına muazzam bir potansiyel sunduğu görüşünde.
“Hem hizmet kalitesini hem verimliliği artıran kapsamlı ve uzun vadede kazandıran bir süreç. Sadece dijitalleşen firmalar uçtan uca entegrasyon ile müşterilerinin taleplerine her an cevap verebiliyor. Üretimden siparişe kadar her şey A’dan Z’ye birbirine bağlı, kontrol altında ve planlı bir şekilde ilerletilebiliyor. Bu sayede firmaların maliyetleri azalıyor ve yüksek oranda tasarruf sağlanıyor. Önümüzdeki dönemde global ticaret yollarının yüzde 90’ı değişecek. Yeni pazarlara açılmak isteyen işletmeler için büyümenin anahtarı “dijitalleşme”. Dünya e-ticaret üzerine kuruluyor. Bunu pandemi döneminde daha net gördük. Koronavirüs, dünyayı çevrim içi bir pazar haline getirdi ve bu dönemde dijitale yatırım yapmayan şirketler kaybetti. Dünyanın en hızlı büyüyen sektörü e-ticarette son dönemde yüzde 100’lere varan büyümeler yaşandı. Ve e-ticaret pazarı şu an 4 trilyon dolara ulaştı.”
E-ticaret pazarı 2022’de 6,5 trilyon dolara ulaşacak
Eskinazi e-ticaret sektörünün ekonominin belkemiği KOBİ’lerle hızlı büyüyebileceğini, KOBİ’lerin e-ticarete geçişiyle e-ihracatın da gelişeceğini söyledi.
“Dünyada e-ticaret pazarının 2022’de 6,5 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Bu fırsatı kesinlikle değerlendirmeliyiz. Özellikle e-ticarette sosyal ağların kullanılması, satış kanallarının oluşturulmasıyla artık s-ticareti yani sosyal ticareti konuşuyoruz. Sosyal medya, e-ticaret satışını artıran bir güç olarak önümüzdeki yıllarda da büyümeye devam edecek. Mevcut dünya koşullarına uygun içerikleri kullanmalı, tüketicileri marka hikayemize dahil etmeliyiz. Türkiye, küresel virüs salgınına karşı en başından beri aldığı güçlü önlemler sayesinde, süreci yönetme becerisiyle, ticarette geliştirdiği yeni yöntemlerle pandemi krizinin dikkat çeken ülkelerinden birisi oldu. Salgının dünya ekonomisini ağır bir şekilde sarstığı şu süreçte, Türkiye ekonomisi, 2020 yılı üçüncü çeyrekte yüzde 6,7 oranında büyüdü. Her sene teknoloji trendleriyle ilgili ciddi öngörüler veren Hype Cycle 2020 grafiğine göre, sosyal mesafe teknolojileri şu anda dünyanın en zirvesinde.”
EİB’in dijital ajandası yoğun: Sanal dış ticaret heyetleri, dijital firma ziyaretleri, sanal fuarlar
Ege İhracatçı Birlikleri’nin dijital fuarcılıkta Türkiye’de ve dünyada öncü olduğunu anlatan Eskinazi, Hollanda, Birleşik Arap Emirlikleri ve Vietnam’a sanal sektörel ticaret heyetleri düzenlendiğini Avrupa pazarı için çalışmaların devam ettiğini açıkladı.
“Dünyanın en önemli Endüstri 4.0 bölgesi Bavyera’ya dijital firma ziyaretleri etkinliği ve iş forumu organize ettik. Blockchain teknolojisi artık her yerde, dünyadaki bütün endüstrilerde, tedarik zincirlerinde ve lojistikte kullanılıyor. 2020’nin başında Sürdürülebilirlik, Blockchain ve Dijital dönüşüm çalışma gruplarını kurduk. Birliğimizin hizmetlerini, faaliyetlerini dijital ortama aktarmayı ve hızlandırmayı, üyelerimizin dijital ekosistemin önemli oyuncuları olmalarını istiyoruz. Bu yüzden birlik üyelerimiz için bir ticaret platformu oluşturuyoruz ve eğitim programları planlıyoruz. Bu yolda bizim için kadın ihracatçılarımızın emeğinin ve çabasının yeri çok ayrı. İş’te Kadın cephesinde Binyaprak İş’te Kadın dijital deneyim platformunun İzmir Çemberi’nin kuruluşuna destek veriyoruz. Kadın ihracatçılarımızın deneyimlerini paylaşacakları özel bir içerik üretip, ihracata yönelmek isteyenlere rehberlik edecek bir mentorluk programını hayata geçireceğiz.”
“Yenilikçi düşüncenin gücü bizi onlarca adım öteye geçirecektir”
Jak Eskinazi, “Sürdürülebilirliği yurtiçi ve yurtdışı konuşmacılarla ele aldığımız webinar serileri, online eğitim programları yapıyor ve yeni projeler üzerinde çalışıyoruz. Taleplere hızlı bir şekilde çözüm üreterek, tüketicilerimizi iyi dinleyerek, online pazar yerlerinde iyi iletişim kurarak ilerliyoruz. Yeni seçenekleri değerlendirmeye cesaret edenler daha verimli hale gelecek, diğerleri ise rekabetin çok gerisinde kalacaklar. Dijitalleşme hamlelerimiz, yenilikçi düşüncenin gücü bizi onlarca adım öne geçirecektir. Bu yüzden her firma güncel bir pazar stratejisiyle hareket ederek çağı yakalamalı. Türkiye, Avrupa ülkelerine yakınlığı, güçlü ulaşım-lojistik ağı, sağlık sistemi ve ekipmanlarının yeterliliği, kriz durumunda ürün ve hizmetlere hızlı erişebilmesi, nitelikli iş gücüyle küresel üretim gücü olacak potansiyele sahip. Ancak rakip pazarları geride bırakabilmek için katma değerli ürünlere, dijitalleşmeye daha çok ağırlık vermeliyiz.” diye konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

‘Engelsiz Hayata Erişim’ önceliğimiz olacak

DEVA Partisi’nden 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin özel bir açıklama yapıldı. Açıklamada;
“Türkiye’de Ulusal Engelli Veri Tabanı’na göre engelli birey sayısı yaklaşık 1 milyon 600 bindir.Ancak resmi olmayan rakamlara göre Türkiye’de engelli oranının %13 ve engelli sayısının 9 milyon olduğu düşünülmektedir. Engelli çocukların sayısı ise yaklaşık 3 milyondur.
Engelli bireyler toplum hayatında, sosyalleşmekte zorluk çekmekte, dışlanmaya maruz kalabilmekte, yeterli eğitim imkanlarına kavuşmakta, çalışma hayatına, üretime dahil olmakta güçlükler yaşamaktadır.
Gerçek şudur: Engelli birey yoktur, bütün bunları yapması engellenen bireyler vardır!
Özel gereksinimli çocukların eğitim olanaklarına erişimi ve kaliteli eğitim almaları şarttır!
Özel gereksinimli engelli çocuklar erken yaşlarından itibaren akranları ile eşit hak ve fırsatlara erişememekte, özel eğitim ve desteğe gereksinim duymaktadır. Bugün Türkiye’de 386 bin engelli birey eğitim alabilmekte, 42.750 personel bu alanda istihdam edilmektedir.
Özel gereksinim ihtiyacı olan çocuklar ancak erken yaşlarından itibaren nitelikli, yeterli ve devamlılığı olan eğitimler alabilirlerse toplum hayatına dahil olabilmektedir.
DEVA Partisi olarak biz;
Engelli bireyleri kısıtlayan yaşam şartlarını iyileştirecek ve onların ‘Engellenen Bireyler’ olmalarının önüne geçeceğiz. Yetersiz, ilerleme kaydedilmesi zor eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerini iyileştireceğiz. Nitelikli bir eğitim sistemi ile çocuklarımızı geleceğe güvenle taşıyacağız. Kurumlara yapılan maddi ödeneklerin yetersizliği ile ancak günü kurtarabilen rehabilitasyon merkezlerini güçlendirecek, uygun materyaller ve etkin öğrenme modelleri ile çocukların gereksinimlerine cevap verebilir hale getireceğiz. Sürdürülebilir ve nitelikli eğitim, rehabilitasyon, sosyal hizmet ve desteklerle çocuklarımızın ‘toplumsal uyum kapasitelerini’ arttıracağız. Sadece MEB’de kurumsal karşılığı ve sorumlu birimi bulunan sistemi revize edeceğiz. Disiplinler arası hizmet anlayışı ile MEB, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Spor Müdürlüğünün eşgüdüm, yetki ve sorumluluk paylaşımıyla fayda üreten bir mantıkla iş birliği içinde çalışmalarını sağlayacağız.Yerel yönetimlerin de alanda sorumluluk üstlenmesini destekleyeceğiz. ‘Aile- Rehabilitasyon Merkezi- Okul’ ortak çalışma prensipleri geliştirecek, çocuğun yüksek yararı için kurum ve uzmanların uyum ve birlik halinde çalışmalarını destekleyeceğiz. Ekonomik şartları yetersiz aileler için şartları çok zor olan özel gereksinimleri lütuf olarak görmeyecek, akranları ile fırsat eşitsizliği yaşayan çocuklarımızın haklarına erişimlerini sağlayacağız. Sosyal Koruma ve Güvenlik Sistemi (SKGS) adını verdiğimiz yeni sistemle mahalle bazlı ekiplerimizle, sosyal ihtiyaçları yerinde tespit edecek, derecelendirecek, talep odaklı sistemden arz odaklı sisteme geçeceğiz. Çocuğa ve aileye sosyalleşme imkanları sağlayacak, bakım ve kreş evleri açarak ailelerinin günlük ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olacak, ihtiyaç halinde bakımın devamlılığını sağlayacağız. Aileleri yalnız bırakmayacak, yaşadıkları maddi ve manevi yükü paylaşacak, azaltacağız. Engelli çocuğu olan ve aynı zamanda çalışmak zorunda olan tek ebeveynlere özel destek ve izinler sağlayacağız. Rehabilitasyon kurumlarından yetersiz maaşları sebebiyle ayrılan uzman kayıplarının önüne geçecek, eğitimcilerin kapasitelerini arttıracağız. Alanda hâkim olan siyasi kayırmacılık, torpil ve haksızlıkların önüne geçecek, gerçek teşhis ve muayeneye dayanmayan engelli raporlarını ve beraberinde alınan haksız devlet desteklerini durduracağız. Şeffaf ve adil bir raporlama sistemi uygulayacağız. Üniversiteye giriş sınavlarında engelliler ve otizmli çocuklarla, sağlıklı çocukların aynı sınava tabi tutulmasıyla yaşanan hak kayıplarının önüne geçeceğiz. Yapacağımız düzenlemelerle özel yeteneklerini ön plana çıkaracak, mesleklenmelerini destekleyecek bir seçme sistemi uygulayacak, eğitime erişimlerini sağlayacağız. Rehabilitasyon merkezlerinde göz ardı edilen spor imkânlarını geliştirecek, beden eğitimi ve farklı spor dalları ile özel gereksinimli çocukları güçlendireceğiz. Teknolojik alanın uzaktan çalışma avantajından faydalanacak, çocukların bu alanda eğitimlerini destekleyerek istihdam edilebilirliklerini arttıracağız.
Engelli vatandaşlarımızın önlerindeki engelleri kaldırmak için çalışmaya, özel gereksinimli çocuklarımızın hayatlarına DEVA ve UMUT olmaya devam edeceğiz. Elif Esen / DEVA Partisi Sosyal Politikalar Başkanı” ifadeleri yer aldı
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

​Türk Kahvesi Sohbetlerinin Yeni Konusu: Sağlık ve Pandemi

500 yılı aşan geçmişi, bize özgü gelenekleri ile Türk Kahvesi kültürümüzde önemli bir yere sahip. Bu önemli değeri yaşatmayı ve tanıtmayı kurulduğu ilk günden itibaren kendine misyon edinen Kahve Dünyası, 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü vesilesiyle geleneksel olarak yaptırdığı araştırmalara bu yıl bir yenisini daha ekliyor. Değişen yaşam alışkanlıkları doğrultusunda Türk Kahvesinin kültürümüzdeki yerini analiz ve takip etmek hedefiyle 1.200 kişinin katılımıyla bu yıl gerçekleştirilen araştırma, pandemi ile birlikte daha çok Türk kahvesi içmeye başladığımızı ortaya koyuyor. Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 92’si Türk Kahvesi tüketiyor. Türk Kahvesi ortalama 7 dakikada içilirken bu süre zarfında en çok Türkçe müzikler dinleniyor. Türk Kahvesi içerken yapılan sohbetlerin ana konusunu bu yıl sağlık ve pandemi oluşturuyor.
Asırlardır Türk kültüründe var olan Türk Kahvesi, sabahların daha canlı başlamasını sağlayan, sohbetleri neşelendiren, yorgunluğumuzu alan, kız isteme merasimlerinin ritüeli, buluşmalara en çok yakışan kültürel bir motif olarak karşımıza çıkıyor. Bir içecekten öte birleştirici gücü olduğu herkesçe kabul edilen Türk Kahvesi günümüzde dostluğun ve sohbet ortamlarının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” olarak kabul edilen Türk Kahvesi için her yıl 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü olarak kutlanıyor. “Hepimizin Ortak Noktası” söylemiyle Türk Kahvesi ve diğer özgün lezzetlerini misafirlerinin beğenisine sunan Kahve Dünyası, çok değerli bir kültürel miras olan Türk Kahvesine sahip çıkmak amacıyla her yıl olduğu gibi bu yıl da 5 Aralık’a özel olarak bir araştırma gerçekleştirdi. Kahve Dünyası, her yıl düzenli olarak yapılan bu araştırmalarla tüketici alışkanlıklarını ve trendleri anlamak, analiz etmenin yanı sıra arşiv niteliğinde bir kayıt oluşturmayı da hedefliyor.
Türk Kahvesinin bu coğrafya için ayrı bir önemi olduğunu vurgulayan Kahve Dünyası Genel Müdürü Kaan Altınkılıç, “Bol köpüğü ve mis gibi kokusuyla Türk Kahvesi kültürümüzün vazgeçilmez bir parçası. Biz de Kahve Dünyası olarak bu mirasa sahip çıkıyor ve ürün gamımızı her geçen gün arttırsak da Türk Kahvesini daima odak noktamızda tutuyoruz. Türk Kahvesini, geleneksel sunumunu koruyarak yanında çikolata ve su ikramımızla servis ederek, Türk Kahvesi kültürünü sadece 5 Aralık’ta değil; her gün, her ikramda misafirlerimize hatırlatmaktan büyük gurur duyuyoruz. Ülkemizin önemli bir değeri olan Türk Kahvesine tutkuyla bağlı olan herkesin ve tüm kahve severlerin bu özel gününü kutluyoruz” dedi.
Türk Kahvesinin tüketimi ile ilgili çarpıcı sonuçlar
Bağımsız pazar araştırma şirketi İpsos tarafından yapılan, 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü kapsamında gerçekleştirilen araştırmada katılımcılara; Türk Kahvesi tüketim adedi, Türk Kahvesi tüketilirken sohbet edilen konular, dinlenilen müzikler, Türk Kahvesini en çok kiminle içmekten keyif aldıkları gibi sorular yöneltildi. Türkiye’nin farklı bölgelerinden 1.200 kişinin katıldığı araştırmada çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı.
Türk Kahvesi ortalama 7 dakikada içiliyor
Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 92’si Türk Kahvesi tüketiyor. Düzenli olarak Türk Kahvesi tüketenler ise her hafta ortalama 8 fincan Türk Kahvesi içiyor. Araştırmada öne çıkan bir diğer konu ise Türk Kahvesi tüketim süresi. Türk Kahvesi ortalama 7 dakikada içiliyor. Araştırmaya göre; bir kahve sever hayatı boyunca yaklaşık 3 bin saatini Türk Kahvesi içmeye ayırıyor. Türk Kahvesi en çok akşam saatlerinde ve orta şekerli olarak tüketiliyor.
Kadınlar Türk Kahvesini enerjik hissetmek, konsantrasyonu artırmak ve metabolizmayı hızlandırmak için tüketiyor
Türk Kahvesi tüketiminde cinsiyet ve yaş kırılımına bakıldığında; kadınlar erkeklere oranla ortalama olarak daha fazla Türk Kahvesi tüketiyor. Ayrıca, katılımcıların büyük çoğunluğu Türk Kahvesini lezzeti ve verdiği keyif için tüketiyor. Türk Kahvesini erkeklere göre daha fazla tüketen kadınların tercih nedenleri de çeşitlilik gösteriyor. Kadınlar Türk Kahvesini erkeklere kıyasla daha fazla sosyalleşmek, rahatlamak, enerjik hissetmek için ve metabolizmayı hızlandırdığı düşüncesiyle tüketiyor. Türk Kahvesi tüketiminin diğer bir sebebi ise konsantrasyonu artırmak.
Kadınların Türk Kahvesini genellikle evde ve arkadaş/komşu evinde içmeyi tercih ettikleri görülürken, erkeklerin ise genellikle iş yerinde içtiği ortaya çıktı. Araştırmaya göre 45-50 yaş grubundaki kişiler özellikle pandemi şartları nedeniyle daha çok evde Türk Kahvesi tüketirken; kafe gibi dış mekânlarda tüketimin ise 15-24 yaş grubunda daha fazla olduğu görüldü.
Kahve muhabbetlerinde konu artık sağlık ve pandemi
Pandemi döneminden önce Türk Kahvesi sohbetlerinde özellikle kadınlar için ev hayatı, eğitim, okul, dersler ve havadan sudan muhabbetler en popüler konular arasında iken erkekler arasında ise iş hayatı, para, siyaset ve spor gibi konular daha çok konuşuluyordu. Pandeminin hayatımıza girmesiyle birlikte ise Türk Kahvesi sohbetlerinin en önemli konusu sağlık ve pandemi oldu.
Türk Kahvesini en çok Ege ve Akdenizliler seviyor
Araştırma sonuçlarına göre Ege ve Akdeniz bölgelerindeki tüketiciler, günde 2-3 kez kahve içerek diğer bölgelere oranla daha fazla Türk Kahvesi tüketiyor. Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesindekiler ise Türk Kahvesini haftada ortalama 1 kez içiyor. Türk Kahvesinin yanında en çok tercih edilen lezzet ise çikolata oluyor.
Türkçe müzik ile iyi gidiyor
Katılımcılar Türk Kahvesi içerken daha çok Türkçe şarkılar dinlemeyi tercih ettiklerini belirtirken; erkekler nezdinde Türk sanat müziği ve halk müziği daha çok tercih ediliyor. Kadınlar ise Türk Kahvesinin keyfini Türkçe slow şarkılar ve Türkçe pop müziği eşliğinde çıkarıyor.
Tüketiciler, Türk Kahvesini beraber tükettikleri kişileri en çok sakin ve samimi olarak tanımlıyor. Kadınların Türk Kahvesini birlikte içmek istedikleri kişileri dışa dönük ve hoşsohbet olarak tanımlama oranı daha yüksek… Sıralama ise şu şekilde: Sakin ve samimi, neşeli ve hayattan keyif almasını bilen, güvenilir, dışa dönük ve hoşsohbet, geleneksel ve nostaljik. Ayrıca, kadınlar en çok arkadaşlarıyla, erkekler ise aileleriyle Türk Kahvesi içmeyi tercih ediyor.
 
Türk Kahvesinin En’leri
Araştırmada Türk Kahvesi ile ilgili ortaya çıkan “En’ler” ise şunlar oldu: Türk Kahvesini en çok seven yaş: 30 Türk Kahvesini en çok seven cinsiyet: Kadın En sevilen Türk Kahvesi türü: Orta şekerli En sevilen Türk Kahvesi eşlikçisi: Çikolata Türk Kahvesinin en sevildiği zaman: Akşam saatleri En çok kahve içtiğimiz kişiler: Kadınlar – en çok arkadaşlarıyla Erkekler – en çok aileleriyle.
Kahve Dünyası Hakkında
Yarım asırdır kahve – kakao ticareti yapan ve 30 yıla yaklaşan çikolata deneyimi bulunan Altınmarka Grubu’nun bir üyesi olan Kahve Dünyası, ilk mağazasını İstanbul’un Eminönü semtinde açtı. Misafirperverliği ve ikram kültürüyle kısa sürede sektörün öncü markalarından biri haline gelen Kahve Dünyası günümüz itibarıyla Türkiye’nin coğrafi penetrasyonu en yüksek kahve ve çikolata zinciridir. Yurt içinde 200’ü aşkın mağaza olmak üzere 500’e yakın satış noktası, yurt dışında ise 15 mağazası bulunan Kahve Dünyası, her gün 100 bini aşkın misafirine hizmet vermektedir. Tüm mağazalarının işletmesini üstlenerek kalitesini garanti altına alan Kahve Dünyası aynı zamanda, kahve, çikolata, dondurma, unlu mamul ve fit lezzetlerden oluşan bini aşkın lezzetinde, kendi üretimi olmayan hiçbir ürünü misafirlerine sunmayarak Türkiye’de bir benzeri olmayan kahve mağazacılığı anlayışı sergilemektedir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Dev banka ‘Fayda gördüğü’ için 46 Milyon Liralık kredi alacağını borçlunun davalı olduğu kişiye sattı!

Bir dönem Samsunspor Başkanlığı yapan, vergi rekortmeni Kazım Gürol Yılmaz, film gibi bir operasyonla milyonlarca lira kaybetti. 2008 ile 2019 yılları arasında Samsun’da vergi rekortmeni olan Kazım Gürol Yılmaz’ın özel bir bankaya olan kredi borçları bir anda davalık olduğu ortağına satıldı. Türkiye’nin en büyük bankalarından biri, BDDK’da açıkça yazılı olan ‘kişiye borç satmak yasaktır’ kuralını çiğneyerek Kazım Gürol Yılmaz’ın 46 milyon 123 bin liralık kredi alacağını, 27 milyon 670 bin TL’ye Mithat Y. isimli şahsa sattı.
2 GÜNDE İŞLER DEĞİŞTİ
Kazım Gürol Yılmaz kendisine bir operasyon yapıldığını belirterek olayı şu şekilde özetledi: “Bankaya olan 46 milyon 123 bin TL olan borcumuz, 27 milyon 670 bin TL’ye davalık olduğum ve şuan Çarşamba 2. Asliye Ceza Mahkemesinde hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanmaktan hakkında dava açılan ve duruşması süren sanık Mithat Y’a satıldığını öğrendim. Bunun usulsüz bir durum olduğunu anlatarak bankaya gittim, Ancak banka tarafı “Daha iyi bir teklif aldıklarını’ ve bu nedenle ‘kar faydası’ gördükleri için bu satışı gerçekleştirdiklerini belirtti.
TÜM GAYRİMENKULLER SATILACAK
Kazım Gürol Yılmaz, tüm bankalarla anlaşma sağlama gayreti içerisindeyken, davalı olduğu Mithat Y.’ın borçlarını satın aldıktan sonra, bankadaki ipotek olan gayrimenkullerini 30 milyon TL’ye satışa çıkararak, 2 milyon 500 bin TL kar elde ettiğini belirterek “Mithat Y., bütün işlerime çomak sokmaya çalışıyor. Diğer bankalarla olan kredilerime bile teklif veriyor. Onlarca ipoteğim bu adam yüzünden satıldı. Ayrıca 16 milyon TL civarında bir alacağı olduğunu da iddia ediyor. Bu bana kişisel olarak yapılan bir oyundur, kumpastır. Bu şahsın amacı para kazanmaktan ziyade beni krize ve iflasa sürüklemektir” dedi.
BANKA VE MİTHAT Y.’A MAHKEME YOLU GÖRÜNDÜ
Kurumsal bir bankanın nasıl böyle bir işleme onay verdiğine şaşırdığını söyleyen Kazım Gürol Yılmaz “ Açıkçası düşmanıma böyle bir dosyayı satmaları, temlik etmeleri inanılır gibi değil. Biz ülkemizde bankalarımıza güvenemeyeceksek kime güveneceğiz. Tüm yazışmalar bende kayıtlı. Dava sürecine başlıyorum. Hem Mithat Y. hem de banka ile mahkemede görüşeceğiz” dedi.
SAMSUN – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

E-ticaretin yeni dinamikleri neler?

E-ticaret, tüketici alışkanlıkları ve değişen teknolojiler çerçevesinde gelişimini sürdürüyor. Tüketiciler artık kendileri için konfigüre edilmiş hazır bilgisayar sistemlerine yerine baştan sona kendi bilgisayarlarını toplamalarına olanak sağlayan çözümlere yöneliyor. Fiyat odaklı kullanıcı kitlesinin yükselişine dikkat çeken veriler de bu gelişmeyi kanıtlıyor.
İncehesap.com verileri, kullanıcıların baştan sona kendi bilgisayarlarını toplamalarına imkan veren PC Toplama sihirbazının kullanımının 2020’nin ilk 9 ayında bir önceki yıla kıyasla %86 arttığını gösteriyor.
PC toplama son dönemde öne çıkan trendler arasında dikkat çekmeyi sürdürüyor. Tüketiciler artık kendileri için konfigüre edilmiş hazır bilgisayar sistemleri yerine PC Toplama Sihirbazı gibi parça uyumluluğuyla sınırlandırılacak şekilde baştan sona kendi bilgisayarlarını toplamalarına olanak sağlayan çözümlere yöneliyor.
Kullanıcılara istedikleri bilgisayar sistemini kolayca toplama imkanı veren PC Toplama Sihirbazı gibi araçlar sayesinde kısıtlı bilgiye sahip olan kullanıcılar bile kullanım amaçlarına göre istedikleri PC’leri kolayca toplayabiliyor.
Hem toplama sistem hem de PC bileşenleri satışında büyük artış
Satış verileri de bu trendin yükselişini kanıtlar nitelikte. Gaming hazır sistemlerden profesyonel oyuncu ekipmanlarına kadar çok geniş bir yelpazede, binlerce ürün sunan İncehesap.com verilerine göre, PC Toplama sihirbazının kullanımı; 2020’nin ilk 9 ayında bir önceki yıla kıyasla %86 artış gösterdi. Bu paralelde hard disk, bellek, işlemci, ekran kartı ve anakart gibi bilgisayar bileşenlerin satışları da 2020’nin ilk üç çeyreğinde bir önceki yıla oranla %171 arttı.
Fiyat odaklı kullanıcı kitlesinin yükselişi
E-ticaret sektörünün bir diğer öne çıkan gelişmesi ise fiyat odaklı kullanıcı kitlesinin yükselişi oldu. Geçtiğimiz dönemde e-ticarete gösterilen ilginin artması ve e-ticaret hacminin genişlemesiyle birlikte yükselişe geçen fiyat odaklı kullanıcı kitlesinin merkezinde ise fiyat karşılaştırma ve indirim listeleme gibi hizmetler sunan siteler var. Bu segmente yönelik hizmetler sunan siteler de son dönemde gittikçe artan bir popülerlik trendi yakaladılar.
Teknoloji okuryazarlığı artıyor
E-ticarete ait dinamikleri yakından izlediklerini ve bu paralelde yaklaşım geliştirdiklerini vurgulayan İncehesap.com Kurucu Ortağı Nurettin Erzen, “Bir süredir kullanıcıların artık kendi ihtiyaçları doğrultusunda sistemler toplamaya başladıklarını yakından takip ediyoruz. Teknoloji okuryazarlığı artan kullanıcılar kendilerine özel teknoloji ihtiyaçlarını daha net belirliyor. Özellikle teknoloji alanındaki tüketicilerin artı daha bilinçli olduklarını söyleyebilirim. Fiyat odaklı kullanıcı kitlesi olarak tanımlayabileceğimiz kitle de çıkışını sürdürüyor. Hem gamerlara uygun fiyatlı ürünler sunmak hem de fiyat odaklı müşterileri kazanmak adına her hafta Cuma günü düzenlediğimiz gaming gecesi etkinlik trafiğinin günden güne artması da fiyat odaklı kitlenin giderek büyüdüğü konusunda bizlere ipucu veriyor. Gaming gecesi etkinliği düzenlediğimiz her Cuma günü 1 milyon düzeyinde sayfa görüntülenmesi elde ediyoruz” diyor. incehesap.com Hakkında:
Elektronik ürünlerini en uygun fiyat, en kaliteli hizmet ve güvenilir alışveriş yaklaşımıyla ulaştırmak üzere 2008 yılında kurulan incehesap.com, gaming hazır sistemlerden profesyonel oyuncu ekipmanlarına kadar çok geniş bir yelpazede binlerce teknoloji ürünü sunan bir e-ticaret platformudur. Gaming meraklıları ve profesyonellerine özel olarak sunduğu teknolojik ürünler, gaming alanının gelişmesi için düzenlediği aktiviteler ve bilişim sektöründe uzun yıllara dayanan deneyimiyle pazarın öncüsü konumundaki incehesap.com, Beşiktaş Esports’un ana sponsorluğunu da üstlenerek esporculara desteğini sürdürüyor. incehesap.com, kendi gaming teknolojileri markası Game Power ile bu alandaki uzmanlığını yurt dışı pazarlara sunarak ülkemiz ihracatına katkıda bulunmasının yanı sıra James Donkey gibi gaming sektörünün önde gelen markalarının ürünlerini geliştiriyor ve markanın Türkiye’deki tek yetkili distribütörlüğünü üstleniyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Cepheyi istediler, zafere uçtular!

TÜMKİAD Genel Başkanı Nihat Tanrıkulu ve beraberindeki heyetinin, savaşın en yoğun yaşandığı günlerde Azerbaycan’a gitmek ve cephe hattına kadar ulaşarak Azerbaycan’a en güçlü şekilde destek vermek amacı ile Ekim ayın için hazırladıkları program Covid-19 pandemisinin de etkileri ile 16-20 Kasım tarihlerine ertelenince TÜMKİAD’a Bakü’de kardeşlerimiz ile zaferi kutlamak nasip oldu.
YAĞMURA RAĞMEN MESAJ VERİLDİ.
 Nihat Tanrıkulu ve beraberindeki heyet programın ilk gününde Azerbaycan Ulu Önderi Haydar ALİYEV’in mezarına çelenk bıraktı. Yoğun bir şekilde yağan yağmura rağmen programını bozmayan Tümkiad heyeti daha sonra Şehitler Hiyabanı ve Bakü Türk Şehitliğini’de ziyaret ederek çelenk bıraktılar. Burada programı takip eden Azerbaycan Devlet Televizyonu AZ TV’ye bir röportaj veren Tümkiad Genel Başkanı Nihat TANRIKULU “Biz buraya savaşın sürdüğü dönemde gelecektik. Ancak pandemi ve bürokrasi nedeni ile biraz geciktik. Bugün buraya Azerbaycan’ın zaferini kutlamaya geldik. Çok mutluyuz. Sahada ne kadar güçlü olduğumuzu tüm Dünya’ya gösterdik. Kardeşlik bağlarımızın ne derece güçlü olduğunu ve birlikte olduğumuz da neleri başarabileceğimizi tüm Dünya’ya gösterdik. Ancak aynı şekilde Ekonomik olarak da güçlü olmalıyız. Bunun için de çok çalışmalıyız.” Diyerek ilk mesajlarını verdi.
ALMAYA DEĞİL, VERMEYE GELDİK.
Program süresince AZ TV başta olmak üzere bir çok kanalda programlara konuk olan Nihat TANRIKULU yüreklere dokunan mesajlarına buralarda da devam etti. Ekonomik anlamda işbirliği yapmak fikrini ve iradesini taşıyan ancak bu ziyaretini sadece kardeşlerimize destek ile sınırlı tutan ve iş konuşmayan Nihat TANRIKULU “Almaya değil, vermeye geldik” diyerek milli ve manevi değerlerin önemine vurgu yaptı.
ÜST DÜZEY ZİYARETLER GERÇEKLEŞTİ
Tümkiad Genel Başkanı Nihat TANRIKULU ve beraberindeki heyet Bakü Şehir İdaresi, Azerbaycan Ekonomi Bakanlığı ve Azerbaycan Parlamentosu tarafından heyetler eşliğinde kabul edildi. Burada heyetler arası önemli görüşmelere imza atıldı. Ülkeler arasında hali hazırda ilerleyen sürece ilave olarak karşılıklı ne gibi adımlar atılabileceği ve TÜMKİAD’ın Azerbaycan’daki süreci üzerine istişarelerde bulunuldu.
Heyet 4 Günlük programını tamamlayarak yurda döndü.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Fransız çift “Herkes burayı görmeli”

Tandem bisikletleriyle geçen yıl Moğolistan’a doğru yola çıkan ve Lüleburgaz Bisiklet Akademisi’nde konaklayan Fransız çift Nina Duczmalewska ile Hugo Pacou, koronavirüs salgını nedeniyle ülkelerine karavanla geri dönerken yine Lüleburgaz’a uğradı. Lüleburgaz’a ve Lüleburgaz Yıldızları Bisiklet Akademisi’ne hayran kaldıklarını söyleyen çift, “Herkesin burayı görmesi gerekiyor. Keşke bisiklet akademisi her ülkede olsa, keşke bizim ülkemizde de olsa” dedi.
Geçtiğimiz yıl koronavirüs salgını yokken tandem bisikletleriyle Moğolistan’a doğru yola çıkan Fransız arkadaşlar Nina Duczmalewska ile Hugo Pacou’nun macerası koronavirüs salgını nedeniyle Gürcistan’da sona erdi. Koronavirüs tedbirleri kapsamında bütün sınır kapılarının kapanması nedeniyle yaklaşık 1 yıldır Gürcistan’da mahsur kalan iki kafadar, mucize eseri buldukları bir karavanla Türkiye üzerinden ülkeleri Fransa’ya doğru yola koyuldular. Karavanı Facebook üzerinden kendilerine ulaşan ve yine kendileri gibi dünya turundayken koronavirüs salgını nedeniyle ülkesine uçakla dönen Çekya vatandaşı sayesinde bulan çift, Türkiye’ye ve tekrar uğradıkları Lüleburgaz Yıldızları Motosiklet ve Bisiklet Akademisi’ne (LYMBA) dair izlenimlerini aktardı.
“Bisikletle dönmek istemedik”
Koronavirüs salgını çıktığında birçok ülkenin teker teker sınır kapılarını kapatarak sert tedbirler almaya başladığını söyleyen Nina Duczmalewska, “Geri dönmeye karar verdiğimizde bisikletle geri dönmek istemedik. Koronavirüs salgınından dolayı korktuk açıkçası. Karavan bulabiliriz düşüncesiyle internet sitelerinde karavan bulduk. Şanslıyız ki Çekya’dan bir kişi, karavanıyla dünyayı gezerken Gürcistan’da salgına yakalanmış. O da karavanını orada bırakıp ülkesine uçmuş. O da bizim Facebook’taki gönderimizi gördüğünde sevinmiş. Biz şimdi onun karavanıyla Fransa’ya gideceğiz. O da Fransa’ya uçakla gelip, karavanını alıp ülkesine geri dönecek” dedi.
“Türk insanı sürekli evinde ağırladı”
Koronavirüs salgınından önce Türkiye’yi gezme fırsatı bulmalarından dolayı mutlu olduklarını söyleyen Nina Duczmalewska, Türk insanının aşırı yardımsever olduğunu, bu durumun da kendilerini olumlu yönde değiştirdiğini söyledi. Nina Duczmalewska, “Koronadan önce bisikletle Türkiye’yi geçtiğimiz için çok mutluyuz. Bu bizim için çok ilginç bir deneyim oldu. Neredeyse Türkiye’de hiç çadır kurmadık. İnsanlar tarafından sürekli evlerde çağrıldık. Tabi ki korona olsaydı öyle tahmin ediyoruz ki bizim eve davet edecek insan sayısı daha az olurdu normal olarak. Türkiye’yi iyi ki koronadan önce görme fırsatını bulmuşuz” diye konuştu.
“Türkiye bizi değiştirdi”
Türkiye’de geçirdikleri süre içerisinde çok sayıda insanla ve kültürle tanıştıklarını kaydeden Hugo Pacou ise, “Açıkçası Türkiye bizi çok değiştirdi. Hiç tanımadıkları, tamamen yabancı bir ülkeden gelen insanlara bu kadar sıcakkanlı davranmaları bizi değiştirdi. İnsanların bize kibar yaklaşmaları bizim karakterimizi iyi anlamda değiştirdi. Yemeklerine gelecek olursak tek kelimeyle mükemmel. Sadece insanı değil hava şartları bile çok iyi bir ülke burası” ifadelerini kullandı.
“Bir yıl önce de şaşırmıştık”
LYMBA hakkında da konuşan Nina Duczmalewska, bir yıl aradan sonra yine aynı yere gelmekten mutluluk duydukları ve yine ilk kez gördükleri andaki gibi şaşırdıklarını söyledi. Nina Duczmalewska, “Bir yıl önce buraya geldiğimizde şaşırmıştık. Bir yıl aradan sonra ikinciye yine buradayız ve yine şaşkınlık içerisindeyiz. Keşke bisiklet akademisi gibi bir yer her ülkede olsa, Fransa’da da olsa. Bizde de insanları böyle bir tesiste ağırlasalar. Fakat burada böyle güzel bir örneği olması beni mutlu ediyor. Anı defterine yazılanlar gösteriyor ki koronavirüs olsa bile insanlar buraya gelmeye devam etmiş. Burada bazı şeyler aksamamış. Bu çok güzel bir şey” ifadelerini kullandı.
“Herkes burayı görmeli”
LYMBA’nın hayranlık uyandıran bir yer olduğunu kaydeden Hugo Pacou ise, “Herkesin burayı görmesi gerekiyor. Türkiye’ye gelen herkes bu akademiye gelmeli. Burası gerçekten inanılmaz. Burada sadece bisiklet yok. Burada yardımlaşma, deneyimleri paylaşma var. Biz bir yıl içerisinde buraya ne kadar insanın gelip gittiğini gördük. Lüleburgazlılar adına da çok mutluyuz böyle bir yere sahip oldukları için” dedi.
Yayalaştırılmış bölgeye hayran kaldılar
Lüleburgaz geneli hakkındaki izlenimlerini de aktaran Fransız çift, yayalaştırılan İstanbul ve Fatih Caddeleri’ne hayran kaldığını söyledi. Yayalaştırılan alanların gelişmiş ülkelerde fazla olduğunu söyleyen çift, “Burada bizim en çok ilgimizi çeken trafiğe kapalı alan yol oldu. Orası bence çok etkili bir bölge. İnsanlar orada araç süremiyor. Sadece yayalara ve bisikletlilere açık. Bunun da kente her şekilde katkı sunduğuna ben eminim. İnsanlar orada araç olmadığı bence çok mutlu” dedi.
Budak Çal’a ziyaret
Tüm bunların yanı sıra çift, unutulmaz bir vefa örneği gösterdi. Geçtiğimiz yıl Lüleburgaz’a geldiklerinde tesadüf eseri kentin önemli siması Budak Çal’la karşılaşan çift, bu yıl koronavirüs salgını nedeniyle evinde kendini koruyan Çal’ı ziyaret etti.
KIRKLARELİ – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)