Etiket arşivi: Bir

Nâzım Hikmet şiirleri İş Sanat’ta “Bir Tren Kalkar Haydarpaşa Garı’ndan”

Şiir ve hikâye tutkunlarının yıllardır büyük bir ilgiyle takip ettiği dinleti serisine bu ay Nâzım Hikmet konuk oldu. Atilla Birkiye’nin hazırladığı “Bir Tren Kalkar Haydarpaşa Garı’ndan” başlıklı dinletiyi Mehmet Birkiye sahneye uyarladı, müzik yönetmenliğini Serdar Yalçın üstlendi. Nâzım Hikmet’in 1940’larda yazdığı “Memleketimden İnsan Manzaraları” eserinden bir seçkiyle sunulan “Bir Tren Kalkar Haydarpaşa Garı’ndan” başlıklı dinletide şiirleri Tilbe Saran, Hümay Güldağ, Metin Belgin, Bülent Emin Yarar ve Hakan Gerçek seslendirdi. İş Kuleleri Salonu’nda seyircisiz kaydedilen ve İş Sanat’ın sosyal medya hesapları ile internet sitesinden 14 Aralık günü yayımlanan etkinlik, sezon sonuna kadar ücretsiz izlenebilecek.
İş Sanat’ın aralık ayındaki diğer etkinlikleri çevrim içi izleyicilerle buluşmaya devam edecek. İş Sanat Okuma Tiyatrosu’nda William Shakespeare’in “Bir Yaz Gecesi Rüyası” ve “Kuru Gürültü”  eserlerinden seçilmiş bölümler, 23 ve 30 Aralık’ta yayımlanacak. İş Sanat Masal Tiyatrosu’nda “Çizmeli Kedi” 20 Aralık’ta ve “Jack ve Fasulye Sırığı” 27 Aralık’ta minik sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Yazarının Sesinden serisinde bu ay Yavuz Ekinci “Bana İsmail Deyin” ve Sinan Tuzcu “Böcek” kitaplarıyla 21 ve 28 Aralık’ta yayında olacak. Semplice Quartet “İyi ki Doğdun Beethoven” başlıklı konseriyle 17 Aralık’ta, Iraz Yıldız 22 Aralık’ta, “Çayeli’nden Öteye Karadeniz Ezgileri” projesiyle Ayşenur Kolivar 26 Aralık’ta, Murat Karahan ile Yeni Yıl Konseri 31 Aralık’ta sanatseverlerle buluşacak. Tüm konser ve dinletiler saat 20.30, çocuk etkinlikleri ise saat 15.00’ten itibaren yayında olacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Tam bir Türkiye aşığı

O tam bir Türk dostu ve Türkiye aşığı. Yapmış olduğu  yardımlarla insanların gönlünde taht kurmuş biri… Ülkemiz için büyük bir önem taşıyan  bir Hollywood filmi projesi için kolları sıvamış… Osmanlı-İrlanda dostluğu üzerine kurulu  derin bir bağı anlatacak olan filmin bütçesi 25 milyon dolar… Dünyaca ünlü hayırsever Prof.Dr. Henry  Abdo çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi.
Faaliyetleriyle ilgili açıklamalarda bulunan Prof.Dr. Henry  Abdo; “Tamamen bilgili olduğum en son eğitim faaliyetlerimizden biri Amerikan Avrupa Üniversitesi. En son Amerikan Eğitim tarzını uygulayan küresel bir kalite eğitim kurumudur. Liberal eğitimi takip eden öğrenci odaklı bir tesistir. AUE’DE faaliyetlerimizi eğitimin kurumsallaştırılmasına dayandırdık ve bu sayede üniversitenin politikalarını çok uluslu şirketlerin ve kurumsal gelişmekte olan ve gelişen ihtiyaçlara dayalı olarak uyarlamayı kastediyoruz… İnsan davranışını, bilgisini ve becerilerini işyerinin ihtiyaç ve isteklerine uyacak şekilde geliştirmeye çalışıyoruz.” ifadelerine yer verdi.
Eğitimle ilgili bakış açısı sorulduğunda ise “Tabii ki, liberal eğitim, özgür (Latince: liber) bir insanın yetiştirilmesine uygun bir sistem veya eğitim yönü olarak özetlenebilir. Bireyleri geniş bilgi ve aktarılabilir becerilere sahip kılan 21. yüzyıl eğitim felsefesine dayanmaktadır. Aynı zamanda öğrenciyi daha güçlü bir değer, etik ve sivil katılım duygusu ile donatır … Bu felsefeye göre öğretim, önemli konularla zorlu karşılaşmalar ve Amerikan Kolejleri ve Üniversiteleri Birliği tarafından belirli bir ders veya çalışma alanından daha fazla çalışma şekli ile karakterizedir. Genellikle küresel ve çoğulcu olarak, en az bir akademik alanda derinlemesine çalışmaya ek olarak, birden fazla disipline ve öğrenme stratejisine geniş bir maruz kalma sağlayan genel bir eğitim müfredatı içerebilir. Üniversitedeki müfredatımız bu ilkenin açık bir örneğidir.” ifadelerine yer veren Prof.Dr. Henry  Abdo, AUE içerisinde hangi yön ve vizyonu takip ettiği sorusuna da “Vizyonumuz, bilgelik ve insanlığa hizmet etmek için bilgiyi sürekli olarak koruyan ve ileten en yüksek özenle hazırlanmış öğrenme ortamını korurken ilerlemeyi hızlandırmaktır. Misyona gelince, Aue yirmi birinci yüzyıl Liberal ve küresel bir eğitim tesisidir, çeşitli küresel katılımcılarına BM 2030 gündemine göre eleştirel düşünme, uyarlanabilirlik, çeşitlilik ve sürdürülebilirliğin kutsandığı ilerici ve yetenekli bir zihniyet sağlar.” ifadeleriyle yanıt verdi.
Prof.Dr. Henry  Abdo  AUE içerisinde küreselleşme ve  çeşitlilik konusunda ise; “21.yüzyılda küresel eğitim politikaları ve uygulamaları var ve bir ülkenin makro yapıları tarafından değil, ulusal üstü bir megastructure tarafından dikte ediliyor. Küresel süreçler günümüzde eğitimi etkilemektedir ve herhangi bir profesyonel kurum, rekabete ve toplumların, pazarların ve hatta insan ihtiyaçlarının sürekli değişen taleplerine ayak uydurmak için yenilikler ve güncellemeler için megastructure’u sürekli olarak taramalıdır. Daha fazla göstermek için, bu güçlerin bazıları kısıtlayıcı olmayan dünya çapında hareketi ve beşeri sermayenin durumunu ve beyin dolaşımını, ekonomik kalkınmayı, çokkültürlülüğü, hükümetler arası örgütleri, sivil toplum örgütlerini, teknolojik değişimi vb. içerebilir. Çeşitliliğe gelince, küreselleşme tarafından yaratılan ve dikte edilen değişen etnoscape’i takip etmeliyiz. Etnik, dini, cinsiyet, yaş, ırk, fiziksel ve zihinsel farklılıkları, yetenekleri, ekonomik arka planı vb.yönetmeliyiz. AUE’DE herkes eşit ve eşit muamele görür. Dikkatimizi, öğrencilerin pazarda eşit fırsatlara sahip olmalarını ve çeşitliliğe saygı duymalarını ve değer vermelerini ve değerini takdir etmelerini sağlamaya odaklıyoruz. Öğrenmenin merkez üssü olan AUE, önemli küresel zorlukların ele alınmasında ve 2030 yılına kadar Sdg’lere ulaşmada kritik bir rol oynamaktadır. Üniversite, programlar, bireysel ders müfredatı ve eğitimciler, öğrencilerimizi dünyanın karşı karşıya olduğu küresel zorlukları ve bunların üstesinden gelme becerilerini anlamak için bilgi ile donatmaktan sorumludur. Gelecek nesiller için daha iyi bir dünya sağlamak için diğer özel eğitim kurumları arasında koruma ve yer almadaki rolümüzü kabul ediyoruz.” ifadeleriyle açıklamalarda bulundu.
Misyon ifadesiyle ilgili de açıklamalarda bulunan Prof.Dr. Henry  Abdo; “Eğitimde eleştirel düşünme genellikle öğrencilerin ve katılımcıların muhakeme, değerlendirme ve problem çözme becerilerini geliştirmeye götürür. Öğrenciler, pazarın sürekli değişen senaryolarıyla yüzleşmeye hazırlıklı olmalıdır. Geleneksel mekanik öğrenme sistemlerine ve yöntemlerine karşı merakı, mantığı, muhakemeyi ve öz değerlendirmeyi artırmaya çalışıyoruz. 21. yüzyılda uyum, mesleki ve profesyonel alanların parolası haline geldi. Bunun anlamı, bir insan olarak, adapte olmak için eğitilmiş ve donanımlı olmanız gerektiğidir. AUE öğrencilerini, her sabah uyandıklarında hayatın onlara attığı her şeyi zihinsel olarak hazırlamamız gerektiğine inanıyoruz… Esnek insanlar değişen koşullarda daha iyi ve daha uzun yollara giderler, aynı zamanda takımlarda da üstündürler; homojenden çok işlevliye. Uyum sağlamayı başaramayan insanlar çok katıdırlar ve sonunda bozuk ve modası geçmiş değişime direnerek ve meydan okuyarak sonuçlanırlar. Eğitimde, yönetimde, kampüs hayatında ve hatta öğrenim ve para-eğitim ücretlerinde, onlara verdiğimiz söz kalitedir… Öğrenim ve ücretler söz konusu olduğunda, çok çeşitli öğrenci mali yardım programları tasarlanır ve öğrencilerimize hizmete sunulur. Öğrenim ücretlerimiz de kalitenin maliyete en yüksek oranını sağlamak için hesaplanır.” ifadeleriyle konuşmasını sürdürdü.
AUE ile ilgili son olarakta “Prestijli Miami Üniversitesi ile yakın işbirliğimizden bahsetmek isterim. İşbirliğinin en yüksek seviyeye getirildiği ve öğrencilerin AUE’den Miami’ye ve tam tersi hareketliliğin tadını çıkarabilecekleri yer. Ayrıca pandemi konusunda, güvenlik bir zirvede ele alınır ve korunur. Öğrenciler teorik oturumları çevrimiçi olarak takip edecek ve geçerlilik ve ciddiyet için pratik çalışmalar ve sınavlar sosyal mesafenin karşılanacağı kampüste yapılacaktır. Bu küresel sağlık krizinin çözüleceğini ve öğrencilerin akademik yolculuğunu keyifli kılan ve bol miktarda unutulmaz hoş anılarla zenginleşen geleneksel kampüs yaşamının kalıcı olmasını umuyoruz.” şeklinde konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

BEŞİKTAŞ JK takım sponsorluklarına bir yenisini daha ekledi

TBF Kadınlar Basketbol Ligi ve FIBA Kadınlar EuroCup’ta mücadele eden Beşiktaş JK Basketbol Kadın A Takımı ile kadın deodorant pazarının güçlü oyuncusu Emotion arasında sponsorluk anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre, Beşiktaş JK Kadın Basketbol A Takımı, şortlarında Emotion logosuyla sahaya çıkacak.
Türkiye’nin önde gelen spor kulüplerinden Beşiktaş JK ile Türkiye kadın deodorant pazarının güçlü markası Emotion, Kadın Basketbol Takımı için bir yıllık sponsorluk anlaşmasına imza attı. Taraflar arasındaki anlaşmaya göre, 2020-2021  sezonu boyunca Beşiktaş JK’nın Kadın Basketbol A Takımı oyuncuları ve teknik heyetin tüm resmi ve hazırlık müsabakalarında giyeceği şortlarda Emotion logosu yer alacak.
Oğuzhan Aslan: Sporda fırsat eşitliğine katkıda bulunmaktan kıvanç duyuyoruz
Sporda fırsat eşitliğine katkıda bulunmaktan mutluluk duyduklarını belirten Pazarlama Başkanı Oğuzhan Aslan, deodorant pazarının güçlü markası Emotion’un BJK Kadın Basketbol A Takımı ile başarılı işlere imza atacağına inandığını belirtti. Aslan, “Emotion bizim kişisel bakım alanında en çok tercih edilen markalarımızdan biri. Ülkemizde olduğu kadar dünyanın farklı ülkelerindeki tüketicilerimizden de yoğun ilgi görüyor. Alüminyum içermeyen formülü ile Emotion, hareketi seven, terlemenin sağlıklı olduğunu bilen ve terlemekten korkmayan kadınların markası. Son yıllarda yaptığımız başarılı ürün geliştirme ve pazarlama faaliyetleri ile deodorant liginde en üst sıralardaki yerimizi sağlamlaştırdık. Biz Emotion ekibi olarak fırsat eşitliğine inanan bir markayız. Kadın sporcularımızın, desteklendiği ve fırsat verildiği durumda ülkemiz için büyük başarılara imza attığına tanık oluyoruz. Bu nedenle Beşiktaş Kadın Basketbol A Takımı’na destek olmaktan gurur duyuyoruz. Böyle bir dönemde spora ve sporcuya verilen desteğin çok daha anlamlı olduğunu düşünüyorum” dedi.
Umut Şenol: Bu işbirlikleri kadınların spordan kopmaması açısından büyük önem taşıyor.
Beşiktaş JK Basketboldan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Umut Şenol ise, Emotion’un böyle zor bir dönemde BJK Kadın Basketbol Takımına verdiği desteğin çok anlamlı olduğunu söyledi. Şenol, “Emotion’un Türk sporuna, özellikle de fırsat eşitliği yaratarak kadın basketboluna kattığı değer için teşekkür ederiz. Bu anlaşma kadınlarımızın spordan kopmaması ve uluslararası müsabakalarda da başarılar elde ederek ülkemizi gururlandırması açısından ayrıca büyük önem taşıyor. Beşiktaş JK olarak, her dalda sporcu yetiştiren ve Türk sporunu ileriye taşıyan bir kulüp olacağımızı her fırsatta dile getiriyoruz.  Bu misyon, tarihimizin ve değerlerimizin bize yüklediği önemli bir sorumluluk. Biz Beşiktaş ruhuyla, umudumuzu hiç kaybetmeden, zorluklarla mücadele ederek, her branşta şampiyon olmayı hedefliyoruz. Emotion, kadın basketbol liginde bize güç verecek” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Dünyada bir ilk: SARS CoV-2 Virüsünü Yüzde 99 Oranında Filtre Ettiği Üniversite Testiyle Saptanan Hava Temizleme Cihazı Geliştirildi!

Dünya gündeminin ilk sırasında yer alan COVID-19 salgın hastalığı ile ilgili umut veren haber, Türkiye’den geldi. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi, İnönü Üniversitesi, Bağımsız Mikrobiyoloji Laboratuvarı Microbiota ve Avrupa Alerji Araştırmaları Merkezi (ECARF) testlerini yaptıran Froumann Profesyonel Hava Temizleme Cihazları Covid-19 salgınıyla mücadelede bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış veriler ortaya koydu. Profesyonel Hava Temizleme Ürünü Froumann, T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından Yetkilendirilmiş COVID-19 Tanı Laboratuvarı olan İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Moleküler Mikrobiyoloji Laboratuvarı’ndan “Cihazın orta kademede (3. kademe) çalışıyorken çok yüksek yoğunluklu virüs taşıyan aerosolleri yüzde 99 oranında filtre edebildiği saptanmıştır” ibareli test raporunu aldı. Böylece Froumann, geliştirdiği bu hava temizleme teknolojisi ile SARS CoV-2 Virüsünü yüzde 99 oranında filtre ettiğini üniversite testiyle kanıtlayan ilk marka oldu.
İşadamı Burak Yakupoğlu’nun kurucusu ve CEO’su olduğu Froumann Profesyonel Hava Temizleme Ürünleri, sahip olduğu üniversite raporları sonrası ev, ofis ve kamuya açık alanlar için umut oldu. Küçük ve büyük metrekareli tüm kapalı alanlarda virüs, bakteri, toz, alerjen ve kimyasallar gibi havada uzun süre asılı kalabilen tüm kirleticileri filtreleyerek temizleyen, ev ve ofislerde yüzde 99 oranında “güvenli nefes alanı” yaratan Froumann Hava Temizleme Sistemleri, havayı nefes hizasından çekme özelliği ile de dünyada bir başka ilke imza attı.
Yapılan testler ile, Froumann Hava Temizleme Sistemleri’nin geliştirdiği teknoloji ve ürünlerin; SARS Cov-2 virüsü dahil 0,3 mikrona kadar havadaki tüm partikülleri filtre ederek, kullanıldığı ortamdaki havayı temizlediği kanıtlandı. Ürünün sahip olduğu; üç aşamalı filtre sistemi, sızdırmazlık ile ilgili kullanılan tasarım, Eurovent sertifikalı HEPA H14 filtre teknolojisi ve doğru hava akım hızı, “güvenli nefes alanı” oluşturan kritik unsurların başında geliyor. Endüstiriyel Mikrobiyoloji alanından Prof. Dr. Ahmet Çabuk da virüs taşıyan aerosolleri yüzde 99 oranında filtre ettiği saptanan cihazın, havayı nefes hizasından çeken tasarımı sayesinde kapalı alanlarda mikrobiyal yükü azaltmada etkili olduğunu söyledi.
“Havayı nefes hizasından çeken tasarım, salgının hızlı yayılımının önüne geçecek çok önemli bir adım”
Küçük ve büyük metrekareli tüm kapalı alanlarda virüs, bakteri, toz, alerjen ve kimyasallar gibi havada uzun süre asılı kalabilen tüm kirleticileri tutarak ev ve ofislerde yüzde 99 oranında güvenli nefes alanı yaratan Froumann Profesyonel Hava Temizleme Sistemleri, nefes hizasından kirli havayı çekme özelliği ile de dünyada bir başka ilke imza attı. Ocak 2020’de çalışmalarına başlanan Froumann ürünleri pandemi dönemi yapılan Ar-Ge çalışmaları sonucu geliştirilen ilk cihaz olma özelliği de taşıyor.
Birçok hava temizleme ürününün yere çok yakın seviyeden hava çekişi yaptığına dikkat çeken Froumann Kurucusu ve CEO’su Burak Yakupoğlu ”Geliştirdiğimiz ürünlerleSARS CoV-2 Virüsünü yüzde 99 oranında filtre ettiğini üniversite testiyle ilk kanıtlayan firma olarakbu anlamda dünyada bir ilke imza atmaktan gurur duyuyoruz. SARS CoV-2 virüsü taşıyan ve yayan bireylerin, konuşmaları esnasında ortama saçtıkları damlacıkların solunması ile bulaşan COVID-19 için yapılan çalışmalar, nefes hizasından bir filtrasyonu zorunlu kılmaktaydı. Bu alanda da ilk olmak bizi yeni Ar-Ge çalışmaları için yüreklendirdi” dedi.
Kamuya açık alanlar başta olmak üzere hastaneler, eğitim kurumları, ofisler, evler ve tüm yaşam alanlarındaki hava temizliğinin toplum sağlığı açısından büyük önem arz ettiğini ve pandemi ilan edilen bu dönemde kapalı mekanlardaki havanın yeterince sağlıklı olmamasının kitlesel salgınların önemli bir tetikleyicisi konumuna geldiğine de dikkat çeken Yakupoğlu: “İnönü Üniversitesi ile yapılan SARS-CoV2 Virüsünü Temizleme Etkinliği Analiz Raporu bizi çok heyecanlandırdı. Yeryüzündeki canlıların hayatlarını devam ettirebilmeleri için gereken en önemli iki etken hava ve sudur. Havada başta oksijen olmak üzere bizim için yaşamsal önemi olan gazların yanısıra hava kalitesine bağlı olarak sağlığımızı olumsuz etkileyen pekçok irili ufaklı partiküller, bioaresol halinde mikroorganizmalar ve toksik gazlar bulunmaktadır. COVID-19 virüsünün boyutu 0,2 mikron çapındadır ancak havaya nefes yoluyla çıkan bioaerosollere tutunarak yayılması sebebiyle boyutu 0,3 mikron civarına gelmektedir. Yüksek verimli HEPA filtrelerin 0,3 mikron boyutlarındaki partikülleri yüzde 99 oranında temizlediği gözlemlenmiştir. Bunun yanı sıra NASA Uzay Ajansı’nın 2016 yılında HEPA* filtrelerin partikül tutma verimliliği ile ilgili yapmış olduğu çalışmada HEPA filtrelerin 0,01 mikron boyutundaki nano partikülleri dahi yüzde 99 verimlilik ile tutabildiği kanıtlanmıştır. Froumann Hava Temizleme Sistemleri, içerisinde kullanılan H14 yüksek verimli HEPA filtreler sayesinde virüs ve bakteriler dahil olmak üzere ortam havasındaki mikrobiyal yükü temizlemekte ve güvenli bir nefes alanı yaratmaktadır” dedi.
Birçok hastalık soluduğumuz kalitesiz iç ve dış mekan havasından kaynaklanıyor
Günümüzde yaşanan salgın elbette sonsuz değil ancak soluduğumuz havanın temizliği pandemi dönemi sona erdiğinde de önemli olmaya devam edecek. Yakupoğlu, bu konuya dikkat çekerken şunları söyledi: ‘’Düşük kaliteli iç mekan havası, sağlığımızı düşük kaliteli dış ortam havası kadar olumsuz etkiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı bilgilere göre, kalp hastalığı, akciğer kanseri ve astım gibi solunum yolu hastalıkları riski, daha temiz bir hava soluyarak azaltılabiliyor. Ayrıca araştırmalar, performans kaybı, yorgunluk, alerjik hastalıklar ve sık gribal hastalıklara yakalanma sebebimizin, vakit geçirdiğimiz ortamın kalitesiz havasından kaynaklandığını belirtiyor. Havadaki kirleticileri ortadan kaldıran hava temizleyiciler, kalitesiz iç mekan havası soluma kaynaklı sağlık problemlerini büyük ölçüde azaltıyor. Bu nedenle sadece salgın dönemlerinde değil, hayat kalitemizin artması için bu tür profesyonel hava temizleme sistemlerinin önemine dikkat çekmek görevimiz.’’
Froumann Profesyonel Hava Temizleme ürün grubu içinde 100’den 300 metrekareye kadar farklı büyüklüklerdeki mekanlar için geliştirilmiş 5 farklı model (N100 SDS, N90 SDS, N100, N90, N80) bulunmaktadır.
N100 Profesyonel Hava Temizleme Cihazlarıçoklu filtreleme sistemine sahiptir ve diğer tüm hava temizleme sistemlerinden farklı olarak, nefes hizasından kirli havayı çekecek şekilde tasarlanmıştır. Özel geliştirilmiş çoklu filtre sistemi sayesinde bulunduğu ortamın havasını tüm zararlı bakterilerden, virüslerden, tozdan, kimyasal hava kirleticilerden ve hoş olmayan kokulardan temizler. 1.000 m3’lük (yaklaşık 300 metrekare) geniş iç mekanlar için etkili hava temizliği sağlamasından dolayı büyük yapılar, açık ofisler ve geniş alanlar için idealdir.
H14 HEPA filtre sayesinde havadaki 0,3 mikron ve daha büyük tüm partikülleri ultra hassas filtreleme yaparak, yüzde 99,97 verimlilikte tutma özelliğine sahiptir. Ayrıca sahip olduğu Aktif Karbon Filtre ile ortam havasındaki kokuları ve uçucu organik bileşenleri (VoC) yüzde 99 oranında azaltır. Tüm Froumann Hava Temizleme Cihazları Avrupa Alerji Araştırmaları Merkezi (ECARF) tarafından astım ve alerji dostu ürün olarak sertifikalandırılmıştır.
Covid-19 salgınıyla mücadelede bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış veriler ortaya kondu
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümütarafından N80, N90 ve N100 cihazları ile yapılan analizler sonucunda, cihazların 1m³havadaki mikroorganizmaları filtre edebilme oranının minimum yüzde 98,84 ile maksimum yüzde 100 oranı arasında olduğu belirlenmiştir.
Detaylı bilgi: Yapılan analizler sonucunda, cihazların 1 m³havadaki mikroorganizmaları filtre edebilme oranı minimum yüzde 98,84 ile maksimum yüzde 100 oranı arasındadır. Froumann N80 model hava temizleme cihazı 3. kademede bakterileri yüzde 98,44L küf ve mayaları yüzde 99.89 oranında filtreleyerek azaltırken, 5. kademede bakterileri yüzde 98,52; fungal yükü (maya-küf) yüzde 99,22 oranında filtreleyip azaltmaktadır. Froumann N80 cihazının m3 havadaki mikroorganizmaları filtreleme oranı ortalama yüzde 99,02’dir. Froumann N90 model hava temizleme cihazı 3. kademede bakterileri 98,21L küf ve mayaları yüzde 99.63 oranında filtreleyerek azaltırken, 5. kademede bakterileri yüzde 100; fungal yükü (maya-küf) yüzde 99,82 oranında filtreleyip azaltmaktadır. Froumann N90 cihazının 1m³havadaki mikroorganizmaları filtreleme oranı ortalama yüzde 99.42’dir. Froumann N100 model hava temizleme cihazı 3. kademede bakterileri 98,75L küf ve mayaları yüzde 99.48 oranında filtreleyerek azaltırken, 5. kademede bakterileri yüzde 100; fungal yükü (maya-küf) yüzde 99.47 oranında filtreleyip azaltmaktadır. Froumann N100 cihazının 1m³ havadaki mikroorganizmaları filtreleme oranı ortalama yüzde 99,50’dir.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı tarafından, Dünya Sağlık Örgütü yönergelerine göre SARS Cov-2 virüsü ile yapılan testlerde, Froumann hava temizleme cihazlarının virüsleri yüzde 99 oranında filtre edebildiği belirlenmiştir.
Bağımsız mikrobiyoloji laboratuvarı Microbiota tarafından analizleri gerçekleştirilen Froumann N90
model hava temizleme cihaz ile ortam havasında bulunan mikrobial yükün yüzde 85-99 arasında bir
değerde cihaz tarafından filtrelenerek havayı temizlediği belirlenmiştir.
Detaylı bilgi: Froumann N90 model hava temizleme cihazının ortamda bulunan mikrobiyal yükün kontrolünde ve etkin olarak azaltılmasında etkili olduğu belirlenmiştir. Hava temizleme cihazı 3. ve 5. kademede çalıştırıldığında mikrobiyal yükteki ve partikül sayısındaki azalmanın yakın değerlerde olduğu belirlenmiştir. Ayrıca Froumann N90 model hava temizleme cihazı ile hem bir ortamın normal koşullarda sahip olduğu mikrobiyal yükü, hem de mikrobiyal yükün artması durumunda etkin biçimde havadaki mikroorganizmaları temizleyebildiği belirlenmiştir. Çalışmalarda partikül ölçme cihazı ile eş zamanlı yapılan testlerde 0.3 µm çapındaki partikül boyutu sayısı ile mikrobiyal yük arasında korelasyon olduğu tespit edilmiş olup her iki testin sonuçları birbirini desteklemektedir. Analizleri gerçekleştirilen Froumann N90 model hava temizleme cihaz ile ortam havasında bulunan mikrobiyal yükün yüzde 85-99 arasında bir değerde cihaz tarafından tutularak havayı temizlediği belirlenmiştir.
Avrupa Alerji Araştırmaları Merkezi(ECARF)tarafından, Froumann N90 model cihazı için ECARF kalite kriterlerine göre sertifika testleri yapılmıştır. Yapılan testlerde Froumann N90 model hava temizleme cihazı testleri başarı ile geçmiş “Güvenilir alerji dostu cihaz ’’ ECARF sertifikasını alarak Almanya’daki laboratuvardan sertifika alan ilk Türk firma oldu.
Froumann Profesyonel Hava Temizleme Sistemleri Hakkında
Ev, ofis ve kamuya açık alanlar başta olmak tüm yaşam alanlarında ölçümlenebilir, güvenli nefes alanları yaratma misyonuyla hareket eden Froumann Profesyonel Hava Temizleme Sistemleri, Elson Hava Teknolojileri Sanayi A.Ş. tarafından Türkiye’de üretilmektedir.
Froumann markası ile üretilen tüm profesyonel hava temizleme cihazları Avrupa Birliği standartları ve normlarına göre ve üniversite işbirlikleri çerçevesinde, şirketin danışman akademisyenleri ve Türk mühendisler tarafından geliştirilmiştir.
Hava Temizleme Cihazları Hakkında:
Hava temizleme cihazları, iç mekan hava kalitesini artırmak için kapalı alan içerisinde bulunan havadaki virüs, bakteri, alerjenler, kirletici partikülleri filtreleyip, temizlenmiş havayı odaya veren cihazlardır. Montaj gerektirmeyen ve herhangi bir havalandırma sistemine bağlı olmadan kullanılabilen bu cihazlar, odalar arası taşınabilme özelliğine sahiptiler.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Samsung MicroLED, heyecan uyandıran görüntü kalitesi ve tasarımla yeni bir çağın habercisi

Samsung’un 110 inçlik MicroLED ekranının Kore’de satışa sunulmasıyla beraber yeni nesil televizyon ekranı teknolojisi evlere geliyor.
Samsung Electronics, çığır açan 110’’ Samsung MicroLED ekranın bugün itibarıyla Kore’de piyasaya sürüldüğünü ve ön satışların başladığını duyurdu. Piyasada bulunan mevcut ekranlardan farklı olarak Samsung MicroLED, kendisi ışık üretebilen LED ekran teknolojisi sayesinde heyecan uyandıran renk canlılığı ve parlaklık sunuyor.
Samsung’un ilk MicroLED ekranı, profesyonel kurulumla yapılandırılabilen modüllerden oluşan sistemiyle “The Wall” kapsamında piyasaya sunulmuştu. Yeni 110” MicroLED ile birlikte, Samsung MicroLED deneyimini geleneksel TV formunda ilk kez piyasaya sürmüş olacak. Modüler olan önceki versiyonunun aksine, hazır bir şekilde kurulum ve kalibrasyon kolaylığı sağlandığından 110’’ MicroLED model en çarpıcı video, ses ve akıllı TV özelliklerini tüketiciye sunacak.
Geçtiğimiz yıl boyunca, tüketicilerin büyük ekran televizyonlara olan ilgisi ve bu yöndeki talebi hızlı bir artış göstermeye devam etti. 110’’ MicroLED ekranın piyasaya sunulmasıyla birlikte, Samsung yeni nesil ultra geniş TV ekranında nefes kesici bir görsel deneyim sunmaya da başlıyor.
Samsung Electronics Görsel Ekran Bölümü Başkanı Jonghee Han, açıklamasında şunları söyledi: “Tüketiciler televizyonların işlevselliğine daha fazla önem vermeye başladığından, 110’’ MicroLED’i piyasaya sürmekten büyük heyecan duyuyoruz. Samsung MicroLED, dünya çapındaki tüketiciler için birinci sınıf ev deneyiminin anlamını yeniden tanımlayacak.”
Yenilikçi mühendislik ürünü ve üst düzey görüntü kalitesi
Ultra geniş ekran severler, canlı renkler ve çarpıcı çözünürlük düzeyine sahip mükemmel görüntü kalitesi arıyor. Samsung’un en son mühendislik yenilikleriyle birlikte 110’’ MicroLED ekranda, geleneksel ekranlarda kullanılan arka ışığı ve renk filtrelerini ortadan kaldırmak amacıyla mikron boyutta LED ışıklar kullanıldı. Kendi kendini aydınlatan ekran, kendi piksel yapılarından ışık ve renk üretiyor. DCI ve Adobe RGB renk gamının yüzde 100’ünü karşılayabilirken yüksek kaliteli DSLR kameralarla çekilen geniş renk gamına sahip görüntüleri tam olarak sunabiliyor. Böylece, ekranın 4K çözünürlüğü ve içerdiği 8 milyon piksel ile birleştiğinde çarpıcı, gerçeğe yakın renkler ve doğru parlaklık elde edilmiş oluyor.
110’’ MicroLED, ekranın tüm yeteneklerini ortaya çıkaran güçlü bir işlemciye de sahip. Yepyeni Mikro Yapay Zekâ İşlemci, çarpıcı 4K HDR içeriği sunarak her bir karede optimum seviyede parlak, canlı ve gerçekçi görüntü kalitesi sağlıyor.
Ayrıca, 110’’ MicroLED’in bu çarpıcı görüntü kalitesi uzun yıllar boyu devam ediyor. MicroLED’ler dayanıklı ve uzun ömürlü inorganik malzemeden üretiliyor ve bu sayede 100.000 saatlik, diğer bir deyişle neredeyse on yıllık bir kullanım ömrü vaat ediyor.
Daha önce, basit ev kurulumuna yönelik 110’’ boyutundaki MicroLED ekranların seri üretimi mümkün değildi. Buna rağmen Samsung’un yenilikçi yaklaşımıyla geliştirdiği son teknoloji olan yüzey montaj olanağıyla birlikte bu artık mümkün hale geldi. Samsung yarı iletken faaliyetlerinin sağladığı yeni bir üretim süreciyle MicroLED teknolojisinin kolaylıkla üretilebilmesini, dağıtılabilmesini ve kurulumunun yapılabilmesini sağladı. Bu yenilikler sayesinde Samsung gelecekte daha küçük MicroLED modellerini üretebilecek duruma da geldi. Böylelikle daha fazla tüketici, nefes kesen MicroLED deneyiminin keyfini çıkarabilecek.
Sürükleyici tasarım, üst düzey ses
110’’ MicroLED’i açtığınız andan itibaren, yüzde 99,99’luk ekran-gövde oranı sayesinde olağanüstü sürükleyici bir deneyim yaşayacaksınız. Siyah matris ve çerçeve ekrandan tamamen kaldırılarak ve ekran alanının tam kullanımıyla birlikte, tüketiciler en sürükleyici içerik deneyimini yaşayabiliyor.
Samsung, 110’’ MicroLED’in devasa ekranından daha fazla yararlanılmasını sağlamak üzere Akıllı TV özelliklerini de yeniledi ve optimize etti. Örneğin tüketiciler artık 55’’ boyutuna kadar bölünmüş ekranlarda aynı anda dört adede kadar içerik kaynağını rahatça izlemek için Çoklu Görüntüleme özelliğini kullanabiliyor. Bu özelliği kullanırken kullanıcılar, birden fazla harici cihazı televizyonlarına bağlayabiliyor ve tek bir ekranda aynı anda haberleri, filmleri ve diğer uygulamaları izlemenin keyfini çıkarabiliyor. Bu sayede, aynı anda çarpıcı görüntü kalitesi ve boyutuyla birden fazla spor müsabakasını izleyebiliyor, video oyunu oynarken kapılarının girişindeki kameranın görüntüsünü kontrol edebiliyor.
Tüm bunların yanında, 110’’ MicroLED’in dinamik ses deneyimi, en az sunduğu görüntü kadar sürükleyici. Harici hoparlör olmadan nefes kesen 5.1 kanal ses sunan ve herhangi bir odayı lüks bir ev sinema sistemine dönüştüren yerleşik bir Majestic Ses Sistemi ekrana dâhil olarak geliyor. Nesne Takip Eden Ses Pro (OTS Pro) özelliği ise ekranda hareket eden nesneleri tanımlayarak sesi hareketi takip eden bir biçimde yansıtıyor. Böylece bir aksiyon filmi izlerken filmdeki uçağın motor sesini gerçekmiş gibi duyabiliyorsunuz.
110’’ MicroLED, bugünden itibaren Kore’de ve önümüzdeki yıl Türkiye de dâhil dünyanın her yerinde satışa sunulacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Dışa bağımlı olmayan bir üretim için yerli ürün tüketimi şart

Dünyayı yeniden şekillendiren Covid-19 salgını, yerli üretimin bir ülkenin sürdürülebilir ekonomik performansı için önemini bir kez daha ortaya koydu. Pandeminin ilk evrelerinde ülkelerin içe kapanması ve art arda gelen ithalat yasakları üretimde dışa bağımlılığı en aza indirgemenin gerekliliğini hatırlattı. Salgının ilk şoku ile yaşanan panik market raflarını boşaltırken tüketicilerin en büyük korkusu gıdaya ulaşamamak oldu. Bu dönemde özellikle tarım sektörünün stratejik öneminin daha iyi anlaşıldığını belirten Yayla Agro Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş, “Ülkeler ancak dışa bağımlı olmayan bir üretim anlayışı ile ayakta durabilirler. Bugünün ve geleceğin en önemli sektörlerinden tarımda da yapılması gereken millileşmektir. Bu noktada sözleşmeli tarımı önemsiyor ve çiftçilerimizi destekliyoruz. Türkiye’de üretimi yeterli seviyede olmayan ürünler dışındaki tüm ürünlerimizi yerli üreticilerden sağlıyoruz. Yerli Malı Haftası’nın yerli ürünlerin önemi noktasında toplumsal farkındalığın artmasına vesile olmasını umuyorum” dedi.
Resmi adı Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olan Yerli Malı Haftası, 1949 yılından bu yana ülkemizde her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanıyor. Toplum genelinde tüketim bilincini henüz çocuk yaştayken geliştirmeyi amaç edinen hafta aynı zamanda yerli üretimi ve yerli ürün tüketimini destekliyor. Böylece toplumun ihtiyaçlarını ülkemizin öz kaynaklarından karşılamayı, dışa bağımlılığı azaltarak kendi kendine yetebilen bir ülke olmamızın önünü açmayı hedefliyor.
Yerli Malı Haftası dolayısıyla yayınladığı mesajda “Covid-19 salgını tarım sektörünün stratejik önemini ortaya koyarken gıdaya ulaşmada yerli üretimin önemini de teyit etti” diyen Yayla Agro Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş, açıklamalarına şu sözlerle devam etti:“Koronavirüs gıda sektörünü tüketim açısından teğet geçmiş olsa da yeni dünya düzeninde tarıma yatırım yapmayan ülkelerin şansı olmadığını da ortaya koydu. Gıdada arz güvenliğini garantiye almak en büyük önceliklerden biri haline geldi. Bugün sadece pandemi değil küresel iklim değişikliği ve su kaynaklarının azalması da karşımızda birer tehdit olarak duruyor. Bu doğrultuda stratejik öneme sahip olan tarımda millileşme önceliğimiz olmalıdır. Türk tarımının kalkınmasında Devlet, çiftçi ve özel sektörün işbirliği büyük önem taşıyor. Çiftçiler daha fazla desteklenerek tarım özendirilmelidir. Kırsal yaşam koşulları iyileştirilmeli, gençlerin de bu alandaki fırsatları görüp tarımı modası geçmiş bir iş kolu olarak okumaktan vazgeçmeleri sağlanmalıdır. Yayla Agro olarak Türkiye çapında birçok ilde sözleşmeli tarım yaparak Anadolu’nun bereketli topraklarını alın terleriyle işleyen yüzlerce çiftçimizi destekliyoruz. Türkiye’de üretimi yeterli seviyede olmayan ürünler dışındaki tüm ürünlerimizi yerli üreticilerden sağlıyoruz. Son yıllarda sağlıklı beslenmenin trend olması önümüzde önemli bir fırsat oluşturuyor. Geleneksel lezzetlerimiz, hepsi altın değerinde olan ata tohumlarımız, katkısız koruyucusuz ürünlerimizle genç kuşaklarımızı sağlıklı nesiller olarak geleceğe hazırlamak hepimizin borcu.”
Tarımda dışa bağımlılığı azaltmak için yerli üretimin artışının büyük önem taşıdığını söyleyen Hasan Gümüş, açıklamalarını şu sözlerle bitirdi: “Toprağımızın zenginliği ve çiftçimizin alın teri ile yetişen gıdamızın kıymetini bilmeliyiz. Tarımda verimlilik artışı, yeni teknolojilerin kullanımı ve çiftçilerin desteklenmesi ile yerli üretimi mevcut seviyelerin üzerine çıkarma potansiyeline sahibiz. Yerli üretime verilecek desteklerle sağlanan bu artış gıda güvenliğimizi de garantiye alacaktır. Ayrıca gerek ürün gerekse üretim kalitesinde sanayicilerimizin çok iyi bir noktada olduğu unutulmamalı. Ülke insanımızın ihtiyacını karşılarken çiftçimizin emeğini inovatif ürünlere dönüştürüp dünyanın dört bir yanına da ihraç ediyoruz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Yaşanabilir bir dünya için iklim krizini önlemeliyiz

DEVA Partisinden iklim krizi ile ilgili yeni bir açıklama yapıldı. Açıklamanın içerisinde; “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM), Paris Anlaşması’nın kabulünün 5. yıldönümünde, anlaşmayı onaylamaya davet ediyoruz.
Yaşanabilir bir dünya için iklim krizini önlemeliyiz
İklim krizi, günümüzde insanlığın ve dünyanın geleceğini tehdit eden en büyük sorundur. Küresel ısınma kaynaklı iklim krizi; insanlar, diğer canlılar, çevre ve ekonomi üzerinde geniş kapsamlı ve yıkıcı bir etkiye neden olmaktadır.
12 Aralık 2015’te, küresel sıcaklık artışını sanayileşme öncesi döneme göre 2°C derece altında tutmak ve hatta mümkünse 1,5°C ile sınırlandırmak amacıyla işbirliği içinde çalışmak için Paris Anlaşması kabul edildi.
G20 üyesi olup da anlaşmayı onaylamayan tek ülkeyiz
Türkiye ise Eritre, İran, Irak, Libya, Güney Sudan ve Yemen ile birlikte Paris Anlaşması’nı imzalamasına rağmen parlamentosundan geçirmeyen yedi ülkeden birisi oldu. Bu durum, G20 üyesi olup da anlaşmayı onaylamayan tek ülke olduğumuzu gösteriyor.
EK-I kategorisinden çıkılmalı
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde (BMİDÇS) kendine özgü konumu olan gelişmiş bir ülke olarak EK-I kategorisinde yer alması adil ve doğru değildir.
DEVA Partisi olarak, adil bir işbirliği sağlanması için, Türkiye’nin EK-1 kategorisinden çıkarılması gerektiğine inanıyoruz. Bununla birlikte, Türkiye Paris Anlaşması’nı meclisten geçirip, iklim krizini önleme mücadelesinde yerini almalı, diplomasi kanallarını açık tutarak gerekli desteği almak için kararlılıkla çalışmalıdır.
Parti programımızda da güvence altına aldığımız üzere, iklim krizi ile mücadele platformlarında aktif rol alacağız. Sorunun çözümü için diğer devletlerle işbirliği içinde hareket edeceğiz. Türkiye’nin sorumluluklarıyla orantılı olarak yükümlülüklerini üstlenmesini sağlayacağız.
İklim krizini önlemeyi bir öncelik olarak görüyoruz. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmanın sorumluluğunu taşımamız gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz.” ifadeleri yer aldı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Huawei Petal Search ile yepyeni bir arama deneyimi

En iyi uygulamalar, en son haberler, sosyal paylaşım ve daha fazlasını sunan Huawei Petal Search, akıllı telefonunuzda ihtiyacınız olan her şeyi kolayca bulmanızı sağlayan bir arama motorundan daha fazlası. Size her gün eşlik edebilecek ve kendinize özel ihtiyaçlarınızı karşılayabilecek dijital dünya için yardımcı ve güçlü bir rehber.
İster oyun ister sosyal medya veya diğer uygulamaları arıyor olun, Huawei Petal Search, akıllı telefonunuzda ihtiyaç duyabileceğiniz binlerce uygulamayı ve web bağlantısını keşfetmek için kullanabileceğiniz bir ağ geçidi. Huawei Petal Search uygulamaları önerirken en iyi sonuçları getirmek için kullanıcının konumunu belirler ve kurulu olmayan uygulamaları indirme konusunda rehberlik eder
Petal Search, haberler, videolar, resimler, alışveriş, uçuşlar ve yerel işletmeler dahil olmak üzere 20’den fazla kategoride arama yetenekleri sunduğundan, Petal Search yalnızca uygulama aramaktan çok daha fazlasını yapıyor.
En yeni ve etkili işlevler
Huawei Petal Search, karşınıza en önemli ve güncel haberleri getirir. Böylece en son siyaset, ekonomi, spor veya sizi en çok ilgilendiren diğer konulardan haberdar olabilirsiniz. Önemli olayların net ve sezgisel zaman çizelgesi geniş bir görünüm sağlarken, profesyonel içerik filtreleri haberleri özelleştirmenize ve favori kaynakları seçmenize olanak tanıyor.
Huawei Petal Search aynı zamanda ihtiyacınız olan tüm soruları yanıtlayan gelişmiş bir görsel arama aracı olarak da hizmet veriyor.
Beğendiğiniz bir sandalye veya televizyon görürseniz, bir fotoğrafını çekip online mağazalarda fiyatını kontrol edebilirsiniz. Huawei Petal Search, hayvanları ve bitki türlerinin fotoğraflarını tanıyarak bilgi buluyor.
Sıkı güvenlik kontrolleri
Huawei Petal Search, çok sıkı gizlilik ve telif hakkı koruma standartlarına odaklanılarak geliştirildi. Huawei Petal Search, Verilerin işlenmesinde daha fazla güvenilirlik sağlayan genel Avrupa veri koruma yönetmeliğine (GDPR) uygunluk için Avrupa Gizlilik Mührü sertifikasına sahip.
Geliştirmeler devam ediyor
Huawei, Petal Search’ü ve özelliklerini geliştirmeye devam ederek mükemmel arama deneyimini kullanıcıları için daha da mükemmel hale getirmeye çalışıyor. Huawei’nin geliştirme yol haritasında daha çok kategorinin açılmasını sağlayacak dikey arama var. Böylece Petal Search, finans, müzik ve ses tanıma yanında görsel aramalarda da iyileştirmeler sunacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Genlerimde bir Ozan var!

Yapımcılığını ve Prodüktörlüğünü Soner Sarıkabadayı’nın üstlendiği Şebnem Özberk tarafından keşfedilen ve süpervizörlüğünü Selim Akar’ın üstlendiği aynı zamanda “Minnet Eylemem” türküsünün bestecisi olan Feyzullah Çınar’ın yeğeni olan Ozan Çınar’ın ilk single çalışması “Hain” Pdnd Müzik etiketi ile tüm dijital platformlarda yerini aldı.
Soner Sarıkabadayı Ozan Çınar için ;”Ozan’ı dinler dinlemez hem sesinden hem de anlatımından çok etkilendiğim için yapımcılığını üstlendim. Başarılarıyla gurur duymak için sabırsızlanıyorum.” dedi. “Hain” şarkısının sözleri ve müziği Ozan Çınar’a, düzenlemesi Matthew Brett’e ait. Mix&Mastering ise İlkay Şencan imzasını taşıyor.
Kayıtlarının Pdnd Müzik Stüdyosunda tamamlandığı ve Vokal Koçluğu Barbaros Behçet Taştan tarafından yapılan “Hain” şarkısını Ozan Çınar, “Biten bir aşktan sonra hislerime bir ayna tutmaya çalışarak, duygularımın ve yaşadığım süreçlerin kağıt kalemle vücut bulmuş hali.” olarak anlatıyor.
Yönetmenliği Onur Oğuz tarafından yapılan Ozan Çınar’ın Hain şarkısının klibi Pandemi öncesinde Kilyos’ta çekildi. Klipte hayatını temizleyen bir insana dönüş anlatıldı. Bu sebeple klipte aksesuar olarak Ozan Çınar’ın ellerinde eldiven kullanıldı. Ozan Çınar çağdaş pop müzik dünyasının en yeni ve yetenekli Ozan’ı olmaya aday. İmajını Mert Yemencioğlu’nun yaptığı Ozan Çınar, Fotoğrafları için Gökhan Polat objektifine poz verdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

HIV Pozitif Hastalar İlaçlarını Düzenli Bir Şekilde Kullanırsa Normal Yaşam Süresine Ulaşabilir

Sağlık Bakanlığı 2019 verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 17 bin HIV ile enfekte kişi bulunuyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde HIV ile enfekte birey sayısının hızlı bir şekilde artması beklendiğine dikkat çeken DoktorTakvimi.com uzmanlarından Uzm. Dr. Şafak Göktaş, 1 Aralık Dünya AIDS Günü vesilesiyle HIV konusunda çok önemli bilgiler veriyor.
Son dönemde HIV vakaları ABD, Avrupa, Asya gibi kıtalarda düşüşe geçmişken Türkiye’de ciddi anlamda bir artış eğilimi gösteriyor. Türkiye, dünyada Belarus ve Ukrayna’dan sonra en fazla artış saptanan üçüncü ülke konumunda yer alıyor.Sağlık Bakanlığı 2019 verilerine göre yaklaşık 17 bin HIV ile enfekte kişi bulunuyor. DoktorTakvimi.com uzmanlarından Uzm. Dr. Şafak Göktaş, ülkemizde yapılan değerli bir çalışmaya göre bu rakamın 75 bin civarında olduğunu belirtiyor. Buz dağının altında ise bundan çok daha büyük bir rakam yattığını söyleyen Uzm. Dr. Göktaş, “HIV pozitif olduğunu bilmeyen ve bunu korunmasız ilişki ve ya başka şekilde, istemeyerek de olsa enfekte olmayan kişilere bulaştırmakta olan bireyler var. Bu nedenle önümüzdeki 10 yıl içinde tespit edilemeyen HIV vakalarının tespit edilmesiyle beraber HIV ile enfekte birey sayısının hızlı bir şekilde artması bekleniyor” diyor.
HIV bir virüs, AIDS ise hastalığın son evresidir
HIV ve AIDS’in aynı anlama gelmediğinin altını çizen DoktorTakvimi.com uzmanlarından Uzm. Dr. Şafak Göktaş, HIV’nin insan bağışıklık yetmezliğine sebep olan bir virüs iken, AIDS’in ise HIV virüsü kapan kişinin hiçbir tedavi almaması durumunda 6-10 yıl sonra varacağı son hastalık evresi olduğuna dikkat çekiyor. Günümüzde, erken tanı sayesinde HIV pozitif vakaların AIDS evresine gelmeden tespit edilerek tedaviye başlandığını anlatan Uzm. Dr. Göktaş, şöyle devam ediyor: “Bu durum, bazı ülkelerde farklı şekilde uygulanıyor. HIV virüsünün ilerlemesi ve vücuda hasar vermesi, buna bağlı olarak bağışıklık sistemi hücrelerinin azalması ile hastalığın daha ciddi bir konuma gelmesi durumunda tedavi başlanıyor. Bunun nedeni ise tamamen ekonomik…”
HIV pozitif kişiler umutsuzluğa kapılmamalı
Kişinin HIV pozitif olduğunu öğrendiğinde derin bir üzüntü yaşayabileceğini ve hatta geleceğe dair umutsuzluğa kapılabileceğini belirten Uzm. Dr. Göktaş, “Fakat HIV/AIDS Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından ölümcül hastalıklar listesinden çıkartılıp kronik hastalıklar listesine alındı. HIV ilaçlarını düzenli bir şekilde, zamanında kullanan hastalar normal yaşam süresine ulaşabiliyor. Bu yüzden, HIV pozitif olduğunu saptanan kişiler hiçbir şekilde umutsuzluğa kapılmamalılar. Tıpkı diyabet ve hipertansiyon hastalığında olduğu gibi günde 1-2 adet ilaç kullanarak normal yaşam ömrünü sürebilirler. Ayrıca HIV tedavisinde umut verici gelişmeler yaşanıyor. Uzun süre etkisini gösteren enjeksiyon tedavisi ile ilgili ümit vadeden çalışmalar var. Önümüzdeki yıllarda, hastaya 1 doz enjeksiyon yapılarak 2-3 ay boyunca ilaç almadan tedavisinin devamı mümkün olacak” diyor.
İlaç tedavisinin ardından hastada virüs saptanmazsa bulaşıcılık da yoktur
DoktorTakvimi.com uzmanlarından Uzm. Dr. Şafak Göktaş, yakın gelecekte HIV ile enfekte olan insan sayısının artacağı beklendiğinin altını çiziyor. Bu durumda HIV pozitif olan bireylerin toplumda dışlanmaması, tam tersi ABD, İngiltere, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde olduğu gibi topluma kazandırılması gerektirdiğini ifade eden Uzm. Dr. Göktaş, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yeni çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre, HIV pozitif olan bir hastada HIV ilaç tedavisi ile vücutta olan virüs sayısı testlerde tespit edilemez durumda ise bu hastada artık bulaştırıcılık söz konusu değildir. Yani HIV RNA PCR denilen testte virüs saptanmaz ise bulaştırıcılık yoktur diyebiliriz. Tabii bu durum, hastanın testlerinin en az 6 ay boyunca negatif sonuçlanması ve tek partner ile ilişkisi olması durumunda söz konusudur. Bundan yaklaşık 15 sene önce, HIV pozitif olan bir kişi 9-10 ilaç kullanmak zorundayken, şu an günümüzde bu sayı sadece 1-2’dir. Önümüzdeki yıllarda bu durum, 2-3 ayda bir enjeksiyon yaptırmaya kadar gidecektir. Bu doğrultuda, HIV pozitif tanısı konulan hastaların hiçbir şekilde karamsarlığa düşmemesi ve geleceğe umutla bakması gerekir. Bizim toplum olarak görevimiz, HIV pozitif tanısı konulan kişileri dışlamadan, damgalamadan kucaklamak ve toplumdan soyutlamamaktır.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)