23 yıldır sahnede, konserleri hep tıklım tıklım oluyor, onu sahnede izleyip de eğlenmeyecek kimsenin olmadığını söylüyor. Kendini müzikte belli bir kalıbın içine sokmuyor, “Bana hangi şarkıyı verirseniz en iyi şekilde söylemeye çalışırım” diyor. Yeni şarkısı ‘Dert Faslı’yla gündemde olan Berkay: “Ben sahnedeyken kızlar bağırsın çağırsın, çığlıklar atsın gibi beklentilerim hiç olmadı.”
Güne erken başlayanlardan… Sabah kahvesini koyuyor, sohbete başlıyoruz. Söyleşi sırasında yerinde sabit duramıyor. Evin içinde turlamaya başlıyor ama buna şaşırmamak lazımmış çünkü “Acayip hiperaktifim, asla oturduğum yerde durmam” diye anlatıyor. Son dönemde basında sık sık çıkan arabası, kolyesi ve saatlerine dair haberlerle yanlış anlaşıldığını düşünüyor: “Lüks tutkunu değilim.” Berkay Şahin’le müzikten geçmişte yaşadığı maddi zorluklara, aşktan ailesine sohbete dalıyoruz.
Harbiye Açıkhava’da her sene en az iki-üç konserin oluyor. Orada senden daha az konser veren bazı isimlerin başına ‘popstar’ gibi sıfatlar konmasını haksızlık olarak görüyor musun?
Hayır, insan kendini konumlandırdığı yer kadar var. Ben kendimi ‘popstar’, ‘hiperstar’ olarak konumlandırmıyorum.
Nasıl konumlandırıyorsun?
Ben, müzikte sınırları olmayan bir şarkıcıyım. Her geçen gün daha iyi olmak için uğraşan bir müzisyenim. Benim, kızlar ben sahnedeyken bağırsın çağırsın, çığlıklar atsın gibi beklentilerim hiç olmadı. Tek isteğim şarkımı söylerken, sustuğum noktada dinleyicinin o şarkıları tamamlamasıydı ve buna da kavuştum. Bir tarza da bağlı kalmadım. Bana hangi şarkıyı verirseniz en iyi şekilde söylemeye çalışırım. Ama bir konuda iddialı olduğumu söyleyebilirim. Beni izlemeye gelip eğlenemeyecek kimse yok.
Bunun sırrı ne?
Şarkı söylemeye başladığım an o kadar yaşıyorum ki… Söylediğim şarkıyı en iyi şekilde söylemeye çalışıp kalbime o duyguları yaşatıp hissettiğim gibi karşımdakine geçiriyorum.
Sahne şarkıcısı mı albüm şarkıcısı mısın?
Sahne ama insanlar albüm yapmama da alıştı. Her şeyin dijitale döndüğü bu dönemde 10 bin bile basılı albüm satmak zorken, sadece kendi keyfim için yaptığım ‘Arabest’ albümü 80 binden fazla sattı. Dijitalde de şarkılarım çıktığında, ilk sıralara 24 saat geçmeden oturuyor.
Bu meslekte ensende kimin nefesini hissediyorsun?
Herhangi birine rakip olabilecek bir adam değilim. Kendimi ayrı bir yerde konumlandırıyorum. İki çocuğum, ailem, kendi orkestram ve kendi sahnemle yaşayan bir adamım.
23 yıldır sahnedesin. Bu sektörde var olmak zor mu?
Çok ünlü veya çok göz önünde olmak zor değil aslında. Çıktığın yerde kalmayı başarmak zor. Ben bunu uzun bir yol, bir maraton olarak görüyorum. Her geçen gün ürettiğim müziğin üzerine biraz daha koymam gerekiyor diye düşünüyor ve ona göre hareket ediyorum.
Bu iş için nelerden vazgeçtin?
Özel hayatımdan vazgeçtim. Gerçekten mutsuz olduğun bir ruh halindeysen bile hep pozitif olman gerekiyor. Dolayısıyla kendi hayatınla alakalı çok ödün veriyorsun.
Bu yolculukta zorluklar yaşadın mı?
Çok. İlk albüm çıkmadan önceydi. Her hafta içi İzmir’de çalışıp, para biriktirip hafta sonları bir bağlantı bulmak için İstanbul’a gidiyor ve dönüyordum. Bu tam dört yıl sürdü. Ama hiç pes etmedim. Dört yıl sonunda bir firmayla anlaştım. İki yıl bekledim. Olmadı. Başka firmaya geçtim. Daha sonra ben de elimden geldiğince yeni isimlere destek olabileyim diye ‘Hiperaktif’ isimli bir prodüksiyon şirketi kurdum.
Hiperaktif misin?
Sorma! Acayip hiperaktifim, oturduğum yerde durmam. Kızlarım Zeynep’le Arya çok hareketli oldukları için onların işine geliyor.
‘Dert Faslı’ nasıl ortaya çıktı?
Üç yıl önce Ezgi Ceren Anar’ın yaptığı, benim de üzerinde düzeltmeler yaptığım şarkıydı. “Bunu kullanacağım” dedim, “Tamam Beko” dedi. Üzerinde oynadıkça, dinleyenin böbreğini, dalağını dağıtır bir biçim aldı şarkı.
Yakın arkadaşların sana kendi aranızda ‘Beko’ mu der?
‘Dede’ derler.
Neden?
Ben çok kullanırım bu kelimeyi. Yaptığı işte sağlam olan kişilere, iyi müzisyenlere bu tabir kullanılır.
Müzik dünyasında seni rahatsız eden şeyler neler?
Ben müzikte küçük bir damlayım, eleştirmen değilim ama kendime ait fikirlerim de var. Her geçen gün müzik kötüye gidiyor.
Neden?
Kötü şarkılar bir şekilde insanların beğenisine sunuluyor ve başka yollardan insanlara diretiliyor. Onno Tunç ve Uzay Heparı 10 yıl daha yaşasaydı şu an bambaşka müzikler yapılıyor olurdu.
Niye böyle oldu?
Deneme, tüketme çılgınlığı dönemindeyiz. Bir de üstüne, son dönemde bu işe niyet edenler iyi eğitilmiyor ve kolay yolları tercih ediyorlar. Önemli olan bireysel olarak insanın kendini eğitmesi.
Evlilik dendiğinde aklına ilk ne geliyor?
Huzur. Evlilik doğru insanla dünyanın en güzel şeyi, yanlış insanla zulüm. Ben dünyanın en mutlu ve huzurlu adamıyım.
Özlem Hanım’la nasıl tanıştınız, anlatır mısın?
Nihat Odabaşı bana bir klip çekecekti. Özlem de onun cast görüşmesine gelen modellerdendi. O gün onu ilk kez gördüm, annesiyle gelmişti. Çok etkilendim ve aramızda bir iş diyaloğu olsun istemedim. “İletişim numaralarını alalım ama bu kız olmaz klipte” dedim (gülüyor).
Sonra…
Aradım. Zar zor bir kahve içmeye ikna ettim. Dışarıya çıkmayan bir kızdı. Annesinden iki saat izin aldı. Sonra da ara ara konuşmaya devam ettik. Zaten beş ay içinde evleneceğimi anladım.
Bir insan bunu nasıl anlar?
Hissediyorsun. Aşırı anlayışlıydı. Sessiz, sakindi. İlişkimizin yedinci ayında Amerika seyahatine benimle geldi. 17 gün kimseyle konuşmadan tamamen onunla zaman geçirdim. O zaman bu işin çok doğru olacağına emin oldum. 2016’da Harbiye konseri sonrası sahne arkasında verilen partide sürpriz evlenme teklifi ettim.
Evlilik neleri değiştirdi?
Çok şey. Özellikle kızlarım dünyaya geldikten sonra daha anlayışlı, sakin, ılımlı ve vicdanlı biri oldum.
Nasıl bir babasın?
Evlat sahibi olmak dünyanın en güzel şeyi. Kız çocuğu sahibi olmaksa çok daha harika. Etrafımdakiler ve eşime sorarsanız çok iyi bir babayım ama ben hâlâ yetersiz olduğumu düşünüyorum zaman zaman… Çünkü evlatlarıma her şeyi vermek istiyorum. Mesela konser bittiğinde hemen havaalanına gidiyor, kızlarımın kalktığı saate yetişmeye çalışıyorum.
Maço musun?
Benim maçoluk yaşayacağım bir ilişkim yok.
O nasıl oluyor?
İlişkimizde birbirimize saygı duyuyoruz ve sevmediğimiz, diğerinin rahatsız olacağı şeyleri zaten yapmıyoruz.
Lüks tutkum yok, sadece keyif aldığım şeyler var
Lüks tutkun var mı?
Hayır, lüks tutkum yok. Sadece keyif aldığım şeyler var. Yoksa şu an üzerimde gördüğün beyaz tişört 60 lira ve bununla da çok mutluyum.
Hep varlıklı mıydın?
Annem ev hanımı, babam tekstilci. Kendi yağıyla kavrulan bir aileydik. Asla varlıklı değildik.
Maddi zorluklar yaşadın mı?
Üniversitede okurken üç arkadaş şimdinin parasıyla 1400 liralık bir evde oturuyorduk. Ev kirasını asla ay başında ödeyemezdik. Bir restorana gidip yemek yemek bile lükstü.
Üniversiteyi bitirebildin mi?
Konservatuvarı önce Ankara’da özel bir üniversitede burslu kazandım. Param yoktu, çalışmak zorundaydım. Devam edemedim. Diğer bir okulum İzmir’deydi. O zaman Ayvalık’ta yazın çalışıyordum. Yine para kazanmam gerekiyordu. Beceremedim. Ama okulumu bitiremesem de kendimi eğitebilmek için deli gibi çalıştım.
Şimdiye kadar en yanlış anlaşıldığın konu neydi?
Son dönemde sürekli arabası, kolyesi, saati gibi haberlerle aşırı yanlış anlaşıldığımı düşünüyorum. Evet, magazin dünyasında tercih edilen haber çeşitlerinden biri de içinde bol sıfırlı rakamların geçtiği ‘lüks’ haberleri. Ama benim hayatım rakamlarla anlamlanan bir hayat değil. Bir araban veya evin vardır. Çalışırsın, kazanırsın ve daha iyisini alırsın. Ben de yıllardır alnımın teriyle çalışıyorum. Canımın istediği bir saati ya da kolyeyi takmanın keyfini de yaşamalıyım. Allah herkese de bin katını nasip etsin.
Gerçekten binlerce dolar verip kolyeler alıyor musun?
Tabii ki yazıldığı gibi 200 bin dolarlık kolyeler takmıyorum. Bence zaten okuyucuların da çoğu bu rakamların köpürtüldüğünün farkında. Beni üzen kısmı, benim ağzımdanmış gibi yansıtılması. Benim anlayışıma göre insanlar sahip olduklarını söylemez, onlarla övünmezler. Ben de sadece kendi hayatımı yaşıyorum, zorunda bırakılmadıkça da kimseye bir bilgi vermiyorum. Bunların yazılması da beni rahatsız ediyor.
Milyon dolarlar kazanıyor musun?
Yok abi. Dokuz aydır iş yapmıyoruz. Yine de halimize hamdolsun.
Mekânların kapalı olmasıyla ilgili ne düşünüyorsun?
Bu süreç geçene kadar beklemek zorundayız. Ama otellerin restoranları, barları açıkken, yılbaşı programı yapılabiliyorken aynı güvenlik standartlarını sağlayan yerlerin kapanması bana garip geliyor.
Tarzın, kıyafetlerin, özellikle sık sık ayağında gördüğümüz terliklerin eleştiriliyor…
Ben şort-terlik gezen biriyim. Biri eleştirecek diye mutlu olduğum şeyden vazgeçemem. Mayısta terliğimi giyerim, kasım ayına kadar giymeye devam ederim. Hep böyleydi. Böyle huzurluyum.
Moda yazarları kısa paça pantolonlarına takık. “Neden boyunu kısa gösteriyor?” diyorlar.
Seviyorum, kendime yakıştırıyorum. Yarın başka bir şey yakıştırırım, onunla görürler beni.
Bir diğer eleştiri de neden dışarıda maske takmadığın hakkında?
Hakan iki çocuğum var, ben buna dikkat etmez miyim hiç? Bu da abartılıyor. Maske takmak çok önemli. İnsanlarla yakın olduğum ve diyaloğa girdiğim yerlerde mutlaka maske takıyorum. Ama arabamda kendi kendimeyken veya sadece yanımda eşim, menajerim varsa takmıyorum. Mesela AVM’den çıkıyorum, içeride maskeliyim. Tam arabama binerken çekiyorlar, o yayımlanınca yanlış anlaşılıyorum herhalde.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: Bir
CNR Food İstanbul’da ticaret bir üst seviyeye taşındı
Dünya gıda sektörünün en önemli oyuncuları, CNR Food İstanbul’da tarihi buluşmaya tanıklık etti. 2.500’ü aşkın yabancı satın almacının katıldığı fuarda, 20 ülkeden 2.000’i aşkın markanın ürünleri sergilendi. Bayim Olur Musun? fuarı ile güçlerin birleştirildiği CNR Food İstanbul, bu yıl Özbekistan, Somali, Çekya, Lübnan, Kamerun ve Ürdün’den 65 firmanın milli katılımını sağladı. Fuarı 4 günden binlerce sektör profesyoneli ziyaret etti.
Dünya gıda sektörünün en önemli buluşmalarından biri olan CNR Food İstanbul – Gıda ve İçecek Ürünleri, Gıda İşleme Teknolojileri Fuarı, devletin ve Uluslararası Fuarlar Birliği’nin (UFI) belirlediği yeni normale dönüş kriterleri kapsamında bir dizi önlem ile gerçekleştirildi. CNR Holding kuruluşlarından İstanbul Fuarcılık tarafından, Türkiye Gıda ve İçecek Federasyonu (TGDF), Tüm Gıda Dış Ticaret Derneği (TÜGİDER) ve Tarım Ürünleri Hububat Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği (PAKDER), Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) işbirliği, Ticaret Bakanlığı ve KOSGEB desteğiyle organize edilen fuar, 4 günde binlerce sektör profesyonelini ağırladı.
Milyarlarca dolarlık iş hacmi yaratıldı
2.500’ü aşkın yabancı satın almacının katıldığı fuar, bu yıl yaklaşık 20 ülkeden 2.000’in üzerinde markaya ev sahipliği yaptı. Binlerce sektör profesyonelinin ziyaret ettiği fuarda global ticarete de yeni bir boyut kazandırıldı. B2B iş görüşmeleri ile üretici ve alıcının bir araya geldiği fuarda milyarlarca dolarlık ticaret hacmi sağlandı. Yarattıkları katma değer ve gerçekleştirdikleri ihracat ile Türkiye ekonomisinin en önemli sektörleri arasında yer alan Türk gıda ve içecek sektörü de, öne çıkan firmaları ile fuarda yoğun ilgi gördü. Fuarın en dikkat çeken unsurlarından bir tanesi de ülke milli katılımları oldu. Bu yılki fuara Özbekistan, Somali, Çekya, Lübnan, Kamerun ve Ürdün toplam 65 firma ile milli katılım sağladı.
Ambalaj sektörü fuarda ürünlerini tanıttı
CNR Food İstanbul Fuarı ile eş zamanlı yapılan CNR Ambalaj İstanbul – Gıda İşleme Sistemleri, Paketleme ve Ambalaj Çözümleri Özel Bölümü de katılımcıların dikkatini çekti. Gıda işleme teknolojileri, gıda paketleme makine ve ekipmanları, oluklu mukavva, kâğıt, karton ambalaj üreticileri, plastik ve esnek ambalaj üreticileri, tamamlayıcı ambalaj ürünlerinin sergilendiği özel bölümde, gıda ve içecek üreticileri bir araya geldi. 50’yi aşkın firmanın 100’lerce markasına dair ürünlerin tanıtıldığı özel bölümü, binlerce sektör profesyoneli ziyaret etti.
Bayim Olur Musun? Fuarı girişimcilere yeni fırsatlar sundu
CNR Food İstanbul Fuarı ile eş zamanlı gerçekleştirilen Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük franchise fuarı Bayim Olur Musun? ise, bu yıl 200’ün üzerinde marka ile 90 ülkeden 30 bini aşkın sektör profesyoneline ev sahipliği yaptı. 2.000’i aşkın marka ve 60.000’in üzerinde zincir mağaza ile Türkiye’de yıllık 43 milyar dolarlık bir iş hacmine ulaşan franchise sektörü, ham maddecisinden üreticisine, ithalatçısından toptancısına ve organize perakendeciliğe kadar zincirin tüm halkalarıyla fuarda yerini aldı. Franchise ve bayilikle büyümek isteyen, yeni iş ortakları arayan markalar, fuarda girişimcilerle bir araya geldi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Lüleburgaz’daki pazar yerlerindeki kişi sınırlaması “Her dört metrekareye bir kişi”
İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı son genelge kapsamında Lüleburgaz’daki pazar yerlerine her dört metrekareye bir kişi düşecek şekilde vatandaş alınacak. Bu kapsamda Kapalı Pazar Yeri ve Semt Merkezi’ne 2 bin 750, 8 Kasım Mahallesi Semt Pazarı’na bin 232, Atatürk Mahallesi Semt Pazarı’na aynı anda 300 kişi giriş yapabilecek.
İçişleri Bakanlığı’nın İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 25 Kasım tarihli genelgesine göre pazaryerindeki satıcılar ve müşteriler dahil kişi sayısı her dört metrekareye bir kişi olacak şekilde sınırlandırıldı. Bu karar kapsamında 11 bin metrekare alana sahip Kapalı Pazar Yeri ve Semt Merkezi 2 bin 750 kişiyle, 4 bin 930 metrekare alana sahip 8 Kasım Mahallesi Semt Pazarı bin 232, bin 200 metrekare alana sahip Atatürk Mahallesi Semt Pazarı da 300 kişiyle sınırlandırıldı.
Mezarlık seferlerinde HES kodu
Öte yandan Lüleburgaz Belediyesi, mezarlık seferlerinde de HES kodu uygulamasına başladı. Bu kapsamda mezarlığa belediyenin otobüsüyle gitmek isteyen vatandaşlar, otobüse binmeden önce HES kodları sorgulanarak araca alınıyor.
KIRKLARELİ – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Ekmel Nuri Baydur: “Türkiye Pandemiyi Emsal Bir Biçimde Yönetti, Lojistik Altyapısının Gücü Önemli Rol Oynadı”
Türkiye’nin gıda ve gastronomi kültürünü dünyaya duyuran, dünyanın ve bölgenin güçlü iş birliği platformları arasında yer alan Uluslararası Gıda Ürünleri Teknolojileri Fuarı – WorldFood Istanbul’un, “Gıdaya Erişim: Kriz zamanlarında Gıda Tedarik Zinciri” başlıklı panelinde tarımın geleceği ele alındı.
Uluslararası Gıda Ürünleri Teknolojileri Fuarı – WorldFood Istanbul, tarımın tüm süreçlerini ele alarak devam ediyor. Doğuş Restaurant Entertainment and Management (d.ream) iş birliğinde gerçekleştirilen, d.ream Tedarik Zinciri ve Satınalma Direktörü Volkan Yazar’ın yönettiği “Gıdaya Erişim: Kriz zamanlarında Gıda Tedarik Zinciri” isimli günün ikinci paneline, Migros Ticaret A.Ş. Meyve Sebze ve Et Pazarlama Direktörü Ekmel Nuri Baydur, Nebyan Doğal Kurucu Ortağı Nazlı Uyanık Yıldız ve Kök Projekt Kurucu Ortak ve CEO Semi Hakim katıldı.
“Vatandaşımız Ürün Bulmada Sıkıntı Yaşamadı”
Pandeminin hiç kimse için bilinmeyen bir tecrübe olduğunu hatırlatan Migros Ticaret A.Ş. Meyve Sebze ve Et Pazarlama Direktörü Ekmel Nuri Baydur, Türkiye’nin bu dönemi emsal bir biçimde yönettiğini, ancak bazı ülkelerde de ciddi sıkıntılar yaşandığını hatırlattı.
“Vatandaşlarımız ürün bulmada bir sıkıntı yaşamadılar. Bu da tüketici nezdinde önemli bir motivasyon sağladı. Tabi burada üretim ülkesi olmamızın çok önemli bir avantajı oldu. Biz de herkes gibi bu süreçte emniyet stoklarımızı üst seviyeye çıkardık” diyen Baydur, Türkiye’nin lojistik altyapısının sahip olduğu gücün bu süreçte önemli katkı sağladığını paylaştı.
Tüketici Psikolojisi İhtiyaç Yerine Stoklamaya Yöneldi
Sağlık sektörü gibi gıda sektörünün de durmadığını ancak tüketici tarafında ihtiyacı karşılama yerine stok psikolojisi ile hareket edildiğini belirten Nebyan Doğal Kurucu Ortağı Nazlı Uyanık Yıldız ise, sokağa çıkma yasaklarını takiben sahip oldukları talebin dörde katlandığını belirtti: “Hep şu soru ile karşılaşırdık: Yarın iki katı bir talep gelse nasıl karşılayabilirsiniz? Ancak süreci çok iyi ve planlı bir şekilde yöneterek, bir gün bile geciktirmeden ürünleri zamanında müşterilerimize ulaştırdık.”
2014 yılında çıktıkları yolda Karadenizli, geleneksel yöntemlerle tarım yapan üreticilerle çalıştıklarını, “sıfır ziyan” yaklaşımı izlediklerini hatırlatan Yıldız, “Planlı bir satın alma sürecimiz var. Ancak pandemi ile birlikte biz de planlarımızı güncelledik. Üretici birliğimizin dışına çıkmak zorunda kalmadık, ya da kaynağı bilmediğimiz yerlere gitmeye ihtiyaç duymadan talepleri karşıladık” sözleri ile sorunsuz bir süreç yönetimi gerçekleştirdiklerinin altını çizdi.
Gıda Girişmcilerine Her Anlamda Destek
Kök Projekt Kurucu Ortak ve CEO Semi Hakim ise günümüzde bir trend haline dönüşen gıda girişimciliğin ödeme sisteminden sosyal platformlarla ilişki yönetimine aslında pek çok bacağının olduğunun altını çizdi.
Gıda, tarım ve su sektöründe çalışan girişimcileri destekleyecek platformlar tasarladıklarını belirten Hakim, “Şirketler, kamu kurumları, yatırımcı fonları, sivil toplum örgütleri ile iş birlikleri ya da girişimcilerin kendilerini ifade edebileceği kanalların kurgulanmasına yardımcı oluyoruz. Tüm bu süreçlerdeki amaçlarımızdan biri kıymetli bir alanda adım atan girişimcilerimizi güçlendirmek. Çünkü gıdanın geleceği için inisiyatif alan bireylerle çalışıyoruz” dedi.
“Gıdaya Erişim: Kriz zamanlarında Gıda Tedarik Zinciri” paneli ile birlikte fuarın ikinci gün panelleri de sona erdi.
WorldFood Istanbul 28 Kasım 16:00’ya Kadar TÜYAP’ta Sürüyor
Fuarın ilk gününden itibaren son anına kadar sürecek olan “Show Mutfağı Tarif Atölyeleri”nde, Şef Somer Sivrioğlu’nun da yer alacağı, birbirinden özel etkinliklerde bu dönem daha da önem kazanan bağışıklık sistemimizi destekleyecek gıdalardan oluşan tariflerin yanı sıra, tarımda ve mutfakta sürdürülebilir yaklaşımların nasıl uygulanacağı ve önemi ele alınacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
TikTok, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ve Spor İstanbul ile Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları farkındalığı için bir araya geldi
TikTok, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları konusunda farkındalık oluşturmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ve İBB İştirak Şirketi Spor İstanbul ile bir araya gelerek 17 amaca dikkat çekmek için paralimpik sporcu Burak Abacıoğlu’nun dahil olduğu bir dizi koşu etkinliği gerçekleştiriyor. TikTok Türkiye, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ve Burak Abacıoğlu’nun resmi TikTok hesaplarından canlı yayınlanacak koşulara İSTANBUL BBSK sporcuları ve ünlü isimler de eşlik edecek.
Dünyanın önde gelen kısa video platformu TikTok, 17 maddeden oluşan Sürdürülebilir Kalkınma için Küresel Amaçlar’a dikkat çekmek için 17 gün boyunca paralimpik sporcu Burak Abacıoğlu ile 17 dakika 17 saniyelik kısa koşular gerçekleştirecek. TikTok’ta dün itibariyla başlayan kampanya Burak Abacıoğlu’nun İstanbul’un farklı sembolik lokasyonlarında gerçekleştireceği 17 dakika 17 saniyelik koşu serisiyle devam edecek. Bu koşularda İSTANBUL BBSK sporcuları ve ünlü isimler Burak Abacıoğlu’na eşlik edecek. TikTok kullanıcıları bu kampanya kapsamında #DeğişimİçinHareketeGeç etiketi ve kampanyaya özel interaktif çıkartmalarla sürdürülebilir kalkınma amaçları doğrultusunda destek veriyor.
TikTok bu iş birliğiyle sadece İstanbul ve Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınmasını desteklemekle kalmayıp, sürdürülebilir kalkınma amaçları konusunda küresel çapta farkındalık yaratmayı, böylece daha fazla insanın bu amaçlar konusunda bilinçlenip katkıda bulunmasını hedefliyor. TikTok Türkiye, İBB Spor Kulübü ve Burak Abacıoğlu’nun resmi TikTok hesaplarından yapılacak canlı yayınlarda Burak Abacıoğlu, sürdürülebilir kalkınma amaçlarını sporcular ve ünlülerle de ele alacak. Kullanıcılar Burak Abacıoğlu’nun bu koşu için yapacağı antrenmanları Abacıoğlu’nun resmi TikTok hesabından takip edebilecekler.
Gençlerin sporla, sporcu ve anlamlı içeriklerle buluşması destek veren Spor İstanbul projenin en büyük destekçilerinden.
Global Wellness Day elçisi olan Paralimpik Sporcu, Triatlet ve Ampute Futbolcu Burak Abacıoğlu dünyanın en prestijli organizasyonlarından biri olan Boston Maratonuna davet edilen ilk engelli sporcu. Paralimpik sporcu aynı zamanda Paris ve Berlin Maratonlarını bitiren ilk Türk engelli sporcu unvanına sahip Burak Abacıoğlu’nun İstanbul’un 17 ayrı noktasında gerçekleştireceği koşu serisine bulunduğu yerden katılmak isteyenler sporcuyu Nike Run Club uygulamasındaki Burak Abacioglu hesabından ekleyerek bu heyecana ortak olabilecek.
Milli sporcularımız da farkındalık koşusunda
20 branş ve 40 binin üzerinde lisanslı sporcusu ile Türkiye’nin ve Dünyanın en büyük spor kulüpleri arasında yer alan İstanbul BBSK’nın sporcularının da destek verdiği projede her gün bir milli sporcu farkındalık koşularında ağırlanacak.
Ünlü isimlerden de destek
Burak Abacıoğlu’na bu koşu sırasında sunucu Burcu Esmersoy, ünlü oyuncular Müjde Uzman, Kadir Doğulu, Akasya Asıltürkmen, Özge Borak, sunucu Hakan Hatipoğlu, ünlü diyetisyen Dilara Koçak, dünya rekortmeni serbest dalışçı ve UNDP Türkiye Sudaki Yaşam Savunucusu Şahika Ercümen, ünlü basketbol oyuncusu ve Güler Legacy kurucusu Sinan Güler, Ünlü Rapçi TEPKİ, Türkiye rekortmeni olimpik atlet Birsen Bekgöz, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) Başkanı Sait Tosyalı, İstanbul Gelişim Üniversitesi akademisyeni Nevruz Berna Tatlısu, Bahçeşehir Koleji Spor Kulübü basketbolcusu Erkan Yılmaz, Türkiye A Milli Kadın Futbol Takımı kaptanı ve Beşiktaş’ın futbolcusu Didem Karagenç, Milli Voleybolcu ve UNDP Türkiye Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Savunucusu Bahar Toksoy Guidetti ve Arama Kurtarma Derneği (AKUT) kurucusu, profesyonel dağcı Nasuh Mahruki de destek olacak. Her koşu farklı bir kalkınma hedefi temasıyla 17 dakika 17 saniye sürecek.
Kullanıcılarına yaratıcılıklarını sergilemeleri için pozitif bir deneyim sunan TikTok, Türkiye’de ve tüm dünyada sosyal sorumluluk alanında farkındalık yaratmak ve kitleleri bilinçlendirmek için tercih edilen bir platform haline geldi. Bugüne kadar sokak hayvanları, sürdürülebilir gelecek, çevre ve eğitim gibi konularda kampanyalar gerçekleştiren TikTok, belediyeler ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği yapmaya devam ediyor.
TikTok Hakkında
TikTok önde gelen kısa video uygulamasıdır. İnsanların hayatlarına ilham vermeyi ve zenginleştirmeyi misyon edinen TikTok, dünya üzerindeki herkesin videolar aracılığıyla tutkularını paylaşabilmesi ve yaratıcılığını ortaya çıkarabilmesine uygun pozitif bir uygulama deneyimi sunar. TikTok’un Los Angeles, New York, Londra, Paris, Berlin, Dubai, Mumbai, Singapur, Jakarta, Seoul ve Tokyo’da global ofisleri mevcuttur.
Küresel Amaçlar hakkında
25 Eylül 2015’te 193 dünya lideri New York’taki Birleşmiş Milletler genel merkezinde 17 maddelik Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (ya da Küresel Amaçlar) üzerinde uzlaşmaya vardı. Bu küresel gündem, 2030’a kadar üç hayati konuda başarıya ulaşmaya odaklanan bir dizi hedef ve alt hedefi içeriyor: Yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlik ve adaletsizlikle mücadele ve iklim değişikliği sorununu çözmek.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Türkiye’de Toplumun Yarısı İklim Krizini Virüsten Daha Büyük Bir Tehdit Olarak Görüyor
İklim Haber ve KONDA Araştırma tarafından üçüncü kez gerçekleştirilen “Türkiye’de İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı 2020” araştırması çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Anket çalışmasının sonuçlarına göre; Türkiye’de her iki kişiden biri iklim krizinin virüsten daha büyük bir kriz olduğunu düşünüyor. Her 10 kişiden yedisi iklim değişikliği konusunda endişeli olduğunu belirtiyor. Toplum koronavirüs sonrası ekonomik toparlanma için tarım ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapılmasını istiyor. Toplumun %75’i iklim değişikliğine karşı yeşil alanların korunması gerektiğini öne sürüyor. %85’i ise ekonomik kalkınma için ormanların kesilmesine karşı.
İklim Haber ve KONDA Araştırma, Türkiye kamuoyunun iklim değişikliği algısını ölçmek ve giderek derinleşen iklim krizi hakkındaki görüşlerini öğrenmek için yeni bir anket çalışması gerçekleştirdi. Türkiye çapında 3431 kişi ile yüz yüze yapılan anket, bu yıl pandemi süreciyle artan çevresel farkındalığı da irdelemeyi amaçladı.
“Kimileri iklim değişikliğinin koronavirüsün yarattığından daha da büyük bir krize, tahribata yol açacağını söylüyor. Sizin düşüncenizi şimdi okuyacaklarımdan hangisi daha iyi açıklıyor?” sorusuna, katılımcıların %51,5’u “Evet, iklim krizi virüsten daha büyük krizdir” yanıtını verdi. “İklim krizi de ciddi ama o kadar acil bir mesele değil” yanıtı %42 oranına ulaşırken, “İklim krizi diye bir şey yoktur” diyenlerin oranı ise sadece %6,5’te kaldı.
Araştırma aynı zamanda, iklim değişikliğinin Türkiye’de her 10 kişiden yedisinin endişelendiği bir konu olduğunu gözler önüne serdi. Görüşülen kişilerin %14,7’si çok endişeli olduğunu ifade ederken, %54,6’sı ise endişeli olduğunu belirtti. Sonuçlar ayrıca, Türkiye’de toplumun %71,4 gibi bir oranla iklim değişikliğinin insan faaliyetlerinden kaynaklandığını bildiğini gösterdi.
“Yeşil Alanları Korumalı” ve “Termik Santralları Kapatmalı”
“Türkiye iklim değişikliğine karşı ne yapmalı” sorusuna ise katılımcıların %75,7’si “Yeşil alanları korumalı” şeklinde yanıt verirken, “Ulaşımdan kaynaklı karbondioksiti azaltmalı” diyenler %38,5 “Binalarda enerji verimliliğini artırmalı” diyenler ise %30,4 oranına ulaştı. “Termik santralları kapatmalı” yanıtını verenlerin oranının %23,1’i bulması ise dikkat çekti. “Uluslararası anlaşmalara uymalı” seçeneği de %15,6 oranını buldu.
Benzer bir cevap başka bir soruda daha ortaya çıktı. “Ekonomik kalkınma için ormanlar kesilebilir” cümlesine dair katılımcıların %55’i “Kesinlikle yanlış” şıkkını seçerken, %29,4’ü ise “yanlış” diyerek yaklaşık %85’lik bir kesim kendini bu yargının karşısında konumladı.
Bu yıl pandeminin özel ve olağanüstü koşulları nedeniyle araştırmaya eklenen bir başka soru ise, “Koronavirüs sonrası hangi sektörlere yatırım yapılmasını gerekli görüyorsunuz?” oldu. Pandeminin ekonomik etkilerini derinlemesine yaşayanların ekonomik iyileşmede nasıl bir tercih yapacaklarını görmeyi hedefleyen bu soruya, “Tarım” diyenler %53, “Yenilenebilir enerji” yanıtını verenler %36,5’i bulurken, “Kömür, gaz gibi yakıtlar” diyenler %13, “İnşaat” diyenler ise %8,7 gibi bir oranda kaldı.
İklim Haber Yayın Yönetmeni Barış Doğru’ya göre, “Anket çalışmasında dikkat çeken noktalardan biri, sorulara verilen yanıtlarda farklı siyasi görüş, parti ve kimliklere göre çok belirgin bir fark olmaması. Aynı şekilde eğitim düzeyleri de sonuçları çok fazla değiştirmiyor. Bu anlamda, siyasi bir kutuplaşma yaşayan Türkiye’de iklim ve çevre konusunda ortada belirgin ve geniş bir konsensüs olduğu söylenebilir. Bu da, iklim ve çevre sorunlarına eğilecek bir politik ve ekonomik yönelimin halkın desteğini alacağını açık bir şekilde gösteriyor” diyor.
Anketin sonuçlarını yorumlayan Kadir Has Üniversitesi Ekonomi bölümünden Prof. Dr. Erinç Yeldan ise “Çalışmadan elde edilen sonuç ve değerlendirmeler, Türkiye’de ankete katılan kişilerin büyük bir çoğunluğunun iklim krizinin boyutlarının farkında olduğunu gösteriyor. Ancak belki daha da önemlisi, bu sorunların sorumlularının kim ve nerede olduklarının bilindiğini ve çözüm önerilerinin de bilinçli olarak düşünüldüğünü anlatıyor” derken, araştırmanın Türkiye’de yeni yeşil düzen ve fosil yakıtlara dayalı üretim ve tüketim desenine son verilmesi çağrılarına verilen olumlu yanıtlarla umutları tazelediğini ifade ediyor.
Sonuçları değerlendiren KONDA Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır, geleceğe odaklanmak gerektiğinin altını çiziyor: “İklim değişikliğinden çevre kirliliğine, temiz içme suyundan petrole ve madenlere, doğal kaynakların azalmasından hayvan ve bitki türlerinin azalışına dek bir dizi sorun insanlığın yerküreye hoyrat davranışının bir sonucu. Başka nedenlerin yanı sıra insanların doğaya müdahalesinin, doğal yaşamın ekolojik dengesini bozmasının, bu tür küresel salgınlara yol açacağı öngörülüyordu. İklim bilimcilerse iklim değişikliğinin de en az salgın kadar, hatta daha da büyük tahribata yol açacağını öngörüyorlar. Makul bir ses tonuyla ama toplumun ihtiyaç ve taleplerini, duygularını da dikkate alan, geleceği gösteren yeni bir söyleme geçmemizin zamanı gelmiştir.”
İklim Haber Hakkında:
2017 yılının Kasım ayından beri iklim bilimi, iklim politikaları ve iklim ekonomisi hakkında en güncel gelişmeleri paylaşan İklim Haber, tarafsız ve veri odaklı haberler yayımlayarak iklim değişikliğini, bilimsel, ekonomik ve politik boyutları ile ele almaya odaklanıyor, doğru ve tarafsız bilgiyi yaygınlaştırmayı amaçlıyor.
Yayın hayatına başladığı günden beri iklim krizine dair 10.000’nin üzerinde haber yayımlayan İklim Haber, gün geçtikçe bu konuda ürettiği içerik sayısını artırmayı hedefliyor. İklim Haber aynı zamanda KONDA Araştırma ile birlikte 3 senedir Türkiye kamuoyunun iklim değişikliği algısını ölçmek ve giderek derinleşen iklim krizi hakkında toplumun ne düşündüğünü öğrenmek için Türkiye örneklemi üzerinden anket çalışması gerçekleştiriyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Yiğit Özşener: “Usturuplu bir deliyim, yerli yerinde deliririm.”
Her hafta Zorlu PSM %100 Studio sahnesinde Türkiye ve gündeme dair konuları ve farklı ilgi alanlarından ağırladığı sürpriz konuk sanatçıları ile seyirci karşısına çıkan Signal White Now’ın sunduğu “İbrahim Selim ile Bu Gece”nin bu haftaki konuğu, yakışıklı oyuncu Yiğit Özşener oldu.
Her hafta Zorlu PSM %100 Studio sahnesinde Türkiye ve gündeme dair konuları ve farklı ilgi alanlarından ağırladığı sürpriz konuk sanatçıları ile seyirci karşısına çıkan Signal White Now’ın sunduğu İbrahim Selim’in sevilen şovu “İbrahim Selim ile Bu Gece”nin bu haftaki konuğu, yakışıklı oyuncu Yiğit Özşener oldu.
Müzikten, stand-up’a, mizahtan güncel konulara; kültürün her alanına dokunan eğlence dolu dakikalar yaşanan programda Yiğit Özşener’in samimi itirafları da geceye damgasını vurdu.
Kendisiyle ilgili konularda içten tavrıyla dikkat çeken yakışıklı oyuncu Yiğit Özşener, programın sevilen bölümü “Gözlerimin İçine Bak”ta kendisine yöneltilen “Yanınızda mesajlaşan birinin mesajlarına bakar mısınız?” sorusunda verdiği “Şöyle bir gözüm kayar ama yakın gözlüğüm yanımda olmadığı için bakmamın bir problem yaratacağını sanmıyorum.” tüm salonu kahkahaya boğdu. Yine programın aynı bölümünde yöneltilen “Kız arkadaşınızın günlüğünü bulsanız okur musunuz?” sorusuna da dürüstçe “Bir başını bir de sonunu okurum eğer heyecanlıysa o zaman aralarına da bakarım.” sözleriyle yanıt vermesi seyircileri güldürdü.
Kendisinde en katlanamadığı özelliğinin acelecilik olmasından bahseden Özşener, hem sonuca çabuk ulaşmak istemesinin hem de o sonuca ulaşırken olan detayların da tam ve eksiksiz olması için verdiği çabanın kendisini yorduğunu belirtti. Mühendislik bölümü mezunu olmasının yanı sıra İngilizce öğretmenliği gibi farklı alanlarda da zamanında çalıştığını anlatan çok yönlü oyuncu en büyük hayallerinden birisinin müzik yapmak olduğunu ve “rock” müzik yapanları çok kıskandığını da itiraf etti.
Kendisini “Usturuplu bir deliyim, yerli yerinde deliririm.” sözleriyle tanımlayan yakışıklı oyuncunun samimi tavırları stüdyoda eğlenceli anlar yaşattı. Sahnelerdeki ve sanat kariyerindeki 25 yılının içerisinde olan yakışıklı oyuncu, Şahika Tekand ile tek kişilik yeni bir oyun projesi üzerinde çalıştıklarını ve koşullar uygun olduğunda sahnelemesine başlayacaklarının da müjdesini verdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Milletvekili Sındır, “Dış politika bir hükümet politikası değil devlet politikası olmalıdır”
CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Dışişleri Bakanlığı’nın 2021 Yılı Bütçesi üzerine konuştu, dış politikanın bir devlet politikası olması gerektiğini, dış politikanın iç politikada siyaset malzemesi olarak kullanılmasının AKP iktidarında bir gelenek haline dönüştüğünü ve bu durumun Türkiye’ye derin zararlar verdiğini belirtti.
Sındır, “Dış politika kişisel hırs, ihtiras ve duygulardan uzak tutulmalı; tutarlı olmalı ve süreklilik arz etmelidir. Dış politika; iç politikanın da aleti olmamalı; barışçıl, tarafsız, adil ve akılcı olmalıdır” dedi.
“SON İKİ YILIN BÜTÇESİ ÜZERİNDEN BİR ERİME SÖZ KONUSU!”
Dışişleri Bakanlığı’nın bütçe artışının son iki yılda merkezi bütçe artışının gerisinde kaldığını ifade eden Sındır, “2019 ile 2021 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı’nın bütçesinde yüzde 24,83’lük bir artışa karşılık merkezi yönetim bütçesinde yüzde 41,8’lik bir artış var. Yani 2019’dan bugüne kadar geldiğimizde iki yılın bütçesi üzerinden ciddi bir erime söz konusu. Dışişleri Bakanlığı’nın görev, yetki ve sorumluluk alanında yapması gereken iş ve işlemler ortadayken bütçeden azalan oranda bir pay artışı kabul edilemez. Stratejik bir bakanlık olan Dışişleri Bakanlığı’ndaki bu düşüşün nedenlerini Sayın Bakan’ın açıklamasını bekliyoruz.” dedi.
“DIŞ POLİTİKA KİŞİSEL HIRS, İHTİRAS VE DUYGULARDAN UZAK TUTULMALIDIR!”
Dış politikanın bir devlet politikası olması gerektiğini ifade ederek sözlerine devam eden Sındır, “iktidar partisi bizlerin dış politikayı milli bir mesele olarak gördüğümüzü bilmeli. Dış politika bir hükümet politikası değil devlet politikası olmalıdır. Dış politikada; alınan her siyasal, diplomatik, ekonomik, sosyal ve kültürel dış politik kararlar bu ülke yurttaşı olan herkesin, hangi siyasal, sosyal, kültürel, etnik veya inanç temelinden gelirse gelsin arkasında durması, savunması ve hepsinden önemlisi gurur duyması gereken bir politika olmalıdır. Oysaki bugün dış politikamızın böylesi bir devlet politikasından gittikçe uzaklaştığını görüyor, AKP iktidarı döneminde süreklilik arz eden bir şekilde iç siyasetin bir malzemesi haline evrildiğini, tek bir kişinin düşüncelerine, tercihlerine, kişisel dostluklarına veya husumetlerine göre şekillenen bir politika halini aldığını üzülerek görüyoruz. Bu durum Türkiye’ye derin zararlar veriyor. Bugün Putin’le ‘kardeşim, dostum’, yarın Trump’la ‘kardeşim, dostum’ bir ona yüz çevirip diğerine sırt çeviren, ertesi gün tam tersini yapan; bir gün ‘Kardeşim Esad’, ertesi gün ‘Katil Esed’, böyle dış politika olmaz. Bugün Türkiye’deki dış politika devletlerarası teamüllerden uzak, mütekabiliyetten yoksun, alınan kararlarda sebat gösteremeyen, itibarı ve saygınlığı zedelenen bir durumdadır. İktidarı uyarmak bizim görevimiz; dış politika kişisel hırs, ihtiras ve duygulardan uzak tutulmalı; tutarlı olmalı ve süreklilik arz etmelidir. Dış politika; iç politikanın da aleti olmamalı; barışçıl, tarafsız, adil ve akılcı olmalıdır” dedi.
“OTOKRATİK BİR YÖNETİM SONUCUNDA BUNLARI YAŞIYORUZ!”
Türkiye’nin izlediği yanlış dış politika nedeniyle müttefik diyebileceği hiçbir ülkenin kalmadığını ifade eden Sındır, “Doğu Akdeniz’deki haklarımızı tabii ki savunacağız, Mavi Vatan hepimizin vatanı; buradaki haklarımızdan feragat etmeden, taviz vermeden savunacağız. Ama bu sürecin yanlış yönetimini de ifade etmek durumundayız. Sekiz yıldır Doğu Akdeniz’deki gelişmelere göz yumuldu, görmezden gelindi. Bu coğrafyadaki hemen hemen tüm ülkelerle sürekli çatışan, kavga eden, ilişkileri diplomatik çıkmazlara sürükleyen bir süreç sonrasında, tabii ki Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızı savunan ve bunun artık çatışma ortamına evrilmesine neden olan bir süreçle karşı karşıya kaldık. Dış politikayı sıfır sorundan sırf soruna AKP iktidarı taşıdı. Dış politika, dostluklar üzerinden dense de esasen karşılıklı menfaatler çerçevesinde ilerler. Dış politikamızı yapılan ikili anlaşmalar üzerinden iki ülke insanının, yurttaşlarının yarar sağlayacağı bir sürece evirebiliriz. Fakat bunları göremiyoruz. Maalesef iç politikada da iktidarda kalabilmek uğruna insanlarımızın milli, manevi, kültürel inanç ve değerleriyle, toplumun şuuruyla oynanılarak, devlet demokrasiden uzaklaştırılarak, otokratik bir yönetim sonucunda bunları yaşıyoruz” dedi.
Sındır sözlerini şöyle tamamladı: “Dışişleri Bakanlığı bütçesini görüşürken aynı zamanda Avrupa Birliği Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu ve Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı, kurum ve kuruluşlarının da bütçelerini, çalışmalarını, faaliyetlerini değerlendirmek, konuşmak, görüşmek istiyorduk. Dışişleri Bakanlığı’nın bize sunduğunuz kitapçık içerisinde bu kurumlarla ilgili de çok daha detaylı açıklamalar beklerdik ancak göremedik. Bu büyük bir eksiklik Sayın Bakan.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
‘Bana bir şey olmaz’ demeyin kanser riskini yüzde 2 bin artırmayın!
TÜSAD Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Ufuk Yılmaz Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı’nda, sigara faktörünün önemine dikkat çekti. “Bana bir şey olmaz” anlaşının terk edilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Kimler sigaraya rağmen kanser olmayacak ya da sigaraya bağlı akciğer kanseri olacak önceden bilemiyoruz. Sigara içenlerde akciğer kanseri riski yüzde 2 bin artıyor, ailenizde akciğer kanseri var ise risk biraz daha artıyor” dedi.
Tüm dünyada Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı olarak anılan Kasım ayında Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), sigaranın bu hastalık üzerindeki etkilerini bir kez daha hatırlattı. TÜSAD Akciğer Kanseri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Ufuk Yılmaz akciğer kanserinin yaşam süresini kısaltan hastalıklar arasında üst sıralarda yerini korumaya ısrarla devam ettiğini belirtirken, riski yüzde 2 bin artıran sigara konusunda ‘bana bir şey olmaz’ anlayışının yanlışlığına dikkat çekti.
Akciğer kanserinin tedavisinde önemli adımlar atılmakla birlikte, daha uzun bir yol bulunduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Bu yolculukta tıp insanlarının hızı son zamanlarda artmış olsa da hastaların çoğuna şifa sunabilmek için biraz daha zaman ihtiyaç var. Tam şifa sağlanıncaya kadar görevin büyüğü toplumlara düşüyor. Sigara ve benzeri kanserojenlere karşı mücadelenin zaman zaman gündemden düşüyor olması gerçeği değiştirmiyor” dedi.
SİGARA, NARGİLE VE TÜM TÜTÜN ÜRÜNLERİNE HAYIR
“Sık değişen gündem ve ekonomik zorluklar içinde ‘sigaraya hayır’ kampanyalarının etkisi görece sınırlı kalıyor, sigara fiyatlarındaki artışlar da bir süre sonra etkisini kaybediyor” diyen Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: “Yılmadan mücadelemize devam etmeliyiz. Aynı zamanda topluma aydınlatıcı bilgiler vermek de bizim görevlerimiz arasında yer alıyor. Kanımca, sigara ile mücadelemizdeki başarılı olamamanın temelinde, kişilerde ‘bana bir şey olmaz’ anlayışı da yatıyor. Oysa bu konuda geleceği hiç tahmin edemiyoruz. Kimler sigaraya rağmen kanser olmayacak ya da sigaraya bağlı akciğer kanseri olacak önceden bilemiyoruz. Sigara içenlerde akciğer kanseri riski yüzde 2 bin artıyor, ailenizde akciğer kanseri var ise risk biraz daha artıyor. Bir başka risk faktörü de var ise akciğer kanseri olma şanssızlığı daha da artıyor. Sigara, nargile ve tüm tütün ürünlerine ‘ hayır’ demeyi başarabilmeli ve uygulayabilmeliyiz. Tütün ürünlerinin kanser yapıcı etkilerini ortadan kaldıracak ne bir beslenme türü, ne bir bitkisel ilaç, ne de bir tıbbi müdahale türü var. Bazı vitamin veya mineral desteklerinin sigaranın kanserojen etkilerini arttırabiliyor.”
HASTANELERDE GÜVENLİ BÖLÜMLER OLMALI
Pandeminin ilk dalgasının birinci zirvesinin yaşandığı Mart-Haziran ayları arasında, akciğer kanserli hastaların hastanelere gelmediğini ya da gelemediği bir süreç yaşandığını hatırlatan Yılmaz şunları vurguladı: “Hastanelerde Covid-19 olacağı endişesi taşıyan hastalar haksız değillerdi. Hem hastanelerde yeterli temiz alan oluşturulamadı hem de var olan temiz alanların duyurusu tam yapılamadı. Özellikle İtalya’ da yaşanan sağlık kaosu bizi de etkiledi. Ancak, ilk dalga ikinci zirvenin yaşandığı bugünlerde hastaların güven ile hastanelere gelebileceği ve güvenle tetkik ve tedavilerinin yapılabileceği bölümler hazır olmalıdır. Bu güven, hastalar yanında sağlık hizmeti sunanlar için de sağlanmalıdır.”
RADON SALINIMI DA ÖNEMLİ BİR FAKTÖR
Başta sigara olmak üzere, solunum yolu ile vücuda girerek solunum yolları iç örtüsünde kronik, tekrarlayıcı travmalara sebep olan durumların, hücre DNA’ sında değişikliklere neden olduğuna dikkat çeken Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:“Mutasyon dediğimiz bu değişiklikler hücrelerde hızlı ve kontrolsüz çoğalmanın yanında ‘ölümsüzlük’ özelliğini de kazanıyor. 50 yaşından sonra bu risk artmaya başlıyan süreç, 60 yaşından itibaren de zirve yapıyor. Çevresel veya mesleksel asbest, maruziyetten 30-40 yıl sonra ortaya çıkan akciğer kanserinden sorumlu olabiliyor. Üzerinde yaşadığımız yerküreden salınmaya devam eden radon ise bir diğer önemli kanserojen. Dikkatlerimizi henüz yeterince veremesek de bu önemli bir konu. Evlerimizin, iş yerimizin bulunduğu alanlarda radon salınımı yüksek olabilir ya da iş yerimizin içinde kullanılan malzemeler hala radon yayıyor olabilir. Dikkat etmeliyiz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
‘Herkesin kıskandığı özgür bir kız’
Geçen hafta iki şarkı yayımladı ama aynı akşam koronavirüse yakalandığını öğrendi. “Resmen paçavra gibi oldum. Ben kutlama kadınıyımdır. Sonuç gelince psikolojik olarak çöktüm” diyor. Neyse ki durumu şimdi daha iyi. Her zamanki kadar da dobra: “Benimki delilik değil, özgürlük.”
Hasta yatağında eşofmanlarıyla yatıyordu. Söyleşi için sözleştikten sonra kalktı, günler sonra bu röportaj için süslendi. Tat ve koku duyusunu yitirince test yaptırmış ve COVID-19 olduğunu öğrenmiş. Hâlâ tat alamıyor. Bu nedenle normalde tadını sevmediği kefirinden bir yudum alarak sohbete başlıyor. Müzik, aşk, hayat… Konu son klibindeki Brezilyalı modele geliyor, “İşte orada bulaşma söz konusu. Model oğlan nur topu gibi pozitif. Belki duygusal bir şey başlayacaktı… Aramıza korona girdi.”
◊ Öncelikle geçmiş olsun…
Geçirenler sağ olsun!
◊ Nasılsın?
Her an değişiyor. Bence koronavirüs İkizler burcu. Dakikası dakikasını tutmuyor. Resmen paçavra gibi oldum. Ben kutlama kadınıyımdır. Yeni maxi single’ım çıkmıştı, akşamına ‘pozitif’ sonucu gelince psikolojik olarak çöktüm.
◊ Nasıl fark ettin?
İlk tat ve koku gitti. Çamaşır suyu kokusunu hemen alırım. Evde temizlik yapılıyordu. Yerler siliniyor, ben koku duymuyorum. Kafamı kovaya soktum, yok. Sonra saç telimden ayak tırnaklarıma kadar kemiklerimi bir acı sardı. Geberiyorum sandım. Bir tabur askerden dayak yemiş gibiydim. 13 Kasım’da gelip çubukları beynime kadar soktular. Gece rapor, sabah İlçe Sağlık’tan ilaçlar geldi. Dirayetliyimdir. Beni etkilemez sanıyordum ama öyle olmadı. Yine de geçmişte daha ağır gripler geçirmiştim, ben sanırım daha hafif yaşıyorum.
◊ Hastalığın en kötü tarafı ne?
Koku ve tat alamamak. Rezalet bir duygu. Bugün uzun zaman sonra ilk kez koku aldım. Tabii beni ne kokusu bulur? Affedersin ama b.k kokusu. Tuvalette… Ama nasıl sevindim… Heyecanla annemi falan aradım. Hâlâ tat alamıyorum ama.
◊ Nasıl bulaştı bu virüs sana?
‘Menajerimi Ara’ dizisinde konuk oyuncu olarak oynadım. Ardından klip çektik. Sonra bir perşembe yine dizi için sete çıkacaktık, “İki vaka bulundu, çekim iptal” dediler. Ama kimin kimden kaptığı belli değil. Çok güzel bölümdü. Bin kere olsa, o sete bin kere giderim.
◊ Aileniz ne yaptı duyunca?
Anneme bile söylemeyecektim. Sağ olsun magazin patlattı. Annem şimdi kapının önüne sürekli yemekler yığıp gidiyor. Ballar, pekmezler, yoğurtlar… Koronayı atlatacağım ama düz duvara tırmanacağım.
◊ Şarkının adı ‘Senin Hastan’ olunca bunun reklam olduğu iddia edildi…
Keşke şarkının adını ‘Senin milyarderin’, ‘Senin şehvet kölen’ falan yapsaydık. Belayı çektik üzerimize. Benim korona olduğuma inanmıyorlarsa geri zekâlılardır. Sosyal medya hesabımdan Sağlık Bakanlığı logosu olan bir rapor koydum. Hâlâ şüpheleri varsa açık adresimi söyleyeyim. Gelsinler, kendilerine bol sulu bir ‘French kiss’ vereyim.
◊ Bu süreçte acayip şeyler yaşadığın oluyor mu?
Geçen yemek siparişi verdim. ‘Kapıya bırak’ seçeneğini işaretledim, kapıya yemeği getiren “Abla biliyorum koronasın ama aç kapıyı da bir fotoğraf çektirelim” diyor. İnsanlar çok garip!
◊ Bir erkek arkadaşın falan var mıydı? Birine bulaştırdın mı?
Klibi izledin diye düşünüyorum? İşte orada bulaşma söz konusu. Bütün set ekibi negatif çıktı. Ama model oğlan nur topu gibi pozitif. Neyse ki semptomu yok. O da karantinada. Belki duygusal bir şey başlayacaktı, aramıza korona girdi.
◊ Model Diogo Fedrizzi… Brezilyalı değil mi?
Evet ama burada yaşıyor. Nasıl bir aile, nasıl bir tohumsa artık bunlar, bir gör. Abisi de Hadise’nin klibinde oynamış. Ona da bulaştı. Yazışıyoruz. Dün ona da ilaçlar falan götürmüşler.
◊ Klip sırasında gerçekten yakınlaştınız o halde…
O kadar ağız ağıza rol yaparken insanın kalbi atmıyor değil. Yemin ediyorum bu çekimler sırasında setlerde başlayan aşkları anladım. Bu çocukla 4-5 bölüm dizi çeksem kapısında çiçeklerle otururdum (gülüyor). Salgın bitsin bakalım ne olacak!
◊ Küfürlü konuşmayı seviyor musun?
Seviyorum. Ama her şeyin yeri var. Neyi nerede söyleyeceğimi biliyorum. Kimsenin şahsına da küfretmiyorum. Benimkiler bir nida gibi…
◊ Yıllardır sana ‘sektörün delisi’ diyorlar. Bu senin çizdiğin bir portre mi?
Ben ilkokulda da böyleydim. Şu an hayatımın en sakin dönemindeyim. Benimki delilik değil, özgürlük.
◊ Nasıl bir özgürlükten bahsediyorsun?
Elâlem ne der korkusu yaşamadan istediğim şeyi söylüyorum. Haftada üç kere linç edilsem de değişmiyorum. Benim “popo, pipi demek ayıp” gibi kavramlarım yok. Herkesin salonun içinde konuştuğu şeyleri biraz törpüleyerek insan içinde konuşuyorum diye deli mi oluyorum? Hayır.
◊ Ne oluyorsun?
Herkesin kıskandığı özgür bir kız…
◊ Hak ettiğin yerde misin?
Şu an değilim. Evde olmak yerine klipteki Brezilyalı modelle yemekte olmalıydım (gülüyor). Ben koronayı hak etmedim ya!
◊ Çapkın mısın?
Çok. Bütün erkek arkadaşlarım “İyi ki erkek değilsin, aç kalırdık” der.
◊ Tavlar mısın tavlanır mısın?
Her zaman tavlarım. Hiçbir zaman biri beni tavlamadı. Flört beni besliyor. Allah yaratmış, ben de bakacağım, gidip konuşacağım tabii. Pas verirse ne âlâ, pas vermezse Mualla.
◊ Şarkıda “Gözün arkada kaldıysa önünü göremezsin” diyorsun. Senin gözün hiç arkada kaldı mı?
Kaldı. Ama geçmişte yaşamak içten içe insanı yiyen bir hastalıkmış, onu anladım.
◊ Nasıl birini dilersin?
Suç ortağı istiyorum kendime. İlişkide faydacılık istiyorum. Valla şansım olsa kendimi klonlatırım, takarım bir penis, onunla yaşarım. Koşa koşa gider evlenirim kendimle. O kadar seviyorum ki kendimi…
◊ Son kliplerinde seni çok cesur bulanlar var…
Bu, unuttuğunu söylese de aslında adamın şehvetinden, aşkından geberdiğini anlatan bir kadının şarkısı. Ben de klipte adamı kendime çekip kokluyorum diye tu kaka mı oluyorum? Her gün sevişiyorsunuz. Bunda ne var? Mis gibi klip oldu valla.
◊ Kliplerdeki gibi daha seksi hissettiğin bir dönem mi?
Züğürdün çenesine vururmuş, bilmiyorum.
◊ Cinsel hayatını bir şarkıyla nasıl anlatırsın?
Hiçbir şeyde gözüm yok. Sen yanımda ol yeter!
◊ Bir kere evlendin, bir daha evlenir misin?
Büyük konuşmayayım. Bugün ‘evlenmem’ der, yarın Brezilya’da düğün yaparım.
◊ Üç sene önce yoğun bakıma girdin. Ölümden döndün. Neydi seni o noktaya taşıyan, şöhret mi?
Anoreksiya olmuştum. Bunun şöhretle alakası yok. Ben zaten hayatı boyunca her şeye sahip olmuş bir insanım. O bir hastalıktı, yaşadım, bitti.
◊ Çok kilo verdin…
Şu an etime dolgunum, keyifliyim. Kilo mevzusunun büyütülecek bir şey olmadığını gördüm.
◊ Ama ilk çıktığın yıllarda fiziksel özelliklerinle çok dalga geçer, kendini beğenmezdin…
Birincisi, hoşlanmadığım yerlerimi Türk doktorlarına emanet edip düzelttirdim. Bir de kendi üstüme çok gittiğimi fark ettim. Yıllar içinde toparlanıp kendimle barıştım.
◊ Operasyonlar dedin. Mesela göğüslerine silikon taktırdın değil mi?
İyi b.k yedim.
◊ Neden?
45 kiloyken taktırdım. Şimdi 20 kilo fazlayım. Ne oldu o memeler biliyor musun? Belim ağrıyor. Bol giyinmem gerekiyor. Dar giyinirsem göğüslerim salona önden giriyor.
◊ Başka neler yaptırdın?
Burnumu herkes biliyor. Bol bol botoksum var. Arada çeneme dolgu koyduruyorum. Dudağımda bir şey yok. Sülalece ağzımız zaten iki oda bir salon…
◊ Bu değişimler cinsel hayata nasıl yansıdı?
Cinsel hayatına yaptırdığın meme ya da burun değil, karşındakiyle ten uyumun, onu ne kadar istediğin yansıyor.
◊ Son dönemde neleri dert ediyorsun?
Para ve sağlık.
◊ Çok sahne yapan isimlerdensin. Hâlâ para korkun mu var?
Aç değilim, açıkta değilim ama hayatımı küçülttüm.
◊ Nasıl?
İnsanlar ‘fakir edebiyatı’ diye kızıyor, haklılar. Ama ben tek değilim ki, bir ekibimiz var. Ve önümü göremiyorum. Seninle pandeminin başında yaptığımız video röportaj sırasında Maslak’ta hayvan gibi terası olan dubleks bir dairede yaşıyordum. Baktım aidat, kira… E kazanmıyorum. Fulya’da küçük bir eve taşındım.
◊ Pop müzikte neden eskisi gibi hit yok?
Tükettik. Besteciler de söz yazarları da tükendi. Bir de yeni trendler var. Müziği sosyal medya kullanıcıları yönlendiriyor. Şarkılar ‘TikTok’ta patlıyorsa patlıyor. Genç nüfus orada. Ha biz popçular da güzel şarkılar mı çıkarıyoruz? Hayır. Rezalet. Benim de rezalet şarkılarım oldu ama bu son şarkılarım öyle değil.
◊ Yeni şarkıların; ‘Senin Hastan’ ve ‘Güz Dönümü’nün farkları ne?
‘Güz Dönümü’ beni kariyerimde en etkileyen şarkı. ‘Senin Hastan’ da A’dan Z’ye kalite. Bir de artık “Bunda ekmek var. Bu şarkı tutar” demeyi bıraktım. Beni mutlu etmeyecek şarkıyı artık yapmam.
◊ Bazı şarkıcıları herkes sever. Seni bazıları çok seviyor, bazıları da senden nefret ediyor. Bunu neye bağlıyorsun?
“Severiz onu” denilenlerden star oluyor mu? Dünyanın, Türkiye’nin starlarına bak. Mesela Hülya Avşar. Kıskananı çok. Michael Jackson, Madonna… Kulp bulmak isteyen herkese bulur. Bunlar star. Ama etliye sütlüye dokunmayan, aynı ses rengindeki popçular star değil maalesef.
◊ Sen star mısın?
Hayır, değilim. Ben bir karakterim, bir tane de benim gibi lazım (“Canım İrem” diyerek kendini öpüyor).
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)