Etiket arşivi: BABACAN:

Babacan: ‘Başta Kavala ve Altan olmak üzere düşünce suçluları serbest bırakılmalı’

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Elazığ ve Bingöl il kongrelerinde konuştu. Babacan şu ifadeleri kullandı:
Talimatla içeri atıp, talimatla bırakmak hukuk değildir
“Bu günlerde “hukuk” demeye başladılar. Türkiye bir düşünce suçluları ülkesi durumuna düştü. Bunca hukuksuzluğu kim yaptı? HSK iki gün önce Osman Kavala hakkında AİHM ve Anayasa Mahkemesinde ihlale sebep olanları tespit etmek için yargılandığı mahkemeden kararları istedi. Bakacağız iş nereye gidiyor. Osman Kavala bin günden fazladır cezaevinde. Hukukçu arkadaşlarımıza dosyalarını incelettim. Dosyaların durumu içler acısı, tam bir hukuk garabeti. Osman Kavala’yı, Ahmet Altan’ı ve nice kişiyi ceza evinde tutuyorlar.
Güçlü ekonomi için güçlü hukuk gerektiğini söylemiştik, bizden kopya çektiler.Kopya çeken öğrencinin hali belli oluyor. Yine kopya çekip hepsini serbest bırakırlar diye umut ediyorum. Ama bu bile hukuka uyduklarını göstermez. Talimatla içeri at, talimatla serbest bırak. Hukuk bu değildir.”
Günde en az 30 bin yeni Covid-19 vakası olduğunu tahmin ediyoruz
“Vaka sayısını gizliyorlar. Testler, sayı büyümesin diye öyle kolay yapılamıyor. Böyle bir akıl olamaz. Salgını maalesef kötü yönettiler. Her gün tespit edilen vaka sayısına baktığımızda Türkiye dünyada ilk beşte. Tahminize göre günlük en az 30-40 bin yeni vaka var.
Dünyada, vaka sayısı-hasta sayısı ayrımı yaparak vatandaşını aldatmaya çalışan tek ülke de herhalde Türkiye. Üstelik ülkede medya karartması olduğu için basında da durum açıkça görülmüyor. Oysa vatandaşlarımız yoğun bakımda yer bulmakta güçlük çekiyor, hayatını kaybediyor. Koskoca devletin salgına karşı aldığı tek önlem ‘maske takın’ demek olamaz. Ne gerekiyorsa, ilgili taraflarla istişare ederek yapılmalıdır.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Ali Babacan Sakarya’da: ‘Gözünüz arkada kalmasın, biz daha iyi yönetiriz’

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Sakarya İl Kongresi’nde konuştu. Babacan şu ifadeleri kullandı:
Ortadan kaybolmakla sorumluluktan kurtulamazsınız
İki senedir hazinenin başında olup sonra bir küçük mesajla ortadan kaybolmak diye bir şey olur mu? Bu nasıl bir sorumsuzluktur? Ortadan kaybolmakla kurtulamazsınız. Bu milletin ödediği bedel, birilerinin ortadan kaybolmasıyla kalkmıyor. Bu millet size ülkenin tapusunu vermedi. Yaptığınız her işlemin, imzaladığınız her evrakın sorumluluğunu taşıyorsunuz. Birilerini gözden kaçırarak topluma olan biteni unutturamazsınız.
Bizden kopya çekmişler ama eksik
Dün Sayın Erdoğan, partisinin genel başkanı şapkası başındayken, “hukuk devleti ilkesi”ni hatırlattı. Adeta bizim açıklamalarımızdan kopya çekmişler. Sanki hukuku çiğneyen kendileri değil! Kopyayı da eksik çekmişler. Bizim asıl nüshamızda hukuksuzluğu kimin yaptığı açıkça yazıyordu, o kısmını söylemiyorlar. Hukuk gerekiyor ama hukuku katleden kim?
Kimlerin vergi borcunu sildiniz?
Haydi, hukuka uymaya, şeffaflığa başlayın: İhale mevzuatını değiştirin. İhaleleri şeffaf yapın. 180-190 defa bir kanun değişir mi? Üstelik bir istisna maddesiyle büyük projeleri yapılıyor. Serbest yarışma yok. Kimlerin vergi borçlarını niye sildiniz? Açıklayın şeffafça. Varlık Fonu‘nu neden kurdunuz, oraya hangi şirketleri kattınız? Neden denetimsiz bıraktınız? Niçin bu fonu 63 Milyar TL borca batırdınız?
Gözünüz arkada kalmasın, biz daha iyi yönetiriz
Daha dün Cumhurbaşkanı, kendi partisinin kaderi ile ülkenin kaderinin aynı olduğunu söyledi. Bu nasıl bir anlayıştır? Bu ülke sizden de sizin partinizden de büyüktür. Bu milletin nice çalışkan, fedakar evlatları var. Bu milletin liyakat sahibi nice gençleri var. Dürüst ve işini bilen nice insanımız var. Sizden de partinizden de daha iyi yönetirler bu ülkeyi! Hiç merak etmeyin, gözünüz arkada kalmasın. Bu halk emaneti bize teslim etsin, ülkenin kaderinin bu olmadığını görün. “Biz batacaksak bu ülke de batsın” diyerek, bu milleti tehdit ederek bir yere varamazsınız.
Vatandaşlarımızın kazanılmış haklarına kimse göz dikemez
Kimseyi geçmişin karanlık günleriyle, karanlık güçleriyle korkutmaya çalışmasınlar. DEVA Partisi, ifade özgürlüğünün de inanç özgürlüğünün de teminatıdır. DEVA Partisi, hakların pazarlığını kimseyle yapmaz Vatandaşlarımızın kazanılmış hakkına kimse göz dikemez!
Biz geçmişin karanlık günlerini tarihin çöp sepetine attık. Geçmişin zulmünü geçmişe gömdük. Mazlumken zalim olmadık. Adaletten, haktan, hukuktan şaşmadık. Kimsenin kendisini öz vatanında garip, öz yurdunda parya hissetmesine de müsaade etmeyeceğiz.
SAKARYA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Babacan: Dün gece yapılan bir iflas açıklamasıdır!

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Bilecik İl Kongresi’nde konuştu. Hazine ve Maliye Bakanı’nın dün gece sosyal medya hesabından paylaştığı istifa açıklamasına değinen Babacan şu ifadeleri kullandı:
Hem ekonominin hem de basın özgürlüğünün durumu içler acısı
Dün biliyorsunuz sosyal medya hesabında bir istifa mektubu paylaşıldı. Bu istifa beğeni rekoru kırdı. Dakikada 3 bin kişi istifayı beğendi. İnsanlar sosyal medyada aldılar bu haberi ve telefonlarının o “like” tuşuna bastılar hemen.
Ülkenin bir bakanı kendi sosyal medya hesabından bir istifa mektubu paylaşıyor fakat basından çıt yok. Belli ki bir yerlerden talimat bekleniyor. Basınımız bir istifa haberini talimat almadan veremiyor.
İstifa değil, iflas açıkladılar
Akraba kayırmacılığının, basını sansürleme işgüzarlığının kötü sonuçlarına son 24 saatte tekrar şahit olduk. Halkımıza yoksulluğu dayatan beceriksiz ekonomi politikası iflasını canlı canlı izledik. Demokrasiyi, hukuku, insan haklarını askıya alanlar; saatlerdir devleti de askıya almıştır.
Dün gece yapılan açıklama bir istifa açıklaması değil, bir iflas açıklamasıdır. Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dün gece sosyal medya üzerinden iflasını açıklamıştır.
Ekonominin temeli; adalet, demokrasi ve özgürlüklerdir
Hazineyi boşalttılar anladık da, şu anda hazinenin başı da boş. Devlet böyle yönetilmez, ciddiyete yakışmaz. Özgürlüklerin olmadığı, adaletsizliğin kol gezdiği bir ülkede ekonomi de iyiye gitmez. Bütün bu çöküşün faturasını bir-iki isim değişikliğiyle kapatmaya çalışıyorlar. Türkiye ekonomisi, içine düştüğü bu çukurdan sadece ekonomi yönetimini değiştirerek çıkamaz. Anayasanın açıkça ihlal edildiği bir ülke hukuk devleti olamaz. Anayasayla kendinizi bağlı hissetmiyorsanız bu ülkenin çivisi çıkmış demektir.
İstediğiniz kadar adamları değiştirin; adaleti düzeltmedikçe, demokrasiyi iyileştirmedikçe, özgürlük ortamını genişletmedikçe ekonomi toparlayamaz. Ekonomi sağlam bir temel üzerine inşa edilir. Bu temelde, adalet, demokrasi ve özgürlükler vardır. Bu zihniyet, bu iktidar değişmeden ekonomi düzelmez.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Babacan: “Suçu Merkez Bankası Başkanı’na yıkarak sorumluluktan kurtulamazsınız”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Mardin İl Kongresi’nde konuştu. Merkez Bankası Başkanı’nın görevinden alınmasına değinen Babacan şunları söyledi:
Ekonomik krizin esas sebebi Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemidir
Ekonomide yaşananların esas sebebi kurumsal ve ortak aklı dışlayan, liyakatı ortadan kaldırıp köklü kurumlarımızı çökerten Partili Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi olduğunu asla unutmamamız gerekiyor. Merkez Bankası Başkanı’nın bir gece ansızın yapılan operasyonla görevden alınıp, bir başka başkanın getirilmesi kötü yönetimin yansımasından başka bir şey değildir.
Kötü yönetimin sorumluluğunu bir bürokrata yıkmaya çalışıyorlar
Bir önceki Merkez Bankası Başkanını “Bu laf dinlemiyor, söylüyoruz yapmıyor” diye değiştirdiler. Söylediklerini yapacak bir Merkez Bankası Başkanı getirdiler. Bütün bu kötü yönetimin sorumluluğunu şimdi tek bir bürokrata yıkmaya çalışıyorlar.
Cumhurbaşkanı da ekonomi yönetimi de, talimatını harfiyen uygulayan kişileri değiştirerek, ekonomide yaşanan çöküşün ve bu olumsuz tablonun sorumluluğundan kurtulamaz. Sizin dediklerinizden başka bir iş yapmayan bir bürokratı değiştirerek, suçu ona yıkarak, bu sorumluluktan kaçamazsınız! O kadar kolay değil. Bu millet bu kadar saf değil.
Her kavgada kolları sıvayanlar, “Tüm dünya bize düşman!” diyor
Siz bütün dünyayla kavgalı hale gelin, sonra da “Bütün dünya bize düşman” deyin. Siz kimi kandırıyorsunuz? Siz her gördüğünüz kavgada ceketi çıkarıp kolları sıvayın, taraf tutup o kavganın içine girin. Sonra “Bütün dünya bize düşman” deyin. İktidarı destekleyecekmişsiniz ki iktidar devam edebilsin! Keskin sirke küpüne zarar. Bu iktidar bol bol bağırıyor, dünyaya bağırıyor ama Türkiye’ye zarar veriyor.
Suriye’de barışın tesisinde aktör olabilirdik
Ülkemiz, Suriye’de barışı, huzuru tesis etmek için çok farklı bir rol oynayabilirdi. Komşularımızın iç işlerine dar bir ideolojik perspektifle yaklaştığında hiç kimseye bir faydanız olmuyor. Siyaset neden var? Hiçbir sorun sonsuza kadar sürmesin, her çatışmanın bir çözümü olsun, acılar son bulsun diye var. Biz bunun için siyaset yapıyoruz. Siyaset huzuru, barışı tesis edecek ki insanların refah seviyesi yükselsin, bölge kalkınsın, özgürlükler doyasıya yaşansın.
Bir arada yaşam ilkelerimizi savunacağız
Bizim için “bir arada yaşama ilkeleri”; insan onurunu merkeze almak, hak ve özgürlükleri güvencelemek, kuvvetler ayrılığını tesis etmek, doğayı ve çevreyi korumak, eşitlik, adalet ve laiklik ilkesi ile hukukun üstünlüğüne dayanmak, devletin ideolojik tarafsızlığını sağlamak, yerel yönetimleri ve sivil toplumu güçlendirmektir.
Bizim için bir arada yaşama demek toplumun tüm kesimlerinin yönetime demokratik katılımı demektir. Demokratik katılım ise, devletin tüm kurumlarına, hiçbir ayrım yapmaksızın toplumun tüm farklılıklarının katılımı demektir.
Anadile ilişkin talepler temel bir insan hakkıdır
Demokratik devletler, vatandaşlarının anadili ihtiyaçlarına yönelik çözüm üretmekle mükelleftir. DEVA Partisi iktidarında, vatandaşlarımızın anadilinin korunması, kullanılması ve geliştirilmesi amacıyla, gerekli adımları atacağız.
Vatandaşlarımızın anadile ilişkin taleplerini temel bir insan hakkı olarak görüyoruz. Vatandaşlarımızın tüm haklarını derhal, pazarlıksız tanıyacağız.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

BABACAN: “Bulgar parasını değersiz diye dün çöpe atanlar, bugün Bulgarlar gelsin de para bıraksın diye bekliyor”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Edirne İl Kongresi’nde konuştu. Ekonomik krize geniş yer ayıran Babacan şunları söyledi:
Bulgaristan’ın para birimi 1 Leva, 5 Türk Lirasına yaklaştı
Bugün çarşı ziyareti yaptık. Lokantalara uğradık. Garson arkadaşlar diyor ki: “Eskiden Bulgarlar gelirdi, bize Leva bahşiş bırakırdı. Paranın hiçbir değeri olmadığı için onu çöpe atardık”. Bugün Leva neredeyse 5 Lira, şimdi “Keşke Bulgarlar gelse de biraz Leva harcasalar” diye esnafımız dört gözle Bulgar komşularımızı bekliyor. Bulgaristan’ın para birimiyle Türkiye’nin para birimini karşılaştırıyoruz. İşler nereden nereye geldi. Türk Lirasının bütün bir coğrafyada güvenilir bir para birimi olduğu dönemi yaşadık. Parayı pul yaparsanız, aynı ülkenin itibarı gibi paranın değerini bu hale getirirseniz vatandaşımızın gelecekle ilgili ümitsizliğine de katlanmak zorunda kalırsınız.
50 milyar faiz ödemek mi yoksa 179 milyar faiz ödemek mi faizcilik?
Biz ekonomi yönetiminden ayrıldığımızda Türkiye’nin faiz ödemesi 53 milyar liraydı. Devletin ödediği faiz bu. Bu yıl tam 137 milyara çıkmış durumda. Gelecek yıl 179 milyara çıkacağını şu anda Meclis’te görüşülen bütçede ilan etmiş durumdalar. Hani siz faize karşıydınız? Hani önceki Merkez Bankası yönetimiyle uğraşıp duruyordunuz. “Faizci bunlar” diyordunuz. Arka arkaya 50 milyar civarında faiz ödemek mi faizcilik, bu sene 137, gelecek sene 179 milyar faiz ödemek mi?
Dünyada paranın en bol olduğu dönemde insanımızı perişan ettiniz
Diyorlar ya bazen bizim için, “Zamanında dünyada para boldu, bunlar oturduğu yerden ekonomiyi iyileştirdi”. Öyle değil. 2002’de Amerikan Merkez Bankası bilançosu 800 milyar dolar. Bugün 7 trilyon vermişler. O günkü dolar maliyeti yüzde 4 buçuk. Bugün yüzde 0’ın az üstünde. Avrupa Merkez Bankasına bakıyorsunuz, o da yaklaşık 800 milyar eurodan 7 trilyon euroya çıkartmış. Maliyeti eksi…
Dünyada paranın en bol olduğu dönemde bu ülkeye böylesine yoksulluk çektirmek, esnafı kan ağlatmak, çiftçiyi perişan etmek bu ülkenin kaderi değil. Bu düzelir ve çabuk düzelir. Bırakın elin parasını, kendi insanımız, kendi yatırımcımız ürküyor. İnsanlar ürkünce yatırım yapmaz.
Kurumları bir ayda ayağa kaldıracağız
Doğmamış çocuklarımıza kadar her birimizi borca sokan Varlık Fonu’nu kapatacağız. Merkez Bankası, TÜİK ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme (BDDK) gibi tüm kurumları bir ayda yeniden ayağa kaldıracağız.
Bu ülkeyi normalleştireceğiz
Özgürlükleri askıya aldılar, biz özgürlükleri askıdan indireceğiz. Adaleti askıya aldılar, biz adaleti askıdan indireceğiz. Demokrasiyi askıya aldılar, biz demokrasiyi askıdan indireceğiz. Halkımızı ekmek parasına muhtaç eden bu yönetime son vereceğiz. Normalleştireceğiz bu ülkeyi.
Pahalı ve yavaş internete son vereceğiz
Türkiye Avrupa’nın en yavaş internetini kullanıyor. Dünyada 175 ülke arasında internet hızımız 101. sırada. Gençlerimiz hem eğitimde hem de sosyal hayatta tamamen dünya ile entegre yaşamak istiyor. Ama bu yavaş internetle ve bu pahalılıkla mümkün değil. Hem bilgi çağı deyip hem pahalı ve yavaş internet hizmeti sağlamak devletin yapacağı iş değildir.
Gençlere ücretsiz internet sağlayacağız. İnternet hizmetini ülke genelinde hızlı ve uygun ücretle sunacağız.
EDİRNE – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

BABACAN: “Türkiye’de üretilen Fransız markalı ürünleri de mi boykot edeceğiz?”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bugün Karar TV’de yayımlanan Gündem Özel programında Elif Çakır ve Taha Akyol’un sorularını yanıtladı. Babacan gündeme ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
Hükûmet tezat yaşıyor
Hükûmetin küçük ortağı askıda ekmek kampanyası başlattı. Aynı günlerde “eve ekmek götüremiyoruz“ diyen vatandaşımızın sözlerini Cumhurbaşkanı abartılı buldu. Hangisi doğru? Hükûmet kendi içinde tezat yaşıyor. Genel Başkan şapkasıyla, AK Parti teşkilatlarına “Aman ha akraba falan almayın” diye talimat veriliyor. Devlet Başkanı şapkasıyla, en yakın akrabası bakanlık pozisyonuna gelebiliyor. Bunlardan hangisi doğru?
Türkiye’de üretilen ürünleri de mi boykot edeceğiz?
Küreselleşen bir dünyada herhangi bir ürün sadece bir ülkenin malı değildir. O ürünün içinde pek çok ülkeden girdiler vardır. Diyelim ki, bir gün Japonya’yla ilişkiler bozuldu ve ürünlerini boykot çağrısı yaptık. Bir Japon otomobil üreticisinin dünyadaki en büyük fabrikalarından birisi Türkiye’de. Çok önemli bir yerli katkı. Bunu nasıl yapacaksınız? Türkiye’de üretilen Fransız markalı ürünler var. Onları da mı boykot edeceğiz? Orada bizim vatandaşlarımız çalışıyor. Bunlar çocukça şeyler. Hangi ürün olursa olsun o üründe daha çok yerli katma değer oluşması önemlidir. Daha çok bizim insanımızın emeği olsun, daha çok bizim teknolojimiz olsun, bizim kaynaklarımız kullanılsın. Onun haricindekiler tamamen hikaye.
Bakkal çırağı ekonomide bu hataları yapmaz
Ekonomide öyle hatalar yapılıyor ki… Bırakın uzun yıllar iş hayatında olmayı, ortaokul ve lise yıllarında bir bakkalın yanında iki aylık çıraklık yapanlar bu hataları yapmaz.
Megafon diplomasisiyle dış politika olmaz
Dış politikayı şahsileştirirseniz, “Ben onun elini sıkmam, onun oturduğu masaya oturmam” diye sürekli “ben, ben” derseniz olmaz. Dış politika şahsileştiği zaman sorunlar büyüyor. O ülkelerin iç siyasetlerine bilinçsiz bir şekilde dar ideolojik bir bakışla müdahale edildiği için de ilişkiler bozuldu. İktidar partisinin seçim kampanyasını yapan bir şirketi başka ülkedeki bir partiyi desteklemek üzere gönderirseniz, diğer parti seçimi kazandığında o ülkeyi kaybettiniz demektir. İlişkilerinizin daha iyi olacağını düşündüğünüz taraflar varsa özel diyaloglar geliştirebilirsiniz. Ama bunu megafon diplomasisiyle yapmazsınız. Bunun usulleri vardır.
S-400 ve F-35: Kaybet-kaybet
Türkiye milyarlarca dolar para verdi S-400’e ve kullanamıyor. F-35’te dört ana ortaktan birisiydik. Türkiyesiz yürüyemeyecek bir proje olarak başlamıştı. Şu anda F-35 de alamıyoruz. Milyarlarca dolar ver S400 al, kullanama. Milyarlarca dolar ver, F35’e ortak ol, ortaklıktan atıl: Kaybet-kaybet.
Müslümanların hakkından bahsetmeyip, ’kışkırtma’ diyorlar
Çin’de yaşayan Müslümanlar eziyet çekiyor. Çok ciddi insan hakları ihlalleri var. Türkiye niye sesini çıkartamıyor? İktidarın üçüncü ortağı ’Uygur kışkırtması’ diyor. Müslüman nüfusun haklarından bahsetmiyor, bu tabiri kullanıyor. Kendileri biz ortağız diyorlar. Bizim içimiz kan ağlıyor. Sadece kendimize değil, dünyanın nerelerinde kimlere zarar veriyoruz.
DMO’nun alımları ihale yasasından istisna
Büyük projelerin hepsi şu anda istisna maddesiyle yürüyor. Normalde açık ihale yapılması lazım. Önceden belirlenmiş üç şirkete “Teklifi yaz gönder” deniliyor. Zaten arka odalarda düzenlenmiş durumda. Kamuda ihale, yarışma kalmadı. Yeni Ekonomik Programın yapısal reformlar kısmında başka hiçbir dert yokmuş gibi, Devlet Malzeme Ofisi uluslararası çapta devletin merkezi satın alma birimi haline getirilecektir, yazmışlar. Çünkü DMO’nun kanununda diyor ki, yaptığı bütün alımlar ihale yasasından istisnadır. DMO satın alırken hiçbir şeye tabi değil. Kamu ihale yasasından tamamen istisna. İstedikleri malı, istedikleri fiyattan, istedikleri yerden alacaklar. Bütün devlete dağıtımı oradan yapacaklar. Bunu ikinci önemli reform maddesi olarak yazıyorlar. Bu kadar olmaz. Beyinlerinden geçen işlerin yüzde kaçı memleket meselesi, yüzde kaçı şahsi mesele?
Cumhurbaşkanı, AYM kararına uymayan mahkemenin arkasında duruyor
Anayasa Mahkemesinin aldığı kararlar bile artık uygulanamıyor. Bu durumda Cumhurbaşkanı maalesef kararı uygulamayan mahkemenin arkasında durabiliyor. Bu çok vahim bir tablo. Bırakın yasayı, kural bazlı yönetimi; Anayasa Mahkemesini bile takmayacak yönetim anlayışından iyi sonuç çıkması mümkün değil.
Gençler “Ömür boyu harçlıkla mı geçineceğim” diyor
Gençler, her gittiğimiz yerde yanımıza geliyor. Daha üniversite birinci sınıfta, mezuniyetine daha üç yıl var çocuğun. “Bizim halimiz ne olacak” diyor. “Ömür boyu ailemden aldığım harçlıkla mı geçineceğim? Nasıl ev, yuva kuracağım?” diyor. Liseli gençler yanımıza gelip, “Başımıza iş gelir diye sosyal medya kullanmaya korkuyoruz” diyorlar. Bu memleketi bu duruma düşürmek büyük insafsızlık.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Babacan: “Milliyetçilik bu ülkenin her bir vatandaşını aynı samimiyetle kucaklayabilmektir.”

HÜDA PAR Genel Başkanı Sağlam, DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan’ı DEVA Partisi Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Sağlam’a eşlik eden heyette parti sekreteri ve sözcüsü Şehzade Demir ile Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin İmir yer aldı. DEVA Partisi heyetinde ise Genel Sekreter Sadullah Ergin ile Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen bulundu.
“Milliyetçilik, bu ülkeyi ve bu ülkenin her bir insanını sevmektir”
Babacan, görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında, milliyetçi söylemlerdeki artışı nasıl değerlendirdiği üzerine gelen bir soru üzerine şu ifadeleri kullandı:
“Milliyetçilik kavramı nasıl anlaşılıyor, nasıl uygulanıyor buna bakmamız lazım. Maalesef dar, içe kapatmacı ve ulusalcı bir bakış açısı gözlemiyoruz. Toplumu ayrıştıran, toplumu kendi içinde kutuplaştıran, toplumun bazı kesimlerini ötekileştiren bakış açısına topyekûn karşıyız. Milliyetçilik bu ülkenin her bir vatandaşını aynı samimiyetle kucaklayabilmektir. Hiçbir ayrım yapmadan her bir vatandaşımızın kendi hak ve özgürlüklerini doyasıya yaşaması için çalışmaktır. Ülkenin topyekûn refah seviyesini arttırmak için çalışmaktır. Bu ülkeyi ve bu ülkenin her bir insanını sevmektir. Bu ülkenin çıkarlarını da hem bölgede hem de uluslararası sistemde korumaktır. Aksi halde adına milli ve yerli gibi sıfatlar ekleyerek kullanılan politikaların ne millilikle ne yerlilikle alakası yok. Bu kadar ayrıştıran, toplumun bazı kesimlerini yok sayan, kendi seçmen tabanını daha bağımlı hale getirebilmek için diğer kesimleri tamamen öteleyen bir anlayışa ben milliyetçilik diyemiyorum.”
“Anayasa Mahkemesi üyeleri milletten başka kimseye borçlu değildir”
Babacan, Anayasa Mahkemesiyle ilgili bir soru üzerine şunları söyledi:
“İster Anayasa Mahkemesine, ister diğer yargı organlarına baktığımızda, geçmişte iyi dönemler de yaşadık, maalesef kötü dönemler de yaşadık. Biz idealin peşinde olmak zorundayız. Bu kararların siyasallaşıp, yargının adeta kendisini yürütme yerine koyup ülkenin geleceğini çok olumsuz etkilediği dönemleri de yaşadık. Öte yandan yargının üzerinde siyasi baskının oluşturulup, yargının siyasi iktidarın istediği yönde karar alması konusunda baskıya uğradığı dönemleri de yaşadık. Bunların ikisi de yanlış.”
“AYM’nin her bir üyesi kıymetlidir. Seçildikten sonra sadece sorumluluğu bu millete karşı hissetmelidir. Hukuki sorumluluk çerçevesinde hareket etmektedir. AYM üyelerinin uzun süreliğine seçilmeleri, tamamen bağımsız hareket etmelerini sağlamak içindir. Seçildikten sonra hiç kimseye borçlu değillerdir. Sadece bu millete doğru, adil karar verme borçları vardır. Başka hiç kimseye borçları yoktur.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Babacan: “Anayasa Mahkemesinin aldığı kararın tanınmaması kimsenin haddine değil”

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Gültekin Uysal, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı parti genel merkezinde ziyaret etti. İki lider yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından basının karşısına geçti.
DP Genel Başkanı Uysal, DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan’ı DEVA Partisi Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Uysal’a eşlik eden heyette DP Genel Başkan Yardımcıları Ahmet Uyanık, Melih Aktaş, Bülent Şahinalp ve Muhtar Maramlı yer aldı. DEVA Partisi heyetinde ise genel sekreter Sadullah Ergin ile genel başkan yardımcıları İdris Şahin ve Nazlı Seda Vural bulundu.
Alt mahkemenin kararı kendi inisiyatifiyle alıp almadığı masaya yatırılmalı
Babacan, görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin Enis Berberoğlu’yla ilgili verdiği karar üzerine şu ifadeleri kullandı:
“Bir ülkenin hukuki güvenliği, o ülkenin istikrarı açısından en önemli unsurlardan bir tanesidir. Anayasa Mahkemesi, anayasal sistemimizde en üst yargı organıdır. Bu yargı organının aldığı kararlar, bütün organlar için geçerlidir. Tüm yargıyı da bağlar, yürütmeyi de bağlar, hatta TBMM’nin çıkarttığı yasalarda Anayasaya aykırılık varsa, Meclis’i bile bağlar.
Böylesine son derece önemli bir kurumun aldığı kararın, Anayasa’ya ve yasalara aykırı olarak alt mahkeme tarafından tanınmaması ve uygulanmaması kabul edilemez. Hiç kimsenin haddine değil. Bu ülkenin anayasal düzenini bozmaya çalışan, bu ülkenin istikrarına zarar verir. Alt mahkemenin bu kararı kendi inisiyatifiyle, hür ve bağımsız olarak alıp almadığını da ayrıca masaya yatırmak lazım.”
‘Işık’ polemiği eski Türkiye’nin kalıntısı
Babacan, Anayasa Mahkemesi ile İçişleri Bakanlığı arasındaki “ışık” tartışmasına ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi:
“Dün akşamdan beri yaşanan polemiklere bakacak olursak, bunlar memleketin sorunlarını çözecek işler değil. Bunlar boş işler, eski Türkiye’nin kalıntıları. Bu ülkenin sorunları büyük. Ben herkesi hukuk sınırlarının içinde kalmaya davet ediyorum. Sistem örselenirse, bu ülkenin istikrarı bozulursa dikiş tutturmak çok zor olur. Herkese yazık olur.
Yargı, hükümetin elinde kullanacağı bir araç değildir, olamaz. Hukuk devletinde Anayasa Mahkemesi bağımsız ve tarafsız hareket eder. Verdiği kararlar nihaidir ve herkes için bağlayıcıdır.”
“Vatandaşlarının kullandığı dilden korkan bir anlayış kabul edilemez”
Babacan, Dario Fo’nun ‘Yüzsüz’ adlı oyununun Kürtçe uyarlaması olan ‘Bêrû’nun yasaklanması üzerine gelen bir soruyu ise şu sözlerle yanıtladı:
“Bu tiyatro oyunu, Nobel Ödüllü bir sanatçının eseri. Detaylarına tabii ki bakmak lazım ama ilkeler üzerinden gitmek istiyorum. Kürt vatandaşlarımızın dilinin bu kadar mesele olması kabul edilebilir bir durum değil. Kürtçe, Kürt vatandaşlarımızın anadilidir. Türkiye’nin en parlak döneminde bu tip meseleler aşılmıştır. Kimse Türkiye’yi 1990’lı yıllara geri döndürmeye çalışmasın. Kendi vatandaşlarının kullandığı dilden korkan bir yönetim anlayışı kabul edilemez. Özgüvenli, çoğulcu ve katılımcı demokrasiye inanan hiçbir yönetim bu meselelerle uğraşmaz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Babacan: “Kimse Halkı Cahil Yerine Koymasın”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bu sabah Fox TV’de yayımlanan Çalar Saat programında İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu:
Türkiye küçük bir ada devleti değildir!
Her alanda sorunlar büyüyor. Cumhurbaşkanı hangi konuyla ilgilenecek? Libya’yla mı ilgilenecek? Doğu Akdeniz’le mi, Suriye’yle mi ilgilenecek? Eğitimle mi ilgilenecek, yoksa Covid’le mi ilgilenecek? Mümkün değil. Bu sistem kökünden yanlış bir sistem. Zaten bu sistem öncesinde de tek adamlık eğilimleri vardı ve başkanlık sistemi bu sebeple çok isteniyordu. Sistem de bunun üzerine eklenince artık Türkiye yönetilemeyen bir ülke haline geldi.
Şu anda Türkiye’nin en önemli sorunu; en küçük meselelerin dahi tek bir karar merciine çıkması, Cumhurbaşkanı ‘olsun’ deyince olması, ‘olmasın’ deyince olmaması. Küçük bir ada devleti olsak, tamam. Ama bu kadar büyük bir ülke böyle yönetilemez. Yeni sistemde tek bir siyasi makam var, o da Cumhurbaşkanlığı makamı.
Kimse halkı cahil yerine koymasın
Şu anki yönetimin en önemli problemlerinden birisi de halktan kopması. Gittikçe bir saraya, bir külliyeye hapsoluyorlar. Zaten böyle olur: Eğer otoriter bir rejimse, propaganda makinasıyla uğraşırlar. Yeni bir düzenlemeyle bu propaganda makinasının yetkilerini çoğalttılar. Bunların hepsi beyhude çaba.
Türkiye enerji başta olmak üzere ithalat yapan bir ülke. Yaktığımız elektriği doğalgazla üretiyor. Doğalgazı Türkiye dolar ile alıyor, benzin dolarla, kâğıt dolarla… Şimdi kim kimi kandırıyor? Kur artışının enflasyona yansıdığını vatandaş görmüyor mu? Kimse vatandaşı cahil yerine koymasın.
Hükûmet elini Merkez Bankası’ndan çekmeli
Merkez Bankası yanlış ve inat uğruna bir noktada tutuluyor. ‘Bakın çok güzel yönetiyoruz, kur da artmıyor’ demek için kamu bankaları başta olmak üzere farklı metotlarla Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini sata sata erittiler. İlk defa son on iki ayda uluslararası yatırımcılar bizim hisse senedi ve bono piyasasından tam 14,5 milyar dolar paralarını aldılar götürdüler. Bir zamanlar bizim bono piyasasında uluslararası yatırımcıların payı yüzde 30’du. Şu anda yüzde 5’e düşmüş durumda. Satıp çıkıyorlar, daha kötüsünden korkuyorlar. Kuru 7’nin altında tutmak için 120 milyar doları kibriti çakıp yaktılar!
Para politikası yanlış, çünkü Merkez Bankası bağımsız değil. Dolar kurunu 7’nin altında tutmak için 120 milyar doları yok ettiler. Bunlar daha iyi günler. Merkez Bankası, hükümetin sözüyle hareket ettiği için durum bu hale geldi. Hükûmetin elini ayağını Merkez Bankası’ndan çekmesi lazım.
Diyorlar ki ‘dolar artmış sana ne?’. Dolar kuru artınca, kur da geliyor enflasyonu vuruyor. ‘Dolar artmış sana ne’ demek bu halkı cahil yerine koymaktır. Bu halkı cahil yerine koymamaları lazım. Çünkü halkımızın sağduyusu sağlamdır.
İnternet tüm öğrencilere ücretsiz sağlanmalı
Fırsat eşitliğini sağlayacak mekanizmalar ortadan kalktı. Çocuklarını özel kurslara yazdırabilenlerin, dershaneye para ödeyebilenlerin çocukları daha iyi üniversitelere gidiyor. Eskiden böyle değildi. Uzaktan eğitim için internet lazım, derslere bağlanabilmeleri için tablet lazım. İnternet tüm öğrencilere ücretsiz olarak sağlanmalıdır. Her öğrencinin şu anda ücretsiz internete bağlanması ve internete bağlanacak bir teknolojik cihaza sahip olması lazım. Biz hükümette olsaydık bunu sağlardık, bunu sağlayabilecek kaynağa sahip olurduk.
Mülakatı kaldıracağız
Koskoca devletin işe alımı ‘arkasında birisi var mı’ yorumlarıyla yapılıyor. Ondan sonra toplumumuzun bazı kesimleri devletten gittikçe uzaklaşıyor. ‘Bizim bu devlette iş bulmamız mümkün değil, bizim kesim komple dışlanıyor’ diyorlar. Öyle örnekler var ki, bazı kesimlerden insanların bazı bakanlıklara girmesi mümkün değil. KPSS’den 96, 97, 98 puan alıyor ama mülakatta toplumun belli bir kesiminden geldiği için eleniyor. Mülakatı kaldıracağız.
Çelik kasa satışları patlıyor
Bugün memlekette çelik kasa satışları patladı. Neden? İnsanlar sisteme, bankalara güvenmediği için ne var ne yoksa ellerindekini alıp çelik kasada tutmayı tercih ediyorlar. Felaket bir durum…
Esnafın enflasyonu yüzde 30-50
Cumhurbaşkanı ‘Ekonomimiz tepe noktada’ diyor. Bunu vatandaşınıza nasıl anlatacaksınız? Vatandaş şöyle düşünür: Ekonomi pik durumdaysa ben niye bu haldeyim? Esnaf dostlarıma enflasyonu soruyorum; yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50 diyen var. Esnaf kendi alıp sattığı malın fiyatını bilir. TÜİK bu rakamı yüzde 11-12 açıklayınca, açıklanan bütün rakamlarla ilgili halkta şüphe oluşuyor. Yatırımcıda da “Bu devlet doğruyu söylemiyor, TÜİK doğru rakamı açıklamıyor, ben bu rakamlara güvenemiyorum” hissiyatı yerleşiyor. Bu hissiyat yerleştikten sonra o ülkede yatırım çok zor. Yatırım olmazsa işsizlere nasıl iş bulacaksınız?
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

BABACAN: “İktidar ancak düşman üreterek varlığını sürdürebiliyor”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün gece katıldığı HaberTürk TV’de Kübra Par’ın sunduğu “Açık ve Net” programında gündemi değerlendirdi:
İktidar düşman üretiyor
İktidar artık ekonomiyi, dış politikayı, bu virüs salgınını yönetemediği için düşmanları işaret ederek ülkeyi yönetmeye çalışıyor. Eğer bir hükûmet varlığını sürdürmek için sürekli düşman üretmek zorundaysa içeride ya da dışarıda bu ülkenin başını mutlaka büyük belalara sokar bir gün.
Biz aslında uluslararası hukuk karşısında Doğu Akdeniz’deki pek çok konuda tamamen haklı durumdayız. Ancak dış politikada yalnızlaştığımız için ve bir şekilde müdahil olan ülkelerin tamamı Türkiye karşısında gruplaştığı için şu anda Türkiye yalnız kalmış durumda. Dış politikada yalnızlıktan tehlikeli bir şey yoktur. Ama büyük resimde dedim ya düşman ihtiyacı var, düşman üretme ihtiyacı var; oradan hareket ettiğinizde aslında iç politikada gayet de işlerine gelen bir tablo var şu anda. ‘Biz de bu düşmanlara karşı haklarımızı koruyoruz’ diye hükümetin şu anda sürdürmeye çalıştığı bir çizgi var.
Hükûmet; Ücretsiz test yapmalı, tedbirlere önce kendisi uymalı, şeffaf olmalı
Koronavirüs ile mücadelede testin çok yaygın olarak ve ücretsiz olarak yapılabilmesi lazım. Testi pozitif çıkanların derhal her türlü şahsi izolasyona ve karantinaya girmeleri lazım. Bu çok önemli ama maalesef gerçekleşmiyor.
Ayrıca hükûmet her ne kadar tedbir açıklıyorsa da tedbirlere kendilerinin uymadıklarını görüyoruz. Öyle ki valilik açıklama yapıyor fakat o yapılan açıklamaya bizzat Sayın Cumhurbaşkanı uymuyor. Yani Giresun’daki görüntüler hepimizin gözü önünde; otobüs önünden miting meydanına insanları toplayıp çay dağıtmalar, şunlar bunlar… Öncelikle karar alanların kendi aldıkları kararlara uyması lazım ki bu işin ciddiyeti konusunda insanlar ikna olsun.
Bir başka husus da veriler konusunda şeffaf olunmaması. Artık bu, hükûmet açısından bir süreç yönetiminden çok, algı yönetimi haline geldi. Bu konuda acilen güvenin tesis edilmesi ve gerçek tablonun bütün şeffaflığıyla ve açıklığıyla vatandaşlarımızla paylaşılması lazım. Gerçeklerden korkmamak gerek, yani bu kriz yönetiminin en önemli metodudur. Hangi kriz olursa olsun, gerçekler açık ve şeffaf bir şekilde toplumla paylaşılmalıdır.
100 milyar dolar rezervini kibritle yakan bir Merkez Bankası var
Bir yılda 100 milyar dolar rezervini adeta kibriti çakıp yakan bir Merkez Bankası ve hükûmet var. IMF’den gelecek öyle 9, 10 milyarla falan bu ekonominin düzelmesi mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye bu dövizi ancak ve ancak özel kaynaklardan, piyasa kaynaklarından sağlamalı. Ama bunu sağlaması için de önce güven ve itibar lazım. Güvenini kaybetmiş, itibarını kaybetmiş bir ülkeye kim hangi dövizi verecek; kim, hangi borcu nasıl sağlayacak? Bir oyun oynanıyor, deniyor ki “bak Merkez Bankası hiç karışmıyor dövize”. Bunların hepsi palavra açıkçası, yani şu anda örtülü bir şekilde kamu bankaları üzerinden dövize müdahale var. Piyasanın güvenini sarsan ve memleketi krizin daha da derinlerine sürükleyen yanlış bir politika bu.
DEVA Partisi kadrosuyla, liderliğiyle iddialı bir parti
Bizim amacımız tamamen toplumumuzun farklı kesimlerinin üzerinde ittifak kurduğu bir siyasi parti olabilmek ve kendi özgün siyasi kimliğimizi inşa etmek. Bugün ittifak tartışmalarının içine girmeyi hiç doğru görmüyoruz. DEVA Partisi kadrosuyla ve liderliğiyle iddialı bir siyasi parti ve bu ülkenin sorunlarını tek başına çözmeye talip.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)