DEVA Partisi Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Politikaları Başkanı Burak Dalgın, partisinin ‘Türkiye’ye çağ atlatacak ilk adım’ olarak nitelendirdiği 5H internet vizyonunu tanıttı. Türkiye’nin uluslararası dijitalleşme yarışında geri kaldığını vurgulayan Dalgın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin internet üzerindeki baskıcı yaklaşımını eleştirirken, sosyal medya için çıkarılan son yasayla Türkiye’nin “kendi ayağına kurşun sıktığını” savundu.
DEVA Partisi Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Politikaları Başkanı Burak Dalgın, partisinin iktidara geldiğinde, dijitalleşme alanında atacağı ilk adımları ve 5H internet vizyonunu dijital bir basın toplantısıyla tanıttı.
Kalkınma için güçlü internet altyapısı şart!
100 yıl önce ’yurdu demir ağlarla örmek’, 50 yıl önce ’elektriksiz köy bırakmamak’ ne kadar önemliyse bugün de hızlı, her yerden ve her zaman erişilebilen, hesaplı, hizmet odaklı ve hür internet sunmanın o kadar kritik olduğunu vurgulayan Dalgın, konuşmasında şunları söyledi:
“İnternet ekonomik kalkınma açısından hayati öneme sahiptir. Dünya Bankası, geniş bant internet penetrasyonundaki 10 puanlık bir artışın milli gelir büyümesine 1 puandan fazla katkı yaptığını hesaplıyor. Üstelik girişimcilik ekosisteminin gelişimi, hizmet sektörünün rekabetçiliği ve e-ihracat gibi alanlar için güçlü internet altyapısı olmazsa olmazdır. Büyük veri, yapay zekâ veya nesnelerin interneti gibi yeni teknolojilerin etkin kullanımı için ilk şart sağlıklı bir internet altyapısıdır. Evden çalışmanın, uzaktan bilgiye ulaşmanın ve online iletişimin standart hâline geldiği bir dünyada, yavaş ve pahalı internet ile boğuşmak kabul edilemez. Covid-19’un da gösterdiği gibi, online eğitim ve tele-sağlık hayatımıza giderek daha fazla girecek. Bu hizmetlerden yararlanabilmek için internet bağlantısı gibi bir sorunumuz olmamalıdır.”
Türkiye’de Avrupa’nın en yavaş interneti, en pahalı fiyata sunuluyor
Türkiye’de hâlen sabit geniş bantta Avrupa’nın en yavaş internetinin, kişi başı gelire göre Avrupa’nın en pahalı fiyatından sunulduğunu söyleyen Dalgın, “Bu performansla Bilgi Çağı’nı yakalamamız mümkün değil. Güney Kore’den Romanya’ya, dünya ülkeleri hızla yol alırken biz giderek geriye düşüyoruz. Matbaa ve buhar makinasını ıskalamanın bedelini bir imparatorluk kaybederek, büyük acılar yaşayarak ödemiş bir millet için teknolojide geri kalmak gerçek beka sorunudur” ifadesini kullandı.
DEVA’nın 5H internet vizyonu
Dalgın, DEVA Partisi’nin benimsediği 5H internet vizyonunu şöyle aktardı: Hızlı internet: Türkiye’nin sabit geniş bant internet hızı dünya ortalamasının üzerine çıkacak. Her yerden ve her zaman internet: Hanelerin yüzde 99’unda süper hızlı geniş bant (100+ Mbps) internet erişimi sağlanacak. Türkiye’nin fiber kablo uzunluğunu 1 milyon km’nin üzerine taşımak için ortak altyapı geliştirilecek. Temelde yerel yönetimlere ödenmek üzere 5 milyar ABD doları tutarında bir yatırım paketi oluşturulacak. Hesaplı internet: 6-25 yaş arası öğrencilere ve gençlere, tüm öğretmenlere ücretsiz internet erişimi sağlanacak. Bu uygulamanın yılda 10 milyar TL’ye ulaşan maliyetinin neredeyse tamamı telsiz gelirleri, özel iletişim vergisi ve evrensel hizmet fonu ile karşılanacak. Telekom şirketleri üzerindeki yükler azaltılacak ve uzun vadeli, makul maliyetli finansman çekerek internet herkes için ucuzlatılacak. Hizmet odaklı internet: Tüketici düzenlemeleri ’internetin temel hak olduğu’ prensibiyle yapılacak. Hür internet: Paydaş odaklı, geniş görüş alışverişi ile hazırlanmış, dünyayla entegre, evrensel hak ve özgürlüklere uygun ve girişimcinin önünü açan kanuni düzenlemeler yapılacak.
Peki nasıl? Atılacak ilk 10 adım
Burak Dalgın, 5H internet vizyonunun gerçekleştirilmesi için öncelikle atılacak 10 adımı şöyle sıraladı:
Yerel yönetimler ile işbirliği yaparak fiber uzunluğunu 1 milyon km’ye çıkaracağız. 5 milyar dolar mertebesindeki maliyeti merkezi yönetim olarak üstlenecek ve ortak pasif altyapı şirketine hisse karşılığı koyacağız. Uluslararası kürsü sahibi olacağız. Silikon Vadisi’ne teknoloji büyükelçisi atayacağız. AB üyelik müzakerelerinde tek dijital pazarı önceliklendireceğiz. Uluslararası platformlar ile (BM, AB, OECD) sınır-ötesi veri akışı konusunda birlikte çalışacağız. Veri merkezlerini ülkemize çekeceğiz. Hem internet trafiğinin yurtdışına çıkışını azaltacak hem de yetkinlik geliştirmek için fırsat yaratacağız. 5G dönüşümünü OECD ülkeleri ile eş zamanlı olarak gerçekleştireceğiz ve hizmete online eğitim ile başlayacağız. BTK’yı dünya standartlarında bağımsız bir regülatör hâline getireceğiz. Türk Telekom’un lisans ve kalıcı sahiplik problemlerini çözeceğiz. Mevcut oyuncuların yatırım yapmasını ve yeni oyuncuların sektöre girmesini sağlayacak regülasyonlar yapacağız. Düzenlemeleri kullanıcıyı merkeze alarak ve interneti temel hak tanıyarak ele alacağız. İletişim alt yapısına dâhil kamu, özel sektör ve akademideki paydaşların yüksek liyakata dayalı istihdamını gözeteceğiz. . Ortak altyapının kurulumunu sağlayacağız. Herkesin inceleyip analiz edebileceği genel kamu erişimine açık, interaktif Türkiye Altyapı Haritasını yayınlayacağız.
‘Türkiye kendi ayağına kurşun sıkıyor’
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin internete ve sosyal medya platformlarına yönelik baskıcı tutumunu eleştiren Burak Dalgın, Ekim ayı başında uygulamaya giren ve 1 milyondan fazla kullanıcısı olan sosyal medya şirketlerine Türkiye’de temsilci bulundurma zorunluluğu getiren yasayı eleştirerek, “Türkiye bilişim teknolojilerinde içe kapanmacı, sosyal medyada aşırı denetimci yaklaşımı ile kendi ayağına kurşun sıkıyor. Bu hatalardan dönülmediği takdirde, ne yazık ki bunun bedelini sadece bugün bizler değil, gelecek kuşaklar da ödeyecektir” dedi.
Dalgın şöyle devam etti: “Yapısı itibarıyla küresel olan dijital düzenlemeler apar topar kanun geçirerek yapılamaz. AB Komisyonu bu hafta ‘dijital hizmetle’ ve ‘dijital pazar’ yasalarının tekliflerini yayınladı. Dünyada kürsü sahibi olup çözüme katkı vermeyi, AB müzakerelerinde tek dijital pazarı önceliklendirmeyi ve Silikon Vadisi’ne büyükelçi atamayı işte bu yüzden söylemiştik.”
Sosyal medyayı yasaklayıcı yaklaşımın ekonomide çok ciddi etkileri olacağına dikkat çeken Dalgın, ayrıca şunları ifade etti: “Bu yaklaşım yatırımı ve girişimciliği köreltecektir. Microsoft’un çevre ülkelerdeki milyar dolarlık yatırımları ve eğitim programları buna net bir örnek oluşturuyor. Sosyal medyayı yasaklayan bir ülkede girişimcilikten bahsetmek mümkün değildir. Bu yaklaşım KOBİ’lerimizi boğacaktır. Yurtdışına kaçışı tetikleyecektir. Çünkü büyük şirketler muhtemel reklam yasağından offshore şirketlerle kaçınabilirler. Hatta ileride kanun değişse dahi bu pratikten vazgeçmeyebilirler. Ancak KOBİ’lerin ve tekil girişimcilerin böyle bir imkânı yoktur.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: VE
Muğla’nın Çöpü Elektrik ve Geri Dönüşümle Kazandırıyor
Muğla Büyükşehir Belediyesi çöpten bugüne kadar 61 Milyon 128 bin kilowatt elektrik üreterek yaklaşık 245 bin hanenin bir aylık elektrik tüketimini çöpten elde etti.
Muğla Büyükşehir Belediyesi Fethiye, Ortaca, Marmaris, Menteşe ve Milas Katı Atık Düzenli Depolama tesislerine kurduğu toplam 15 megawatt kurulu güce sahip Biyokütle Enerji Tesisleri’nde 2018 kasım ayından bugüne kadar yaklaşık 61 Milyon 128 bin 801 kilowatt elektrik üretimi gerçekleştirdi. Ortalama 4 kişilik bir hanenin aylık elektrik enerjisi tüketimi 250 kilowatt olarak ele alındığında bu güne kadar yaklaşık 245 bin hanenin bir aylık elektrik tüketimini sağlayacak elektrik enerjisi çöpten elde edilmiş oldu.
Katı Atık Düzenli Depolama Tesisleri’nde ayrıca oluşan 29 milyon 818 bin 541 metreküp metan gazı elektrik üretiminde kullanılarak atmosfere salınımı engellendi. Böylece fosil yakıtla çalışan enerji üretim tesislerinin (termik santrallerin) yüklerini azaltarak atmosfere salacağı sera gazı emisyonu azaltıldığı gibi, atmosfere karışacak olan metan gazının elektrik üretiminde kullanılması ile iklim değişikliğini azaltıma katkıda bulunuldu.
Muğla Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Düzenli Depolama tesislerinin elektrik üretimi de Menteşe Biyokütle Enerji Tesisinden 10 Milyon 819 bin 498 kilowatt, Marmaris Biyokütle Enerji Tesisinden 19 Milyon 875 bin 543 kilowatt, Fethiye Biyokütle Enerji Tesisinden 19 Milyon 618 bin 811 kilowatt, Ortaca Biyokütle Enerji Tesisinden 7 Milyon 160 bin 680 kilowatt, Milas Biyokütle Enerji Tesisinden 3 Milyon 654 bin 269 kilowatt olarak oluştu.
Ön işlem Tesisi ile Atıkların Geri Dönüşümü Sağlanıyor
Muğla Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Düzenli Depolama tesislerine yıllık ortalama 400 bin ton evsel atık geliyor. Düzenli depolama tesislerine gelen karışık atık içerisinde ki geri dönüştürülebilir atıklar Fethiye, Marmaris ve Menteşe Ön İşlem Tesisleri’nde ayrıştırılarak geri dönüşüme katkı sağlanıyor. 2019 yılından bu yana Fethiye, Marmaris ve Menteşe Ön İşlem Tesisleri’ne gelen karışık atık içerisinden 115 bin ton atık ayrıştırılarak geri dönüşüme katkı sağlandı.
Başkan Gürün; “Yeşile, maviye, çevreye, geleceğe yatırım yapıyoruz”
Dünya’nın ve Türkiye’nin en özel coğrafyasında yaşadıklarını söyleyen Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün Muğla’nın güzelliklerini, zenginliklerini geleceğe miras bırakmak için koruyan, bu şehre değer katan hizmetleri hayata geçirmenin mutluluğunu, vatandaşlara da verdikleri sözleri tutmanın gururunu yaşadıklarını belirtti.
Başkan Gürün; “Doğal ve eşsiz güzellikleri ile Muğlamız bir şehirden fazlası. 2014 yılında Büyükşehir olan Muğlamızın doğasını, yeşilini, mavisini korumak için kolları sıvadık. Menteşe’de 4 ilçemize hizmet veren Katı Atık Düzenli depolama tesisini, Milas ilçemize hizmet verecek Katı Atık Düzenli depolama tesisini ve Fethiyemizde var olan tesisin 2.lotunu kısa sürede hayata geçirdik. Bu tesislerde çöpten elektrik üretecek, geri dönüşümü sağlayacak altyapıyı oluşturduk ve Muğlamızın çöpünden elektrik üretilmesini sağladık. Ayrıca ön işlem tesislerimizle çöpün geri dönüşümünü yaparak şehrimizin ve ülkemizin ekonomisine katkı sağlıyoruz.
Vatandaşlarımız akşam çöplerini çıkardıklarında bilsinler ki o çöpler düzenli bir şekilde bertaraf edilerek hem şehrimiz korunuyor hem de o çöplerden elektrik ve geri dönüşüm sağlanıyor. Muğlamız bu hizmetlerle daha temiz, yaşanır ve örnek bir şehir olmaya devam edecek.” dedi.
MUĞLA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Microsoft ve Deutsche Telekom’dan 7 senelik iş birliği anlaşması
Deutsche Telekom ve Microsoft, imzaladıkları 7 senelik stratejik iş birliği anlaşması kapsamında küçük ve orta ölçekli işletmelerin dijital dönüşüm yolculuklarına destek verecek. Microsoft 365 ve Microsoft Azure ile müşterilerin üretkenliğinin ve bulut üzerindeki yetkinliğinin artırılması hedefleniyor.
Microsoft ve Deutsche Telekom Group, tüm müşterilerinin bulut dönüşüm girişimlerini hızlandırmak üzere iş birliklerini genişletme kararı aldıklarını duyurdu.
Birçok şirket, bulut hizmetlerini IT maliyetlerini düşürmek, esnekliği ve inovasyonu artırmak için bir fırsat olarak görüyor; ancak bulut bilişim hizmetlerinden tam anlamıyla faydalanabilmek için artan teknolojik talepleri karşılayabilecek, yüksek performansa sahip bir ağ yapılanması gerekiyor. Microsoft’un bulut ve yapay zeka hizmetleriyle Telekom’un Cloud Migration Framework ve telekomünikasyon servislerinden eşzamanlı olarak faydalanan şirketler, müşterilerinin üretkenliğine katkı sağladığı gibi, aynı zamanda daha çevik ve dayanıklı operasyonlar yaratıyor ve yeni bulut tekliflerini daha hızlı şekilde sunabiliyorlar.
İş birliğine ilişkin yaptığı açıklamada dijital dönüşümün hiç bu kadar acil hale gelmediğine dikkat çeken Microsoft Küresel Satışlar, Pazarlama ve Operasyonlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Jean-Philippe Courtois, “Küçük ya da büyük farketmeksizin, tüm işletmelerin önümüzdeki 10 yılda göstereceği ekonomik performans, bugün yapacakları dijital yatırımlara bağlı. Microsoft ile Deutsche Telekom’un bu stratejik iş birliği sayesinde müşterilerimiz daha dayanıklı bir yapıya kavuşacak, inovasyonu artıracak ve bunun doğal bir sonucu olarak da daha başarılı olacak” diyerek dijital yatırımların uzun vadeli pozitif çıktılarına vurgu yaptı.
İnovasyonda ilerleme, güvenilir bulut altyapısıyla sağlanacak
Güvenli ve güçlü yazılım uygulamaları, modern bir bilişim altyapısına sahip olmayı gerektiriyor. Telekom, inovasyonu güçlendirme hedefiyle şirket içi IT iş yükünün büyük bir kısmını 2025’e kadar buluta taşımayı planlıyor ve Microsoft Azure da söz konusu stratejinin hayati bir kısmını oluşturuyor. Bu doğrultuda, Telekom çalışanlarının tamamına, Azure’dan maksimum düzeyde faydalanabilmeleri için eğitim verileceği açıklandı.
İş birliğinin başlıca hedeflerinden birinin, ana bilgisayarın iş yükünü buluta taşımak olduğu belirtiliyor. Bu sayede, iş sürekliliği, enerji, maliyet ve donanım tasarrufu sağlanacak. Telekom aynı zamanda müşterilerine Azure ExpressRoute aracılığıyla Microsoft buluta direkt erişim imkanı da sunacak. Bu da müşterilerin çok daha hızlı bağlantı erişimine sahip olacak.
Dijital iş birliği gerçekleşiyor; operasyonlar düzene giriyor
Telekom, bireylerin ve işletmelerin daha üretken olmalarını sağlamak adına Microsoft Teams de dahil olmak üzere Microsoft 365 programını tüm kullanıcılara sunacak. Şirket, aynı zamanda girişimlerde kaynak planlama ve tedarik zinciri yönetimi gibi kritik iş süreçlerinde kullanılan bulut bilişimin avantajlarını artırmak için müşterilerinin işlerinin SAP’tan Azure’a taşınması konusunda da destek verecek.
Azure üzerindeki SAP çözümleri, girişim seviyesinde güvenlik ve iş devamlılığı sağladığı gibi; donanım maliyetini de düşürerek start-up’ların ve küçük işletmelerin işe başlamalarını kolaylaştırıyor.
Bulut girişimleri iyileştiriliyor: Değerlendirme, taşıma, servis
Seçili çözüm alanları için bulut platformu olarak Azure’u kullanmaya başlayan Telekom müşterisi T-Systems, global ölçekteki bu en yeni çözümleri farklı sektörlerde faaliyet gösteren çok sayıda şirkete sunuyor. Bu Cloud Migration Framework, otomasyonla elde edilen değerlendirmeleri, bulut transferini ve servis yönetimini birleştirerek müşterilerin bulut üzerindeki etkinliğini artırıyor. Kapsamlı bir bulut stratejisi geliştirmektense asıl yetkinliklerine odaklanmayı tercih eden küçük ve orta ölçekli işletmelerin, söz konusu tekliflerden daha yüksek oranda faydalanacağı öngörülüyor.
Microsoft ve Telekom’un, uygunluk şartlarını ve Avrupa’daki regülasyon gerekliliklerini karşılayabilmek amacıyla yakın temas halinde çalışmaya devam edeceği belirtiliyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
İstanbul turizmde Roma ve Paris’i geçebilir
Ulusal İktisadi Düşünce Kuruluşu (ULİKAD) Başkanı Ömer Niziplioğlu, ülkemize gelen turistin parasının tam karşılığını aldığını hissetmesinin önemli olduğunu vurgulayarak mevcut İstanbul turizminin daha ileriye gidebilmesi için bazı önerilerde bulundu.
İstanbul’un potansiyellerini iyi kullanırsak dünyada en çok turist çeken şehir olabiliriz. Öncelikle İstanbul’un tarihi bir şehir olduğunu unutmamalı ona göre yol hatırası çıkarmalıyız Roma’da, Vatikan’dan daha yüksek bina yapılmaması tarihe saygının en büyük göstergesidir.
Şu an İstanbul’a 13 milyon misafir yerine 30-40 milyon turist çekebiliriz. Paris’te yaşanan sarı yeleklere rağmen sadece 2019’da 50 milyon turist ağırladı. Sahip olduğu tarihi mekân, kültür ve kutsal alanlar bakımından İstanbul açık ara birincidir. Geçmiş tarihlerde her zaman metropoldü, imparatorlukların merkeziydi ama senelik ağırladığı turist olarak biz bu şehrin çok gerisindeyiz. İstanbul daha fazlasını hak etmiyor mu? İstanbul Havalimanı’nın dünyada eşi benzeri yok, yüzlerce yeni yıldızlı oteli ve mükemmel sayılabilecek hizmet ve çalışanlara sahip bunlar düşünüldüğünde bu turist sayısına ulaşmamak için bir neden yok gibi ayrıca ekstra 20 milyon turist ağırlayabilirsek bu bize senede milyarca dolar getirecektir. Sadece Antalya’daki otel sayısının tüm ispanyadakinden fazla olduğu düşünüldüğünde oda fiyatlarının daha da aşağıya düşmemesi için bizim de yapmamız gereken bir şeyler olmalı. Bu pandemi sürecinde en azından yapılacak şeyleri planlamak, netleştirmek, hazırlık yapmak , gerekir turistin gezeceği destinasyonları önceden belirleyip turistlik güzergâh oluşturmalı ve bu bölgeleri iyileştirmeli gelen misafirin giderken mutlu olması sağlanmalıdır.
3 Büyük imparatorluğa başkentlik yapmış ve birçok kültürün yeşerdiği inançların geçiş noktası olan İstanbul hak ettiği yerde mi?
İstanbul’daki Eyüp ve Balat, İtalya’nın Floransa şehrinden daha çok tarihi esere sahip olmasına karşın bu bölgeyi yeteri kadar değerlendirebiliyor muyuz? Eyüp, Balat, Galata, Beyoğlu turizmin merkezi olması için çalışılmalı eski binaların yenilenmesi için teşvik edilmelidir. Ortodoksların ruhani merkezi Fener Rum Patrikhanesi bu bölgededir (170 milyon cemaati vardır) Vatikan nın roma ya ne kadar inanç turist misafiri çektiği biliyoruz. Biz de Ortodoks mezhebine ait misafirleri çekmek için plan ve program yapmalı ülkemizin ne kadar hoşgörülü olduğunu göstermeliyiz. Sadece inanç için milyonlarca misafir ağırlayabiliriz.
Bir çağı kapatıp bir çağı açılmasının sembolü olan tarihi yarımada surları Çin seddi kadar popüler mi? Moğol istilasından korunmak için yapılan bir Çin seddi bile milyonlarca turist çekiyorken. Tarihte birçok olayın değişimine neden olan tarihi surları yeterince tanıtamadığımıza inanıyoruz bunun en önemli nedeni surların bakımını ve onarımını ihmal ettiğimiz olduğunu düşünüyoruz. Bu surlar çok iyi planlandığında müthiş bir turistlik alanlara dönüşebilir. İçine tarihi ve o çağı canlandıracak dekorlar, kafeler, barlar, mini restoranlar, seyir terasları yapmalıyız, manzara ile gelenleri büyülemeliyiz.
3 kıtaya hükmetmiş Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürünü ihtişamını ortaya daha çok çıkarmalıyız. Fransa’da Fransız Devri’mi yaşanmışken ve birçok kraliyet üyesi idam edilmişken onlar tarihi miraslarına sahip çıkıp tüm dünyaya sunuyorlar. Avrupa’da İngiliz, Belçika, Alman, Rus, İtalyan gibi hemen hemen tüm ülkeler kendi kraliyetleriyle gurur duyup ortaya çıkarırken, bunu milli bir geçmiş kimlik olarak görürken Osmanlı İmparatorluğu bu kraliyetlerin birçoğundan daha büyük, tarihi geçmişe ve kültüre sahipken biz bunu yeterince tanıtıp sergileyemediğimizi düşünüyoruz. Kaldı ki bu imparatorluk şu anki 45 devletin ortak geçmişini temsil ederken ortak kültür ortak tarih deyip değerleri ortaya çıkarmalıyız.
3 imparatorluğa başkentlik yapmış tarihi yarımadanın şu an ki durumu İtalya’nın Roma kentine benziyor mu? Benzemiyor çünkü ciddi tahribatlara maruz kalmış insanlık tarihi ve büyük olayların geçtiği bu bölge daha fazla ilgi ve çabayı hak ediyor sadece tarihi yarım adadaki eserlerin iyileştirilip çevre düzeni yapıldığında bile milyonlarca misafir çekeceği bilinen bir gerçektir.
Vatan, Millet caddesini Paris’teki Şanzelize Bulvarı gibi yeniden kurgulayıp değiştirmeliyiz bu caddeler baştan sona turistik kafe, bar, restoranlar olmalı. Tarihi bölgenin kalbi olan bu bölgelerin şuan ki durumu bizi hiç iyi yansıtmıyor. En azından süliet, cephe çalışması yapılmalı, İstiklal Caddesi’ne benzetilmelidir. (İmar transferi yöntemiyle o bölgeyi yeniden eski haline dönüştürmeliyiz)
Toprak altında kalmış başta antik Hipodromun bir kısmını açığa çıkarmalı (yeni kapıda 100 bin kişilik 6 futbol sahasında büyüklüğünde ) bunun gibi özellikle tarihi yarım adada yer altında kalan birçok eser gün yüzüne çıkarılıp turizme kazandırmamız gerekir açığa çıkarılmış birkaç dehliz bile turistlerde inanılmaz heyecan yarattığı biliniyor.
İstanbul birçok kültüre ve inanca ev sahipliği yapmışken dünyada eşinin olmadığı birçok eser yıpranmış ve ihmal edilmiştir bunları iyileştirmeli yok olmuşların yerini istimlak edilip yine aynısı inşa etmeliyiz . Bunları iyileştirmeli tüm bu eserleri turistlere sunmalıyız (şapel, kilise, kale, köşk, çeşme ,medrese ve kutsal eserler) bunlar birer zenginliğimizdir, bu eserlerin iyileştirildiğin de gezilecek yerler katlanacak gelen misafirler daha çok kalmak isteyecektir. Eğer devlet bu kadar çok tarihi eseri iyileştiremiyorsa bunları iyileştir, işlet, devret yöntemi geliştirilmeli yatırımcılara sunmalıyız ülkemizdeki ve uluslararası tarih bilimcilerden de destek alarak onarıp hayata geçirmeliyiz şehrimizdeki her tarihi esere bir servet gibi görmeliyiz.
Ayrıca ülkemizin depolarında birçok tarihi, kültür ve inanç eserinin olduğunu biliyoruz bunları nasıl değerlendiririz noktasında düşünmek gerekir. Bunlar ülkemize ait olsa bile tüm insanlığa aittir. Sadece İslam dünyasının kutsal emanetleri bile milyonlarca turist çekebilecek potansiyele sahiptir aynı zamanda ilk Hristiyanlığa ait eşsiz eserler ve benzerleri. Bunları sergileme imkânı veremezsek veya yetersiz sergilersek bu doğru olmaz. Zeytinburnu, Fatih sahillerine veya yer altına büyük bir müze yapmanın yollarını aramalıyız. Paris’teki Louvre Müzesi gibi bizim de müzemiz olması gerekir. Kaldı ki bizim eserlerimizin çoğu hem tarihi bakımında hem de sembol olarak eşsizdir. Bu eserleri hak ettiği şekilde sunma imkânı olduğunda misafirlerin büyük ilgisini çekeceği net bilinmelidir. Saraylar içindeki kısıtlı alanlar imparatorlukların, kültürlerin, inanç eserlerinin sergilenmesi için yeterli gelmediğini düşünüyoruz. Büyük geniş konforlu içinde günlerce dolaşılıp tarihi yolculuk yapılmış gibi hissedilen müzemizin olması gerekir mevcuttaki eserlerimiz bunu hak ediyor.
İstanbul’da birçoğu yıkılıp kaybolsa bile bilinen birçok tarihi heykel var. Bunları aslına uygun yerine orijinaline bağlı kalarak konması gerekir. Bu heykellerin önünde kim resim çektirmek istemez basit ama yapıldığında şehrimize çok değer ve gösteriş katacaktır.
Boğaz, dünya da eşi olmayan bir değerdir. Bir taraf Asya bir tarafın Avrupa olarak net görüldüğü başka bir şehir yoktur. Bu güzellikten yeterince yararlanamadığımızı düşünüyoruz. Paris’e gidip Sen Nehri’ni turlamadan gelen olabilir mi? Bizdeki hem Haliç hem de Boğazı turlayan teknelerin donanımı ve standardı iyileştirilmeli, tek tip planlı, konforlu, tekneler hizmete açılmalı. Yemekli, yemeksiz turlar profesyonelce sunmalıyız. Her turisttin bu tura katılması sağlanmalı erişimi kullanımı kolay olmalı ve yakından takip edilmelidir. Ayrıca boğazın büyüleyici atmosferini daha çok kullanmak için bu bölgeye daha çok lüks uluslararası restoran açılması için izin verilmeliyiz.
Avrupa’nın birçok turistlik şehrinde olan dönme dolap teleferikte şehrimize kazandırmalıyız bu gibi aktiviteler şehri neşeli hale getirmeye yardımcı olacaktır. Türkiye doğunun batıya batının da doğuya açılan kapısıdır doğu batı açıkça olmasa da çoğu zaman ayrışmış ve sorunlu ilişkileri vardır. Türkiye bu iki kutubu birleştiren köprü durumundadır. Bu özelliğini iyi kullanmalıyız bize bu görev tarihten kültürden coğrafyadan gelmektedir. Bu özelliği kullanarak fuar ve kongre başkenti olmalıyız. Asya Avrupa ve Afrika’nın fuar iş ve kongrelerini buraya çekmeliyiz bunun için büyük bir fuar ve kongre alanı belirleyip inşa etmeliyiz sadece bunu yapabilirsek milyonlara iş insanı misafiri çekebiliriz.
Ülkemizin güzelliklerini tanıtmak için dünyaya mal olmuş değerli sanatçılarımızdan, sporcularımızdan ve iş insanlarımızdan destek almalıyız. Tarkan, Hadise, Nusret, Arda Turan gibi isimlerin sosyal medya hesaplarında milyonlarca kişiye ulaştığını hepimiz biliyoruz. Aynı şekilde yabancı uyruklu ülkemizi seven ünlü kişilerden de destek almalı ülkemizin bu güzelliklerini paylaşmalarını beklemeyiz bu pozitif paylaşımların dönüşü olumlu olacaktır. Avrupa’daki birçok şehir sayısız ünlüye sponsor olurken bizim tanıtımızın yeterli olup olmadığını sorgulamalıyız. Yurtdışında bulunan dünyaca bilinen Youtuber ve influencerlardan ülkemizi tanıtması için paylaşım yapılması istenmelidir. Sosyal medyanın gücü artık tartışılmaz olduğu bir gerçektir bunun için profesyonel destek alınıp bir bütçe kesinlikle ayrılması gerekir. Çünkü her şeyimiz varken yeterince tanıtıp duyuramıyoruz. Bu hepimizin görevi olmalı güzel ülkemizi güzelliklerini hepimiz paylaşmalıyız.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Kasımda markalı konut alımında konut kredisi ve senet kullanımı arttı
‘REIDIN-GYODER Yeni Konut Fiyat Endeksi’ Kasım 2020 sonuçları açıklandı. Endekse göre kasım ayında fiyatlar, bir önceki aya göre %0.35, geçen yılın aynı dönemine göre ise %8.03 oranında arttı. Markalı konut alımında banka kredisi kullanımının yaklaşık 3, senet kullanımının 2.5 puan yükseldiği kasım ayında, yabancı yatırımcılara yapılan satış oranı %8.75 oldu.
Kamuoyunda ‘markalı projeler’ olarak adlandırılan, ağırlıklı olarak kurumsal gayrimenkul şirketlerinin ürettiği konutlar üzerinden geliştirilen ‘REIDIN-GYODER Yeni Konut Fiyat Endeksi’ sonuçlarına göre; kasım ayında, bir önceki aya göre %0.35, geçen yılın aynı dönemine göre %8.03 ve endeksin başlangıç dönemi olan 2010 yılı Ocak ayına göre ise %103.2 oranında nominal artış gerçekleşti.
1+1, 2+1, 3+1’de artış 4+1’de azalış
Yeni Konut Fiyat Endeksi’nde, kasım ayında bir önceki aya göre 1+1 konut tipinde %0.16, 2+1 konut tipinde %0.82 ve 3+1 konut tipinde %0.20 nominal artış, 4+1 konut tipinde %0.48 oranında nominal azalış yaşandı.
Yabancıya satış oranı %8.75
Kasım ayında markalı konut projeleri kapsamında gerçekleştirilen satışların %8.75’lik (son 6 aylık ortalama %7) kısmının yabancı yatırımcılara yapıldığı gözlendi. Bu satışlarda %38.57 oranında 2+1 özellikteki konutlar tercih edildi.
Kasımda banka kredisi ve senet kullanımında artış
Markalı projelerden konut satın alan müşterilerin peşinat, senet ve banka kredisi kullanım oranları incelendiğinde, kasım ayında peşinat kullanım oranı %44.26, banka kredisi kullanım oranı %23.33 ve senet kullanım oranı %32.41 olarak gerçekleşti. Ekim ayında peşinat kullanımı %49.87, banka kredisi kullanımı %20.31, senet kullanımı %29.82 olarak gerçekleşmişti.
Stok erime hızı: %6.11
Kasım ayında markalı konutlardaki stok erime hızı rakamları değerlendirildiğinde adet bazında %6.11 oranında erime gözlendi. Ekim ayında stok erime hızı %7.46 oranında gerçekleşmişti.
Satışların %53.84’ü bitmemiş konut stoklarından
Kasım ayında satışı gerçekleştirilen markalı konutların %46.16’sı bitmiş konut stoklarından, %53.84’ü bitmemiş konut stoklarından oluştu. Ekim ayında ise satışların %45.60’ı bitmiş, %54.40’ı bitmemiş konut stoklarından oluşmuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Bilgisayar ve Mobil platformlara oyunlar geliştiren Madcraft Studios, WePlay Ventures’dan tohum yatırımı aldı
Bilgisayar ve mobil platformlara oyunlar geliştiren Madcraft Studios, ilk yatırımını 2 Milyon TL değerleme ile erken aşama oyun girişimlerine yatırım gerçekleştiren WePlay Ventures’dan aldı. 4 genç girişimci tarafından kurulan Madcraft Studios, aldıkları yatırım ile bilgisayar oyunları olan Crowalt’ın lansmanını yapmayı planlarken diğer bir yandan da mobil oyun projelerini hayata geçirmeyi hedefliyor.
Geleneksel hikaye anlatımını günümüzün piksel sanat grafikleriyle buluşturuyorlar
Madcraft Studios, bilgisayar ve mobil platformlara geliştirmiş oldukları oyunlar ile dikkatleri üzerine çekiyor. Kısa süre içerisinde lansmanını yapmaya hazırlandıkları “Crowalt: Traces of the Lost Colony”, geleneksel hikaye anlatımını günümüzün piksel sanat grafikleriyle birleştirmesiyle özellikle bu tarzdaki oyunculardan yoğun ilgi görüyor. Lost Colony of Roanoke’nin gerçek hikayesinden esinlenen bir macera oyunu olan Crowalt, 1587’de Amerika’da ilk yerleşik koloniyi kurmak için yola çıkan bir grup insanın, geldikten kısa bir süre sonra gizemli bir şekilde ortadan kaybolması ve 150 yıl sonra, genç ve hırslı bir maceracı Hugh Radcliff’ın ilk büyük keşfini yapmak için Kayıp Koloninin peşine düşmesini konu alıyor. Hikaye bazlı ve oyuncuların yaptığı seçimler sonucu değişen alternatif son yapısı ile macera türünde oyun seven geniş bir kitleye hitap ediyor. Crowalt’ın, hikaye anlatımlı ve piksel sanat grafikli yapısından edindikleri tecrübeyi mobil platforma taşımaya hazırlanan Madcraft, aldıkları yatırım ile ekiplerini de genişleterek bu türde mobil oyunlar geliştirmeyi hedefliyor.
“Bize en az bizim kadar inanan bir ekiple beraber hareket ettiğimiz için çok mutluyuz”
4 arkadaş olarak bir araya gelip çıktıkları bu yolda, ilk günden itibaren geliştirdikleri oyunların milyonlarca kişi tarafından oynanmasını hayal ettiklerini belirten Madcraft Studios kurucu ortaklarından Fırat Baban, “Bu yola çıktığımızda uçsuz bucaksız hayallerimiz varken şimdi bir o kadar kesin ve net hedeflerimiz var. Bize en az bizim kadar inanan bir ekip ile beraber hareket etmek ve bu ekibin de WePlay Ventures gibi oyun sektörünün en önemli kurumlarından biri olması bizi hem çok mutlu ediyor hem de gururlandırıyor. Tüm ekibimizle gece gündüz çalışarak hayallerimizin üstüne çıkmak için çabalayacağız.” dedi. WePlay Ventures Yönetici Ortağı Bora Koçyiğit, “WePlay olarak 2. yatırımımızı Madcraft Studios’a yaptığımız için çok mutluyuz. Madcraft ekibine sonsuz güveniyoruz ve yaptıkları işlerde çok başarılı olduklarına inanıyoruz. Eminim beraber çok iyi işler başaracağız. WePlay olarak erken aşama oyun girişimlerini hızlı bir şekilde desteklemeye devam edeceğiz.” şeklinde görüşlerini ifade etti.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Fahrettin Koca Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine hastane yatırımlarını açıkladı!
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca TBMM Genel Kurulu 2021 Bütçe Görüşmeleri kapsamında çıktığı kürsüde önemli açıklamalara imza attı. Açıklamalarında; “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, DİYARBAKIR, ŞANLIURFA ve MARDİN Şehir Hastaneleri dışında; Şehir Hastaneleri niteliğine sahip, BATMAN, BİNGÖL, KARS, MUŞ, SİİRT ve ŞIRNAK’TA 500 yataklı hastanelerimiz de 2023 yılına kadar tamamlanıp, bölge halkımızın hizmetine sunulacaktır.” ifadelerine yer verdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
“O” ve İnsanoğlu, Uyanışa dair konuşmalar.
Bildiklerinizi unutup yeni bir yolculuğa çıkmak ister misiniz? Kişisel Gelişim çalışmalarının yeraldığı birçok kitap okuduğunuz fayda sağladınız, bilgiler biriktirdiniz. Deneyimler ediniz. Bildiklerinizin ve aşina olduklarınızın, edindiğiniz deneyimlerinin ışığında yada hiç ilgi alanınızda yokken, bildikleriniz yada bilmediklerinizle kendiniz ile yeni bir yolculuğa çıkmak ister misiniz?
““O” ve İnsanoğlu”- Uyanışa dair konuşmalar kitabıyla yazar Caner Aktaş, farkındalık yolculuğuna davet ettiği kitapta okurlarına: “Bu kitaptan sen her ne alacaksan onu alacaksın. Yol senin yolculuk senin, alacakların kazanımların da senin… Uyanmaya gönüllü isen bu kitaptan, ne istiyorsan onu alabilirsin.” Diyor.
Bu kitapta yazar; kendi iç yolculuğunda edindiği deneyimleri harmanlayarak bir yıl içinde tamamladığı çalışmayı okurlarının bilgisine sunuyor. Altmış beş konu başlığı ile iç konuşmaların yeraldığı kitap, yaşamı, yaşamdan elde ettiklerimizi, bildiklerimizi, bilmediklerimizi, yaşam yolculuğunda ihtiyacımız olanın yada olmayanı nasıl sorguladığımızı, yaşamda her daim ihtiyaçlarımızın karşılandığını, uyanmaya gönüllü olanların bu ihtiyaç yerine hayatta kim olduğunu görmeye, anlamaya ve hayata sorduğu soruların, cevaplarını almaya gönüllü olup, olmadığını anlatıyor.
Ritim Sanat Yayınlarından çıkan kitap, okurları yaşam yolculuğuna çıkarıyor.
Kitaptan alıntı:
“YAŞAMAK..
Yaşar mı İnsanoğlu, yoksa yaşıyormuş gibi mi yapar? Cevap;-mış gibi yapar, yani yaşadığını zanneder de yaşamaz hayatı dolu dolu. Her an endişeleri ile boğuşur sonra da buna yaşam der….”
Adı:’O’ ve İnsanoğlu
Yazar: Caner Aktaş
Baskı tarihi: Ekim 2020
Sayfa sayısı: 200
Format: Karton kapak
ISBN: 9786257862882
Kitabın türü: Edebiyat, Hikaye (Öykü)
Dil:Türkçe
Ülke:Türkiye
Yayınevi:Ritim Sanat Yayınları
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Başkan Şimşek’ten Halı Saha ve Yol Yapımı Müjdesi…
Sık sık vatandaşlar ile bir araya gelen ve talep ve isteklerini dinleyen Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek, İncek TOKİ 1. Etap site sakinlerine halı saha ve yol yapım müjdesi verdi.
Geçtiğimiz günlerde İncek TOKİ 1. Etap konutlarını ziyaret ederek site sakinleri ile buluşan Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek, site sakinlerinin talep ve isteklerini tek tek dinleyerek notlar almıştı. Site sakinlerinin yol açılması ve halı saha yapılması hususunda isteklerini ilettikleri görüşme sonrası harekete geçen Başkan Ramazan Şimşek “Geçen haftalarda sizlerle yüz yüze görüşmemizde bizlerden yol açılması ve halı saha inşa edilmesi gibi talepleriniz olmuştu. Bizde o talepleriniz sonrası harekete geçtik. Şu an standartlara uygun yeni yol açılıyor ve aynı zamanda da halı saha çalışmaları devam ediyor” dedi.
Özellikle yol hususunda büyük sıkıntı yaşayan Toki 1. Etap sakinlerinin sorunlarını çözmek amacıyla yağmur çamur demeden bölgeye giderek bizzat çalışmaları yakından inceleyen Başkan Şimşek sözlerine şunları ekledi: “Sorunların çözümü noktasında imkanlarımız ölçüsünde var gücümüzle sorunların çözüme kavuşturulmasını sağlayacağız. İncek Toki konutlarında yaşayan her bir vatandaşımız bizim için çok değerlidir. Vatandaşlarımız yaşam alanlarında ne kadar mutlu ve huzurlu olurlarsa bizde o kadar mutlu ve huzurlu oluruz. Önceliğimiz vatandaş odaklı hizmet, bu anlamda hep birlikte güzel işler yapacağız, güzel kalıcı eserlere hizmetlere imza atacağız. Sorunları beraber el ele verip, hep beraber çözeceğiz” dedi.
ANKARA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Samsung MicroLED, heyecan uyandıran görüntü kalitesi ve tasarımla yeni bir çağın habercisi
Samsung’un 110 inçlik MicroLED ekranının Kore’de satışa sunulmasıyla beraber yeni nesil televizyon ekranı teknolojisi evlere geliyor.
Samsung Electronics, çığır açan 110’’ Samsung MicroLED ekranın bugün itibarıyla Kore’de piyasaya sürüldüğünü ve ön satışların başladığını duyurdu. Piyasada bulunan mevcut ekranlardan farklı olarak Samsung MicroLED, kendisi ışık üretebilen LED ekran teknolojisi sayesinde heyecan uyandıran renk canlılığı ve parlaklık sunuyor.
Samsung’un ilk MicroLED ekranı, profesyonel kurulumla yapılandırılabilen modüllerden oluşan sistemiyle “The Wall” kapsamında piyasaya sunulmuştu. Yeni 110” MicroLED ile birlikte, Samsung MicroLED deneyimini geleneksel TV formunda ilk kez piyasaya sürmüş olacak. Modüler olan önceki versiyonunun aksine, hazır bir şekilde kurulum ve kalibrasyon kolaylığı sağlandığından 110’’ MicroLED model en çarpıcı video, ses ve akıllı TV özelliklerini tüketiciye sunacak.
Geçtiğimiz yıl boyunca, tüketicilerin büyük ekran televizyonlara olan ilgisi ve bu yöndeki talebi hızlı bir artış göstermeye devam etti. 110’’ MicroLED ekranın piyasaya sunulmasıyla birlikte, Samsung yeni nesil ultra geniş TV ekranında nefes kesici bir görsel deneyim sunmaya da başlıyor.
Samsung Electronics Görsel Ekran Bölümü Başkanı Jonghee Han, açıklamasında şunları söyledi: “Tüketiciler televizyonların işlevselliğine daha fazla önem vermeye başladığından, 110’’ MicroLED’i piyasaya sürmekten büyük heyecan duyuyoruz. Samsung MicroLED, dünya çapındaki tüketiciler için birinci sınıf ev deneyiminin anlamını yeniden tanımlayacak.”
Yenilikçi mühendislik ürünü ve üst düzey görüntü kalitesi
Ultra geniş ekran severler, canlı renkler ve çarpıcı çözünürlük düzeyine sahip mükemmel görüntü kalitesi arıyor. Samsung’un en son mühendislik yenilikleriyle birlikte 110’’ MicroLED ekranda, geleneksel ekranlarda kullanılan arka ışığı ve renk filtrelerini ortadan kaldırmak amacıyla mikron boyutta LED ışıklar kullanıldı. Kendi kendini aydınlatan ekran, kendi piksel yapılarından ışık ve renk üretiyor. DCI ve Adobe RGB renk gamının yüzde 100’ünü karşılayabilirken yüksek kaliteli DSLR kameralarla çekilen geniş renk gamına sahip görüntüleri tam olarak sunabiliyor. Böylece, ekranın 4K çözünürlüğü ve içerdiği 8 milyon piksel ile birleştiğinde çarpıcı, gerçeğe yakın renkler ve doğru parlaklık elde edilmiş oluyor.
110’’ MicroLED, ekranın tüm yeteneklerini ortaya çıkaran güçlü bir işlemciye de sahip. Yepyeni Mikro Yapay Zekâ İşlemci, çarpıcı 4K HDR içeriği sunarak her bir karede optimum seviyede parlak, canlı ve gerçekçi görüntü kalitesi sağlıyor.
Ayrıca, 110’’ MicroLED’in bu çarpıcı görüntü kalitesi uzun yıllar boyu devam ediyor. MicroLED’ler dayanıklı ve uzun ömürlü inorganik malzemeden üretiliyor ve bu sayede 100.000 saatlik, diğer bir deyişle neredeyse on yıllık bir kullanım ömrü vaat ediyor.
Daha önce, basit ev kurulumuna yönelik 110’’ boyutundaki MicroLED ekranların seri üretimi mümkün değildi. Buna rağmen Samsung’un yenilikçi yaklaşımıyla geliştirdiği son teknoloji olan yüzey montaj olanağıyla birlikte bu artık mümkün hale geldi. Samsung yarı iletken faaliyetlerinin sağladığı yeni bir üretim süreciyle MicroLED teknolojisinin kolaylıkla üretilebilmesini, dağıtılabilmesini ve kurulumunun yapılabilmesini sağladı. Bu yenilikler sayesinde Samsung gelecekte daha küçük MicroLED modellerini üretebilecek duruma da geldi. Böylelikle daha fazla tüketici, nefes kesen MicroLED deneyiminin keyfini çıkarabilecek.
Sürükleyici tasarım, üst düzey ses
110’’ MicroLED’i açtığınız andan itibaren, yüzde 99,99’luk ekran-gövde oranı sayesinde olağanüstü sürükleyici bir deneyim yaşayacaksınız. Siyah matris ve çerçeve ekrandan tamamen kaldırılarak ve ekran alanının tam kullanımıyla birlikte, tüketiciler en sürükleyici içerik deneyimini yaşayabiliyor.
Samsung, 110’’ MicroLED’in devasa ekranından daha fazla yararlanılmasını sağlamak üzere Akıllı TV özelliklerini de yeniledi ve optimize etti. Örneğin tüketiciler artık 55’’ boyutuna kadar bölünmüş ekranlarda aynı anda dört adede kadar içerik kaynağını rahatça izlemek için Çoklu Görüntüleme özelliğini kullanabiliyor. Bu özelliği kullanırken kullanıcılar, birden fazla harici cihazı televizyonlarına bağlayabiliyor ve tek bir ekranda aynı anda haberleri, filmleri ve diğer uygulamaları izlemenin keyfini çıkarabiliyor. Bu sayede, aynı anda çarpıcı görüntü kalitesi ve boyutuyla birden fazla spor müsabakasını izleyebiliyor, video oyunu oynarken kapılarının girişindeki kameranın görüntüsünü kontrol edebiliyor.
Tüm bunların yanında, 110’’ MicroLED’in dinamik ses deneyimi, en az sunduğu görüntü kadar sürükleyici. Harici hoparlör olmadan nefes kesen 5.1 kanal ses sunan ve herhangi bir odayı lüks bir ev sinema sistemine dönüştüren yerleşik bir Majestic Ses Sistemi ekrana dâhil olarak geliyor. Nesne Takip Eden Ses Pro (OTS Pro) özelliği ise ekranda hareket eden nesneleri tanımlayarak sesi hareketi takip eden bir biçimde yansıtıyor. Böylece bir aksiyon filmi izlerken filmdeki uçağın motor sesini gerçekmiş gibi duyabiliyorsunuz.
110’’ MicroLED, bugünden itibaren Kore’de ve önümüzdeki yıl Türkiye de dâhil dünyanın her yerinde satışa sunulacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)