Etiket arşivi: DEVA

Ali Babacan: ‘Ülkemizin siyasi birliği DEVA Partisi’nin temel meselesidir’

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dün akşam Olay TV’de “Murat Yetkin’le Gündem” programına katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Babacan şu ifadeleri kullandı:
Bu hükûmet hukuk reformu yapamaz
Bu hükûmetin yapmayacağı bir şey varsa, o da hukuk reformudur. Kimse boşuna beklemesin. Bu hükûmet her konuda U dönüşü yapar ama mesele hukukun üstünlüğü, hukuk devleti ise bu konuda bir düzenleme hiç beklemeyin. Yönetimde buna inanan bir zihniyet yok.
 
“Haftanın düşmanı panosu” asmışlar
Dikkat edin, düşman hiç bitmiyor. Haftanın düşmanı diye bir pano asmışlar, bu hafta kimi düşman ilan etsek diyorlar. Oysa bu ülkenin en büyük düşmanı yoksulluktur, işsizliktir, pandemidir.
 
Ülkemizin siyasi birliği temel meselemizdir
Bu ülkenin bekası her şeyimizdir. Bu ülkenin toprak bütünlüğü, siyasi birliği temel meselemizdir. Bazı kesimleri düşman ilan ederek bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü sağlayamazsınız.
 
Dış ilişkileri arka kapı ilişkileri götürüyor
Türkiye‘nin dış ilişkilerini Dışişleri Bakanlığı değil, arka kapı ilişkileri götürüyor. İşi bilen diplomatlarımız her gün kahroluyor. Ankara’dan verilen yanlış talimatları uygulamak, saçma sapan fikirleri savunmak zorunda kalıyorlar.
 
Suriye’de askeri gücümüzü ölçtürdük
Benim Dışişleri Bakanlığım döneminde Türkiye itibarlı bir ülkeydi. İtibarlı ve güvenilebilir bir ülke olmanın gücünü biz dış politikada kullandık. Sözün gücünü kullandık. Bazen yüz binlerce askeri ordu ve yüzlerce savaş uçağı ile kazanamayacağınız zaferi iyi bir diplomasiyle kazanırsınız. Üstelik askeri güç caydırıcı bir güçtür. Kullanmadığınız zaman çok daha değerlidir. “Bak kullanırım ha” dediğiniz zaman daha değerlidir. Kullanmaya başladığınız zamanda ölçülebilir bir güç haline gelir. Suriye’de maalesef bunu yaşadık. Askeri gücün sınırlarını ölçtürdük.
 
Sayın Erdoğan faiz lobisine boyun mu eğdi?
Taraflı cumhurbaşkanı göreve başladığıdan bu yana en şiddetli faiz artışı son üç ay içinde yapıldı. Hani faiz lobisi vardı? Acaba Sayın Erdoğan faiz lobisine mi boyun eğdi? Şimdi faiz artışlarıyla ilgili hiçbir açıklama duymadık. Duran bir ekonomiye bir de faiz artmasının etkisini düşünebiliyor musunuz? Bu kadar işsizliğin olduğu bir ülkede bu kadar yüksek bir faiz ekonomiyi iyice durduracak.
 
Her gün uçak kazasında ölen insan sayısı kadar kayıp veriyoruz
Her gün bir uçak kazası olduğunu düşünün. Koronavirüsle ilgili açıklanan rakamlara inanıyorsak, Türkiye’de her gün uçak kazasında ölen insan sayısı kadar kayıp veriyoruz maalesef.
 
Aşı ücretsiz dağıtılmalı
Açıklanan bilgiler ile gelen bilgiler arasında tutarsızlık olduğunu gördük. Türk Tabipleri Birliği’nin açıkladığı vaka sayısı, hükûmetin açıkladığı rakamların tam iki katı. Böyle bir tabloda hükûmetin bugün aşı ile ilgili söylediklerine nasıl güveneceğiz? Aşı çok önemli bir tedbir, mutlaka açık fikirli olmak lazım. Ama hangi aşı iyidir diye bilim insanlarının dinlenmesi gerek. Aşının ulaşılabilir olması dünyada çok önemli bir insanlık sınavı olacak. İşin esası, aşıdan ücretsiz bir şekilde faydalanılması olmalı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

DEVA Partisi Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Başkanı Abdurrahman Bilgiç: “İktidarın Libya ile imzaladığı anlaşma içi boş bir belgedir”

DEVA Partisi Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Başkanı Abdurrahman Bilgiç, yaptığı basın açıklamasında, Libya’ya yatırım yapan Türk şirketlerinin Libya’da yaşanan iç savaş nedeniyle zarara uğradığını ve alacaklarını tahsil edemediğini söyledi. Zararın ekonomik sıkıntıları hafifletebilecek boyutlarda olduğunu ifade eden Bilgiç, hükümetin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle 13 Ağustos’ta imzaladığı anlaşmayı ise “içi boş bir belge” sözleriyle değerlendirdi.
 
“Libya’da yaşanan iç savaş, bölgeye yatırım yapan Türk şirketlerin projelerini olumsuz yönde etkiliyor. Şirketlerimizin iç savaş nedeniyle yarım kalmış projelerinin toplam tutarı ve bu dönemde uğradıkları zarar, çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Ciddi ekonomik sıkıntı yaşayan şirketlerimiz ve ülkemiz insanı için bu para yaşadığımız zorlukları hafifletebilir.
Libya’da ihalesi alınmış ve yarım kalmış projelerin toplam tutarı 19 milyar doları buluyor. Ayrıca birçok firma, Libya’da bırakmak zorunda kaldıkları yatırımların yağmalanmasını engellemek amacıyla Çad ve Nijerli güvenlik güçlerine aylık çok büyük bedeller ödüyor.
Mevcut iktidarın 2011 yılından beri bu konuda yapabildiği tek iş, “Şirketlerimiz, ilgili Libya İdaresi/işverenleriyle sorunlarını konuşarak ve sulh yoluyla çözsünler; biz de iki hükûmet olarak 90 ve 180 günlük süreler içerisinde duruma bakalım” anlamına gelen anlaşmayı imzalamak oldu. Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti’yle 13 Ağustos 2020’de imzalanıp, 13 Eylül 2020 tarihinde yürürlüğe giren bu anlaşma, içi boş bir belgeden daha ötesi değildir.
Şu ana kadar hiçbir firmamız bir kuruşluk alacağını bile tahsil edememiştir.
İktidarı, ülkemizin hak ve çıkarlarını korumada zamanlıca harekete geçmeye, boş laflardan uzak ve sorunları çözecek özenli adımları atmaya çağırıyoruz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

DEVA Partisi Sosyal Politikalar Başkanı Elif Esen: “Sağlık çalışanlarını tükenmişliğe terk etmeyin, çalışma koşullarını iyileştirin!”

DEVA Partisi Sosyal Politikalar Başkanı Elif Esen, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının ek istihdam, ek mesai ve nöbet ücreti desteğiyle  iyileştirilmesi gerektiğini söyledi. Esen, yaptığı basın açıklamasında “Sağlık çalışanları hastalansa dahi çalışmak zorunda. Ailelerinden, evlatlarından ayrı kalıyorlar. Bu durum emeklilik ve istifa sayılarını artırıyor. Sağlık çalışanlarının uzun vadeli beklentileri karşılanmalı, çalışma koşulları iyileştirilmeli ve emeklilik koşulları ile yıpranma payıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bulaş riskini artıran kâğıt reçeteden elektronik reçeteye geçilmelidir.” ifadelerini kullandı.
Esen’in açıklaması şöyle:
“Salgın döneminde vaka ve ölüm sayıları artarak devam ediyor. Bu dönemin yükünü göğüsleyen hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının iş yükleri artıyor; sağlık çalışanlarımız yıpranıyor. Salgından önce itibar ve düşük ücret sorunuyla boğuşan sağlık çalışanlarımız, bu dönemde çok daha zor koşullarla yüz yüze: Canları pahasına çalışıyorlar.
Bu da yetmezmiş gibi, sağlık sisteminin doğru yönetilememesi bu ölümcül koşulları daha da ağırlaştırıyor. Verilerin gizlenmesi, tedbirlerin pandemiye uygun olarak güçlendirilememesi ve bir standart saptanamaması nedeniyle hastalığın dolaşımı artıyor.
Sağlık çalışanlarının sorunları çok boyutlu ele alınmalıdır Güvensiz ve ağır koşullarda çalışan sağlık emekçileri hastalıkla iç içe yaşıyor. Kimisi hayatını kaybediyor. Üstelik sağlıkçıların feryatları duyulmuyor. Böylece güven ve umutlarını yitiren sağlık çalışanlarımız, tükenmişliğe terk ediliyor. Çalışma hayatında eşitlik ve adalet anlayışından uzak görevlendirme ve ücretlendirme hak mağduriyetlerine sebep oluyor. Ek ödemelerin hastane yöneticilerinin inisiyatifine bırakılması ve hakkaniyetli ödeme dağılımının sağlanamaması iş barışını olumsuz yönde etkiliyor. Hastanelerde çalışan sayısının artırılmaması, hastalanan sağlık çalışanlarının dahi çalışmak zorunda kalmasına neden oluyor. 24 saat kesintisiz çalışmayı öngören nöbet çizelgeleri ağır çalışma şartları oluşturuyor. Covid-19’un meslek hastalığı sayılmaması, vazife malülü sayılmaları gibi yasal düzenlemeler neredeyse 1 yıl geçmesine rağmen yapılmadı. Covid-19’un henüz meslek hastalığı olarak kabul edilmemesinden dolayı yaşanan hak kayıpları devam ediyor. Ayrıca Covid-19’a yakalandıktan sonra hayatını kaybeden insanların vefat nedenlerinin Covid-19’dan farklı yazılması sorun yaratıyor. Sağlık çalışanlarının “meslek hastalığı” ile ilgili beklediği yasal düzenleme, yürürlüğe girse dahi bu uygulama yüzünden kimi aileler için hak kazanımı olmaktan uzaklaşıyor. Sağlık personelleri, hekimlerle aynı zorluk ve risk altında çalışmalarına rağmen ek ödemelerin dışında tutuluyor. “Risk primi” adıyla verilen günlük 2 TL ücreti filyasyon ekipleri ve laboratuvar görevlilerinin birçoğu alamıyor. Sağlıkçılar ailelerinden, evlatlarından ayrı kalıyor. Aile hayatları olumsuz etkileniyor. Tüm bunların sonucu olarak emeklilik ve istifa sayıları önemli ölçüde artıyor.
Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları iyileştirilmeli, sosyal hakları güçlendirilmelidir
DEVA Partisi olarak, sağlık çalışanlarımızın çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve iş güvenliklerinin ve güvencelerinin sağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu amaçla; Koruyucu ekipman, temel hijyen ve temizlik malzemeleri eksiksiz temin edilmelidir. Ek istihdam desteği ile insani şartlarda çalışmaları sağlanmalıdır. Hak temelli gelir dağılımı ile ek mesai ve nöbet ücretleri ödenmelidir. Geciktirilen yasal düzenlemeler Meclis’ten vakit kaybetmeden geçirilmeli, hak kayıpları geriye dönük ve kapsayıcı olarak telafi edilmelidir. Artan mesai saatleri ve nöbetleri ile sosyal hayatlarında ortaya çıkan çocuk, yaşlı bakımı gibi ihtiyaçları nitelikli ve güvenli bakım hizmetleri ile desteklenmelidir. Test ve aşılar, öncelikle dezavantajlı bireylere, tüm sağlık çalışanları ve hastanedeki tüm hastalara ücretsiz ve gerektiğinde düzenli olarak uygulanmalıdır. Bulaş riski taşıyan kağıt reçeteden hızla ve mecburen elektronik reçeteye geçilmelidir. Sağlık çalışanlarının uzun vadeli beklentileri karşılanmalı. Emeklilik koşulları, yıpranma payı gibi yasal düzenlemeler yapılmalı, mağduriyetler giderilmelidir. Sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik hukuki yaptırımlar arttırılmalıdır.
Başkalarının hayatını kendi canları pahasına kurtaran sağlık çalışanlarımıza minnettarız.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

DEVA Partisi 5H internet politikasını açıkladı: ‘Hızlı, hesaplı, hizmet odaklı, her yerde ve hür internet!’

DEVA Partisi Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Politikaları Başkanı Burak Dalgın, partisinin ‘Türkiye’ye çağ atlatacak ilk adım’ olarak nitelendirdiği 5H internet vizyonunu tanıttı. Türkiye’nin uluslararası dijitalleşme yarışında geri kaldığını vurgulayan Dalgın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin internet üzerindeki baskıcı yaklaşımını eleştirirken, sosyal medya için çıkarılan son yasayla Türkiye’nin “kendi ayağına kurşun sıktığını” savundu.
 
DEVA Partisi Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Politikaları Başkanı Burak Dalgın, partisinin iktidara geldiğinde, dijitalleşme alanında atacağı ilk adımları ve 5H internet vizyonunu dijital bir basın toplantısıyla tanıttı.
Kalkınma için güçlü internet altyapısı şart!
100 yıl önce ’yurdu demir ağlarla örmek’, 50 yıl önce ’elektriksiz köy bırakmamak’ ne kadar önemliyse bugün de hızlı, her yerden ve her zaman erişilebilen, hesaplı, hizmet odaklı ve hür internet sunmanın o kadar kritik olduğunu vurgulayan Dalgın, konuşmasında şunları söyledi:
“İnternet ekonomik kalkınma açısından hayati öneme sahiptir. Dünya Bankası, geniş bant internet penetrasyonundaki 10 puanlık bir artışın milli gelir büyümesine 1 puandan fazla katkı yaptığını hesaplıyor. Üstelik girişimcilik ekosisteminin gelişimi, hizmet sektörünün rekabetçiliği ve e-ihracat gibi alanlar için güçlü internet altyapısı olmazsa olmazdır. Büyük veri, yapay zekâ veya nesnelerin interneti gibi yeni teknolojilerin etkin kullanımı için ilk şart sağlıklı bir internet altyapısıdır. Evden çalışmanın, uzaktan bilgiye ulaşmanın ve online iletişimin standart hâline geldiği bir dünyada, yavaş ve pahalı internet ile boğuşmak kabul edilemez. Covid-19’un da gösterdiği gibi, online eğitim ve tele-sağlık hayatımıza giderek daha fazla girecek. Bu hizmetlerden yararlanabilmek için internet bağlantısı gibi bir sorunumuz olmamalıdır.”
 
Türkiye’de Avrupa’nın en yavaş interneti, en pahalı fiyata sunuluyor
Türkiye’de hâlen sabit geniş bantta Avrupa’nın en yavaş internetinin, kişi başı gelire göre Avrupa’nın en pahalı fiyatından sunulduğunu söyleyen Dalgın, “Bu performansla Bilgi Çağı’nı yakalamamız mümkün değil. Güney Kore’den Romanya’ya, dünya ülkeleri hızla yol alırken biz giderek geriye düşüyoruz. Matbaa ve buhar makinasını ıskalamanın bedelini bir imparatorluk kaybederek, büyük acılar yaşayarak ödemiş bir millet için teknolojide geri kalmak gerçek beka sorunudur” ifadesini kullandı.
 
DEVA’nın 5H internet vizyonu
Dalgın, DEVA Partisi’nin benimsediği 5H internet vizyonunu şöyle aktardı: Hızlı internet: Türkiye’nin sabit geniş bant internet hızı dünya ortalamasının üzerine çıkacak. Her yerden ve her zaman internet: Hanelerin yüzde 99’unda süper hızlı geniş bant (100+ Mbps) internet erişimi sağlanacak. Türkiye’nin fiber kablo uzunluğunu 1 milyon km’nin üzerine taşımak için ortak altyapı geliştirilecek. Temelde yerel yönetimlere ödenmek üzere 5 milyar ABD doları tutarında bir yatırım paketi oluşturulacak. Hesaplı internet: 6-25 yaş arası öğrencilere ve gençlere, tüm öğretmenlere ücretsiz internet erişimi sağlanacak. Bu uygulamanın yılda 10 milyar TL’ye ulaşan maliyetinin neredeyse tamamı telsiz gelirleri, özel iletişim vergisi ve evrensel hizmet fonu ile karşılanacak. Telekom şirketleri üzerindeki yükler azaltılacak ve uzun vadeli, makul maliyetli finansman çekerek internet herkes için ucuzlatılacak. Hizmet odaklı internet: Tüketici düzenlemeleri ’internetin temel hak olduğu’ prensibiyle yapılacak. Hür internet: Paydaş odaklı, geniş görüş alışverişi ile hazırlanmış, dünyayla entegre, evrensel hak ve özgürlüklere uygun ve girişimcinin önünü açan kanuni düzenlemeler yapılacak.
 
Peki nasıl? Atılacak ilk 10 adım
Burak Dalgın, 5H internet vizyonunun gerçekleştirilmesi için öncelikle atılacak 10 adımı şöyle sıraladı:
  Yerel yönetimler ile işbirliği yaparak fiber uzunluğunu 1 milyon km’ye çıkaracağız. 5 milyar dolar mertebesindeki maliyeti merkezi yönetim olarak üstlenecek ve ortak pasif altyapı şirketine hisse karşılığı koyacağız. Uluslararası kürsü sahibi olacağız. Silikon Vadisi’ne teknoloji büyükelçisi atayacağız. AB üyelik müzakerelerinde tek dijital pazarı önceliklendireceğiz. Uluslararası platformlar ile (BM, AB, OECD) sınır-ötesi veri akışı konusunda birlikte çalışacağız. Veri merkezlerini ülkemize çekeceğiz. Hem internet trafiğinin yurtdışına çıkışını azaltacak hem de yetkinlik geliştirmek için fırsat yaratacağız. 5G dönüşümünü OECD ülkeleri ile eş zamanlı olarak gerçekleştireceğiz ve hizmete online eğitim ile başlayacağız. BTK’yı dünya standartlarında bağımsız bir regülatör hâline getireceğiz. Türk Telekom’un lisans ve kalıcı sahiplik problemlerini çözeceğiz. Mevcut oyuncuların yatırım yapmasını ve yeni oyuncuların sektöre girmesini sağlayacak regülasyonlar yapacağız. Düzenlemeleri kullanıcıyı merkeze alarak ve interneti temel hak tanıyarak ele alacağız. İletişim alt yapısına dâhil kamu, özel sektör ve akademideki paydaşların yüksek liyakata dayalı istihdamını gözeteceğiz. . Ortak altyapının kurulumunu sağlayacağız. Herkesin inceleyip analiz edebileceği genel kamu erişimine açık, interaktif Türkiye Altyapı Haritasını yayınlayacağız.
‘Türkiye kendi ayağına kurşun sıkıyor’
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin internete ve sosyal medya platformlarına yönelik baskıcı tutumunu eleştiren Burak Dalgın, Ekim ayı başında uygulamaya giren ve 1 milyondan fazla kullanıcısı olan sosyal medya şirketlerine Türkiye’de temsilci bulundurma zorunluluğu getiren yasayı eleştirerek, “Türkiye bilişim teknolojilerinde içe kapanmacı, sosyal medyada aşırı denetimci yaklaşımı ile kendi ayağına kurşun sıkıyor. Bu hatalardan dönülmediği takdirde, ne yazık ki bunun bedelini sadece bugün bizler değil, gelecek kuşaklar da ödeyecektir” dedi.
Dalgın şöyle devam etti: “Yapısı itibarıyla küresel olan dijital düzenlemeler apar topar kanun geçirerek yapılamaz. AB Komisyonu bu hafta ‘dijital hizmetle’ ve ‘dijital pazar’ yasalarının tekliflerini yayınladı. Dünyada kürsü sahibi olup çözüme katkı vermeyi, AB müzakerelerinde tek dijital pazarı önceliklendirmeyi ve Silikon Vadisi’ne büyükelçi atamayı işte bu yüzden söylemiştik.”
Sosyal medyayı yasaklayıcı yaklaşımın ekonomide çok ciddi etkileri olacağına dikkat çeken Dalgın, ayrıca şunları ifade etti: “Bu yaklaşım yatırımı ve girişimciliği köreltecektir. Microsoft’un çevre ülkelerdeki milyar dolarlık yatırımları ve eğitim programları buna net bir örnek oluşturuyor. Sosyal medyayı yasaklayan bir ülkede girişimcilikten bahsetmek mümkün değildir. Bu yaklaşım KOBİ’lerimizi boğacaktır. Yurtdışına kaçışı tetikleyecektir. Çünkü büyük şirketler muhtemel reklam yasağından offshore şirketlerle kaçınabilirler. Hatta ileride kanun değişse dahi bu pratikten vazgeçmeyebilirler. Ancak KOBİ’lerin ve tekil girişimcilerin böyle bir imkânı yoktur.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

DEVA Partisi’nden S-400 yaptırımları tepkisi!

DEVA Partisi Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Başkanı Abdurrahman Bilgiç: ‘Yaptırımlar acilen masaya yatırılmalıdır’
DEVA Partisi Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Başkanı Abdurrahman Bilgiç yaptığı açıklamada; “S-400 füze sistemleri konusunda Trump Yönetimi tarafından giderayak açıklanan, Türkiye’nin savunma sanayini hedef alan ve daha da genişletilebileceği tehdidi içeren yaptırımlar üzüntü vericidir. Müttefiklik ruhuna uygun olmayan bu yaptırımların neden ve sonuçlarının acilen ayrıntılı olarak masaya yatırılması gerektiğine inanıyoruz. Partimiz, dış ilişkilerde atılacak stratejik adımların, katılımcı analiz süreçlerine dayalı olması gerektiğini savunmaktadır. Türkiye içeride hukukun üstünlüğünü sağlamadan, demokratik standartlarını yükseltmeden; dış politikasında ise komşularıyla ve müttefikleriyle ilişkilerini onarmadan ulusal çıkarlarını koruyamaz. Ülkemizin göz bebeği savunma sanayimizi olumsuz etkileyecek böyle bir konuda iktidarı ciddiyete davet ediyor, konuyu olduğundan basit göstermeye çalışarak kamuoyunu yanıltmaması gerektiğine inanıyoruz.” ifadelerine yer verdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

DEVA Partisi Sektörel Politikalar Başkanı Birol Aydemir: ”Tarım Bakanlığını süt üreticilerine sahip çıkmaya çağırıyoruz”

Süt fiyatları, enflasyon endişelerinden dolayı litresi 2,30 TL’de sabit tutuluyor. 2020’nin son üç ayı için litresi 40 kuruş olarak saptanan destek priminin ne zaman ödeneceği belirsizliğini halen koruyor.
Tarım ve Orman Bakanlığını süt üreticilerine 2020 yılı prim desteğini ödemek üzere acilen bir takvim oluşturmaya çağırıyoruz.
Teşvikler seçim takvimine göre belirlenmesin
Günler üreticilerimizin emeği heba edilerek geçiyor. Yanlış para politikaları yüzünden oluşan enflasyonun faturası fedakar çiftçilerimize ödetiliyor.
Teşvikleri, seçim takvimine göre belirleyen politikalardan derhal vazgeçilmelidir.
Paramızın değer kaybetmesi, çiftçimizi zarara uğrattı
Hayvancılık sektörünün yüzde 75 gibi en büyük girdi kalemi olan yem fiyatlarındaki artış son bir yılda yüzde 45’e dayanmışken, Türk Lirasının hızlı değer kaybı çiftçilerimizi de zarara uğratıyor.
Yanlış para ve maliye politikaları devam ettikçe, paramız hızla değer kaybediyor. Büyük özveriyle ve neredeyse kâr etmeden üretime devam eden çiftçilerimiz, zarara uğramamak için çiğ süt fiyatlarının arttırılmasını bekliyor.
Yenilikçi bir tarım sektörünü hayata geçireceğiz
DEVA Partisi; insana, toprağa, çevreye saygılı, üretici ve tüketicinin haklarını koruyan, sağlıklı ve sürdürülebilir, veriye ve bilime dayalı, yüksek katma değer üreten, rekabetçi, yenilikçi bir tarım sektörünü hayata geçirmek için hazırdır.
Her zaman ve her koşulda çiftçimizin yanında olacağız.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu Basın Toplantısı Açıklaması

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu’nun “Yeni Yasama Yılının Açılışı, TBMM’nin Formaliteye İndirgenmesi, Yargıya Yapılan Müdahaleler, Enis Berberoğlu, HDP Operasyonları ve Gündeme İlişkin” Basın Toplantısı Metni (01.10.2020- TBMM)
Çok değerli basın mensupları;
Hepinizi saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
Malumunuz, yeni yasama yılı bugün itibariyle başlıyor. Demokrasi ilkeleri gereğince katılımcı, şeffaf ve etkin bir yasama yılı geçirmemizi temenni ederdim.
Ancak ülkemizin gerçeklerine gözümüzü kapatamayız.
Ülkemiz hukuki, ekonomik ve toplumsal açıdan gittikçe derinleşen sorunlar ile karşı karşıya. Bu yeni dönemde de TBMM, vatandaşlarımızın daha fazla fakirleşmeleri, daha fazla işsiz kalmaları, daha fazla adaletsizliklere maruz kalmaları karşısında hiçbir şey yapamayacaktır.
İktidarın ülkeye hizmet etmek yerine, ülkeyi günbegün daha büyük sorunlarla karşı karşıya bıraktığı açıktır. Demokrasi, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığına yönelik tüm kazanımlarımız kaybedilmektedir. Fakirleşmemizin, Türk lirasının değer kaybetmesinin temel nedeni, tüm kuvvetleri tek bir elde toplayan ne zaman ne yapacağı öngörülemez, bu keyfi ve kötü yönetimdir.
Kıymetli Arkadaşlar,
Kuvvetler ayrılığı; yürütmenin, hukuka bağlı olmasının ve yasama ile yargının kendi sınırları içinde görevlerini yerine getirebilmesinin tek yoludur. Çoğulculuğun, toplumsal barışın ve huzurun, temel hak ve özgürlükleri güvence altına almanın da koruyucusudur.
Bugün, yasama ve yargı organları kuvvetler ayrılığına dayanan demokratik bir hukuk devletinde kendilerinden beklenen işlevi yerine getirememektedir. Bu durum, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında sistemsizliğin yürürlüğe girmesiyle beraber daha ileri boyutlara ulaşmıştır. Asıl sorunumuz bu sistemsizliktir.
Günümüze kadarki uygulamasına bakıldığında Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri, iddia edildiği gibi hızlı ve etkin değildir. Aksine hesapsız ve işlevsiz bir niteliktedir. Çıkarılan toplam 67 kararnamenin 42’sinin daha önce çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde değişiklik yapılmasına dair oluşu bile başlı başına nasıl üstün körü hazırlandıklarını ve öngörüsüzlüğü ortaya koymaktadır. Öte yandan içerik itibariyle eksiklikleri ile yeni sorunlara yol açan kararnamelerin pek çoğu açıkça anayasaya aykırı hükümler içermektedir.
Saygıdeğer basın mensupları,
Bugün yargı, bağımsız ve tarafsız değildir. Yargıya güven ve toplumsal huzur yargının iktidarın yönlendirmesine tabi olması nedeniyle zedelenmiştir. Vatandaşlarımız adliyelerde ulaşamadıkları adaleti sosyal medyada aramaktadır. Siyasi gücün el değiştirmesiyle yargının intikam alma aracı olarak kullanılma geleneği de maalesef sürdürülmektedir.
En yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının değil, doğrudan kurumsal yapısının ve varlığının hedef alınması, hukuk devletiyle bağdaştırılabilir bir durum değildir. Temel hakların ve anayasanın koruyucusu anayasa yargısını terörize etmeye çalışan bu koalisyondan hukuk devletine ve demokrasiye saygı göstermesini beklemek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar,
TBMM artık toplumsal sorunların tartışıldığı, en doğru olanın arandığı, uzlaşma kültürünün egemen olduğu müzakereci bir işlev görmekten çok uzaktadır. 27. Yasama Döneminde TBMM tarafından 53’ü uluslararası antlaşmalara yönelik toplam 109 kanun çıkarılmıştır. Listenin büyük bir kısmını torba kanunlar oluşturmaktadır.
Meclisin asli yetkisi olan yasama yetkisi fiiliyatta Cumhurbaşkanının elindedir. Külliye’de hazırlanan kanun teklifleri, komisyonlarda ve Genel Kurul’da sağlıklı bir müzakere sürecine imkân vermeden emri vaki olarak geçirilmektedir. Kanunların, yürütmenin tekelinde olmaksızın, ortak akılla yapılması demokrasinin zorunluluğudur. Bu seviyeye, meclisi anayasanın ruhuna uygun olarak çalıştırarak ve komisyonların görevlerini ifa etmesini sağlayarak ulaşabiliriz. Yasamayı bizzat meclis ve milletvekilleri tarafından formaliteye indirgeyerek yok saymak, kanunların yalnızca niteliksiz yapmıyor, demokrasiyi de gün geçtikçe tahrip ediyor.
Meclisin korona döneminde gündeme aldığı YÖK, Avukatlık ya da Sosyal Medya ile ilgili kanunlar toplumsal ihtiyaçları karşılamak yerine siyasi ya da toplumsal hesaplaşmanın bir aracı olarak çıkarılmış değişikliklerdir. Bir parlamentonun hesaplaşmalar için araçsallaştırılması hepimiz adına utanç vericidir.
Kıymetli Arkadaşlar,
Halen içerisinde olduğumuz korona süreci, yürütme organının Meclisin faaliyet alanına saygı duymadığını ve kendi sınırlarını aşarak yasama yetkisini gasp etmekte beis görmediğini bir kez daha göstermiştir. Bu dönemde temel hak ve hürriyetler herhangi bir kanuna ihtiyaç duyulmaksızın kısıtlanmış, süreç çoğu zaman ulaşılamayan genelgelerle bazen de basın açıklamaları ve talimatlar ile yürütülmüştür.
Birçok denge ve denetleme mekanizması fiilen ortadan kaldırılmış ve meclisin rolü bilinçli olarak zayıflatılmıştır.
Değerli Arkadaşlar,
Malumunuz Anayasa Mahkemesi, geçtiğimiz haftalarda gerekçesi henüz açıklanmasa da Enis Berberoğlu’nun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine ilişkin çok önemli bir karar vermiştir. Enis Berberoğlu hakkında verilen bu karar ve öncesinde yaşananlar, Anayasanın nasıl yok sayıldığının açık bir yansımasıdır. Umuyorum Mahkemenin gerekçeli kararının açıklanmasının hemen ardından Başkanlık Divanı bu hatadan döner ve Sayın Berberoğlu’nun iadeyi itibarını tesis eder.
Değerli Basın Mensupları,
Son olarak, geçtiğimiz hafta HDP’li milletvekillerine ve Belediye Başkanlarına 6 yıl önceki 6-7 Ekim olayları nedeniyle açılan soruşturmalardan yeni bir operasyon düzenlendi. Bu gözaltıları hukuki değil siyasi olarak değerlendirdiğimize ilişkin açıklamalarımızı yaptık. Genel Başkanımız HDP Eş Genel Başkanı Sayın Mithat Sancar ile görüşüp geçmiş olsun dileklerini iletti. Bu gözaltılar iktidarın, kamu gücünü adeta bir sopa gibi kullanarak; zor ve baskı ile siyasete yön verme çabasıdır.
Bu sabah Kars’ta gerçekleştirilen sözde terör operasyonu da iktidarın niyetini açıkça ortaya koymaktadır. Ayhan Bilgen’in istifasıyla belediye meclisi içinden bir Belediye Başkanı seçilemesin diye apar topar operasyon yapılmış, zamanında üzerine gidilmeyen dosyalar gündeme sokulmuştur. Olanları hukuk devleti anlayışıyla izah etmek imkansızdır. İktidar bu uygulamalarıyla demokrasinin içini boşaltmakta, terör kavramını da herkese uygulanabilecek şekilde boşa çıkarmaktadır. Bu anlayışla terörle mücadele edilemeyeceği gibi, tam tersi gerçekleştirilmekte, illegalite teşvik edilmektedir.
Kıymetli basın mensupları,
Ne yazık ki Meclisin 100. yılında 1. Büyük Millet Meclisinin ilk döneminde sağlanabilen farklı fikirlerin serbestçe temsil edildiği, toplumsal uzlaşının merkezi olan ve Millî Mücadele gibi tarihimizin en zorlu döneminde dahi başarıyla görevini yerine getiren bir Meclis idealinden çok uzaktayız.
Bu karanlık tablo gelecek adına oldukça kaygı vericidir. Umuyorum ki, aklıselim tüm vekiller ile kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti ve demokrasiye sahip çıkarak bu kaygı verici durumdan çıkacağız. Vatandaşlarımızın barışa, huzura ve ekonomik refaha olan ihtiyaçlarının ancak bu değerlere sahip çıkmaktan geçtiğini tekrar hatırlatmak isterim.
Hepinizi saygıyla selamlar, iyi günler dilerim.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakcı:

DEVA Partisi’nin Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakcı özel bir basın bildirimi paylaştı. Söz konusu bu bildiride; 
”Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak tarafından açıklanan ekonomik programda 2021-2023  dönemine ilişkin yapılan öngörüler, geleceğe yönelik belirsizlikleri azaltmıyor. Çünkü gerçekçi değil.
Bu program kimsenin yüzünü güldürmüyor. İşçileri, işsizleri, yoksullaşanları, çiftçileri, esnafı rahatlatmıyor. İç ve dış yatırımcıların güvenini kazanacak tutarlı bir çerçeve sunmuyor. Çünkü gerçekçi değil.
Hedef ve tahminler tutarsız, inandırıcı değil
Bu yıl için beklenen yüzde 0,3 büyüme tahmini beklentilerle örtüşmüyor. Hem kur şokunun, hem de kredilerdeki yavaşlamanın son çeyrekte ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyeceği bu programa yansıtılmıyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra 2 milyon 791 bin kişinin işini kaybetmesine yol açan bir yönetim anlayışının önümüzdeki üç yılda 4 milyon yeni istihdam oluşturacağını söylemesi hiçbir şekilde güven vermiyor. Geleceğe yönelik işsizlik tahminleri aşırı iyimser tutuluyor.
Hem büyümenin önümüzdeki yıl yüzde 5,8’e çıkacağını, hem de cari açığın milli gelire oranının yüzde 1,9’a düşeceğini aynı anda söylemek, tahmin ve hedeflerin tutarlılığına ilişkin soru işaretlerini güçlendiriyor.
Mevcut veriler bu yıl için cari işlemler açığının GSYİH’ya oranının yüzde 5 civarında olacağını gösterirken, cari işlemler açığının bu yıl yüzde 3,5 olacağını söylemek gerçekçi görünmüyor.
Gereken hiçbir taahhüt yok
Bu programda, kamu bankalarına müdahale edilmeyeceğine ve piyasalara şeffaf olmayan müdahaleler için kamu bankalarının kullanılmayacağına ilişkin hiçbir taahhüt yer almıyor.
Son dönemde getirilen yasakçı, yasaklayıcı ve irrasyonel düzenlemelerin giderileceğine, bütçe birliği ve disiplininin yeniden tesis edileceğine ilişkin hiçbir taahhüt bulunmuyor.
Verimsiz kamu harcamalarının kontrol altına alınacağına, israfın önleneceğine dair tek bir somut adım atılmıyor.
Kamu Özel Sektör İşbirliği projelerinde şeffaflığın nasıl sağlanacağına, bu projelerin kamuya getirdiği yükün nasıl azaltılacağına ilişkin hiçbir ize rastlanmıyor.
Kamuoyu TÜİK’in yayınladığı istatistiklere şüpheyle yaklaşırken, bu şüpheler giderilemiyor.
Merkez Bankası bağımsızlığını garanti edecek hiçbir taahhütte bulunulmaması bir yana, Merkez Bankasına bir kere bile atıf yapılmıyor.
Uzun sözün kısası,
Bu program Türkiye’nin kazanımlarının kaybedildiğini, 2023 hedeflerinin hükmünü yitirdiğini, ülkemizin bırakın 2023 hedeflerine yaklaşmayı, bir çok alanda 10-15 yıl geriye gittiğini ortaya koyan bir belge olmuştur.” ifadeleri yer aldı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)