Günümüzün en gözde mesleklerinden biri olan ve birçok insanın hayali olan dizi ve sinema oyunculuğu artık bir sektör halini alırken Türkiye genelinde binlerce cast ve oyuncu ajansı açıldı.
Oyunculuk için yetenek ve eğitimin şart olduğunu söyleyen Genç Casting Oyunculuk ve Akademisi genel müdürü Hakan Ayvaz “ Uzun yıllardır bu sektörün içinden biri olarak gözlemlediğim ilk şey oyunculuk hayali olan binlerce insan her gün bir çok ajansa giderek şansını denemek istiyor. Gerçek anlamda oyunculuk bir yetenek ve eğitim gerektirir. Günümüzün birçok ünlü oyuncusu farklı farklı hocalardan eğitimler almaya halen devam ediyorlar. Tüm bunların yanında hayalleri olan birçok oyuncu arkadaşımız maalesef dolandırılıyorlar. Merdiven altı tabir edilen ajanslara kayıt olarak kendilerine şans bulacaklarını düşünüyorlar. Bu tarz yerler yüzünden gerçek anlamda bizim gibi kurumların itibarı zedeleniyor” dedi.
Açıklamalarına devam eden Hakan Ayvaz “ Biz Genç Casting olarak bize müracaat eden ve bizimle çalışan tüm arkadaşlarımıza arzu ettikleri takdirde Türkiye’nin en saygın eğitmenlerinden Muhlis Asan ve Burak Alkaş (ORÇOO) vasıtasıyla drama ve kamera önü diksiyon eğitimleri vererek aynı zamanda dizilere ve sinema filmlerine eğitimli oyuncu arkadaşlar yönlendiriyoruz. Eğitim alan arkadaşlarımız aldıkları eğitimlerin faydalarını setlerde daha iyi fark ediyor. Birçok yapımcı ve yönetmende zaten kadrosunda eğitimli oyuncu ve oyuncu adayları ile çalışmak istiyor. Bizler de kurum olarak yetiştirdiğimiz arkadaşlarımızın başarısını gördükçe gururlanıyoruz. Ayrıca bizden gerekli eğitimlerini alarak tamamlayan tüm arkadaşlarımıza oyunculuk sertifikası veriyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
BEYAZ HABER AJANSI(BHA)
Etiket arşivi: VE
Başrollerini Nesrin Cavadzade ve Hatice Aslan’ın paylaştığı ‘Bir annenin sonatı’ Dünya prömiyerini Altın Portakal’da gerçekleştirdi
Yönetmenliğini Fehmi Öztürk’ün yaptığı ve başrollerini Nesrin Cavadzade ile Hatice Aslan’a emanet ettiği “Bir Annenin Sonatı”, Dünya prömiyerini dün akşam 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yaptı.
Yönetmenliğini yaptığı ilk kısa filmi “Free Fun” ile mart ayında Washington’ın en eski bağımsız film festivali olan D.C. Independent Film Festivali’nde yarışan Fehmi Öztürk, ikinci kısa metraj filmi Bir Annenin Sonatı ile dün akşam Antalyalı sinemaseverlerle buluştu. Dünya prömiyerini gerçekleştiren filmin gösterimine seyirci büyük ilgi gösterdi. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in ev sahipliğinde düzenlenen festivalin Ulusal Kısa Metraj Film Yarışması’ndaki 12 film arasında kendine yer bulan Bir Annenin Sonatı’nın gösterimi dün akşam Yıldızların Altında 3’te (AKM, Amfi Tiyatro) gerçekleşti.
Filminde bir anne ve kızının hikâyesini işleyen Fehmi Öztürk, filminin esinlenme kaynağının Ingmar Bergman’ın unutulmaz filmleri arasında yer alan Güz Sonatı olduğunu söylüyor. “Güz Sonatı’ndaki anne ve kız arasındaki problemli ilişkisi her zaman ilgimi çekmişti” diyen Öztürk, Güz Sonat’ındaki Eva karakterinin annesinden öç almasını hayal ederek çıktığı yolda, anne çocuk ilişkisinin tuhaflığını atmosferin tuhaflığıyla vermeye çalışan bir iş yapmak isteğiyle filmi çekmeye karar verdiğini belirtiyor. Öztürk, anne-çocuk ilişkisinin her devirde evrensel bir ilişki olduğunu söyleyen yönetmen, filmi çekme amacını da “Bergman 1978’de Güz Sonatı filmini çekerken bilim kurgu türünde çekseydi nasıl çekerdi?” sorusuyla açıklıyor.
Festivalde yarışan kısa filmler, 20.000 TL tutarındaki En İyi Kısa Film Ödülü ve 10.000 TL’lik Jüri Özel Ödülü için yarışacak. Kazanan filmler ise yarın akşam düzenlenecek Kapanış ve Ödül Töreni’nde belli olacak.
Filmin Hikâyesi:
Nesrin ve annesi Hatice her günkü gibi sıradan ama problemli bir gün daha geçirir. Her akşam düzenli olarak yüzleştikleri konuları o akşam yine konuşurlar fakat ertesi gün bu sefer sıradan başlamayacaktır.
Film Ekibi:
Yazan Yöneten: Fehmi Öztürk
Yapımcı: Serdar Gözelekli
Müzik: İnal Bilsel
Görüntü Yönetmeni: Bünyamin Karair
Oyuncular: Nesrin Cavadzade, Hatice Aslan
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Prof. Dr. Özbaran, “Disleksinin tedavisi; kaliteli ve yoğun özel eğitimdir”
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Nazlı Burcu Özbaran, “5-11 Ekim Dünya Disleksi Haftası” kapsamında, halk arasında disleksi olarak bilinen özel öğrenme güçlüğünün nedenleri, teşhisi ve ailelerin dislektik çocuğa yaklaşımı gibi hastalığa dair önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Özbaran, disleksi tanısı konduktan sonra tedavisinin kaliteli ve yoğun özel eğitim olduğunu söyledi.
Disleksinin belirtilerinden ve tanısından bahseden Prof. Dr. Özbaran, “Özel öğrenme güçlüğü, dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme, matematik becerilerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle giden heterojen bir bozukluktur. Özel öğrenme güçlüğü olan çocuk ve gençler, zekâ düzeylerinin normal olmasına rağmen, öğrenmede ve okumada kronolojik yaşa göre beklenenden daha fazla güçlük, aşırı çabayla ya da yavaş sözcük okuma, okuduğunu anlamada güçlük yaşayabilirler” dedi.
“Kaliteli okul öncesi eğitim disleksi için koruyucu olabilir”
Özel öğrenme güçlüğünün, kliniği okuma zorlukları ile giden alt belirti kümesine “disleksi” dendiğini ifade eden Prof. Dr. Özbaran, “Genelde halk arasında disleksi özel öğrenme güçlüğünü ifade etmek için kullanılır ancak özel öğrenme güçlüğü üst başlığı altında disleksi yanı sıra; yazı biçim bozuklukları, bitişik yazma, sayfa ve paragraf düzenini sağlayamama, dilbilgisi ya da noktalama yanlışları gibi yazılı anlatım sorunları belirtileriyle giden ‘disgrafi’ ve sayısal (matematik) bozukluğu dediğimiz, çocukların sayı algısı, sayı gerçekleri ya da hesaplama güçlükleri yaşadığı, sayıları, bunların büyüklüğünü ve ilişkilerini anlamasının zor olduğu ‘diskalkuli’ de bulunmaktadır” diye konuştu.
Disleksinin nedenlerinin arasında en çok genetik etmenlerin ön plana çıktığının altını çizen Prof. Dr. Özbaran, “Disleksi nedenleri arasında en çok kalıtımsal, genetik etmenler ön plana çıkmaktadır. Erken doğum, doğumsal komplikasyonlar çevresel faktörler olarak sayılabilir. Yine İngilizce gibi saydam olmayan dillerde, yatkınlığı olan çocukların daha çok klinik belirti ortaya çıkarttığı da bilinmektedir. Kaliteli okul öncesi eğitimin disleksi yatkınlığı olan çocuklarda belirtilerin ortaya çıkmasında koruyucu ve önleyici olabileceği de bilinmektedir” dedi.
“Ebeveyn eğitimi hastalıkta önemli”
Anne, baba veya eğitmenlerin disleksi hastalarına yaklaşımı konusunda da açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Özbaran, “Anne babaya psikoeğitim vermek tedavinin başlangıcıdır. İyi bir özel eğitim programı oluşturmak, okul ortamının çocuğa destek verecek şekilde düzenlenmesi, okul içi bireysel eğitim programlarının özel eğitime paralel yürütülmesi önemlidir. Bir çocuk ve ergen psikiyatristinin takibinde olmak, olası çıkabilecek ek psikiyatrik ve psikososyal sorunları öngörüp çocuğu disleksisi nedeniyle travmatize olmayacağı ortamı sağlamak, eşlik eden psikiyatrik hastalıkların tedavisini düzenlemek ve bu şekilde çocuğun ve gencin ruh sağlığını korumak tedavinin temelidir” dedi.
“Dislekside en birincil tedavi: korumak”
Disleksi teşhisinde ve tanısında her zaman bir çocuk ve ergen psikiyatristinin muayenesi ve değerlendirmesinin esas olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özbaran, “Tanı için her zaman bir çocuk ve ergen psikiyatristinin muayenesi ve değerlendirmesi esastır. Detaylı gelişim, aile öyküsü ve anamnez alınması, çevresel ve genetik etmenlerin gözden geçirilmesi, ek psikiyatrik ve tıbbi bir hastalığının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Psikiyatrist gerek görürse tanı için yardımcı ölçek, test ve tıbbi inceleme isteyebilir” dedi. Dislekside en birincil tedavinin korumak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özbaran, “En birincil tedavi korumaktır. Erken yaşta ses farkındalığının oluşturulması, iyi bir okul öncesi eğitimi koruyucu olabilir. Disleksi tanısı konduktan sonra tedavisi; kaliteli ve yoğun özel eğitimdir. Eşlik eden psikiyatrik hastalıkların gözden kaçırılmaması ve psikiyatrik tedavisi, disleksi için alınacak özel eğitimden faydalanma oranını artıracaktır. Disleksiye çok yüksek oranlarda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) da eşlik ettiği bilinmektedir. Özel öğrenme güçlüğüne sıklıkla eşlik eden DEHB, depresyon, kaygı bozuklukları, otizm spektrum bozukluğu gibi hastalıkların tedavisi önemlidir” diye konuştu.
“EÜ olarak sosyal biliş ve beceri eğitimleri düzenleyeceğiz”
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Anabilim Dalında yürütücülüğünü üstlendiği “Özel Öğrenme Bozukluğu Olgularında Sosyal Biliş ve Dismorfolojik Özellikler” başlıklı uzmanlık tezinin yayın aşamasında olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özbaran, “Bu çalışmada özel öğrenme güçlüğü olan çocukların hem tıbbi hem de sosyal biliş alanındaki defisitlerini detaylı inceledik. Önceden beri olan klinik gözlemlerimizi bir araştırmada çalışmak çok ufuk açıcı oldu. Sosyal beceri konusunda gereksinimleri olduğunu klinik olarak gördüğümüz bu grup çocukların, yaşıtlarına göre bazı zihin kuramı testlerinde daha geride olduğunu tespit ettik. Bu açıdan da Anabilim Dalı olarak sosyal biliş ve beceri eğitimleri düzenlemeyi planlamaktayız” diye konuştu.
Ayrıca bölümde özel öğrenme güçlüğü tanısı olan çocuk ve gençlerin özel alt birim polikliniklerinde çok yakından hem tıbbi hem psikososyal olarak takip edildiğini belirten Prof. Dr. Özbaran, “Yine erken tanılama polikliniğimizde de risk faktörü olan çocuklar, erken dönemde tespit edilip koruyucu ruh sağlığı olarak gerekli önlemler alınarak aile ve okul ile birlikte çalışılmaktadır” diye konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Tepe Nautilus’ta Alışveriş ve Tasarım Günleri Başlıyor
Tepe Nautilus, 9-11 Ekim tarihleri arasında Alışveriş ve Tasarım Günleri’ne ev sahipliği yapıyor. Sağlıklı yiyeceklerden tasarım ürünlere kadar pek çok markanın bir araya geleceği etkinlikte keyifli bir alışveriş deneyimi sizleri bekliyor.
Bilkent Holding’in önde gelen şirketlerinden Tepe Emlak Yatırım yönetiminde olan Tepe Nautilus, Alışveriş ve Tasarım Günleri’ne ev sahipliği yapıyor. 3 gün boyunca sürecek olan etkinlikte, tasarım ve doğal ürünlerin yer alacağı alışveriş stantlarının yanı sıra sağlıklı yiyecek stantları da yer alacak.
9-10-11 Ekim tarihlerinde lezzeti ve doğallığı bir araya getiren birçok farklı ürünün yer alacağı Alışveriş ve Tasarım Günleri’nde Aurora Desing, Bomorganik, By Rizzo, Digital Carpenter/ Pınart, Doy!, Eski Tatlar Dükkanı, Güney Kuruyemiş, Katre Moda, Luna’nın Atölyesi, Meda Hobby, İkinci Yeni Leather/ Home Garden Deco, Pudra Ev Sanat, Yükselin Gününden / PNR Collection, Tezgah Vesaire, Tantishe Cosmeticsdoğal ürünleri, Tepe Nautilus’tameraklılarını bekliyor.
Etkinlik tarihi: 9-10-11 Ekim
Etkinlik Alanı: Tepe Nautilus 1. Kat
İSTANBUL – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
LinkPlus, Silikon Vadisi’nin BT altyapı ve Kubernetes uzmanı Diamanti’nin iş ortağı oldu
Türkiye’nin katma değerli BT ürünleri distribütörü LinkPlus, ABD merkezli BT altyapı cihazları üreticisi ve kurumsal Kubernetes platform sağlayıcısı Diamanti ile iş ortağı olmak üzere anlaşma imzaladı.
Kurumsal teknolojiler alanında öncü şirketlerin Türkiye distribütörü LinkPlus, San Jose, Kaliforniya merkezli Diamanti BT ürünleri şirketiyle yaptığı iş ortaklığı anlaşması sonrasında, Diamanti çözümlerini katma değerli ürünleri arasına ekleyecek.
LinkPlus Genel Müdürü Cem Borhan anlaşmayı şöyle değerlendirdi: “Diamanti ile çalışmalarımızı iş birliği noktasına getirmekten dolayı son derece mutluyuz. LinkPlus olarak katma değerli distribütör anlayışımızla, son derece beğenilen bir markayla çalışacağız ve tüm markalarımızda olduğu gibi ürün ve çözümlerini geniş kanal ağımız sayesinde tüm Türkiye’ye sunacağız. Ürün portföyümüz, kurumların maliyetlerini ve buluta geçiş teknolojilerin kurulumunu kontrol etmelerini hızlandıran Diamanti ürün portföyüyle farklılaşmasını sürdürecek ve bu iş birliği, Kubernetes’teki uygulamaların geleceği için de ayrıca faydalı olacak.”
Diamanti EMEA Başkan Yardımcısı Erikjan Franssenise, “LinkPlus ile çalışmalarımızı başlatmaktan son derece memnunuz. LinkPlus’ın yetkinliği ve bölgesel kapsamı, Türkiye ile ilgili hedef ve beklentilerimizle birebir örtüşüyor. Oyun değiştiren platformumuz sadece IO performansını artırmakla kalmıyor, kolaylık, verimlilik ve organizasyonların ihtiyaç duyduğu kurumsal özellikleri de sunuyor. Halihazırda çok sayıda müşterimiz ve potansiyel müşterilerimiz Diamanti’nin gelişmiş Kubernetes platformunun yanı sıra, LinkPlus’ın bölgesel uzmanlığından ve yetkinliğinden de faydalanabilecek” dedi.
Diamanti çözümü, ‘offload’ özellikleri sayesinde, ağda ve depolama birimlerinde yaratılan verileri donanıma aktararak performansı iyileştiriyor. Standart bir şekilde sisteme eklenen donanım performans sunucularını hızlandırırken, hacker saldırılarını önemli ölçüde engelleyerek güvenliğe de katkı sağlıyor. Ayrıca, beklenmeyen bir siber saldırı ya da sistem çökmesi durumunda da veri ulaşılabilirliğini garanti ediyor.
Diamanti’nin uygulaması, kurumların altyapı ayak izini küçültürken durumsal (stateful) uygulamalarına benzersiz bir hız sağlayan 1.000.000 IOPS’lik konteynerlerdeki yazılım uygulamalarını hazırlayıp dağıtmalarını kolaylaştırıyor. Ayrıca, Red Hat’in Kubernetes için konteyner geliştirme aracını ve platformunu azami performans ve ölçeklenebilirlikte, etkin biçimde operasyonel olarak konuşlandırılabilmesini sağlıyor. Bu yenilikçi çözüm ile Kubernetes kullanıcılarına birkaç saat içerisinde bir altyapı sunularak, inovasyonları hızlı gerçekleştirme ve rekabetçi avantajlar elde etme olanağı veriliyor.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Dilan Çiçek Deniz ve Alihan Aloğlu’ndan ilk fotoğraf
Çukur dizisi ile adını magazin dünyasında sıkça duyduğumuz güzel oyuncu Dilan Çiçek Deniz’in bir süredir ismi cemiyet hayatının genç isimlerinden Alihan Aloğlu ile anılıyordu. İkilinin bugüne kadar arabada çekilmiş fotoğrafları haricinde yan yana bir fotoğrafları yoktu. Geçtiğimiz günlerde Kanyon’da rastladığımız çift bir anda patlayan flaşlar karşısında şaşkınlıklarını gizleyemedi. Çift bir süre alışveriş merkezinde dolaştıktan sonra Alihan Bey’in ağabeyi Selhan Aloğlu ve babası Sedat Aloğlu ile birlikte Num Num’ da akşam yemeği yedi. Dilan Hanım’ın bu kareyle aile ile de tanışmış olduğu görüldü.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Mehmet Turgut ve Doğa Rutkay “Benim Güzel Yarınlarım Var” projesi için bir araya geldi
Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı – Cerebral Palsy Türkiye (TSÇV) ve Allergan Aesthetics Türkiye iş birliğinde fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut’un desteğiyle 6 Ekim Dünya Cerebral Palsy Günü’nde “Benim Güzel Yarınlarım Var” projesi hayata geçirildi. Proje kapsamında açılan ve Sakıp Sabancı Müzesi’nin sanat danışmanlığını yaptığı dijital sergi ile CP’li çocukların hayatlarında erken müdahalenin önemine dikkat çekildi. Fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut’un Sakıp Sabancı Müzesi’nin desteğiyle gerçekleştirdiği çekimler sonrasında miniklerin fotoğraf karelerine yansıyan hikâyelerine Vakfın web sitesinden ulaşılabilecek. Cerebral Palsy’li çocuklar hayalleri için Mehmet Turgut’un objektifine poz verdi
Kiminin en büyük hayali aşçı, hakem, şarkıcı, tarihçi olmak, kiminin de doktor, ressam, prenses, sanatçı olmak. 6 Ekim Dünya Cerebral Palsy Günü’ndebir araya gelen 11 Cerebral Palsy’li çocuk hem geleceğe yönelik hayallerini anlattı, hem de hikâyeleriyle umut verdi.Proje kapsamında fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut 11 çocuğun hayallerini simgeleyen objelerle, hikâyelerini fotoğrafladı. Fotoğraf çekimlerine evsahipliği yapan Sakıp Sabancı Müzesi, dijital serginin sanat danışmalığını da yürüterek projeye destek verdi. Doğa Rutkay Kamal ve Mehmet Turgut serginin duyurusuna sosyal medyadan da destek vererek farkındalık çalışmalarına katkıda bulundu
Başarılı oyuncu Doğa Rutkay Kamal, Dünya Cerebral Palsy Günü’nde Instagram hesabından gerçekleştirdiği canlı yayınla “Benim Güzel Yarınlarım Var” sergisinin duyurusuna destek verdi. Doğa Rutkay’ın yayınına konuk olan Mehmet Turgut projeyle ilgili tecrübelerini anlatarak farkındalığın geniş kitlelere ulaştırılmasına katkı sağladı.
Çektiği fotoğraflarla serginin taşıyıcısı olan Mehmet Turgut; “Böyle anlamlı bir projede yer almak benim için çok kıymetli. Cerebral Palsy’li çocuklarımızla bir günü geçirmek onların gülüşlerini yakalamak, hayallerini fotoğraflamak çok değerli bir deneyimdi. Engellerimizi hissetmediğimiz çok güzel bir çekim geçirdik. Erken tanı ve rehabilitasyonla bu çocuklarımızı topluma kazandırabileceğimizi gösteren, önemli bir projeye imza attık” dedi.
Projenin duyurusunu ve etkinliği kendi sosyal medya hesabından yayınlayan başarılı oyuncu Doğa Rutkay; “Günümüzde pek çok çocuğun gerek maddi imkânsızlıklar gerek dışlanma nedeniyle hayata katılamadığını düşündükçe ne kadar önemli ve kıymetli bir işin içinde olduğumu düşünüyorum. Her şeyden önce bir anne olarak bu projeye kayıtsız kalamadım çünkü bir hayat bile değiştirmek, hayaline kavuşmasını sağlamak, çocuklarımızı topluma kazandırmak son derece önemli ve değerli. Güzellikler paylaştıkça çoğalır, daha çok sayıda çocuğumuza destek olabilmemiz için bu tür gönüllülük çalışmalarının daha da artmasını diliyorum” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Mehmet Veysi Bora’dan organizatör ve menajerlere öneriler
Akademisyen kimliğinin yanında organizatör ve menajer olan Mehmet Veysi Bora, dünyanın en uzun insanı olarak Guinness rekorlar kitabında yer alan Sultan Kösen’i temsil etmeye başladıktan sonra yurtiçi ve yurt dışı çalışmalarıyla gönülleri fethetmeye devam ediyor.
Konu hakkında açıklamalarda bulunan Mehmet Veysi Bora “Organizatörün veya menajerin işi sadece konser veya tiyatro etkinliği yapmak sanatçıyı tanıtmak veya para kazanmak değildir. Kültür ve sanat gibi özel etkinliklerin organizatörler tarafından gerçekleştiği aşikardır. Bu sayede toplumun her kesimine ulaşabilen bu kimlikler, belli bir güce de sahip olabiliyor diyen Mehmet Veysi Bora “bununla birlikte toplumun da hem sektöre hem de sanatçılara yüklediği bazı sorumluluklar kendiliğinden ortaya çıkmaktadır” dedi
.Mehmet Veysi Bora açıklamalarını “Bizim de kültür ve sanatı İnsan hayatının bir parçası haline getirme çabamız varken Toplumda özellikle dezavantajlı grupların da hayatlarına dokunarak farkındalık yaratan çalışmalara da imza atıyoruz. Bugüne kadar iş birliği içerisinde olduğumuz sanatçı, kurum ve kişileri doğru projelerde buluşturarak gönüllülük esasına dayanan yelpazeyi genişletme çabamız da devam ediyor. Buna bir nevi iyilik hareketi de diyebiliriz” diyerek tamamladı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
CHP’li Sarı: esnafa kira ve stopaj desteği verilmeli
Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir İl Başkanı Serkan Sarı, pandemi döneminde uzun süre kapalı olduğu için yapamayan kahveci, lokanta, kırtasiye esnafının bugün de zor günler yaşadığına dikkat çekerek, esnafa kira ve stopaj desteği verilmesi gerektiğini söyledi.
Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir İl Başkanı Serkan Sarı, partisinin grup toplantısının ardından gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis’e verilen aranın son bulmasının ardından yeni dönemde ilk grup toplantısını yaptı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında esnafın sorunlarını gündeme getirdi. Başkan Sarı, genel başkan Kılıçdaroğlu’nun “Bir ekonomik buhran yaşıyoruz. Yıllardır yapılan yanlış ekonomi politikaları yüzünden bu hale geldik. Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde 5 çocuk babası bir esnaf borcunu ödeyemediği için kendini dükkanında astı. Sonra dükkanı satılığa çıkarıldı. Aydın’da evli ve 2 çocuk babası bir kişi kendini evinde astı. Eşine attığı son mesajda ekonomik sebepler yüzünden intihar ettiğini söylüyor” sözlerini anımsattı.
Esnafın yaşadığı sorunlara değinen Başkan Sarı, “Özellikle pandemi döneminde çok sayıda sektör kepenk kapattı. Yeni normalleşme dönemi olarak tarif edilen dönemde de bir çok esnaf iş yapamadı. kahveci, lokanta, kırtasiye, servisçi, minibüsçü esnafı gibi pek çok sektörde esnafımız zor günler yaşıyor. Hükümet, genel başkanımızın yaptığı çağrıya kulak vermeli ve esnafa stopaj ve kira desteği vermelidir. Esnaf ekonominin bel kemiğidir” dedi.
BALIKESİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Hz. İbrahim ve Kuşlar kıssasının Yıldırım’daki resim tezahürü hikmeti hatırlatıyor
Ressam Gökhan Yıldırım, Kur-an’ı Kerim’de bildirilen Bakara Suresi’nin 260’ıncı ayetinden ileri gelen Hz. İbrahim’in kuş kıssasını kendi yorumuyla bir tabloya aktardı ve tabloyu Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı Side bölgesinde bulunan Sueno Oteller Yönetim Kurulu’na hediye etti. Ressam Yıldırım, bahsedilen ayetten hareketle oluşan tablonun insan ve hayatla ilişkilendirilmiş hikâyesinde adeta hikmetten bir kare sunuyor.
Ressam Yıldırım’ın kendinin kaleme aldığı tablonun hikâyesi şu şekildedir:
“İNSANOĞLUNUN GENLERİNE HER DAİM MERAK ETMEK, ARAŞTIRMAK, DÜŞÜNMEK, İŞLENMİŞTİR”
Bazen ne çizeceğimi haftalarca aylarca düşündüğüm oluyor, zaten aslında en zor kısmı da bu oluyor. Bir kaygı, bir düşünce, bir ruh halini vermek onu ortaya koymak; farklı olmalı ihtiyacından ileri geliyor. Herkes hayal kurabilir ama sen de hayallerinde ötesini kırabilirsin. Çok kitap okumak, gezmek, derin insanların yüreğine inmek, onları dinlemek, hafızasında dolaşmak… Bunlar sadece ilham olan şeyin bir küçük kısmı. İnsan olarak merak etmişizdir; geçmişi, yaşananları, bizi yaratanı, var oluş sebebimizi, neden bu dünyada olduğumuzu… Ama geliş amacımız tamamıyla kul olmaktır. İnsanoğlunun genlerine her daim merak etmek, araştırmak, düşünmek, işlenmiştir. Nasıl ki şimdi böyle ise bu geçmişte de böyleydi. Ve Allah insana “OKU” yani öğren dedi. Bazen çok okuduğumda bunu aklıma yer ediyorum. Neyi okumak neyi öğrenmek
“İNSAN BENİM SIRRIM, BEN İNSANIN SIRRIYIM”
Çok sevdiğim bir hadiste şöyle diyor; “İnsan benim sırrım, ben insanın sırrıyım” Bundan yola çıkmışımdır çoğu zaman. Verilen her şeyde bir mesaj, yaratılan her şeyde bir estetik vardır. Bu tabloyu bir gece tekrar okurken hayalimde canlandırmıştım.
İbrahim peygamber de bizim gibi yaratılan insandı. Merak içindeydi, neden dünyadaydı, neden ölüm ve dirilme vardı? Ve O’nu yaratan rabbine sormakta tereddüt etti lakin bunu rabbine sordu. Çünkü onun içine de o merak araştırma duygusunu onu yaratan vermişti. Ve “ Rabbim! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!” deyince, rabbi “Yoksa inanmıyor musun?” demişti. O “Hayır inanıyorum, fakat kalbim tam kanaat getirsin” şeklinde cevap verdi. Rabbi “Kuşlardan dört tane al, onları kendine alıştır, sonra (parçalayıp) her bir tepeye onlardan bir parça bırak, sonra onları çağır. Koşarak sana gelecekler ve şunu bil ki, Allah hep galiptir ve hikmet sahibidir” buyurdu. İbrahim (as) bunu yaptı, çünkü merak içindeydi. Biliyordu bu onu yaratana zor değildi. Ve gözüyle görmek, doyuma ulaşmak istiyordu, şüphe etmedi. Yalnız bunun doyuma ulaşmasını istiyordu ve İbrahim (as) kalbini tatmin edecekti.
“HZ. İBRAHİM’İ BİR IŞIK GİBİ RESMETTİM”
Bu eseri çizerken çok düşündüm ve bazı detaylardan kaçındım. Orda ki kuşların hangi kuşlar olduğunu bilmeden onları bir figür gibi resmettim. Bir realist durumdan kaçındım. İbrahim’i (as) bir ışık gibi resmettim. Kuşların cinsini ben bile hayal edemediğim için bir figür gibi ışığa yönlendirerek resmettim. Ve her zaman kullandığım yeşilin tonlarına boyadım.
Buradaki mesaj insanoğlu bir sır ve o sır hiç uzakta değil kendi içinde yatıyor. Yaratan insana her anlamda estetik kaygı yükledi ve ona hayat verdi. Ona öğren, sor, araştır, doyuma ulaş dedi. Hedef olmalı insan öğrenmekten sormaktan vazgeçmemeli. Tatmin olmak, gönlü tatmin etmek herkese haktır.
Ressam Yıldırım, “Bu tabloyu keyifle ortaya koydum ve çok sevdiğim Sueno Oteller Yönetim Kurulu Başkanı’na taktim ettim. Eserin layığı ile gelecek yıllarda korunacağına eminim. Tablo 220 santimetre genişliğinde 170 santimetre yüksekliğindedir. Yağlı boya keten üzerine resmedilmiştir. Gelecek olan sergimde 12 parça üzerinde çalışmaktayım. Sürreal ağırlığı olan bir sergi oluşturmaktayım” diye açıkladı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)