Şenay Akay gelinlik defilesiyle podyuma döndü

Ünlü manken Şenay Akay yıllar sonra  podyuma kısa bir süre için de olsa modacı Pınar Bent‘in gelinlik defilesiyle döndü Ünlü modacı Pınar Bent, önceki akşam Oligark İstanbul’da muhteşem bir gelinlik defilesi düzenledi. Defilede  Pınar Bent’in gelinlikleri ve after party kıyafetleri tanıtıldı. Koreografisini Ferhan Aral’ın yaptığı defileye yıllar sonra podyuma çıkan ve yakında evlenecek olan Şenay Akay özel dikilen gelinliğiyle damga vurdu. “Pandemiden sonra evleniyorum”  Podyumda eski günlerini aratmayan Şenay Akay, defile sonrası yaptığı açıklamada ‘Pınar Bent benim için çok değerli, onun için podyuma döndüm. Pandemiden sonra evleniyorum. Pınar düğünüm için de bana 3 ayrı gelinlik dikti. Pınar’a yıllar önce “hayalimdeki gelinliği ancak sen dikersin” demiştim, beni yanıltmadı. İş icabı çok gelinlik giydim ama resmen hayalimdeki gelinlikleri hazırladı. Virüs bittikten sonra düğün yapacağız ama tarih belli olmadı” dedi. Geceye hazırladığı gelinlik modelleriyle damga vuran modacı Pınar Bent de “Şenay için çok güzel gelinlikler ve after parti için kıyafetler hazırladık. Umarız bu virüsten bir an önce kurtuluruz, Şenay’ın düğününü sabırsızlıkla bekliyorum“ dedi. BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Murat Boz 3 Konserle Açıkhava’da

2020 yılında çıkardığı 3 şarkıyla tüm listelerin zirvesine oturan Murat Boz, bu kez 3 Açıkhava konseriyle sevenleriyle buluşacak.
Başarılı sanatçı, organizasyonunu Bayhan Prodüksiyon’un gerçekleştirdiği ‘Yıldızlar Açıkhava’da’ konser serisi dahilinde 3 konser verecek! Murat Boz 18 Eylül, 2 ve 4 Ekim tarihlerinde sahnede olacak!
Can Kenarım, Kalben ve Gece ile milyonlara ulaşan Boz, hayranlarının üç senelik Açıkhava hasretine son verecek.
50 kişilik ekibiyle çalışmalara başlayan başarılı sanatçı bu konserlere özel bir repertuvar hazırlıyor. Murat Boz’un 14 yıllık kariyerine sığdırdığı 5 albüm ve 13 teklisinden en güzel şarkılarının bulunacağı repertuvarda sürpriz şarkılar da yer alacak.

Halil Erdal Yeni Şarkısıyla İddialı Geliyor

Daha önce yaptığı “Onun Oyunu” parçasıyla müzik camiasına ilk adımını atan Halil Erdal, şimdi de “Derdim Yorgun” isimli yeni çalışmasıyla oldukça iddialı geliyor.
 
Yeni parçasıyla ismini çok sık duyacağımız yakışıklı sanatçı, müzik camiasına iddialı bir giriş yapmaya hazırlanıyor.
Müzik camiasında kalıcı bir yer edinmek istediğini belirten ve yeni şarkısı için, yakın bir zamanda stüdyoya girecek olan Halil Erdal, bu yeni çalışmasında sektörün en iyileriyle çalışacağının altını çizerek “Uzun zamandır üzerinde büyük bir titizlikle çalıştığım “Derdim Yorgun” isimli şarkımı müzikseverlerle buluşturmak için sabırsızlanıyorum. Daha önce az da olsa tecrübe edindiğim müzik camiasında, kalıcı şarkılara imza atmak istiyorum” diye konuştu.
 
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Şarkıcı Bergen’e 31 Yıl Sonra Verilmek İstenen Ödüle Neden Karşı Çıkılıyor.

ŞARKICI BERGEN’E 31 YIL SONRA VERİLMEK İSTENEN ÖDÜLE NEDEN KARŞI ÇIKILIYOR…
Yılın En İyileri’nin Ödüllendirileceği Mersin Altın Çilek ödülleri gün sayıyor. 16 Eylül’deMersin’de gerçekleşecek olan ve geleneksel hale getirilmesi planlanan ödül töreni daha gerçekleşmeden tartışmalar başladı. Daha 30 yaşında iken kıskançlık nedeni ile sevgilisi tarafından tek kurşunla öldürülen Acıların Kadını Ünlü Şarkıcı Bergen’e ölümünden 31 yıl sonra ilk defa ödül vereceklerini söyleyen yarışma komitesi başkanı Saygın Kurt, gerekli kişilerin ödülü almaya gelmemesi durumunda ödülü Bergen’in mezarına götüreceklerini söyledi.
 
Mersin’de 16 Eylül de gerçekleşecek olan ve yılın enleri’nin ödüllendirileceği Altın Çilek Ödül töreni’ne az bir zaman kaldı, Ödül alacak olan kişilerin isimleri sır gibi saklanılmasına ramen gece de 31 yıl önce vefat eden Acıların Kadını Şarkıcı Bergen e ödül verileceği, ailenin de buna onay verdiği öğrenildi. Buraya kadar herşey normal fakat pandemi öncesinde Bergen’in hayatının sinema filmi olacağı ve başrolde Serenay Sarıkaya oynayacağı basında yer almıştı. Aile bütün haklarını belli bir para karşılığında filmin yapımcılarına devretiği için Altın Çilek Ödülleri komite Başkanı Saygın Kut’a, filmin yapımcı Mine Şengöz’e de bilgi verilmesini rica etmiş. Olay ile ilgili konuştuğumuz Saygın Kurt; Bizim birine ödül vermek için hiç kimseden izin alma gibi bir zorunluluğumuz yok fakat ailenin isteği ile ben Mine hanımı aradım gecemizi anlattım ama mine hanım buna karşı çıkarak hayır bu ödülü veremezsiniz dedi. Daha sonra yaptığımız araştırmalarda pandemiden dolayı bir türlü başlanamayan filmin çekilip çekilemeyeceği meçhul olduğunu öğrendik. Mine Hanımın bu törene katılmaması için aileyi tehdit ediyormuş. Biz dediğim gibi Bergen’e ödül vermek için kimseden izin alma zorunluluğumuz yok, o gece 31 yıl sonra ve ilk defa Bergen’I onur ödülü ile onurlandıracağız. Eğer aile ödülü almaya gelmez ise bir gün sonra ödülü Bergen’in mezarına giderek ödülü mezarının başına koyacağız, bu konu hakkında daha çok söylenecek sözüm var ama şimdilik susuyorum. Dedi.
BHA Yaşar ŞENYÜZ
 

MorNarpin & Yeşil Kasaba “Yağmur Yağmur” ile zirveyi zorluyor

MorNarpın & Yeşil Kasaba söz ve besteleri kendilerine ait olan “Yağmur Yağmur” adlı yeni şarkılarını tüm dijital platformlardan müzikseverlere buluşturmanın heyecanını yaşıyor. Daha önce çıkardıkları “Eğreti” adlı çalışmaları ile müzikseverlerden tam not alırken “Yağmur Yağmur” adlı şarkıları için Sarıyer Gümüşdere sahilinde şarkılarını kliplendirirlerken yönetmen koltuğuna da Türkiye’nin başarılı yönetmenlerinden Buğra Karaçam yönetmen koltuğunu oturdu.
 
MorNarpın&Yeşil Kasaba klipleri için özel eğitim almış 7 atı kullanarak kliplerinde görselliği daha da mükemmelleştirdiler.
Şarkılarının kısa sürede çok sevilmesinin ardından konser teklifleri alan MorNarpin &Yeşil Kasaba’nın “Yağmur Yağmur” adlı şarkıları da bir çok radyo tarafından en çok istek alan şarkıların başında gelmelerinden dolayı mutluluklarını ifade ederlerken
“Müziğin kendileri için nefes almak gibi bir ihtiyaç olduğunu” ifade eden MorNarpin& Yeşil Kasaba yeni çıkardıkları çalışmaları “Yağmur Yağmur” adlı müzikseverler tarafından beğeni ile karşılanırken şarkıları kısa bir sürede 450 bin civarında müziksever tarafından izlenirken klip yorum yağmuruna tutuldu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Buğra Karaçam kliplere hayat vermeye devam ediyor

Daha genç yaşlarda Ankara’da sokak fotoğrafçılığı yaparak sanat hayatına başlayan Buğra Karaçam kısa bir sürede kendisini geliştirerek Türkiye’nin aranan klip yönetmenlerinden biri olmayı başardı.
Başarılı yönetmen Buğra Karaçam’ın yönettiği Burak King’in “Koştum Hekime” ve “Yanıyoruz” adlı şarkılarına çektiği kliplerin izlenme oranları 300 milyonu geçerken, daha genç yaşlarda klip yönetmenliği dalında Altın Kelebek ödül törenlerinde çektiği klipler 2 kez Altın Kelebek’e aday gösterildi.
Çektiği kliplerle şarkılara adeta hayat veren Buğra Karaçam Irmak Arıcı ile akustik bir çalışmada yönetmen koltuğuna otururken geçtiğimiz günlerde Yeşil Kasaba ve Mornarpin’in birlikte seslendirdikleri “Yağmur Yağmur” adlı şarkılarına klip çekti.
Kendisini tam anlamıyla işkolik olarak değerlendiren başarılı genç yönetmen kendisini başarıya götüren en büyük nedenlerin ne istediğini bilen, hırslı ve inatçı olmasına bağladığını ifade etti.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Başka çocukları gülümsetmek için karavan ile ülkeyi dolaşacaklar.

Küçük Yağız daha 13 yaşında, kendisine cerebral palsy tehşisi konulduktan sonra bu güne kadar tam 12 çok ciddi ameliyat geçirdi, o yürüyebilmek için asla pes etmedi ve annesinden aldığı yüksek enerji ile hayata 4 elle tutunuyor. Anne oğul bu yaşam enerjilerini kendi gibi engelli arkadaşlarına da bulaştırmak için şehir şehir dolaşma kararı aldılar. BAŞKA ÇOCUKLARI GÜLÜMSETMEK İÇİN KARAVAN İLE BÜTÜN ÜLKEYİ GEZECEKLER
Bu haber engelli bir birey olan Küçük Yağız‘la annesi Esin Tutgun Tonbul’un İstanbul Şile’de başlayan ve zorlu bir süreçin ardından bütün acılarını bir kenara bırakıp, başka engelli çocuklara kol kanat germeye çalışmanın hikayesidir. Sosyal medyada dolaşırken Sevgili dostum Eti Matola’nın bir paylaşımında Yağız’la annesinin bu hayata tutunma hikayesini görünce hemen kendisini aradım ve onların başlatmak istedikleri bu Sosyal Sorumluk Projesine katkı verip seslerini daha fazla duyurmaları için haber yapmak istediğimi söyleyince ortaya bu röportaj çıktı. Bana göre önümüzdeki yıl ‘Anneler Günü’nde yılın annesi ödülünü almaya aday olabileceğini düşündüğüm Esin hanım ve oğlu Yağız’ın her gün ‘Pollyanna’cılık oynadıkları öyküsü ile sizi baş başa bırakıyorum.
Daha altı aylıkken o yürüyemez dediler
Esin Tutgun Tonbul hanım daha önceden 2 sağlıklı kız annesi ve eşi ile birlikte İstanbul Bağlarbaşı’nda mutlu mesut yaşarken bir erkek çocuğuna hamile olduğunu öğrenince evlerinde çok büyük bir sevinç yaşanır. Küçük Yağız erken doğumla prematüre bir bebek olarak dünyaya gelir ve 1.5 ay kuvezde kalır. Aradan 6 ay geçtikten sonra Esin hanım Yağız bebeğin kollarında kasılmalar farkeder ve hemen doktorlara danışılır. Gerekli tetkikler ve tahlil yapılınca Yağız bebeğin büyüyünce ayaklarını kullanamayıp yürüyemiyeceği söylenerek Cerebral Palsy tehşisi kondur. Anne Esin hanımın dünya başına yıkılmıştır, sorunlar yuvarlanan kartopunun bir çığ’a dönüşmesi gibi büyür ve bu sorunların getirdiği gerginlikle eşler ayrılır. Esin hanım ise üç çocukla birden hayata tek başına tutunmaya çalışır.
 
Dokuz yılda tam 12 ameliyat
Bu durumu kabul edemeyen Esin hanım hayata tutunarak elde avuçta ne varsa satar ve arka arkaya bir dizi ameliyat için küçük Yağız’ı hastane hastane dolaştırmaya başlar. Her ameliyat sonrasında umutlar bir sonraki ameliyata kalır ve bugüne kadar toplamda 12 ameliyat yaşarlar. Bu süreçte umut taciri doktorlara da bir çok paralar kaptırdığını iddia eden Esin hanım o günleri anlatırken; ‘Altı sene önce Çapa Tıp Fakültesi’nde ki Doç. Dr. Fuat Bilgili ile yollarımız kesişti. O ve ekibi Yağız’a o kadar güzel sahip çıktılar ki artık gözümüz arkada değil. Ben ve Yağız bu ekibe çok güveniyoruz. Yağız’ın bir gün bütün herkes gibi kendi ayakları üzerinde yürüyeceğine inanıyoruz’ dedi.
 
Biz hayat ile barıştık, şimdi sıra başka çocuklarda
Esin Tutgun Tonbul aslında çok sosyal ve aktif bir kadın olarak İstanbul Bağlarbaşı’nda bir Ana Okulu sahibidir ama Yağız’ın rahatsızlığı nedeni ile Şile’ye taşınınca bir yandan Yağız ve diğer iki kızı ile ilgilenirken orada da rahat durmaz. Şile’nin köylerinde yaşayan kadınları örgütlüyerek onları Şile Kadınlar Derneği çatısı altında birleştirir, kendisi de bu derneğe başkan seçilir. Bu arada ikinci evliliğini de yapar, eşi Yağız’a ve diğer iki kızına kol kanat germiş ve bir babadan daha fazla sahip çıkmıştır. Aradan yıllar geçmekte Yağız’ın her ameliyatını başka bir ameliyat takip ederken Esin hanım başka engelli çocuklara yardım için kolları sıvar ve bu konuda başarılı bir çok dernekle çalışmalar yürütür. Amacı bu şekilde başka engelli çocuklara da kol kanat germek, kendi edindiği bilgi ve tecrübeleri onların ailelerine aktarmaya çalışmaktır. Bütün bunlara ek olarak ta eşi ile birlikte Şile’de bir tatil kampı işletmektedir. Pandemi’nin gelmesi ile birlikte işler çok sekteye uğrar bütün planlar alt üst olur. Zarar çok fazla büyüktür ve bütün bu stresi taşımakta zorlanan eşler fikir ayrılıklarına düşünce Esin hanım oğlu Yağız ile birlikte yeni bir karar alır. Ana oğul bütün Türkiye’yi dolaşmak, ihtiyaç sahibi engelli başka çocuklarla tanışmak, onların ihtiyaç listelerini çıkartarak sponsorlar vasıtası ile onlara yardım etmek fikri onlarda yeni bir heyecan uyandırır. Esin hanım şimdi bu hayalini gerçekleştirmek için araştırmalar yapmaktadır. Ana oğul bir yandan Yağız’ın sağlık durumunu takip ederken bir yandan da ihtiyaç sahibi engelli çocuklara ulaşmaya çalışıyorlar.
 
Tamamen güvene dayalı bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirecekler
Bizim için röportajın en önemli kısmı olan ise yardım zincirinin nasıl yürüyeceği idi, çünkü bu yardım etkinlikleri çok fazla suistimale açıktı. Esin hanım bu konudaki sorularımızı tek tek içtenlikle yanıt verdi: Yaşar bey biz ihtiyacı olan engelli çocukları sosyal medya ve çevremiz de yapacağımız araştırmalarla ulaşacağız. Onların ihtiyac listelerini bizim çevremizde bulunan hayırsever vatandaşlarımıza ileteceğiz. Ortada asla para dönmeyecek, hayırsever kişi ihtiyacı direk ihtiyaç sahibinin adresine kargo ile yollayacak biz sadece takibini yapacağız. O kişileri Yağız ile birlikte ziyaret ederek çektiğimiz fotoğrafları da hayırsever vatandaşımıza yollayacağız. Peki bizim nasıl bir kazancımız olacak diye sorarsanız Yağız bundan çok mutlu olacak ve ülkenin başka başka yerlerini görüp tanıyacak, kendisi ile daha iyi anlaşacağı bir çok arkadaşı olacak bu da bizim için çok büyük bir servet olacak.
 
Ülkenin her yerine gidecekler
Projesini heyecanla anlatmaya devam eden Esin Hanım: Yaşar bey bu karavan ile gezme projesi Yağız’ı çok heyecanlandırdı, yeni yeni şehirler görmek yeni yeni arkadaşlar edinme duygusu ona çok farklı bir enerji getirdi. Yağız şimdi soruyor anne ne zaman gideceğiz diye, hatta bu hafta ayaklarında alçı vardı bir an evvel çıkartsınlarda gitmeye başlayalım diyor acele ediyordu. Çok şükür alçıyı çıkarttılar fakat malum pandemi sürecindeyiz ama biz gerekli çalışmaları yapıyoruz. İhtiyaç sahibi çocuklarla irtibat kurmaya çalışıyoruz önce onların ihtiyaçlarını yollayacağız. Pandeminin biraz rahatlaması ile birlikte hemen yollara düşeceğiz. Tabiki bu yolculuk sırasında Yağız’ın özel durumundan dolayı heryere bir karavan ile gideceğiz. Bizde bir yakıt ve karavan sponsoru bulabilirsek hiç fena olmayacak…
 
Yağız’ın tedavisi sürecek
Çok merak ettiğimiz bir şeyi öğrenmek istiyorum Esin hanım yine içtenlikle cevap veriyor; Evet Yağızın Çapa Tıp Fakültesi’nde süren tedavileri bu aşamada yine devam edecek. Biz gezilerimizi doktorlarımızdan alacağımız tedavi takvimine göre programlayacağız. Tabi ki tıp’ın Yağız’ın yürüyüp koşabilmesi için bize önereceği her yeni tedavi ve ameliyatları büyük bir titizlikle gerçekleştireceğiz. Benim iki kızım daha var çok şanslıyım ki onlar büyüdüler ve kendilerine yetiyorlar. Küçük kızım Yağmur yağızdan 1 yaş büyük bu sene liseye geçti. Kendisi resim yapmayı ve yabancı dil öğrenmeyi çok seviyor. Büyük olan kızım Sude ise 23 yaşında, Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi, Spor Yöneticiliğinden mezun oldu. 13 yıldır lisanslı spor yapmakta. Korfbol branşında milli sporcu. İki kızım da sağolsunlar bana da Yağız’a da çok destek oluyorlar…
 
Bize sosyal medyadan ulaşsınlar
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey varmı diye soruyorum; Yaşar bey ben size ve Önce Vatan Gazetesine çok teşekkür ederim, sanırım sayenizde biz daha fazla insana ulaşacağız. Bize ulaşmak isteyenler rahatlıkla sosyal medya hesaplarımızdan bize ulaşabilirler. Tabi ki bu süreçte kötü niyetli ve sömürü amaçlı bana yazan yada arayanlar da oluyor. Malum ben bu problemler ile on yılı aşan bir tecrübeye sahibim kimin ne amaçla aradığını hemen sezinliyorum ve kötü niyetli kişileri en hızlı şekilde her yerden engelliyorum. Son olarak yıllardır benim ve Yağız’ın her türlü isteklerini kaprislerini hoş görü ile karşılayan başta canım kızlarıma, bizi bu zorlu yolculukta son ana kadar hiç yalnız bırakmayan ikinci eşime ve bize kol kanat olan doktorlarımıza çok çok teşekkür ediyorum. Doktorlarımız demişken tekrar belirtmek isterim biz tedavimize yılmadan devam edeceğiz. Bu tedavi sürecimizde yolumuza Çapa daki doktorumuz Doç. Dr. Fuat Bilgili ve ekibi ve yine Çapa Tıp Fakültesi’inde ki Fizyoterapistimiz Doç. Dr. Ekin Akalan ile devam edeceğiz. Hiç unutmam Fuat hoca bana birgün kendi çocuklarım için yapmayacagımı Yağız’ a asla yapmam demişti. O saatten sonra 6 yıldır bunca ameliyat oldu ve biz onunla yürüyoruz. Daha bir kere bile sormadım neden niçin diye. Eğer bir tedavi öneriyorsa muhakkak bir bildiği vardır diye düşünürüm, bu ekibe çok güveniyorum.
BHA Yaşar Şenyüz
   

Umut Kuzey’i isyan ettirdiler!

Müzik dünyasındaki önemli isimler arasında yer alan Umut Kuzey en sonunda isyan etti.
Bugüne kadar yaptığı konser organizasyonları ve festivallerle ismi öne çıkan Umut Kuzey,  müzik dünyasıyla ilgili şu açıklamaları yaptı; “Yapım firmaları istediğim şartlarda albüm yapmadılar, yapım firması kurdum.
Organizatörler konser ya da turne yapmak yerine bolca nasihat verdiler, kendi turnemi organize ettim.
Çalacak festival kalmadı, Zeytinli Rock Festivali’ni yeniden hayata döndürdüm.
Keşke ben de hiç bir şey yapmayıp sosyal medyadan yapımcılara, mekanlara, organizatörlere sallayıp dursaydım. Maalesef rahmetli babamdan bana geçen bir huyum var, çalışmadan duramıyorum. Türk müzik piyasasında hiç kabul görmeyen bir huy…
Çok sıkıldım ve bıktım. Ben pandemi sürecini müzik sektörü en az hasarla nasıl atlatır diye gece gündüz kafa patlatıp, türlü projeler üretirken, bazı müzisyenlerin muhtelif tatil yörelerinde denizin ve güneşin tadını çıkarmak varken twittera girip bana çamur atmasından ve onlar yüzünden beni hiç tanımayan insanların mütemadiyen bana hakaret etmesinden çok sıkıldım.
Ben ve mesai arkadaşlarım çok büyük işlere kalkıştık. Allah’ın izniyle de üstesinden geldik. Üzerinde ölü toprağı olan bir kültürü yeniden canlandırdık. Bugün ülkenin dört bir tarafında festivaller yapılıyorsa (Ne biçim tekelsek geçen sene Türkiye’de 40’tan fazla festival yapılmış, biz 12 tanesini yapmışız), müzik yapamaz hale gelmiş bir sürü müzik grubumuz Anadolu’nun her köşesinde konser yapıyor ve bu konserlere binlerce bilet satılıyorsa bunda aslan payı bizim, kimse kusura bakmasın! Bugün yaptığımız her bir festivalde doğrudan ve dolaylı olarak binlerce insan evine ekmek götürüyor. Kendime bu insanları dert edinmişken, bazılarının tek derdinin bana çamur atmak olmasından çok sıkıldım ve bıktım.
Çamur at izi kalsın diye boşuna dememişler. Hak etmediğim türlü yakıştırmalara maruz kaldım. Çoğu üzerime yapıştı. Hiç birine cevap vermedim, hep işime baktım. Ortağım Özlem Özbakan, hukukçu olması sebebiyle ticari itibarımızı zedelemeye çalışan ya da hakaret içeren paylaşım yapan herkese tek tek dava açacağını söyledi. Önce karşı çıktım. Hakaretlerin ve iftiraların önü kesilmeyince de “Ne yaparsan yap Özlem” dedim. Şimdi nasıl sızdığını bilmediğim bir haber yüzünden, gene eksik ve yanlış bilgilerle bir kez daha yargılanıyorum. Neredeyse her hafta bir kısım tarafından hedef tahtasına konuluyor olmama rağmen, şimdi de birilerini hedef göstermişim gibi bir algı yaratıyor. Oysa hedefte gene ben varım. Çok sıkıldım ve bıktım.
Ülkenin en önde gelen müzisyenlerinin bizim festivallerimizden aldıkları üç kuruşun kölesi gibi gösterenlerden de çok sıkıldım ve bıktım. Bir hatamız olduğunda bizi sosyal medya hesaplarından değil de bizzat arayarak uyarıyorlarsa, bize karşı yapılan karalama kampanyalarında yanımızda duruyorlarsa bunun sebebinin yaşadıklarımızı bizzat görmeleri, yaptığımız işin önemini bilmelerinden başka bir şey değil. Ama kötü kalpli insanlar bunu anlayamaz ki!
Çok sıkıldım ve bıktım. Ben sadece işimi yapıyorum. Her seferinde daha iyi yapmaya çalışıyorum. Hatalarım, yanlışlarım elbette oluyor. Üslubumdan rahatsız olanlar da oluyordur. Ama ben böyleyim. 20 sene önce de böyleydim, Allah ömür verirse 20 sene sonra da böyle olacağım.
Çok sıkıldım ve bıktım. Organize bir şekilde beni karalamaya çalışan arkadaşlara sesleniyorum. Artık yeter! Numaram belli, yerim belli, yurdum belli. Sormak – söylemek istediğiniz şeyler varsa kapım da telefonum da her zaman açık. Eleştirileri de her zaman dikkate alırım. Ama artık lütfen aslı astarı olmayan iddialarla dedikodu kazanına odun atmayı bırakın. Müzik sektörümüzü yeniden canlandıracak insanlar, dedikoduyla beslenenler değil gece gündüz çalışanlar olacaktır.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Birliğine katıldığı günün sene-i devriyesinde esir düştü

Atlı Süvari George William Handsley, 1. Dünya Savaşı sırasında Süveyş Kanalı yakınlarında, birliğine katıldığı günden tam 1 yıl sonra, aynı gün esir düştü.
Handsley’in torunu David Hinds, HİBYA muhabirine yaptığı açıklamada, dedesinin 28 Haziran 1884 tarihinde İngiltere’nin East Halton kentinde doğduğunu, 7 Kasım 1952’de Avustralya’da öldüğünü söyledi.
Ailesinin 1887 yılında Avustralya’ya göç ettiğini, savaştan önce sığır çobanlığı yaptığını belirten Hinds, ”Dedem, 4 Ağustos 1915 tarihinde Avustralya’nın Toowomba kentinde Avustralya Hafif Süvari Alayı’na katılmış. Suffolk şilebiyle Sydney’den Kahire’ye götürülmüş.” dedi.
Hinds, dedesinin, Süveyş Kanalı’nı korumakla görevli Hafif Süvari Alayı komutasında bedevilere karşı çarpışan topçu birliklerine destek olarak, Mısır’da savaştığını ve 4 Ağustos 1916 tarihinde, yani alaya katıldığı tarihten tam bir yıl sonra, aynı günde Romani cephesinde esir alındığını, Afyonkarahisar esir kampında 2.5 yıl esaret geçirdiğini bildirdi.
Süvari Handsley’in kızı Ruth Hinds ise babasıyla ilgili şunları aktardı:
”Esaretten salındıktan sonra Şam’a gönderilmiş ve oradan da İngiltere’ye gelmiş. İyileşmesi için orada iyi kalpli bir aile tarafından kendisine bakılmış. Guilford kentinden C. Madsley isimli hanım tarafından bakılıp sağlığına kavuşunca, 1919 Şubat’ında Avustralya’ya geri dönmüştür. Babamın savaşa katıldığını biliyordum, ama bu konuda bana doğrudan hiç konuşmadı. (Büyük ihtimalle benim duygularımı korumak istediği için anlatmıyordu.) Ancak o günleri hiç unutmadığını biliyordum. Anzac günü onun için en kutsal gündü. Yapacağı en son şey olsa bile anma yürüyüşlerine katılırdı. Yürüyüş sonrası Avustralya’da RSL Kulübü olarak bilinen Gaziler Kulübü’ne gider ve sarhoş olana kadar içerdi. Çok içki içtiğinde neşeli davranmaya çalışırdı, ama çok kötü bir ruh haline girerdi. Belki de yaşadığı travmalar onu bu hale getiriyordu. 2. Dünya Savaşı’nın başlaması onu çok etkilemişti. Ben sadece 8 yaşındaydım ama net hatırlıyorum. Bir gün annem kendi bisikletiyle ben de babamın bisikletinin arkasında gezerken anneme ‘Allah aşkına kadın, savaş var’ dediğini hatırlıyorum. Sanırım yeniden savaşa katılabilmeyi isterdi, ama yaşı tutmuyordu. Pasifik Savaşı başlayınca Gönüllü Savunma Birliklerine katıldı ve eğitim için Cooee Körfezi kampına gitti.”
David Hinds, dedesinin en önemli anısının esaret altında tuttuğu hatırat, küçücük bir kitapçık olduğunu, buna yakalanışını, Afyonkarahisar’da geçirdiği dönemi, salıverildikten sonra İngiltere’deki nekahet zamanını ve Avustralya’ya dönüşünü yazdığını dile getirdi.
Ruth Hinds ise babasının hatıralarıyla ilgili şöyle konuştu:
”Bıraktığı hatıralar arsında ipiyle beraber künyesi var. Üzerinde kimliği ve yakınının adı bulunuyor. 1915 yılında Mısır’da tutmaya başladığı küçük bir hatırat. Ama öyle her günü yazmamış. Bu defterini çizmesinin topuğunda saklamış. Eğer hatırat tuttuğu anlaşılsa büyük ceza yerdi kuşkusuz. Gariptir, yeni bir ev aldığımızda evin adını Romani koydu.”
David Hins, 1. Dünya Savaşı hakkındaki düşüncelerini şöyle aktardı:
”Benim genel felsefem savaş karşıtlığıdır. 20. yüzyıl başında Avustralya’nın İngiltere’den bağımsızlığının sadece 20. yılıydı. İngiltere müttefikti ve onlar katıldığı anda Avustralya da savaşa dahil oluyordu. 1. Dünya Savaşı burada anlatamayacağımız kadar karmaşık nedenlerle başladı. ‘Tüm savaşları sonlandıracak savaş’ diye bilinmesine rağmen hiç de öyle olmadı. Dedem, yazdığı kitapta, orduya katılma nedenini, gezginci ve maceracı ruhuna bağlamış.”
Ruth Hinds ise aynı konuda, ”Ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Sanırım babamın gönüllü yazılması konusunda bir anlamda gurur duyuyorum. Hafif Süvari Alayına ilgisi sanırım savaş öncesi yaptığı işten kaynaklanıyordu.  Yüzlerce kilometre ötedeki Toowoomba’da katılması da bu şekilde oldu. Yaşadığımız Rockhampton kentinin kuzeyinde büyük bir sığır çiftliğinde çobandı ve sanırım gönüllü çağrıları yapıldığında oradaydı.” görüşünü aktardı.
David Hinds, 2015 yılı Mayıs ayında Türkiye’de bir hafta geçirdiğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdü:
”İstanbul, Truva, Efes, Çanakkale, Eceabat’a gittim. Anzac 100. yıl anmalarında oradaydım. Sonra Afyonkarahisar’ı ziyaret edip Medrese’de kurulmak istenen bir savaş esirleri müzesi için ilk katkımı sundum ve dedemin kitabını belediye başkanına takdim ettim. Görecek o kadar çok şey var ki yeniden ziyaret etmeyi çok isterdim. Savaş esirleri anısına bir anıt, müze, plaket, heykel konulması önemlidir. Savaş esirleri de savaş kurgusunun bir parçasıdır ve cephede savaştıkları için esir düşmüşlerdir. Yakalanmayan ya da ölmeden dönen askerler kadar savaşın bir parçasıdırlar.”
Ruth Hinds ise esirlerin savaş sırasında ve sonrasında çok acı çektiklerini, bir şekilde anılmaları gerektiğini kaydetti.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Cansever engelli hayranını kırmadı!

Geçtiğimiz gün Bursa ilinde sahneye çıkan Arabeskin usta sesi Cansever, engelli bir hayranının istediği şarkıyı okudu. Engelli hayranıyla özel olarak ilgilenen Cansever, ‘Sizler Allah’ın yeryüzündeki meleklerisiniz, sizin isteğinizi kırmak ne haddime’ ifadelerine yer verdi.
Cansever’in konser programı ise bütün hızıyla devam ediyor. 4 Eylül’de Balıkesir Akçay’da sahne alacak olan Cansever, 12 Eylül’de Gaziantep ve 13 Eylül’de ise İstanbul’daki hayranlarıyla buluşacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)