Covid- 19 Hastaları ve Yakınlarına Motivasyon Önerileri

Pandemi süreci, toplumda psikolojik sıkıntıların, kaygı ve stres düzeyinin artmasına, bireylerin sosyal çevreleri ile iletişiminin bozulmasına neden olabiliyor. Yapılan çalışmalar, hastalığa dair yaşanan belirsizliğin, özellikle strese karşı savunmasız olan kişilerde yüksek risk oluşturduğunu ortaya koyuyor. Stres ve kaygının çok arttığı böyle bir dönemde korona pozitif bireylerin motivasyonu ise hastalığın hafif geçirilmesi açısından da büyük önem taşıyor. Çünkü endişe ve üzüntü halinde bağışıklık sistemi zayıflıyor, kişinin hastalıkla mücadele gücü düşebiliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog Arzu Beyribey, covid-19 hastaları ile yakınlarının kaygı ve stres düzeylerini en aza indirmek için önemli önerilerde bulundu.
Salgınlar kaygı düzeyini tetikliyor
Belirsizliği en az tolere edebilen kişiler, salgınlar esnasında diğer bireylere göre daha fazla endişe yaşamaktadır. Daha önce Sierra Leone’de keşfedilen Ebola virüs salgını hakkında yapılan çalışmalar, çok sayıda kişinin zihinsel ve psiko-sosyal problemler yaşadıklarını ortaya koymuştu. Aynı şekilde, 2009 yılında, H1N1 İnfluenza salgınında da, fiziksel bir sebebe bağlı olmayan ancak, vücutta hissedilen  (somatoform) olarak adlandırılan ağrı ve yorgunluk semptomlarına rastlanmıştı.
İlişkilerin, cömertliğe en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemdeyiz
İzolasyondaki kişinin yaşadığı en önemli sorunlar; yaşadıkları durumu kabul etmekte zorlanmaları, sevdiklerinden uzak kalmaları, hastalığın getirebileceği daha olumsuz sağlık koşullarından ve işsiz kalmak gibi risklerden korkmaları, depresyon ve anksiyete riskleri ile karşılaşmaları gibi çok çeşitli bir alana yayılmaktadır. Yakınlarının, korona pozitif bireyleri anlayışla karşılamaları ve kendileri o kişinin yerinde olsalar “onlara nasıl davranılmasını isteyeceklerini” düşünerek hareket etmeleri, ilgili bireyin duygu durum bozukluğuna destek sağlayacaktır. Pandemi sürecinin ilişkilerin cömertliğe en çok ihtiyacı olan dönemlerden biri olduğunun unutulmaması gerekmektedir. Koronavirüse yakalanan kişinin kendi kendine, odasında gerçekleştirebileceği uygun hobi faaliyetlerine yönelmesi, meditasyon yapması, egzersiz çalışmaları düzenlemesi, yakınlarıyla mümkünse görüntülü görüşmeler ile irtibatta kalması, hislerini ve düşüncelerini paylaşması, sosyal medyayı kendini rahatlatacak belgesel, eğlence programlarını izleyecek şekilde kullanması, karantina günlerini çok daha konforlu geçirmesine destek olabilecektir.
Yalnız yaşayanlar daha olumsuz etkileniyor
Virüse yakalanan ve test sonucu pozitif (+) çıkan kişiler arasında en şanslıları aslında evde ailesiyle ya da aynı evi paylaştığı bireylerle yaşayan hastalar olmaktadır. Çünkü karantina sürecini evde tek başına yaşayan kişilerin kaygılarının daha fazla olduğu bilinmektedir. Virüse yakalanan kişi ateş, enerji düşüklüğü, eklem ağrıları, baş ağrıları, ishal, mide bulantısı, öksürük, boğaz ağrısı gibi fizyolojik sorunları yaşayabilmektedir. Bunlara ek olarak bir de o süreci tek başına geçiren bireylerde ister istemez kaygı düzeyi yükselmektedir. Çünkü insan yapısı itibariyle sosyal bir varlıktır. Fiziksel izolasyonu takip eden sosyal izolasyonun gelişi,  bireyi zora sokabilmektedir. Zaten hayati bir endişe duyan kişi, bunu bir oda içinde, yemeğini dahil tek başına yerken 10-14 gün arası bir süre boyunca, kendisini insanlardan soyutlamak zorunda kalmaktadır. Toplumdaki bireyler tarih boyunca toplu halde yaşamın kendilerine getireceği güven duygusunu taşıdığı için, bu uzaklık kişide olumsuz etkilere yol açabilmektedir. Kendisini izole ederek, felaket senaryoları için hazırlık yapan “korona pozitif” birey, yeterli güvenli alanı kendisi ve ailesi tarafından sağlayamaz ise;  asabiyet, dürtüsel tepkiler, psikoz veya paranoid eğilim riski ile, salgınla alakalı gerçekleri sanrılı düşüncelerine dahil etme davranışları gösterebilir. Burada kişiye destek olacak en anlamlı bakış açısı, hastaya kendisinin ve sevdiklerinin sağlığının güvence altında olduğunun hissettirilmesi olacaktır.
Hayatta, trafik de dahil her zaman kaza ve ölüm riski olduğu unutulmamalı
Korona pozitif olan birey, kendisi gibi birçok kişinin bu şartları yaşayıp, pek çoğunun da sağlıkla atlattığını unutmamalıdır. Sürü psikolojisinden çıkılarak, durum karşısında çevremizde gördüğümüz tepkileri vermek yerine, bir dakikalığına kendimizle baş başa kalarak, gerçekten olumlu ve sağlıklı adaptasyonu nasıl sağlayabileceğimize odaklanmak fayda sağlayacaktır. Beynimizin akıl yürüten tarafını kullanarak, dürtüsel düşüncelerimize hakim olup,  hayatta trafik de dahil her zaman kaza ve ölüm riski olduğunu ama her gün bunu bilerek yola çıktığımızı, hayattaki tehlikelerin her zaman farkında olduğumuzu ancak her sorunun bir çözüm yolunun olduğunu kendimize hatırlatmamız gerekmektedir. Uzun zamandır ilginiz olan,  ancak zamansızlıktan yapmaya fırsat bulamadığınız ilgi alanlarınıza yönelmenin tam vakti olan bu süreçte, bu uğraşlara zaman ayırdığınızda, kendinizi daha iyi hissettiğinizi gözlemleyeceksiniz. Yaşanan maddi manevi sorunların engellenebilmesi ve ruhsal sağlığın korunabilmesi adına, salgına dair farkındalığın artırılması, hijyen ve sosyal mesafeye dikkat edilmesi, çevremizdekilerle konu hakkında olumsuz paylaşımlarda bulunulmaması,  gerektiğinde psikolog desteği alınması, çocuklara ise yaşına uygun ve sakin bir şekilde bilgi verilmesi faydalı olacaktır.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Grup Koridor Özlemi Sona Eriyor!

Grup Koridor uzun bir aradan sonra yeni teklisi ‘’Ölüm Yıl Dönümü’’ (Çukur) 18 Aralık 2020 tarihinde KYMY Production etiketiyle tüm dijital müzik platformlarında yayınlandı. Söz ve müziği Tolga Atkın ve Kenan Yılmaz’a ait olan “Ölüm Yıl Dönümü” Kenan Yılmaz tarafından aranje edildi.
Tolga Atkın; “Çok heyecanlıyız uzun bir aradan sonra yeni bir çalışmayla sevenlerimizin karşısına çıkıyoruz, klip çalışmamızı da bitirdik. Bursa’nın İznik ilçesinde çekilen klip videomuzu yakında tüm sevenlerimizle paylaşacağız.”
Grup Koridor Hakkında
Türkiye’den Almanya’ya işçi olarak giden ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen Tolga Atkın, ailesinin Türkiye’ye dönme kararıyla eğitimi yarıda kalmış ve ilköğrenimini Sakarya’da tamamlamıştır. Bursalı olan sanatçı, Orta ve Lise öğrenimini (1991-1996) Bursa’da tamamlamıştır. Müzik tutkusu çocukluk yıllarında şarkılara süpürgeyle eşlik ederek başlamış, zorlu hayat şartları müzik eğitimi almasına engel olmuş ve ilk enstrümanını araba yıkamacısında çalışmaya başlayarak biriktirdiği paralarla alabilmiştir.
ilk bestesini 16 yaşında yapmıştır. Çevresinde ki arkadaşlarının yardımlarıyla gitar çalmayı öğrenmiş ve şarkılar yazmaya başlamıştır. Askerlik görevi için Tunceli’nin Hozat ilçesine giden sanatçı ( 2000-2002 ) görev yaptığı günlerden birinde yeni bir şarkı yazmış ve müzisyen arkadaşlarıyla bir araya gelerek kaset çalara basit bir kayıt yapmıştır, hatıra olsun diye yapılan bu kayıt tüm askeriye tarafından kısa sürede farkedilmiş ve dilden dile dolaşmaya başlamıştır. Askeri radyo tarafından daha iyi bir kayıt teklif edilmiş ancak yayınlamak için sanatçının ismini kullanmak yerine, başka bir isim bulması istenmiştir. Bu isteğin sebebi bölgenin olağanüstü hal durumunda olmasıdır. İlhan İrem hayranı olan sanatçı, en sevdiği şarkılardan biri olan, ‘’​Merhaba Koridor​’’ un etkisiyle, ”​Grup Koridor​’’ ismini kullanmış, ”​Senin O Gözlerin Var ya​’’ adlı şarkı radyoda yayınlanmaya başlamıştır. Tuncelinin çeşitli ilçelerine de yapılan yayınlarda sivil halk şarkıyı fark etmiş ve radyonun telefonları kilitlenmiştir. Askerlik görevi biter bitmez Boğaziçi Müzik Yapım’ın sahibi, Ozan Oskay tarafından fark edilen sanatçı, İstanbul’a gelerek ilk albüm anlaşmasını yapar. (2007) ‘’​Senin O gözlerin Var ya​’’ Boğaziçi Müzik Yapım etiketiyle yayınlanır.
2008 yılında ​Müyap Müzik ödüllerinde,’’dijital’’ alanda yapılan satışlar sonucu ödüle layık görülür​. 2​009 yılında Seyhan müzik etiketiyle, ’’​Ölmem mi​’’ albümü, 2010 yılında, Elenor müzik etiketiyle, ’’​Tanrım​’’ albümü, 2013 yılında, Cinan müzik etiketiyle, ‘’​Nerde Kalmıştık​’’ albümü 2016-2020 yılları arasında, KYMY Production etiketiyle, ‘’​Senin O Gözlerin Var ya akustik​’’ ‘’​Aşk ve Şarap​’’ ve ‘’​Ölüm Yıldönümü​’’ teklileri müzik piyasasında ki yerlerini almıştır.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

“Kartla yapılan her 4 TL’lik alışverişin 1 TL’si internetten yapılıyor”

Etkinliğin bu yılki teması “Mobil Ödeme Sistemlerinin Güvenliği ve Şifrelemenin Geleceği” oldu.
Türkiye’nin lider siber güvenlik firmaları Biznet ve Securrent’in güçlerini birleştirmesinden doğan Cyberwise, sektörün ilgiyle takip edilen ve PCI Day adıyla bilinen etkinliğini, bu yıl veri güvenliği konusunu da kapsayacak şekilde “Ödeme Sistemleri ve Veri Güvenliği Zirvesi” adı altında, dijital ortamda yapılan canlı yayınla gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını Cyberwise Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Aret Kıllıoğlu’nun yaptığı etkinlikte Cyberwise’ın uzman kadrosundan isimler ve global siber güvenlik danışmanlık ve çözüm firması Foregenix’ten bir konuşmacıyla yeni trendler, sürekli artan siber tehditler ve uygulanması gereken doğru pratikler ele alındı. Etkinlikte ağırlanan bir diğer önemli isim ise Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) eski Genel Müdürü ve Dijital CEO Dr. Soner Canko oldu.
Siber Güvenlik Kümelenmesi’nin, siber güvenlik sektörü ile ilgili vizyonunun ve ortaya koyduğu çabanın oldukça değerli olduğunu belirten Cyberwise Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Aret Kıllıoğlu, yaptığı açılış konuşmasında siber güvenlik alanında başarılı firmaların güç birliği yaparak sektörün gelişimine önemli katkılar sağlayacağına sonuna kadar inandığını ifade etti. Bu doğrultuda Securrent ve Biznet’i bir araya getirerek Cyberwise markasını ortaya çıkardıklarına değinen Kıllıoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Düzenlediğimiz bu etkinlik, sektöre önemli katkılarda bulunmuş iki ekibin bir araya gelmesiyle daha da kapsamlı bir hale dönüştü. Amacımız bu tarz etkinlikleri artırarak sadece Türkiye’de değil bölgede de, uzmanlık seviyemizle önemli işlerde yer almayı sürdürmek. Bu kapsamda Türkiye’de başarıyla tamamladığımız projelerin yanı sıra geçtiğimiz yıl yurtdışında oldukça önem taşıyan bir dijital para projesinin güvenlik danışmanlığını yaptık. Bu da ekiplerimizin bir araya gelmesi sayesinde başarımıza başarı kattığımızın önemli bir göstergesi.
Yine çok yakın zamanda mevcut ISO 9001, ISO 27001 ve TSE sertifikasyonlarımızın arasına Kıta Avrupası’nın en prestijli sertifikasyonlarından CREST’i de ekleyerek, denetim hizmetlerimizin sahip olduğu teknik yetkinliği uluslararası çapta da belgeledik. Bu akreditasyon ile yurtdışındaki duruşumuzu güçlendirirken aynı zamanda Türkiye’de bir ilki başarmanın gururunu taşıyoruz. Ödeme sistemleri ve veri güvenliği konusunda bizzat uzun yıllar çalışmış biri olarak, ekibimizin geldiği seviyeyle gurur duyuyorum.”
 
Yeni trendlerin, sürekli artan siber tehditlerin ve uygulanması gereken doğru pratiklerin ele alındığı zirvede, uygulama erişim güvenliğinden key-block kavramına, bulut üzerinden sağlanan HSM (Donanım Güvenlik Modülü) hizmetlerinden tedarikçi güvenliğinde risk skorlamanın rolüne kadar güncel konularla ilgili sunumlar gerçekleştirildi.
 
“Kartla yapılan her 4 TL’lik alışverişin 1 TL’si internetten yapılıyor.”
Ödeme sistemleriyle ilgili konuşma yapan Cyberwise Denetim ve Danışmanlık Hizmetleri Yöneticisi Sefa Karabulut, Covid-19 ile birlikte değişen ödeme alışkanlıklarıyla ilgili şu verileri paylaştı: “BKM’nin açıkladığı rakamlara göre; 2020 Haziran ayı itibariyle yapılan temassız işlem adedi, 2019 yılının tamamında yapılan temassız işlem adedini geçmiş durumda. 2019 yılında 502 milyon temassız işlem yapılmışken, 2020 yılının sadece ilk yarısında 563 milyon civarında temassız işlem yapıldı. Aynı şekilde internetten yapılan kartlı ödeme tutarı, Kasım ayı itibariyle geçen yılın bir buçuk katına ulaşmış durumda. Asıl çarpıcı olan ise internet üzerinden kartlı ödeme işlemi gerçekleştiren üye işyeri adedinin 60 bini geçmesi ki bu da, geçen yıla göre yüzde 40’lık bir artışı ifade ediyor ve fiziksel POS cihazlarından sanal POS’a doğru ciddi bir kayma olduğunu açıkça gösteriyor. Diğer bir çarpıcı veri ise internetten yapılan kartlı ödeme tutarının, toplam kartlı ödeme tutarı içindeki payı yüzde 20’den yüzde 26’ya çıkmış durumda. Diğer bir deyişle kartla yapılan her 4 TL’lik alışverişin 1 TL’si internetten yapılıyor. İnternetten yapılan alışveriş sayısının artmasıyla beraber mevcut üye işyerlerinin, işlem adedi artıyor. Bunun sonucu olarak, PCI seviyelerinin yükselerek yerinde denetime girecek firma sayısının da artacağını öngörüyoruz. 2021’in ilk çeyreğinde bu durumun etkilerini daha yoğun görmeye başlayacağız. Öte yandan ödeme dünyasında hızlı bir mobile kayma olduğu da hepimizin bildiği bir gerçek. Giderek daha fazla dijitalleşen ödeme sistemlerinde kullanıcılar ise, kolay erişim, hız ve kesintisizlik arıyor. “Hızlanan dijital dönüşümün etkisiyle öne çıkan en önemli yeniliklerden birinin de, şifreleri ve kart okuyucuları denklemden çıkararak ödemeyi hızlı ve kolay hale getiren, geleceğin ödeme yöntemi; görünmez ödeme (invisible payments) ile ilgili bilgiler veren Karabulut,  ödeme sürecindeki siber risklere de değinerek, firmaların maruz kaldığı tehditlerin sadece kendi sistemlerinden kaynaklı olmadığını, tedarikçilerin zafiyetlerinden de kaynaklandığını belirtip; mevcut ve aday tedarikçilerin risk skorlamasının yapılmasının önemini vurgulayarak konuşmasını noktaladı.
 
 
“Veri güvenliği için şifreleme ve erişim kontrolü birlikte uygulanmalı.”
Veri Güvenliği konusunda konuşma yapan Cyberwise Veri Güvenliği Takım Lideri Onay Küçükesin ise konuyla ilgili şunları söyledi: “Verilerin güvenliğini sağlamak için en sık başvurulan yöntemlerden biri, şifreleme. Bu yöntem yıllar içinde değişiklik gösterse de, 4 ana prensibini her zaman korudu. Bunlar; güçlü bir algoritma kullanılması, anahtarların güvenli bir şekilde saklanması, farklı amaçlar için farklı anahtarların kullanılıyor olması ve anahtarların kullanım yetkilerinin kısıtlanması. Şifreleme, çalınan veriyi kullanılmaz hale getiriyor, böylece kaçınılmaz olan veri sızıntısını engelleyemesek de veriyi anlamsız hale getirerek kullanımını engelliyoruz. Diğer önemli prensip ise veriye erişim kontrolü. Son yıllarda yaşanan veri sızıntılarının birçoğu önlem alınmadan sağlanan erişim yöntemleri nedeniyle gerçekleşti. Her ikisinin de birlikte yapılması verinin güvenliği için oldukça kritik bir öneme sahip”
 
 “İşbirliği içinde rekabet etmeyi başardığımızda ortak amaca ulaşabiliriz.”
Ödeme sistemleri ve veri güvenliğini, tüketici bakış açısıyla ele alan Dr. Soner Canko ise tüketicinin en temel beklentisinin güvenlik olduğunu vurguladı. Canko sözlerine şöyle devam etti: “Bir ürünü satın alırken esas amaç ihtiyacı gidermek, keyif almak ve kişisel beklentileri karşılamaktır. Kimse beğendiği bir ürünü satın alırken zaman kaybetmek, zorluklarla mücadele etmek veya herhangi bir konuda kaygı duymak istemez. Dolayısıyla tüketicinin en temel beklentisi hızlı, kolay ve güvenli alışveriştir. Hatta bugün çokça üstünde durulan konu ödemelerin görünmez olması, tüketicinin isteklerindendir. Bu doğrultuda baktığımızda bizlerden beklenenleri şöyle sıralayabilirim; tüketici odaklı olmak, rekaberlik içinde olmak yani rekabet ile birlikte ortak hareket edebilmek ve ekosistemin gelişimi için çaba harcamak. Çünkü ancak iş birliği içinde rekabet ettiğimizde ortak amaca ulaşabiliriz. Bu nedenle bugün bu etkinliği düzenleyen Cyberwise’a teşekkür ediyorum, çünkü Cyberwise, ekosistemin gelişimi için ve pastayı büyütmek için taşın altına elini koymuştur.”
Dr. Soner Canko’nun konuşmasını ardından, Cyberwise Denetim ve Danışmanlık Hizmetleri Yöneticisi Sefa Karabulut ve Cyberwise Veri Güvenliği Takım Lideri Onay Küçükesin moderatörlüğünde yapılan soru-cevap oturumunun da tamamlanmasıyla birlikte etkinlik sona erdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Türkler hayırseverlikte Avrup’yı geride bıraktı

Mastercard tarafından yapılan “Yeni Yıl Araştırması”, Türkiye’de, tüketicilerin %80’inin hediye alırken toplumsal fayda gözettiğini ortaya koydu. Bu oran, Avrupa’nın neredeyse 1,5 katı.
Mastercard tarafından yapılan “Yeni Yıl Araştırması”, tüketicilerin hediye alırken daha duyarlı davrandığını ortaya koyuyor. Türkiye’den araştırmaya katılanların yüzde 92’si, 2020 yılının kendilerine neyin daha önemli olduğunu hatırlattığını belirtirken, bu oran Avrupa genelinde % 77 olarak seyrediyor.
Tüketici duyarlı
Türkiye’den araştırmaya katılanların %75’i bu sene hediye seçimine daha fazla özen gösterdiğini belirtirken, %65’i ise hediyeleri kişisel dokunuşlarla özelleştirdiğini ifade ediyor. Bu yılbaşında tüketicilerin sevdiklerine hediye seçmek için ayırdığı zamanda da artış gözlemleniyor. Buna göre; Avrupalı tüketicilerin %45’i, Türk tüketicilerin ise %62’si hediye seçmek için daha fazla vakit ayırıyor.
Türkiye’de 10 kişiden 8’i hayır amacıyla hediye alıyor
Araştırmanın en çarpıcı bulgularından birisi ise Türkiye’deki tüketicilerin Avrupa geneline kıyasla toplumsal konularda daha hassas olduğunu ortaya koyuyor. Avrupa’daki tüketicilerin %48’i hediyelerini alırken toplumsal faydayı gözettiklerini belirtirken bu oran Türkiye’de Avrupa’nın 1,5 katı olarak %80 oranında gerçekleşiyor. Öte yandan, Türkiye’de, tanımadığı ama ihtiyacı olan insanlara hediye olarak yiyecek ve giyecek almak %50 oranında. Bu rakam Avrupa için ise sadece %17.
Türkiye’deki tüketicilerin %45’i ise hayvan haklarını koruma amacıyla çalışmalar yürüten STK ve barınaklardan hediye almayı tercih ediyor. Bir hayır kuruluşuna doğrudan bağış yapanların oranı ise %37 ile Avrupa ortalamasının 2,5 katı. STK’lardan yılbaşı kartı alarak destek verenlerin oranı Avrupa’da %19 seviyesindeyken, bu oran Türkiye’deki tüketiciler arasında %31 ile Avrupa’nın 1,5 katı olarak hesaplanıyor.
Yerel esnafa destek
COVID-19 ile beraber, tüketiciler nereden alışveriş yaptığına daha fazla özen göstermeye başladı. Avrupalıların %70’i, Türkiye’deki tüketicilerin ise %90’ı bu sene hediye alışverişi yaptığı yer konusunda daha duyarlı olduğunu ifade ediyor. Alışveriş yaparken kendi içinde bulunduğu topluma destek vermek istediğini belirtenlerin oranı Türkiye için % 79. Ekonomik gelişime destek vermek amacıyla yeni yıl alışverişini yerel işletmelerden yaparım diyenlerin oranı %75 ile Avrupa ortalamasının 15 puan üzerinde. Araştırmaya katılanların %70’i hediye alışverişini yerel esnaftan yapacağını belirtirken, yeni yıl akşamı için yiyecek ve içecek alışverişini yakın çevreden alacağını söyleyenlerin oranı ise %76 seviyesinde.
Türkiye’deki tüketiciler arasında en çok tercih edilen hediyeler: Çerçeveli fotoğraf ve albüm (%53) Ev yapımı yeni yıl sepeti (%47) Kişiselleştirilmiş tasarımlar (%45) Sağlıklı yaşam hediyeleri (%43) Özel deneyim hediyeleri (%41) El yapımı mumlar (%41) Kıyafet kombinleri (%39) Ev yapımı kart oyunları (%31) Çizim veya boyama (%29) Şiir veya hikaye yazma (%29)
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Hastanın onayı olmadan tedavi ya da müdahale yapılamaz.

Ülkemizde de yaşanan salgının etkisi ile ciddi bir yoğunluğun yaşandığı hastanelerdeki hasta haklarımız konusunda son derece önemli olan bilgileri sizler için derledik. Kanunlarımızla sınırları çizilen, bilgi edinme hakkı ile başlayan, tıbbi müdahale, tedavi hakkı, hasta mahremiyeti, tedavi esnasındaki hatalardan doğan sorumluluk konuları hakkındaki sorularımızı Prof Hukuk Bürosu Avukatlarından Av. Emre Avşar cevaplandırdı.
Hasta Haklarımızdan kısaca bahsedebilir misiniz?
Hukukumuzda en çok merak edilen, bilinmesi gereken alanlardan biri de sağlık hukuku çerçevesinde hasta haklarıdır. Vazgeçilmez haklardan olan yaşama hakkının bir tezahürü bir kapsam olarak ele alabileceğimiz, hak olarak bu hakkı sağlıklı yaşama hakkı olarak da ifade edebiliriz.
Herkesin bu hakka ihtiyaç duyduğu anlar olmakta ve bu haklardan bihaber olunması sonucu kişilerin hayat şartlarını etkileyecek sonuçların doğması muhtemeldir. Bir hastanede veya buna benzer sağlık kuruluşunda hizmet alan kişiye hasta denilmektedir.
Peki bir hastanın hakları neleri kapsamaktadır?
Öncelikli olarak hastanın bilgi edinme hakkı mevcuttur. Hasta tıbbi süreçte, kendine uygulanacak tedaviler, konulan teşhisler, tedavi sırasında olabilecek riskler ve tıbbi müdahale ile ilgili diğer her şey hakkında bilgi edinme hakkına sahiptir.
Bu talebi müdahalede bulunacak sağlık personelinden edinme hakkına sahiptir. Bunu geniş yorumlarsak hastanın sağlık personeliyle dil farkı olsa dahi bu hakkından yararlanmak için üstün yararı gereği bir tercüman eşliğinde dahi olsa kendine bilgi verilmek zorundadır.
Bu haklarından haberdar olmayan kişiler var ama?
Evet doğru, kişi bazen bu haklarında bihaber olduğu için bilgi edinmek adına soru sormaktan imtina etse dahi tıbbi müdahalede bulunan sağlık personelinin bilgi edinme hakkı çerçevesinde hastaya re ‘sen (kendiliğinden) bilgi vermesi beklenmektedir.
Tıbbi müdahale yapılmadan önce hastaya da bilgi verilmek zorunda mı?
Elbette, uygulanacak tıbbi müdahale çerçevesinde hastanın onayının alınması gerekmektedir. Buna da kısaca “onay hakkı” diyebiliriz. Tıbbı müdahale içerisinde ameliyat, muayene ve aslında hukuki anlamda vücut bütünlüğünü ihlal edecek nitelikte önlemler bulunmaktadır. Bu sebeple önceden bilgilendirildiği bir tıbbi müdahale için hasta, onayının alınması hakkına sahiptir.
Bir de tedavi durumu var, tedavi konusunda da aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
Hastanın bir diğer hakkı da Tedavi Hakkıdır. Hasta her ne şart altında olursa olsun, dil, din, ırk, cinsel kimlik farkı gözetilmeksizin tedavi hakkına sahiptir. Sağlık personeli geçerli bir sebebi olmadığı sürece de tedaviden kaçınamaz. Hastanın tedaviyi uygulayacak sağlık personelini seçme hakkı bulunmaktadır. Hastanın tedaviyi isteme hakkı olduğu gibi tedaviyi “reddetme hakkı” da bulunmaktadır. Ayrıca hastanın sıra tıbbi tedaviye erişim hakkı da mevcuttur. Özellikle acil müdahale gerektiren durumlarda hastanın tedaviye erişmek için saatlerce belki de günlerce beklemesi beklenemeyecektir.
Hasta kendisine ait bilgileri hastaneden saklamasını isteyebilir mi?
Yukarıda bahsettiğimiz gibi hasta tedavi olurken bazı bilgileri de sağlık personeli ile paylaşmaktadır. Bunun içerisinde kimlik bilgileri, telefon bilgileri, hastalığı ile ilgili bilgiler de yer almaktadır. Bu bilgilerin hastalığın takibi ve diğer sağlık durumları sebebiyle temin edildiği bilinmektedir. Ancak hasta mahremiyeti gereği, hastanın bu bilgilerin korunmasını isteme hakkı mevcuttur. Bu bilgiler ilgili sağlık personeli hariç herhangi bir kişiyle ya da kurumla paylaşılamaz. Eğer böyle bir durum ortaya çıkarsa kişisel verilerin korunması kanununa aykırılık sebebiyle, bir suç durumu oluşacaktır.
Av. Emre Avşar sorularımıza cevap verirken, en çok merak edilen ve karşılaşılan konulardan biri de tedavi sırasındaki hatadan doğan sorumluluk konusudur. Bu konudaki sorularımızı da kendisine sorduk.
Sayın Avşar, tedavi esnasında oluşan hatalardaki sorumluluk kime aittir? Bu konuda hasta hakları çerçevesinde neler yapılabilir? Nereye başvurulabilir?
Yukarıda bahsettiğimiz üzere, tıbbi tedavi aynı zamanda hukuksal anlamda vücut bütünlüğünün ihlalini içerse de hastanın üstün yararı sebebiyle ihlal suçunu oluşturmamaktadır. Ancak bu her durumda doğru değildir. Özellikle açık ameliyat içerikli tıbbi tedavilerin bazıları riskli olabilmekte, hatta hastanın hayatına dahi mal olmaktadır. Peki bu durumda kamunun ve sağlık personelinin sorumluluğu ne ölçüdedir.
Tabi ki sağlık personellerinin özelinde düşündüğümüzde, özellikle doktorların işlerinin stresli ve yoğun olması dolayısıyla bir de her koşulda sınırsız bir sorumluluk yüklenmesi, iş güvenliği açısından da olumlu ve sağlıklı sonuçlar doğurmayacaktır. Ancak tıbbi müdahalede bulunan personelin ağır kusuru, kasta yaklaşacak derecede kusuru ve kastı olması durumunda, vücut bütünlüğünün ihlalinden söz edilebilecektir.
Sıkça karşılaşılan durumlara örnek olarak, yanlış tedavi uygulanması, ameliyat anında hastanın vücudunda yabancı maddeler unutulması ve örneğini artıracağımız birçok durumda, hastanın hayati durumu, vücut bütünlüğü, “yani genel anlamda sağlığının sekteye uğraması” durumunda sorumluluk doğmaktadır. Cezai sorumluluğun yanı sıra, maddi-manevi tazminat sorumluluğu da oluşmaktadır.
Sağlık çalışanları, Bakanlığa bağlı olarak iş görmekte olduğundan buradaki sorumluluk direkt olarak KAMUNUN SORUMLULUĞUDUR. Yani aslında vatandaşımız hasta olarak o tedaviyi alıp kamuya güvenmekte olduğunuzdan, Kamu da sizin haklarınızı korumak zorunda olduğundan, bu durumdan kaynaklanan tazminat sorumluluğu doğmaktadır. Böyle bir durumla karşılaşıldığı takdirde idare mahkemesinde dava açarak zararın karşılanmasını talep edilebilir.
Av. Emre Avşar’a yaptığı bilgilendirmeler için teşekkür ediyoruz. Anlıyoruz ki, hasta olmak ve hastanelerde tedavi olmak aynı zamanda hasta haklarımız konusunda bilgi sahibi olmamızı da beraberinde getiriyor, bu bilgileri de sağlıklı kullandığımız ve iletişimimizi güçlü tuttuğumuz takdirde de hem sağlıklı bir tedaviye hem de haklarımıza rahatça ulaşmış oluruz.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor / Sicil affı ve yapılandırma düzenlemesi talebi

Pandemiyle çek ve kredi ödemelerinde sıkıntı yaşayan işletmeler sicil affı talebinde bulundu. Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) ‘Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’ etkinliğine katılan meslek odası başkanları yapılandırma taksitlerinin Ocak ayı yerine Haziran’da başlaması ve sicil affı talep etti. 
Ekonomi gazetecilerinin Türkiye’deki en etkin çatı sivil toplum kuruluşu EGD, üreten şehirlerin kanaat önderleriyle gazetecileri bir araya getiren ‘Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’ etkinliğini sürdürüyor.
Zoom üzerinden gerçekleştirilen iki saatlik programın bu haftaki konukları Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç, Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Mehmet Tuncay Yıldırım, Sinop Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Salim Akbaş oldu. Moderatörlüğünü EGD Yönetim Kurulu Başkanı Celal Toprak ve EGD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Uluğtürkan’ın yaptığı toplantıda oda başkanları pandemi dolayısıyla zor günler geçiren işletmeler için sicil affı ve süreci hala devam eden yapılandırma için taksit ödeme ertelemesi istedi.
BANKALAR AFFEDİLEN SİCİLİ SİLMİYOR 
Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç, bu dönemde krediye en fazla ihtiyaç duyan işletmelerin birçoğunun bozuk sicilden dolayı mağdur olduğunu belirterek, “Gerek geçmişte gerekse pandemi sürecinde çekini, kredisini zamanında ödeyemeyen işletme sayımız hayli arttı. Krediye en fazla ihtiyacı olan bu kesimi ayakta tutabilmemiz için sicil affı şart. TOBB bu konuda çalışmalarını sürdürüyor. Yakın bir sürede sicil affı düzenlemesinin yapılacağını umuyoruz. Yanı sıra bu kesime Kredi Garanti Fonu’nu daha etkin çalıştırarak ihtiyaçlarının giderilmesi lazım. Geçmişte yapılan sicil affı sonrası bankaların bu arşivlerini silmediklerini de biliyoruz. Yeniden gerçekleştirilecek sicil affında bu durumun da göz önünde bulundurulması gerekiyor” dedi. 
TAKSİTLER HAZİRAN’DA BAŞLAMALI
Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Mehmet Tuncay Yıldırım da pandemide başta hizmet olmak üzere birçok sektörün çok zor durumda kaldığını, işsiz bir yaz döneminden sonra işletmelerin bir yaz dönemi daha atlatamayacağını belirterek, “Yapılandırma taksitlerinin en azından Haziran ayında başlatılacağını bekliyorduk. İşletmelerimiz uzun bir süredir kazanmıyor. Dolayısıyla yapılandırma taksitleri hangi parayla ödenecek. Yeni bir yasal düzenlemeye acil ihtiyaç var” diye konuştu. Sinop Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Salim Akbaş da gerçekleştirilen yapılandırmaların ilk taksit dönemiyle birlikte bozulacağını belirterek, “Sicil affıyla birlikte daha rasyonel bir yapılandırma düzenlemesi bekliyoruz” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Gülben Ergen Zirve ‘de!

Her çıkardığı albümünde bugüne kadar pek çok hit şarkıya imza atan Gülben Ergen meslek hayatının 11 ‘nci albümü “Seni Kırmışlar” yayınlandıktan dakikalar sonra iTunes Müzik platformunda “En Çok Satın Alınan Albümler” listesinde 1 numaraya yükseldi.
Yıldız Tilbe, Deniz Seki, Ersay Üner, Derya Uluğ, İntizar, Cansu Kurtcu, Özlem Güneykaya, Kubilay Karca, Ayla Çelik ve Şebnem Sungur imzalı şarkılarıyla zirvedeki yerini koruyan Gülben Ergen yeni albümüyle birlikte Hollanda, Azerbaycan, İsviçre, Almanya ‘da iTunes listelerine giriş yaptı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Gülben Ergen’in ‘Seni Kırmışlar’ adlı albümü yayınlandı’

Gülben Ergen’in, ‘Seni Kırmışlar’ adını verdiği yepyeni 9 şarkıdan oluşan albümü müzikseverlerle buluştu.
Gülben Ergen ‘Seni Kırmışlar’ verdiği bugün piyasaya çıkan albümü müzik dünyasının dev isimleriyle dolu.
Pandemiye rağmen uzun zamandır üzerinde çalıştığı ve her albümünde seslendirdiği şarkılar ile müzik dünyasına unutulmaz şarkılar kazandıran Gülben Ergen, 11. albümünü sevenleri ile paylaştı. Müzik sektöründe bir çok hite imza atan Ergen, yepyeni şarkılardan oluşan albümünde dev isimlerle çalıştı.
Gülben Ergen, Yıldız Tilbe, Deniz Seki, Ersay Üner, Derya Uluğ, İntizar, Cansu Kurtcu, Özlem Güneykaya, Kubilay Karca, Ayla Çelik, Şebnem Sungur gibi bugüne kadar şarkılarda kendini ispatlamış birbirinden değerli isimlerin şarkılarını seslendirdi.
Dijital müzik marketler ile aynı anda müzik severlerin arşivlerine alması için marketlerde de satışa çıkan albümün ilk klibini ise: albüme adını veren söz ve müziği Kubilay Karca’ya düzenlemesi Berk Sabah’a ait olan ‘Seni Kırmışlar’ çekildi.
Müzik direktörlüğünü Taşkın Sabah‘ın yaptığı DMC Müzik etiketiyle müzik severlerle buluşan Gülben Ergen, ‘Seni Kırmışlar’ isimli albümü çıktığı an itibariyle dijital müzik marketlerin ilk sırasına oturdu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kripto paralar 2021’in de gözdesi olacak

Finansal İnovasyon ve Teknoloji Derneği (FINTR) tarafından gerçekleştirilen dijital etkinlikte Türkiye’de kripto para sektörü masaya yatırıldı. FINTR Yönetim Kurulu Üyesi Elçin Karatay’ın moderatörlüğünü üstlendiği toplantıda; dijital varlıkların Türkiye’deki durumu, bu alanda yürütülen çalışmalar ve 2021 yılında sektörde beklenen olası değişim ve gelişmeler tartışıldı. 
Kripto paraların popülaritesi her geçen gün artıyor. Hem dünya genelinde hem de Türkiye’de kripto para hızla gelişiyor ve yaygınlaşmayı sürdürüyor. Kripto para işlemi yapanlar arasında Y kuşağı %68,7 oranıyla en çok işlemi yapan yaş grubu olarak öne çıkarken, eğitim seviyesi ve kripto para kullanımı arasında doğrusal bir oran gözlemleniyor. Türkiye’de kripto para umut verici bir sektör ve yatırım alanı olarak öne çıkıyor.
Kripto paralar günlük hayatta ödeme aracı olacak
Webinar’da ilk konuşmacı olarak söze başlayan ve son bir yılın hem müşteri hem de ürün çeşitliliği açısından oldukça önemli olduğunu vurgulayan Bitay CEO’su Niyazi Yılmaz, “Türkiye’de kripto dünyasıyla tanışmış, işlem yapmış kişileri araştırdığımızda her 5 kişiden birinin bu konuda bilgi sahibi ve aktif olduğunu görüyoruz. Bu kişilerin ya herhangi bir borsada hesabı oluyor ya da kripto paralarla ilgili araştırma ve eğitim almış oluyorlar. Bu oran da Türkiye’yi dünyada oldukça yüksek bir yere koyuyor’’ şeklinde konuştu. Niyazi Yılmaz, sektörün geleceğine ilişkin yaptığı değerlendirmede ise Bitcoin gibi bilinen kripto paralar dışında yenilikçi farklı ürünlerin ortaya çıkacağını vurguladı. Kullanıcıların kripto para olarak ödeme yaptığı ama banka hesaplarına TL olarak yansıyan bir sistem geliştirmekte olduklarını belirten Niyazi Yılmaz, kripto paraların ödeme yöntemi olarak günlük hayatta kullanılması adına çalışmalar yürüttüklerini de sözlerine ekledi.
Pazar gelişime çok açık ve hızlı bir büyüme vadediyor
Bitpanda Türkiye ve MENA Bölgesi Genel Müdürü Elbruz Yılmaz ise, Bitpanda olarak FINTR’nin ilk üyelerinden biri olduklarını belirterek, Türkiye pazarının Bitpanda için yüksek büyüme potansiyeli sunduğunu ve bölgesel olarak da Türkiye’nin merkez olabileceğini belirtti. Elbruz Yılmaz, Türkiye’nin kripto para piyasası açısından güçlü ve gelişen hacimlerle dünyanın sayılı pazarlarından biri olduğunu dile getirerek, ‘’Türkiye finansal okuryazarlık ve fintech ekosistemi yönünden en rekabetçi pazarlardan birisi. Genç nüfus, mobil internet kullanım oranları ve finansal araçlara olan ilgi gelişmesini tetikleyen sebeplerden birkaçı. Ayrıca Türkiye ekonomisi oldukça dirençli bir yapıya sahip. Hedefimiz Avrupa’da 1,5 milyon kullanıcı tarafından güvenle kullanılan lisanslı platformumuzu Türkiye’de de regülasyonlar kapsamında kullanıcılarımıza sunmak ve kayda değer bir pazar payına ulaşmak. Kripto paralar başta olmak üzere platformumuzdaki tüm dijital varlıkları çok yakında Türkiye’deki kullanıcılarımıza sunmak için yoğun bir çalışma içerisindeyiz.’’ şeklinde konuştu.
Bazı firmaların yol göstericiliği şart
Rain Ülke Müdürü Murat Resen, şirket olarak Ortadoğu’nun ilk lisanslı dijital varlık platformu olduklarını belirterek Türkiye dahil birçok ülkede çalışmalarını etkin biçimde sürdürme planları olduğundan söz etti. Sektörün ihtiyaçlarını anlamanın önemini vurgulayan Resen, ‘’Kripto para pazar gelişiminin henüz çok başındayız ve öncelikle bazı firmaların öncü davranıp, kripto para ürün ve ekosistemi hakkında, ilgili tüm paydaşlara ve potansiyel kullanıcılara detaylı bilgilendirme yapmaları gerekiyor. Bankalara kıyasla çok daha hızlı bir adaptasyon olacağını düşünüyoruz’’ diyerek sözlerine devam etti. Gelecek hakkındaki görüşlerini de paylaşan Resen, ‘’2021’de önceliğimiz güven ve sürdürülebilirlik. Hem bu ekosistemin devamı hem de insanların bu konuyu daha iyi anlayıp bilgi sahibi olmasını istiyoruz. Kripto varlıkların çok yüksek bir potansiyeli var’’ dedi.
Kripto parada hukuki yönde adımlar ve regülasyon şart
FINTR’de hukuk ve mevzuat konularındaki çalışmalara da başkanlık eden Yönetim Kurulu Üyesi ve Solak&Partners ortağı Elçin Karatay, hukuksal anlamda belirsizliklerin zorlayıcı olduğunu ve hukuki gelişmelerin sektörün gelişmesinde büyük rol oynayacağını belirtti. Pazarın regülasyonların eksikliği nedeniyle risk alınan türde olduğuna dikkat çeken Karatay, ‘’Hukuki gelişimler daha sağlam adımlar atılmasına ön ayak olacak. Yatırımcılar için de daha güvenli bir giriş alanı olarak görülecektir’’ dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Yılın son festivali Randevu İstanbul tüm Türkiye ve İngiltere’yi çevrim içinde buluşturdu!

Türkiye ve İngiltere’den tüm sinemaseverleri 17-23 Aralık tarihleri arasında çevrim içinde buluşturan yılın son film festivali olan 23. Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali tamamlandı.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) tarafından gerçekleştirilen Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali, 23. yılında pandemi koşulları nedeniyle tüm film gösterimleri ve etkinlikleriyle sinemaseverleri çevrim içinde buluşturdu. Türk ve İngiliz Sineması’nın son döneminde öne çıkan 20 kısa, 10 uzun metraj olmak üzere toplam 30 filmi, tamamı ücretsiz şekilde Türkiye ve İngiltere’den sinemaseverlerle buluşturan festival, ilgiyle takip edildi.
Dört Bölümde 30 Film ve Yönetmenlerle Söyleşiler
Bu yıl festivalde “İngiltere’ye Bak Dünyayı Gör”, “Türk Sinemasına Bir Bakış”, Türkiye’de 80. yılını kutlayan İngiltere’nin kültürel ilişkiler ve eğitim fırsatlarından sorumlu uluslararası kurumu British Council’in destekleri ile “İngiltere’den Kısalar” ve TÜRSAK Vakfı’nın düzenlediği bir başka yarışma olan Geleceğin Sineması’nda destek alan filmlerin gösterildiği “Geleceğin Sinemacılarından Kısalar” bölümleri yer aldı. Bölümler kapsamında gösterimleri gerçekleştirilen filmlerin yönetmenleriyle TÜRSAK Vakfı YouTube kanalında soru-cevap etkinlikleri gerçekleştirildi ve sinemaseverler filmler hakkında merak ettikleri soruların cevaplarına ulaşma fırsatı buldu.
Festivalin Ödülleri
Festivalin ilk günü olan 17 Aralık’ta TÜRSAK Vakfı’nın YouTube kanalında gerçekleştirilen ödül töreninde Uluslararası Randevu Ödülü, Kültür ve Sanata Katkı Ödülü ve Sinemaya Katkı Ödülü sahiplerini buldu. Törende Türk Sineması’nın gelişmesine ve sektörleşmesine katkıda bulunan kişi ve kurumlara verilen Sinemaya Katkı Ödülü’nün sahibi Eğitim Yöneticileri Derneği Başkanı ve Avrupa Eğitim Araştırmaları Birliği Konsey Üyesi Prof. Dr. Kadir Beycioğlu oldu. Kültür ve sanat alanında fark yaratan çalışmalar ortaya koyan kişi ve kurumlara verilen Kültür ve Sanata Katkı Ödülü sahibi ise TRToldu. Kurum adına ödülü TRT Genel Müdürü İbrahim Eren aldı. İlki geçen yıl verilen ve Türk Sineması’nın yurt dışında tanınmasına ve uluslararası iş birliklerine katkıda bulunan çalışmalar ortaya koyan kişilere takdim edilen Uluslararası Randevu Ödülü’nün bu yılki sahibi de yapımcı Timur Savcı oldu.
 Sinema ve Dizi Sektörünün Güncel Konuları Masaya Yatırıldı
Festivalde bu yıl film gösterimlerinin yanı sıra çevrim içi panel ve endüstri buluşmaları da çevrim içinde herkese açık olarak gerçekleştirildi. Festivalin bu yılki uluslararası partneri olan İngiltere’den PACT (Sinema ve Televizyon Yapımcıları Birliği) ile ortaklaşa gerçekleştirilen panellerde, film ve dizi sektörüne dair en güncel sorunlar ele alındı.
Festival kapsamında gerçekleştirilen COVID-19 Salgını Sürecinde Film ve Dizi Üretimi panelinde konuşmacılar COVID-19 salgınının sinema ve televizyon sektörleri üzerindeki etkisini değerlendirme fırsatı buldular. Yeni Nesil Televizyon Dizileri panelinde ise konuşmacılar yeni nesil televizyon dizilerinden bahsederek dizi izleyicisinin yeni izleme alışkanlıkları üzerinde tartışma fırsatı buldular. Festival kapsamındaki bir diğer panel de film ve televizyon dizisi yapımında fonlar, sponsorluklar ve diğer parasal kaynaklar, ürün yerleştirme gibi konuların masaya yatırıldığı Parasallaştırma ve Ürün Yerleştirme oldu.
Festival kapsamında gerçekleştirilen bir diğer önemli etkinlik de Sektör Buluşması oldu. Türkiye ve İngiltere’den birçok yapımcının katıldığı buluşmada T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerince İngiliz yapımcılara Türkiye’deki çekim mekanları, teknik altyapı, Türk Sinema endüstrisi, yabancı film yapım ve ortak yapım desteğine ilişkin bilgi verildi. Buluşmanın ilerleyen dakikalarında geliştirmekte oldukları projelerden bahseden konuklar, ortak yapım imkanları konusunda da görüşlerini paylaştılar.
Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı (TÜRSAK) tarafından her yıl Aralık ayında yılın son film festivali olarak gerçekleştirilen Randevu İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin 24.’cüsü Aralık 2021’de gerçekleştirilecek.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)