Annesi Suna Yıldızoğlu’nun izinden giderek kariyerini oyunculukta ilerleten Yasemin Kay Allen ile ALEM dergisinden Ferda İskitoğlu bir araya gelerek hayallerini, aşkı ve çok daha fazlasını konuştu.
“Fazla hayalperestliğin gazabına uğradığımı da söyleyebilirim…”
Güzel oyuncu Yasemin Kay Allen kendisinden bahsederken “Meraklı bir insanım. İnsanlığı, sanatı, geleceği merak ediyorum. Fazla hayalperestliğin gazabına uğradığımı da söyleyebilirim, felaket senaryoları içine kaptırabiliyorum kendimi. En mutlu olduğum zaman ise arkadaşlarımı güldürdüğüm anlar.” dedi.
“İlk sinema filmim ve ilk aşkım diyebilirim.”
Oynadığı projelerin hepsi çok farklı tarzlar olan Allen’ın hiç unutamadığı projesi ise Özcan Deniz ile başrol oynadığı “Su ve Ateş” “ilk sinema filmim ve ilk aşkım diyebilirim. Orada oynadığım karakter Yağmur’u aklıma getirdiğim zaman içime bir huzur doğuyor.” diye açıkladı.
Annesi Suna Yıldızoğlu’nun sadece mutlu olacağı seçimler yapmasını istedi. Kendisini güçlü ve kendinden taviz vermeyen bir kadın olarak büyüttüğü için bu sektöre girerken ufak nasihatları olsa da çıkardığı işe güvendiğini söyledi. Türkiye ve İngiltere arasında mekik okuyan başarılı oyuncu artık Türkiye’ye taşınmış. 2 ülke arasındaki farkları şu sözlerle dile getirdi.”İngiltere’de dostlar arasındaki laflara kadar işlemiş bir resmiyet var ki bu insanların kendilerince sınırlarını baştan belirlemelerinde yardımcı oluyor. Bunun ters yüzünde ise samimi ilişkileri bile şartlı gibi hissettiren bir his oluşuyor. Türkiye’de bunun sınırları daha flu; artıları eksileri tartışılır.”
“Pandemi olmasaydı da dönmeyi düşünüyordum.”
Londra’dan İstanbul’a dönen oyuncu ALLEN “Pandemi olmasaydı da dönmeyi düşünüyordum. Kafam farklı bir şekilde çalışmaya başladı. Anksiyete kaynağı olan bazı gelişmelerin aslında ne kadar yakın olduğunu gördüm. Dünya çok hızlı evriliyor ve artık ayakta durmak, yetişebilmek için farklı adımlar atılması gerektiğini fark ettim.”dedi.
Bir piton yılanı olan Yasemin Kay Allen onunla ilgili ise ” Şimdilik İngiltere’de bir dostum ilgileniyor. Sürüngenlerle aranız kötü değil ise bakımı hiç zor değil.” dedi. Hayvanlara uygulanan eziyetlerle ilgili ise “Hayvanlara uygulanan şiddete daha ciddi cezalar gelmeli, hayvanların da hislerinin olduğunu kabul etmeliyiz” dedi.
“Hayatımda hiç oduncu gömleği giymemiş olmakla gurur duyuyorum adeta.”
Başarılı oyuncu ALLEN hayatında yer vermediği kıyafetlerle ilgili “Puantiyeli hiçbir şeyim olmadı bugüne kadar ve olmayacak. Hayatımda hiç oduncu gömleği giymemiş olmakla da gurur duyuyorum adeta.” dedi.
“Sırf pozitif enerjiyle beslenen bir insan değilim.”
Allen, sosyal medya ile ilgili “Sırf pozitif enerjiyle beslenen bir insan değilim ama sosyal medyada sadece ilgi çekmek için yazılan negatif yorumları siliyorum. Linç kültürüne karşı olduğum için de çığ gibi büyümesini engelliyorum bazı fikirlerin. Yüzüne söyleme fırsatı olmayacağını bildiği lafı sana anonim şekilde kusmuş birinin ‘fikrine saygı’ duymak zorunda olduğumu düşünmüyorum; orası bir sosyal medya profili, demokratik bir fikir paylaşım alanı değil nihayetinde. “Siz sanatçısınız eleştiriye açık olmak zorundasınız” lafını da objektif eleştiri yapmaya çalışmıyorsanız kullanma hakkınız yok maalesef. diye sözünü sonlandırdı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Etiket arşivi: Pandemi
Pandemi etkisiyle Antalya’daki turizm tesislerinin elektrik tüketimi yüzde 55 geriledi
CK Enerji Akdeniz Elektrik’in Gayrimenkulün Enerjisi Raporu Ocak-Eylül 2020 sonuçları, tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınının “taşınma, elektrik tüketimi ve turizmdeki” etkisini ortaya koydu. Yılın ilk üç çeyreğinde Antalya, Isparta ve Burdur’da toplam taşınma hareketi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,3 gibi sınırlı bir oranda gerilerken üç ilde toplam elektrik tüketimi yüzde 17,4 düştü.
Salgınla mücadele kapsamında ülkeler arasındaki giriş ve çıkışlara getirilen sınırlamalar Türkiye’nin turizm başkenti Antalya’daki tesisleri olumsuz etkiledi. Yılın ilk üç çeyreğinde CK Enerji Akdeniz Elektrik’in portföyünde bulunan turizm tesislerinin elektrik tüketimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 55 geriledi.
CK Enerji Akdeniz Elektrik’in teknolojiye yaptığı yatırımlarla abone hareketlerinden yola çıkarak hazırladığı ‘Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’nun Ocak-Eylül 2020 sonuçları açıklandı. Rapor, tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınının toplam taşınma hareketinin yanı sıra turizm tesisleri ve bölgenin genel elektrik tüketimine etkisini de gözler önüne serdi. Bu yılın ilk üç çeyreğinde üç ildeki toplam taşınma hareketi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,37 gerilerken toplam elektrik tüketimi yüzde 17,4 düştü. Elektrik tüketiminde yaşanan bu kaybın büyük bölümü ise turizm sektöründen geldi. Pandemi nedeniyle pek çok ülke tarafından getirilen seyahat sınırlamaları, Türkiye’nin turizm başkenti Antalya’yı derinden etkiledi. CK Enerji Akdeniz Elektrik’in hizmet verdiği turizm tesislerinin toplam elektrik tüketimi, geçen yılın aynı dönemine göre bu yılın ilk üç çeyreğinde yaklaşık yüzde 55’lik bir kayıpla 511 milyon kWh seviyesinde kaldı.
MÜŞTERİLERİMİZİN TALEP VE İHTİYAÇLARINA HIZLA ÇÖZÜM ÜRETTİK
Gayrimenkulün Enerji Raporu’nun sonuçlarını açıklamak üzere basın mensupları ile bir araya gelen CK Enerji Akdeniz Elektrik Genel Müdürü Erol Değerli, salgının Türkiye’de görüldüğü ilk andan itibaren başta çalışan ve müşterileri olmak üzere tüm paydaşlarının sağlığını korumak için acil eylem planını devreye aldıklarını dile getirerek, “Dünya çok zorlu günlerden geçiyor. Uzaktan çalışma, uzaktan eğitimin gündeme geldiği, kişisel izolasyonun çok büyük önem taşıdığı bu dönemde elektrik hizmetinin ne kadar vazgeçilmez olduğu bir kez daha görüldü. Antalya, Isparta ve Burdur’da görevli tedarik şirketi olarak bu zor günlerde, müşterilerimizin talep ve ihtiyaçlarına çözüm üretmek için 7 gün 24 saat çalışıyoruz. Pandemi etkisi, düzenli olarak açıkladığımız Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’nda da kendini gösterdi. Doğal olarak bu süreçte taşınma hareketi geçmiş yıllara kıyasla bir miktar daraldı. Meskenlerde elektrik tüketiminin arttığı bu dönemde, turizm tesislerinde uzun süre müşteri ağırlanamamasının etkisi ile toplam elektrik tüketiminde düşüş yaşandı. CK Enerji Akdeniz Elektrik olarak bu zorlu günlerde de müşterilerimize destek olmaya, onlara katkı sunmaya devam ettik” değerlendirmesinde bulundu.
YENİ GAYRİMENKULE GEÇİŞTE NİSAN VE MAYIS’TA SERT DÜŞÜŞLER YAŞANDI
Genel Müdür Erol Değerli’nin detaylarını paylaştığı CK Enerji Akdeniz Elektrik Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’na göre 2019 yılının ilk üç çeyreğinde Antalya, Isparta ve Burdur’da 152 bin 423 olan toplam taşınma hareketi bu yıl yüzde 2,37’lik düşüşle ile 148 bin 806’ya geriledi. 2020 yılının ilk üç çeyreğinde üç ilde 46 bin 616 abone ilk kez yeni gayrimenkulünün kapısını açarken ikinci el gayrimenkule geçenlerin sayısı 102 bin 190 oldu. 2019 yılının ilk üç çeyreğine göre yeni gayrimenkule geçişte yüzde 14 azalma yaşansa da pandemiye rağmen ikinci el konutta yüzde 4’lük bir artış gözlendi.
2019 yılının ilk üç çeyreğinde yeni konuta geçiş sayısı 54 bin 221 iken bu yıl aynı dönemde söz konusu rakam yüzde 14 düşerek 46 bin 616’ya indi. Yeni gayrimenkule geçişte en sert hareket pandeminin ilk büyük etkisinin hissedildiği, “sağlığınız için evde kalın” çağrılarının yapıldığı Nisan ve Mayıs aylarında oldu. 2019 yılı Nisan ayında 6 bin 182 gayrimenkulün kapısı ilk kez açılırken bu yıl aynı ayda söz konusu rakam 2 bin 992’ye kadar indi. 2019 yılı Mayıs ayında toplam 7 bin 29 olan yeni gayrimenkule geçiş rakamı ise bu Mayıs’ta 3 bin 243’e geriledi. İlçe bazında bakıldığında yılın ilk üç çeyreğinde yeni gayrimenkule geçişlerin 9 bin 549’u yani yüzde 20,5’i Kepez’de gerçekleşti. Onu yüzde 12,6 ile Alanya ve yüzde 8 ile Muratpaşa izledi.
İLK KEZ MESKEN DIŞI ABONELERİN HAREKETİNE DE YER VERİLDİ
İkinci el gayrimenkulde ise salgına rağmen geçen yılın üzerinde bir kullanıcı değişikliği hareketi gözlendi. Her ne kadar Nisan ve Mayıs aylarında ikinci el gayrimenkule geçişte sert düşüş yaşansa da Türkiye genelinde Haziran’dan itibaren atılan normalleşme adımları özellikle Ağustos ve Eylül’de kullanıcı değişikliğini artırdı. Ağustos 2019’da 10 bin 14 olan ikinci ele taşınma hareketi, yüzde 57,2 artışla 15 bin 748’e çıktı. İkinci el gayrimenkuldeki taşınmaların toplam yüzde 24’ünü oluşturan Muratpaşa’da 24 bin 339 kullanıcı değişikliği gerçekleşti. Onu 21 bin 701 taşınma ile Kepez, 11 bin 299 taşınma ile de Alanya izledi.
CK Enerji Akdeniz Elektrik, Ocak-Eylül döneminde bir ilke imza atarak Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’nda mesken dışı abonelerin hareketlerine de yer verdi. Yılın ilk üç çeyreğinde Akdeniz bölgesinde 16 bin 107 ticarethane, 1.038 tarımsal sulama, 28 sanayi aboneliğinde kullanıcı değişikliği gerçekleşti. Bu dönemde 8 bin 895 ticarethane, 2 bin 493 sulama ve 3 sanayi tesisi yeni abonelik başvurusunda bulundu.
ELEKTRİK TÜKETİMİ YÜZDE 17,4 DÜŞTÜ
Salgını önlemek için alınan önlemler çerçevesinde birçok ticarethane uzun süre kapalı kalırken pek çok ülkenin seyahat sınırlaması turizm sektörünü derinden sarstı. Her ne kadar bu dönemde evde kalmanın etkisi ile mesken abonelerinin elektrik tüketimi artsa da toplam elektrik tüketiminde gerileme yaşandı. Antalya, Isparta ve Burdur’da 2019 yılının ilk üç çeyreğinde toplam elektrik tüketimi 5 milyar 932 milyon kWh düzeyinde iken pandeminin etkisi ile bu rakam 2020’nin aynı döneminde yüzde 17,4’lük bir düşüşle 4 milyar 895 milyon kWh’ye indi. 2020’nin ilk üç çeyreğinde Antalya’daki elektrik tüketimi 4 milyar 119 milyon kWh, Isparta’da 482 milyon kWh ve Burdur’da 293 milyon kWh düzeyinde gerçekleşti.
TURİZM TESİSLERİNİN TÜKETİMİ YÜZDE 55 GERİLEDİ
Elektrik tüketimindeki bu gerilemede turizm sektöründeki daralma etkili oldu. Antalya Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü verilerine göre Ocak-Ekim 2019 döneminde 14,1 milyon yabancı ziyaretçiyi ağırlayan Antalya’da bu rakam 2020’nin aynı döneminde 3 milyon seviyesine kaldı. Tüm olumsuzluklara rağmen Antalya’ya gelen turist sayısı Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında artış gösterse de geçen yılın aynı dönemine göre turist sayısındaki yüzde 78,7’lik gerileme turizm tesislerinin elektrik tüketim rakamlarında da kendini gösterdi. CK Enerji Akdeniz Elektrik’in müşterisi olan turizm tesisleri, 2019 yılının ilk üç çeyreğinde 1 milyar 139 milyon kWh elektrik tüketirken bu rakam bu yıl pandemi etkisiyle yüzde 55’lik bir düşüş ile 511 milyon kWh’ye kadar indi.
2019 yılı ilk üç çeyreğinde Antalya’daki toplam elektrik tüketiminde yüzde 27 olan turizm tesislerinin payı, bu yıl aynı dönemde yaklaşık yüzde 11’lere düştü. Antalya’da turizmi sırtlanan Manavgat, Alanya, Kemer, Serik, Aksu, Muratpaşa, Konyaltı ve Kaş’ta rakamlar ciddi oranda geriledi. Geçen yılın aynı dönemine göre bu yılın ilk üç çeyreğinde Manavgat’taki turizm tesislerinin tüketimi yüzde 63,5’lük kayıpla 298 milyon 208 bin kWh’den 108 milyon 606 bin kWh’ye geriledi. Alanya’da 275 milyon 717 bin kWh olan elektrik tüketimi yüzde 62,8’lik bir düşüşle 102 milyon 330 bin kWh’ye, Serik’te 194 milyon 479 bin kWh olan tüketim de yüzde 43,4’lik bir gerileme ile 110 milyon kWh’ye indi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Pandemi Döneminin Ebeveyn Açmazı: Ders Mi? Oyun Mu?
Pandemi nedeniyle eve taşınan çevrimiçi dersler, ödevler ve farklılaşan yaşam rutini ebeveynlerle çocukları adeta bir çıkmaza soktu. Sosyal ortamlarından uzaklaşan çocukların kaygı ve kaygıya bağlı duygu durumları hızla değişmeye başladı. Yetişkinlerin üzerindeki baskı arttı. Peki, anne ve babalar bu süreci nasıl yönetmeli? Evde, oyun – okul dengesini kurarak barış ortamı sağlamak nasıl mümkün olur? Klinik Psikolog ve DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Kurucu Başkanı Emre Konuk anlatıyor…
2020 herkes için zor bir sene oldu. Pandemi, iş yaşamından eğitime kadar pek çok alandaki ezberlerimizi bozdu. Yetişkinler için bu yeni COVID-19 sistemine alışmak kolay değil. Peki ya çocuklar?
Eve kapanan, arkadaşlarından uzaklaşan ve okulun tüm renklerini dijital ekrana sığdırmak durumunda kalan çocuklarda kaygı ve kaygıya bağlı diğer duygu durumları gitgide artıyor.
Dünya Sağlık Örgütü pandeminin çocukların psikolojisi üzerindeki etkisini şu şekilde tanımlıyor: “Tüm çocuklar değişimi algılasa da küçük çocuklar meydana gelen değişiklikleri anlamakta güçlük çekebilir. Kendilerini öfke ile ifade edebilirler. Ebeveynlerine daha yakın olmak isteyebilirler. Anne ve babadan daha fazla talepte bulunabileceklerini fark ettiklerinde ise ebeveynler kendilerini aşırı baskı altında hissederler.”
Peki, şu günlerde Türkiye’deki milyonlarca hanede yaşanan ve artık aşina olduğumuz bu tanımdaki gibi durumlarla nasıl başa çıkacağız? Pandemi sürecinde ebeveynler çocuklarının COVID-19 krizinin stresini ve endişesini nasıl yönetmeli? Çocuğun okul sorumlulukları ve oyun dünyası arasındaki denge nasıl kurulmalı?
Klinik Psikolog ve DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Kurucu Başkanı Emre Konuk, sürecin her iki taraf için de zor olduğuna dikkat çekiyor. Konuk; “Çocukları okul ve ödevler için bilgisayar başına oturtmaya çalışırken oyun ile ilgili sınırlandırma getirmek, evde ders – oyun dengesini sağlamak gerçekten zor. Eğer bu durum ve gerekçeleri çocuğa iyice izah edilmezse, özellikle küçük yaş grubundaki çocuklar uyum sağlamakta güçlük çekebilir. Çocuk ve ebeveynler arasında ciddi çatışmalar yaşanabilir. İlişki kötüleşirse, çocuk inadına anne-babanın istediği ya da önem verdiği şeyi yapmamaya başlar. Bu nedenle süreci onlara iyi açıklamalıyız. Bunun ‘evden eğitim’ olduğunu, virüs salgını nedeniyle eğitimin okuldan eve taşındığını, her gün derslere katılmak zorunda olduğunu net ve kararlı şekilde izah etmeliyiz. Bu konuda anne – baba aynı dili kullanmalı ve uygulamada da bu sözlerin arkasında durmalıdır. Ebeveynler takibi elden bırakmamalı, çocuk derslere katılmadığında yaptırımda bulunmalı, serbest zamanlarında ise eğlence için onların sevdikleri şeylere zaman tanımalı” diyor.
Çocuklara nasıl destek olmalı?
“Net, kararlı, sağlam ve tutarlı bir duruş şart” diyen Konuk; “Açıkça belirlenmiş ve esnetmenin çok mümkün olmadığı sınırları görünce çocuklar daha da kabul edici olacaklar ve uyumlarını arttıracaklardır. Çocuklara bilgi vermek şart. Verilecek bilgi çocuğun yaşına, gelişim düzeyine göre ayarlanmalı. Kişisel kaygılar çocuğa yansıtılmamalı. Neden evde olduğumuz, bu durumun neden hala devam ettiği, tedbir amaçlı neler yapmamız gerektiği çocuklara açıkça anlatılmalı. Yeni gelişmeler oldukça onlara tekrar bilgi vereceğimiz de söylenmeli. O zaman çocuklar çok daha rahat ve güvende hissederler. ‘Evimizdeyiz, güvenli yerimizde… Tüm bunları beraber atlatacağız, yeniden dışarı çıkacağız, sen arkadaşlarınla okulda buluşacaksın…’ gibi destekleyen ve umut verici sözlerimizi de eksik etmemeliyiz” diyor.
“Sosyal gelişim olumsuz etkilendi…”
Çocukların sosyalleşme konusunda yaşadığı sorunlara da dikkat çeken Konuk, “Süreç ile birlikte sosyalleşme, mecburen sadece online ortamda devam edecek. Bu durum elbette onların sosyal gelişimlerini bir oranda olumsuz etkileyecek. Uzaktan da olsa arkadaşlarından kopmamaları için onları desteklemek önemli. Arkadaşlarıyla telefondan ve bilgisayardan konuşmalarına, grupça oynadıkları online oyunlara belli ölçüde izin verilmeli. Ev ortamında sohbet zamanları yaratılmalı; onların da kendi duygu ve düşüncelerini açıklamalarına fırsat verecek, önemsenmiş hissedecekleri, keyifli zamanlar oluşturulması ihmal edilmemeli” dedi.
İlkokul 1. sınıflar ve sınava hazırlananlar en zorlu grup…
Dönemin ilkokula yeni başlayan öğrencilerle sınava hazırlanan grup için daha kritik olduğunu aktaran Konuk, “Bu süreçten belki de en olumsuz etkilenen öğrenci grubu onlar oldu. Tüm hayatımız boyunca eğitim-öğretim yaşamımızda ilk deneyimlerimizin yeri hayati bir öneme sahiptir. Bu ilk zamanlarda, öğrenmenin keyifli bir şey olduğu algısını çocuklara verebilmek çok kıymetlidir. O nedenle onlara baskı kurmadan, öğrendiği her yeni şeyden sonra güzel sözlerle ve neşeyle onu takdir ederek onların yolculuğuna ortak olmak gerekir. ‘Her geçen gün yeni şeyler öğreniyorsun, büyüyorsun, merak ediyorsun, sorular soruyorsun. Seni böyle görmek beni çok mutlu ediyor. Gurur duyuyorum seninle.’ gibi ifadelerle onları desteklemeliyiz. Elbette tüm dünyada her anlamda büyük bir belirsizliğin hâkim olduğu bu yıl, sınava hazırlanan öğrencilerin kaygıları daha da arttı. Maalesef öğrencilerin motivasyonu oldukça olumsuz etkilendi ve etkilenmeye devam ediyor. Yetişkinler olarak korkularımızı çocuklara yansıtmamaya çalışmalıyız” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Lüleburgaz Belediyesi’nin haftalık pandemi raporu
Lüleburgaz Belediyesi’nin haftalık pandemi raporuna göre 07-11 Aralık tarihleri arasında 20 aileye daha nakdi destekte bulunuldu. Bunun yanı sıra korona virüs tedbirleri kapsamında 322 işyeri denetlenirken toplam 165 litre dezenfektan kullanıldı.
Korona virüs salgının başladığı günden bu yana vatandaşına desteğini her geçen gün artıran Lüleburgaz Belediyesi çalışmalarına tüm hızıyla devam ediyor. Şeffaflık ilkesi doğrultusunda her hafta, “Haftalık Pandemi Raporu” yayınlayan Lüleburgaz Belediyesi’nin bu haftaki raporu açıklandı.
Ailelerin yanında olmaya devam
Kurulduğu ilk günden bu yana yoğun bir şekilde çalışan Lüleburgaz Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü, ihtiyaç sahibi ailelerin yüzünü bir nebze de olsa güldürmeye devam ediyor. Müdürlük, geçtiğimiz hafta 20 aileye daha nakdi destekte bulunurken, aynı süre içerisinde 13 bin 700 adet maske, 3 bin 904 adet eldiven ve 120 litre dezenfektan kullandı.
2 bin 445 konteyner temizlendi
Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü’nün yanı sıra Temizlik ve Çevre Müdürlüğü ekipleri de korona virüs kapsamında çalışmalarına aralıksız devam ediyor. Ekipler geçtiğimiz hafta her hafta olduğu gibi kent genelindeki 2 bin 445 adet çöp konteynerini deterjanlı suyla temizledi. Bununla birlikte çarşı bölgesinde, Kapalı Pazar Yeri ve diğer semt pazarlarında toplam 45 litre el dezenfektanı kullanıldı.
322 işyerine denetim
Tüm bunların yanı sıra Zabıta Müdürlüğü ekipleri de geçtiğimiz hafta korona virüs denetimlerine devam etti. Vatandaşları sürekli olarak maske, mesafe ve temizlik konusunda uyaran zabıta ekipleri, 1 haftalık süreç içerisinde 322 işyerinin denetimini gerçekleştirdi.
KIRKLARELİ – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Pandemi küçük uçaklara dönüşü hızlandıracak
Eurasia Airshow’da konuşan EMBRAER Ticari Havacılık CEO’su Arjan Meijer: Pandemi küçük uçaklara dönüşü hızlandıracak
“Ticari Uçaklar Sivil Havacılık Ekonomilerini Nasıl İyileştirir” başlıklı webinar bu yıl online yapılan Eurasia Show 2020’de Embraer’in Ticari Havacılık CEO’su sektörün geleceğinin küçük, daha uzun menzilli ve daha az maliyetli uçaklara döndüğünü söyledi.
Sivil havacılık, savunma ve havacılık sektörlerinin her kademesinden önde gelen firmaları bir araya getiren Türkiye’nin önde gelen bölgesel havacılık fuarı organizasyonu Eurasia Airshow 2020’de yerli ve yabancı toplam 343 firma katıldı. Fuarının son gününde “Ticari Uçaklar Sivil Havacılık Ekonomilerini Nasıl İyileştirir” başlıklı webinara dünyanın önemli uçak üreticilerinden EMBRAER ın Ticari Havacılıktan sorumlu CEO’su Arjan Meijer katıldı. Salgın sonrası dönemde uçuş alışkanlıklarının nasıl değişebileceğinden bu yeni durumla nasıl başa çıkılacağına kadar çeşitli açılardan salgının havacılık endüstrisi üzerindeki etkisi ele alındı.
Yolcuların yazın yeniden uçmaya başladığını hatırlatan Meijer, karantina zorunluluğu gibi koşullar kalktığında, aşı piyasaya çıktığında, uçuşlara talebin yine artacağını ve yolcu güveninin geri geleceğini söyledi.
Meijer ayrıca salgınla yaygınlaşan sanal toplantıların, salgın sonrası da alışkanlık olabileceğini ve iş uçuşlarının azaltabileceğini vurgulayarak, bu sonucun kendileri gibi daha küçük uçak üreten üreticilerin ürünlerine talebi arttıracağı öngörüsünde bulundu.
Dönemin sektördeki herkes için çok zor olduğunu, EMBRAER için elbette kısa vadede çok büyük bir etkisi olduğunu ancak EMBRAER’in ürün hattında herhangi bir iptal olmadığını belirten Meijer, “Bazı müşteriler için bir düzenleme yaptık, bu yıl için teslimatımızı etkiledi ve önümüzdeki yıllarda teslimatı etkileyecek. Ancak biz de ileriye baktığımızdan eminiz. 2001 ve 2008 gibi büyük krizlerden sonraki dönemlerde segmentimizdeki uçaklarımıza talebin arttığını gördük.” şeklinde konuştu.
Güveni yeniden tesis etmek zorundayız
Covid19 salgını öncesi endüstrinin patlama yaşadığını, temelde çok sağlıklı olduğunu ancak her şeyin bir anda durmak zorunda kaldığının altını çizen Meijer, “Sektörün küresel ekonomi için olduğu kadar Türkiye için de turizm ve iş sektörü açısından önemi çok büyük. Bu nedenle, en önemlisi, birlikte endüstrinin havayollarının uçmaya devam etmesini sağlamak. Kurallar arasında farklılık nedeniyle belirsizlik hissi veren ülkeler var. Şu anda gerçekten dünyada bazı bölgelerde durum çok zor. Birçok havayolu şirketinin ve tedarikçilerinin fırtınayı bastırmanın yollarını bulduğunu gördük. Biz şuna çok odaklandık: Uçmanın güvenli olduğunu anlatmaya, uçaklarda sistemlerimiz var ve havayı temizlemek için filtrelerimiz var. Bununla birlikte, güvenli bir ortam için yüz maskeleri var ki bu ekstra bir bariyer. Biz bu güveni sağlamak için çok şey yapıyoruz ve bu krizden nasıl çıkacağımızı çalışıyoruz. Bu nedenle umutluyum.”
“Uçuş alışkanlıklarının yerini sanal toplantı alabilir, tedarik zincirleri değişebilir”
İlk dönemin ardından insanların güveni geldiğinde tekrar seyahat edeceklerini Avrupa’da ABD’de, hatta Çin’de gördüklerini belirten Meijer, “IATA, havacılığın küresel olarak toparlanması için 2024-2025 yıllarını tahmin ediyor. Bu, benzeri görülmemiş uzun bir süre. Bölgesel ve kıtasal trafik muhtemelen daha hızlı ortaya çıkacaktır. Ancak trafik akışının etkileneceğine inanıyoruz. Ayrıca insanlar, iş seyahatlerinin bir kısmının yerine bu sanal toplantıları kullanıyor. Muhtemelen insanlar farklı yollardan gidip gelebilirler, tedarik zincirleri salgın nedeniyle de değişebilir.”
Salgını takip eden birçok gelişmenin dünyadaki uçuş şekillerini etkileyeceğini gösterdiğini işaret eden Meijer, uçuş şekillerinin uçak büyüklüklerini düşürerek yerel trafiği arttıracağını düşündüklerini söyleyerek şöyle dedi: “Daha küçük uçak segmenti için bunun bir fırsat olacağına inanıyoruz. Ancak aşı, piyasaya çıktığında uçan halkın korkusunun ortadan kalkacağından oldukça eminiz. Uçuş modellerinin ileriye dönük olarak değişeceğini göreceğiz.”
Ekonomik iyileşme için uygun fiyatlı uçuşlar
Uçuş ağlarının dönüşeceğini ve kısa mesafeler için kullanılan uçakların daha uzun uçuşlar için de kullanılmaya başlanacağını öngören Meijer, “Tüm dünyada bölgesel uçuşların ekonomik iyileşmeye öncülük edebileceğini görüyoruz. Açıkçası, havayolları esnekliğe sahip ise, daha düşük bir talebe uygun şekilde ağlarını ve sıklığını yeniden düzenleyecekler. Yeniden inşa, küçük uçaklara sahip olanları öne çıkaracak. Önümüzdeki yıllarda, ağlarını yeniden inşa etmeleri gereken ve trafik akışının nereye gelip gittiğini görmeleri gereken havayollarından daha fazla risk perspektifi göreceğiz.” diye ekledi.
İstanbul, dünyanın en iyi konumlanmış havalimanlarından biri
Doğu ve Batı’nın kesişme noktasında olarak tanımladığı Türkiye’nin havacılık sektörünün kapasitesine vurgu yapan Embraer Ticari Havacılık CEO’su Meijer, “Türkiye çok büyük bir pazar ve İstanbul dünyanın en iyi konumlandırılmış havalimanlarından biri, Türkiye’nin dört bir yanındaki ağlaru baktığınızda, rotaların yüzde 40’i aslında menzilinde, ki bu oldukça şaşırtıcı. Asya’nın büyük bir kısmı, Avrupa’nın büyük bir kısmı, bu aralık dahilinde Afrika’nın bir kısmı. Bu nedenle, daha küçük uçakların bağlantı ve frekans sunması için mantıklı bir yer. İstanbul ve diğer Türk havalimanları küresel pazarda eksen oluşturan geçiş noktaları olarak yer almalı. Ancak son birkaç yılda gördüğümüz şey, birçok havayolunun daha büyük uçakları doldurmaya yetecek kadar talep gördüğüydü. Bu yüzden, İstanbul’un ileriye dönük rekabet avantajı, 5-6 saatlik operasyon olan İstanbul’un daha küçük çevresinde bağlantı ve şıklık açısından operatörlere büyük faydalar sağlayabilir.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Solunum Derneği, Pandemi ile mücadele için sağlıklı önerilerde bulundu
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Onur Turan, pandemi kısıtlamaları nedeniyle dışarıda buluşamayan insanların evlerde çok sık bir araya geldiğini ve bunun da bulaş riskini artırdığını belirtti. Turan, “Çok zorunlu değil ise, yaşadığınız eve misafir kabul etmeyin, başkalarının evine ziyarete gitmeyin” uyarısı yaptı.
Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), bir yandan kış mevsiminin gelmiş olması, diğer yandan pandemi ile ilgili kısıtlamaların uygulanması nedeniyle, hepimizin dikkat etmesi gereken basit ama önemli önerilerde bulundu. Evde çok daha fazla vakit geçirmek durumunda kaldığımız bu günlerde evi havalandırmaktan, uyku ve beslenme düzenimize kadar özen göstermemiz gereken konuları hatırlatan TÜSAD, kendimizi ve sevdiklerimizi korumak ve toplumsal sorumluluk gereği uyulması gereken konuları hatırlattı.
DIŞARIDA BULUŞAMAYAN EVDE TOPLANIYOR!
TÜSAD Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Onur Turan tarafından yapılan açıklamada; getirilen son pandemi kısıtlamaları hatırlatılarak, dikkat edilmesi gereken bazı temel noktalara dikkat çekildi. Son yasakların evlerde insanların topluluk şeklinde bir araya geleceği etkinliklerin yapılmamasını da kapsadığına dikkat çeken Turan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Son günlerde ne yazık ki dışarıda buluşamayan ailelerin evlerde çok sık bir araya geldikleri ve birbirlerine virüsü bulaştırdıklarına şahit olmaktayız. Pandeminin en zor günlerini, hasta sayısının en yüksek olduğu zamanları yaşarken, en yakınımız dahil herkesin enfeksiyon taşıma ihtimali olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden çok zorunlu değil ise yaşadığınız eve misafir kabul etmeyin, başkalarının evine ziyarete gitmeyin. Ev dışına işi gereği veya başka nedenler ile çıkan kişilerin evde diğer aile fertlerine karşı sosyal mesafeyi koruması, evde kullanılan ortak alanlara dikkat edilmesi, gerekli durumlarda maske veya eldiven kullanılması bulaş riskini aza indirgeyecektir. ‘Hayatın eve sığabileceğini’ unutmamalı, geçirdiğimiz bu zor günleri bir an önce geride bırakmak için ‘maske-mesafe-hijyen’ kurallarına mutlaka uymalıyız.”
DIŞARI KIYAFETLERİ HEMEN YIKANMALI
Evimizde olası bir koronavirüs tehlikesini önlemek için almamız gereken bazı önlemler bulunduğunu da belirten Turan, şunları hatırlattı: “İhtiyaçlar doğrultusunda dışarı çıkıldığı durumlarda eve her dönüşte dezenfekte olunması bu kuralların başında gelmektedir. Dışarıda giyilen kıyafetler eve gelindiğinde çamaşır makinesinda yıkanmalıdır. Evde ortak kullanılan kapı kolları, tuvalet gibi yerler günde bir kez dezenfektan kullanılarak silinmelidir. Dışarıdan gelen kargo ve siparişler balkon gibi açık alanlarda açılmalı, ambalajı dışarıda bırakılmalı ve paket teması sonrası eller sabunlu su ile yıkanmalıdır.”
HAVAYA VE HAVALANDIRMAYA DİKKAT!
Kış mevsiminin başladığı bu aylarda hava sıcaklıklarının da hissedilir derecede düşmeye başladığını belirten Doç. Dr. Onur Turan, soğuk hava konusunda şu uyarıları yaptı: “Unutulmamalıdır ki, soğuk havanın bir etkisi de vücut direncini düşürmesi. Bu nedenle sonbahar ve kış aylarında zatürre görülme sıklığı artıyor. Grip ve nezleye yol açan mikroplar da soğuk havalarda daha kolay yayılır ve insandan insana bulaşırlar. Bu yüzden dışarı çıkarken önlemlerimizi almalı, kendimizi sıcak ve korunaklı tutacak kıyafetlerle dışarı çıkmalıyız.”
“Ama asıl unutulmaması gereken nokta; bu tür hastalıkların insandan insana bulaşmasının ve hasta olmamıza yol açmasının temel nedenlerinden birisi, soğuk hava değil, yaşadığımız evi, çalıştığımız iş yerini iyi havalandırmamaktır” diyen Turan, sözlerine şöyle devam etti: “Havalandırılmayan ortamlarda bulunan ve hızlıca çoğalan mantarlar, bakteriler ve virüsler sağlığımızı olumsuz yönde etkileyebilir. Evde daha çok zaman geçireceğimiz bu günlerde evlerdeki havayı sürekli olan yenilemek, havanın tazelenmesini sağlayarak nem oranını da düşürür. Odalar her gün, birkaçkez en az 30 dakika havalandırılmalıdır. Bu önlemler Koronavirüs de dahil olmak üzere virüslerin evde barınmasına daha fazla engel olacaktır.”
DÜZENLİ UYKU VE BESLENME ŞART
Pandemi döneminde önemli konulardan birisinin de bağışıklık sistemini güçlü tutmak olduğunu vurgulayan Turan, şu bilgileri verdi: “Bağışıklık sistemimiz ne kadar kuvvetli olursa virüs ve bakterilerle vücudumuzdan o kadar uzak durur ve enfeksiyon durumunda ise hastalığın beklenenden daha hafif geçmesini sağlayabilir. Güçlü bir bağışıklık sistemi için, düzenli uyku ve beslenme şart. Günde ortalama 7-9 saat uyumaya ve uyku düzeninizi bozmamaya özen göstermeli, alkol tüketmek, geç saatlerde yemek yemek gibi uyku kalitesini olumsuz etkileyecek olan etkenlerden de mümkün olunduğunca kaçınılmalıdır. Gıda seçimi olarak; hazır gıdalardan, gazlı içeceklerden bu süreçte mümkünse uzak durulması, meyve-sebze gibi vitamin, mineral içeriği yüksek, antioksidan özelliği de olan besinlerin ihmal edilmemesi önemlidir. Bağışıklık sistemini güçlü kılabilecek, bağırsak floramızı güçlendirecek doğal yoğurt, ayran, kefir gibi probiyotiklere de sofralarımızda daha fazla yer verebiliriz. Bol su içmek, kilo almamaya dikkat etmek diğer önemli öneriler olarak sıralandırılabilir. Düzenli fiziksel aktivite hem bağışıklık sistemini güçlendirecek hem de uyku kalitesini geliştirecektir. Bu nedenle evde ve dışarı çıkmanın serbest olduğu saatlerde hafif egzersizler ile vücudumuzu dinç tutabiliriz.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Cemiyet hayatının sevilen isimlerinden Arzu Özal, pandemi döneminde yorulmadan kilo veriyor..
Koronavirüs nedeniyle spor salonlarına gitmek istemeyen, evde spor yapma imkânı bulunmayan ya da spor yapmaya vakit ayıramayan insanların yeni tercihi ‘EmSlim’ oldu. Birçok ünlü ismin favorisi olan uygulamayı kullananlardan biri de Arzu Özal. Spor yapmaya vakit bulamadığı için uygulamayı tercih ettiğini belirten Özal, “En başta duyunca inanamamıştım ama hakikaten kaslarım kuvvetlendi. Bu görüntü de anlaşılıyor” dedi.
30 dakikada 20 bin mekik
Özal, EmSlim uygulamasının yorulmadan, zorlamadan ve yatarak kaslarını etkin şekilde çalıştığına dikkat çekerek “Uygulama yapılan bölgede 30 dakikalık bir işlem süresinde 20 bin mekik, squat yapmaya eş değer etki oluşturuyor. Bunu spor salonunda yapmam imkânsız” diye konuştu.
Koronayla ilgi arttı
EmSlim’e koronavirüs sonrası ilginin daha çok artığını belirten Daisy Poliklinik’in sahibi Songül Durur Zevzir ise şunları söyledi: “Koronavirüs nedeniyle spor salonlarına gitmeye çekinen, evde spor yapma imkânı bulunmayan ya da spor yapmaya zaman ayıramayan müşterimiz tarafından EmSlim, sıkça tercih ediliyor. EmSlim, kasları efekte bir şekilde yüzde 100 çalışmasını sağlıyor. Egzersiz ve spor yaparak 30 dakika gibi kısa sürede bunu yapmak mümkün değil.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Türk Kahvesi Sohbetlerinin Yeni Konusu: Sağlık ve Pandemi
500 yılı aşan geçmişi, bize özgü gelenekleri ile Türk Kahvesi kültürümüzde önemli bir yere sahip. Bu önemli değeri yaşatmayı ve tanıtmayı kurulduğu ilk günden itibaren kendine misyon edinen Kahve Dünyası, 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü vesilesiyle geleneksel olarak yaptırdığı araştırmalara bu yıl bir yenisini daha ekliyor. Değişen yaşam alışkanlıkları doğrultusunda Türk Kahvesinin kültürümüzdeki yerini analiz ve takip etmek hedefiyle 1.200 kişinin katılımıyla bu yıl gerçekleştirilen araştırma, pandemi ile birlikte daha çok Türk kahvesi içmeye başladığımızı ortaya koyuyor. Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 92’si Türk Kahvesi tüketiyor. Türk Kahvesi ortalama 7 dakikada içilirken bu süre zarfında en çok Türkçe müzikler dinleniyor. Türk Kahvesi içerken yapılan sohbetlerin ana konusunu bu yıl sağlık ve pandemi oluşturuyor.
Asırlardır Türk kültüründe var olan Türk Kahvesi, sabahların daha canlı başlamasını sağlayan, sohbetleri neşelendiren, yorgunluğumuzu alan, kız isteme merasimlerinin ritüeli, buluşmalara en çok yakışan kültürel bir motif olarak karşımıza çıkıyor. Bir içecekten öte birleştirici gücü olduğu herkesçe kabul edilen Türk Kahvesi günümüzde dostluğun ve sohbet ortamlarının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” olarak kabul edilen Türk Kahvesi için her yıl 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü olarak kutlanıyor. “Hepimizin Ortak Noktası” söylemiyle Türk Kahvesi ve diğer özgün lezzetlerini misafirlerinin beğenisine sunan Kahve Dünyası, çok değerli bir kültürel miras olan Türk Kahvesine sahip çıkmak amacıyla her yıl olduğu gibi bu yıl da 5 Aralık’a özel olarak bir araştırma gerçekleştirdi. Kahve Dünyası, her yıl düzenli olarak yapılan bu araştırmalarla tüketici alışkanlıklarını ve trendleri anlamak, analiz etmenin yanı sıra arşiv niteliğinde bir kayıt oluşturmayı da hedefliyor.
Türk Kahvesinin bu coğrafya için ayrı bir önemi olduğunu vurgulayan Kahve Dünyası Genel Müdürü Kaan Altınkılıç, “Bol köpüğü ve mis gibi kokusuyla Türk Kahvesi kültürümüzün vazgeçilmez bir parçası. Biz de Kahve Dünyası olarak bu mirasa sahip çıkıyor ve ürün gamımızı her geçen gün arttırsak da Türk Kahvesini daima odak noktamızda tutuyoruz. Türk Kahvesini, geleneksel sunumunu koruyarak yanında çikolata ve su ikramımızla servis ederek, Türk Kahvesi kültürünü sadece 5 Aralık’ta değil; her gün, her ikramda misafirlerimize hatırlatmaktan büyük gurur duyuyoruz. Ülkemizin önemli bir değeri olan Türk Kahvesine tutkuyla bağlı olan herkesin ve tüm kahve severlerin bu özel gününü kutluyoruz” dedi.
Türk Kahvesinin tüketimi ile ilgili çarpıcı sonuçlar
Bağımsız pazar araştırma şirketi İpsos tarafından yapılan, 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü kapsamında gerçekleştirilen araştırmada katılımcılara; Türk Kahvesi tüketim adedi, Türk Kahvesi tüketilirken sohbet edilen konular, dinlenilen müzikler, Türk Kahvesini en çok kiminle içmekten keyif aldıkları gibi sorular yöneltildi. Türkiye’nin farklı bölgelerinden 1.200 kişinin katıldığı araştırmada çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı.
Türk Kahvesi ortalama 7 dakikada içiliyor
Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 92’si Türk Kahvesi tüketiyor. Düzenli olarak Türk Kahvesi tüketenler ise her hafta ortalama 8 fincan Türk Kahvesi içiyor. Araştırmada öne çıkan bir diğer konu ise Türk Kahvesi tüketim süresi. Türk Kahvesi ortalama 7 dakikada içiliyor. Araştırmaya göre; bir kahve sever hayatı boyunca yaklaşık 3 bin saatini Türk Kahvesi içmeye ayırıyor. Türk Kahvesi en çok akşam saatlerinde ve orta şekerli olarak tüketiliyor.
Kadınlar Türk Kahvesini enerjik hissetmek, konsantrasyonu artırmak ve metabolizmayı hızlandırmak için tüketiyor
Türk Kahvesi tüketiminde cinsiyet ve yaş kırılımına bakıldığında; kadınlar erkeklere oranla ortalama olarak daha fazla Türk Kahvesi tüketiyor. Ayrıca, katılımcıların büyük çoğunluğu Türk Kahvesini lezzeti ve verdiği keyif için tüketiyor. Türk Kahvesini erkeklere göre daha fazla tüketen kadınların tercih nedenleri de çeşitlilik gösteriyor. Kadınlar Türk Kahvesini erkeklere kıyasla daha fazla sosyalleşmek, rahatlamak, enerjik hissetmek için ve metabolizmayı hızlandırdığı düşüncesiyle tüketiyor. Türk Kahvesi tüketiminin diğer bir sebebi ise konsantrasyonu artırmak.
Kadınların Türk Kahvesini genellikle evde ve arkadaş/komşu evinde içmeyi tercih ettikleri görülürken, erkeklerin ise genellikle iş yerinde içtiği ortaya çıktı. Araştırmaya göre 45-50 yaş grubundaki kişiler özellikle pandemi şartları nedeniyle daha çok evde Türk Kahvesi tüketirken; kafe gibi dış mekânlarda tüketimin ise 15-24 yaş grubunda daha fazla olduğu görüldü.
Kahve muhabbetlerinde konu artık sağlık ve pandemi
Pandemi döneminden önce Türk Kahvesi sohbetlerinde özellikle kadınlar için ev hayatı, eğitim, okul, dersler ve havadan sudan muhabbetler en popüler konular arasında iken erkekler arasında ise iş hayatı, para, siyaset ve spor gibi konular daha çok konuşuluyordu. Pandeminin hayatımıza girmesiyle birlikte ise Türk Kahvesi sohbetlerinin en önemli konusu sağlık ve pandemi oldu.
Türk Kahvesini en çok Ege ve Akdenizliler seviyor
Araştırma sonuçlarına göre Ege ve Akdeniz bölgelerindeki tüketiciler, günde 2-3 kez kahve içerek diğer bölgelere oranla daha fazla Türk Kahvesi tüketiyor. Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesindekiler ise Türk Kahvesini haftada ortalama 1 kez içiyor. Türk Kahvesinin yanında en çok tercih edilen lezzet ise çikolata oluyor.
Türkçe müzik ile iyi gidiyor
Katılımcılar Türk Kahvesi içerken daha çok Türkçe şarkılar dinlemeyi tercih ettiklerini belirtirken; erkekler nezdinde Türk sanat müziği ve halk müziği daha çok tercih ediliyor. Kadınlar ise Türk Kahvesinin keyfini Türkçe slow şarkılar ve Türkçe pop müziği eşliğinde çıkarıyor.
Tüketiciler, Türk Kahvesini beraber tükettikleri kişileri en çok sakin ve samimi olarak tanımlıyor. Kadınların Türk Kahvesini birlikte içmek istedikleri kişileri dışa dönük ve hoşsohbet olarak tanımlama oranı daha yüksek… Sıralama ise şu şekilde: Sakin ve samimi, neşeli ve hayattan keyif almasını bilen, güvenilir, dışa dönük ve hoşsohbet, geleneksel ve nostaljik. Ayrıca, kadınlar en çok arkadaşlarıyla, erkekler ise aileleriyle Türk Kahvesi içmeyi tercih ediyor.
Türk Kahvesinin En’leri
Araştırmada Türk Kahvesi ile ilgili ortaya çıkan “En’ler” ise şunlar oldu: Türk Kahvesini en çok seven yaş: 30 Türk Kahvesini en çok seven cinsiyet: Kadın En sevilen Türk Kahvesi türü: Orta şekerli En sevilen Türk Kahvesi eşlikçisi: Çikolata Türk Kahvesinin en sevildiği zaman: Akşam saatleri En çok kahve içtiğimiz kişiler: Kadınlar – en çok arkadaşlarıyla Erkekler – en çok aileleriyle.
Kahve Dünyası Hakkında
Yarım asırdır kahve – kakao ticareti yapan ve 30 yıla yaklaşan çikolata deneyimi bulunan Altınmarka Grubu’nun bir üyesi olan Kahve Dünyası, ilk mağazasını İstanbul’un Eminönü semtinde açtı. Misafirperverliği ve ikram kültürüyle kısa sürede sektörün öncü markalarından biri haline gelen Kahve Dünyası günümüz itibarıyla Türkiye’nin coğrafi penetrasyonu en yüksek kahve ve çikolata zinciridir. Yurt içinde 200’ü aşkın mağaza olmak üzere 500’e yakın satış noktası, yurt dışında ise 15 mağazası bulunan Kahve Dünyası, her gün 100 bini aşkın misafirine hizmet vermektedir. Tüm mağazalarının işletmesini üstlenerek kalitesini garanti altına alan Kahve Dünyası aynı zamanda, kahve, çikolata, dondurma, unlu mamul ve fit lezzetlerden oluşan bini aşkın lezzetinde, kendi üretimi olmayan hiçbir ürünü misafirlerine sunmayarak Türkiye’de bir benzeri olmayan kahve mağazacılığı anlayışı sergilemektedir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Milas-Bodrum Havalimanı ACI pandemi sertifikasını aldı
Milas-Bodrum Havalimanı, Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI World) tarafından oluşturulan ve pandemi önlemlerini belirleyen sertifikayı aldı.
TAV Havalimanları tarafından işletilen Milas-Bodrum Havalimanı ilgili kriterleri karşılayarak, pandemi döneminde güvenli seyahat için ACI World oluşturulan “Havalimanı Sağlık Akreditasyonu”nu aldı.
TAV Milas-Bodrum İşletme Koordinatörü İclal Kayaoğlu “Hükümetlerin sınırlarını kapamaları nedeniyle pandemiden ciddi şekilde etkilenmekle birlikte, havacılık yeni düzenlemelere en hızlı adapte olan sektörler arasında yer alıyor. Pandeminin ortaya çıkmasının ardından Milas-Bodrum Havalimanı’nda çalışanlarımızın ve yolcularımızın sağlığını korumak üzere otoritelerin belirlediği önlemleri hızlıca ve tam olarak hayata geçirdik. SHGM tarafından yayınlanan Havaalanı Pandemi Tedbirleri Sertifikasyonunu aldık ve Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı (EASA) tarafından oluşturulan protokolü imzaladık. Şimdi de ACI tarafından oluşturulan programa katıldık. Pandeminin etkisini yitirmesi ve seyahat kısıtlamalarının kalkmasıyla birlikte yolcularımız güvenle seyahat etmeye başlayacağına inanıyoruz” dedi.
TAV’ın Türkiye’de işlettiği Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes ve Gazipaşa-Alanya havalimanları da ACI tarafından sertifikalandırıldı. Şirketin yurtdışında işlettiği Makedonya Üsküp, Tunus Enfidha ve Monastir, Suudi Arabistan Medine ve Hırvatistan Zagreb havalimanları da akreditasyon sürecini tamamladı ve sertifika aldı.
Milas-Bodrum Havalimanı bu yılın ilk 10 ayında 1 milyon 401 bin yolcuya hizmet verdi.
TAV Havalimanları hakkında
Dünyanın önde gelen havalimanı işletmecileri arasında yer alan TAV Havalimanları, Türkiye’de Antalya, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes, Milas Bodrum ve Gazipaşa Alanya havalimanlarını işletiyor. TAV yurtdışında ise Gürcistan’ın Tiflis ve Batum, Tunus’un Monastır ve Enfidha-Hammamet, Makedonya’nın Üsküp ile Ohrid, Suudi Arabistan’ın Medine ve Hırvatistan’ın Zagreb Havalimanı’nda faaliyet gösteriyor. Holding, duty free, yiyecek-içecek hizmetleri, yer hizmetleri, bilişim, güvenlik ve işletme hizmetleri gibi havalimanı operasyonunun diğer alanlarında da faaliyet gösteriyor. Bu çerçevede TAV Havalimanları, Letonya’nın Riga Havalimanı’nda da duty free, yiyecek içecek ve diğer ticari alanların işletmesini gerçekleştiriyor. Şirket 2019’da iştirakleriyle birlikte yaklaşık 600 bin uçak seferine ve 89 milyon yolcuya hizmet sundu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Pandemide sanata ortak nefes: Pandemi Orkestrası
Pandemi sürecinde hiçbir sabit geliri olmayan ve ekonomik olarak zor bir süreçten geçen müzisyenlerin yer alacağı bir senfonik orkestra kuruldu. Klasik müziğin Türkiye’deki en önemli icracıları arasında yer alan Gürer Aykal, Gülsin Onay, Cihat Aşkın, İdil Biret gibi isimlerin de şef ve solist olarak yer alacağı konserler Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda gerçekleştirilecek.
Kadıköy Belediyesi’nin destek verdiği projede şef, solist ve orkestracı olarak aynı meslek grubundan birçok sanatçı da karşılık beklemeden yer alıyor. “Kadıköy Belediyesi Pandemi Orkestrası” adıyla beş konser verecek orkestraya, Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası ev sahipliği yapacak. Pandemi orkestrasının ilk konseri 7 Aralık 2020 Pazartesi şef Rengim Gökmen ve İdil Biret’in katılımıyla; ikinci konser 4 Ocak 2021’de şef Oğuzhan Balcı ve Gökhan Aybulus’un katılımıyla; üçüncü konser 8 Şubat 2021’de şef Gürer Aykal ve Bülent Yazıcı’nın katılımıyla; dördüncü konser 8 Mart 2021’de şef İbrahim Yazıcı ve Gülsin Onay’ın katılımıyla; beşinci konser ise 29 Mart 2021’de şef Hakan Şensoy ve Cihat Aşkın katılımıyla gerçekleşecek. Biletler Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası gişesi ve internetten satışa sunulacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)