E-ticaretin en yoğun olduğu gün olan ‘Efsane Cuma’da siber saldırılar normal günlerin 3 katına çıktı. Güvenli online alışveriş deneyimi için ödeme ekosistemindeki tüm aktörlerin dikkat etmesi gerektiğini söyleyen PCI Checklist Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Kıvanç Harputlu, bankaların ve ödeme sistemcilerinin, globalde her yıl yüzde 23 oranında artan üye işyeri risklerini yüzde 35 oranında düşürdüklerini söyledi.
Pandemi döneminde artan online alışveriş, e-ticaret sitelerinin geleneksel kasım ayı kampanyalarıyla yeni rekora koşarken, siber güvenlik risklerini de beraberinde getirdi. Pandeminin başladığı mart ayından bu yana artarak devam eden siber saldırılar, e-ticaretin en yoğun olduğu gün olan ‘Efsane Cuma’da normal günlerin 3 katına çıkarak adeta zirveye ulaştı. E-ticaret siteleri için siber güvenlik alanında faaliyet gösteren FinTech girişimi PCI Checklist Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Kıvanç Harputlu, araştırmaların, online alışverişte siber risk artışının önümüzdeki dönemde de devam edeceğini gösterdiğinin altını çizerek, güvenli online alışveriş deneyimi için ödeme ekosistemindeki tüm aktörlerin dikkat etmesi gerektiğini söyledi.
SALDIRILARIN YÜZDE 99’U KULLANICILARIN FİNANSAL VERİSİNE ULAŞMA AMAÇLI
Statista verilerine göre, Türkiye e-ticaret pazarında 2020-2024 yılları arasında her yıl yüzde 20 büyüme öngörüldüğünü ifade eden PCI Checklist Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Kıvanç Harputlu, “Bu, dünyada Türkiye’yi en hızlı büyüyen ülke konumuna getiriyor. E-ticaret büyümesinde dünya ortalaması ise yüzde 8 oranında” dedi. Saldırganların finans ve sigortacılık sektörüne yönelik yaptığı saldırılarda finansal veriye ulaşma motivasyonunun yüzde 91 olduğunu söyleyen Harputlu şöyle devam etti: “Bu oranın e-ticarette yüzde 99 olması, kötü niyetli kişilerin kart verisine ulaşma amaçlı yaptığı saldırılarda e-ticaret sektörünü açıkça hedef aldığını gösteriyor. Ayrıca yapılan bu saldırıların yüzde 75’i (Kaynak: Verizon DBIR) de şirket dışındaki kişiler tarafından gerçekleştiriliyor”.
‘BANKALARIN MÜŞTERİSİ OLAN ÜYE İŞYERİ RİSKLERİNİ YÜZDE 35 DÜŞÜRÜYORUZ’
E-ticarete yönelik yapılan saldırıların, e-ticaret siteleri kadar banka ve ödeme sistemcilerine de ciddi zararlar verdiğinin altını çizen Kıvanç Harputlu, bu kapsamda PCI Checklist müşterisi olan bankaların ve ödeme sistemcilerinin, globalde her yıl yüzde 23 oranında artan üye işyeri risklerini yüzde 35 oranında düşürdüklerini söyledi. Harputlu, “Şu an Türkiye’de 6 bin üye işyerinin denetimini sağlayan ve gün geçtikçe müşteri sayısı artan PCI Checklist olarak amacımız 2022 ile birlikte Türkiye’nin e-ticaret güvenliğinde örnek ülke olmasını sağlamak” diye konuştu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Aylık arşivler: Kasım 2020
HIV’de Tedavi Mümkün, Zor Olan Hastaya Ulaşmak
1 Aralık Dünya HIV/AIDS Günü kapsamında uzmanlar bir araya gelerek erken tanının önemine dikkat çekti. Test yapılmadan HIV ile yaşayan bireylere ulaşmanın olanaksızlığı vurgulanan toplantıda, sosyal baskı, önyargılar ve ayrımcılığın bu süreci olumsuz etkilediğinin de altı çizildi.
1 Aralık Dünya AIDS Günü kapsamında GSK Türkiye’nin desteği ile gerçekleştirilen basın buluşmasında uzmanlar HIV (Human Immunodeficiency Virus – İnsan Bağışıklığı Yetmezlik Virüsü) ve AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrom – İnsan Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) ile ilgili güncel bilgiler paylaştı.
Toplantıda, Hacettepe Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, Marmara Üniversitesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Korten, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Fehmi Tabak, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilara İnan, Ege Üniversitesi HIV/AIDS Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Deniz Gökengin HIV hakkında güncel bilgileri paylaşmak üzere bir araya geldi.
Toplantıda, UNAIDS güncel 95-95-95 hedefleri ve Türkiye’deki son durumla ilgili bilgiler veren Hacettepe Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, 1980’lerin başında başlayan bu hastalık dünyada bu zamana kadar 75 milyondan fazla kişide görülmüş durumda. Epideminin başından beri 32,7 milyon kişi hayatını kaybetti. 38 milyon civarında kişi de bu hastalıkla hayatını sürdürüyor. Ancak bu hastalıkla ilgili çok önemli adımlar da atıldı. Dünya Sağlık Örgütü liderliğinde hedefler belirlendi. Önceleri 90-90-90 hedefleri belirlenmişti, yani hedef toplumdaki HIV pozitif kişilerin yüzde 90’ına tedavi vermek ve yine tedavi verilen hastaların yüzde 90’ında tedavinin başarılı olmasıydı. Elimizdeki ilaçlarla viral hücre yükünü/sayısını sıfıra indirdiğimiz hastaların yaşam sürelerindeki olası kısalmayı da engellemiş durumdayız. Böylece, ilaçların kalitesi, hastalık farkındalığı ve tanı için yapılan test sayıları arttıkça 90-90-90 hedefi 95-95-95’e çıktı. Türkiye de bu hedeflere erişebilmek için bütün gücüyle çalışmalarını sürdürüyor.” dedi.
HIV/AIDS’in tanımı ve bu hastalığın toplum sağlığı açısından neden ciddiye alınması gerektiğine yönelik bilgiler veren Marmara Üniversitesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Korten, “HIV vücutta birçok hücreyi enfekte ediyor ama en önemlisi bağışıklık sistemimizin bileşeni olan yardımcı T hücrelerini enfekte edip azalmalarına yol açıyor. Bir kişi HIV virüsünü aldığı zaman biz ona HIV ile enfekte kişi diyoruz. Ama AIDS dediğimiz zaman hastalığın daha ileri seviyesini kastediyoruz. Bu da HIV virüsü ile enfekte olan kişilerde bazı fırsatçı enfeksiyonların ya da kanserlerin ortaya çıkması demek. 2019’un sonu itibarıyla dünyada 38 milyon kişi HIV ile birlikte yaşıyor. Yine geçen yıl itibarıyla dünya genelinde 1,7 milyon yeni HIV enfekte birey var. Bunların 1,5 milyonu erişkin,150 bin kadarı da çocuk. HIV enfeksiyonunun en tepe düzeyine 2004 yılında vardığını, insanların daha fazla ilaca ulaşmasıyla birlikte ise azalışa geçtiğini görüyoruz. Geçen yıl 690 bin kişinin AIDS’ten yaşamını yitirdiğini bilmekteyiz. Ülkemizde ise 2019 sonu rakamlarına göre, 26.164 HIV tanısı alan hasta var. 2020’de ise eklenen yeni hasta sayısının 4 bin civarında olması bekleniyor.” diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Fehmi Tabak, HIV/AIDS geçen yüzyıldan başlayarak bu yüzyıla kadar devam eden bir salgın hastalık diyebiliriz. Aslında tanısı çok kolay bir hastalık. Virüse karşı olan bir antikor bulaşmadan sonra 10-15 gün içerisinde pozitif oluyor. Hastalığın tedavisinde başarılı sonuçlar alıyoruz. Zor olan hastaya ulaşmak, bunun için de son yıllarda önemli adımlar atıldı. Ülkemizde HIV, evlilik öncesi, ameliyat öncesi ve kan bağışı öncesi alınan testlerle tespit edilebiliyor. Bunun yanı sıra, bulaşma açısından riskli bir durum varsa kişi kendi isteğiyle de test yaptırabiliyor. Hiçbir ücret talep edilmeden ve kişilerin kimlik bilgisi istenmeden, verilen bir kodla test sürecinizi takip edebileceğiniz anonim test merkezleri mevcut. Şişli (İstanbul), Beşiktaş (İstanbul), Çankaya (Ankara), Konak (İzmir), ve Nilüfer (Bursa) ilk kurulan anonim test merkezleri. Bu merkezlerde test yaptırıp aynı gün sonuç almak mümkün.” dedi.
HIV’de erken test ve tanının hayati bir yere sahip olduğunu vurgulayan, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilara İnan ise; “HIV virüsünün keşfinden itibaren yani 1985 yılından bu yana tedavisi olan bir hastalık. Hastalığa yönelik günümüzde de çok etkin ilaçlar geliştirildi. Bu etkili ilaçlarla birlikte virüsün çoğalmasını da çok etkin bir şekilde baskılayabiliyor, bağışıklık sisteminin onarılmasını ve korunmasını sağlayabiliyoruz. Böylelikle HIV ile ilişkili sağ kalım süresini de uzatmış oluyoruz. HIV artık ölümcül değil kronik bir hastalık. Ülkemizde de tedaviye erişim dünyaya kıyasla çok iyi durumda. Türkiye’de tanı konmuş hastalıklarda tedaviyi rahatlıkla planlayabiliyoruz. Dünya genelinde kullanılan pek çok ilaç ülkemizde de ruhsatlı bir şekilde bulunuyor. İlaçlara erişimde de hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz. Dolayısıyla tanı konanlarda tedaviye başlama oranımız yüzde 95-100 seviyelerinde olabiliyor. Burada önemli olan tanı konması. Tanı konduktan sonra doğru tedavi ile, HIV pozitif bireylerde beklenen yaşam ömrü, HIV ile enfekte olmayan kişilerle aynı olabiliyor.” diye konuştu.
HIV tanı ve tedavisinde yaşanan en önemli diğer sorunun ise ayrımcılık olduğunun altını çizen, Ege Üniversitesi HIV/AIDS Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Deniz Gökengin, HIV enfeksiyonu, tıbbi olduğu kadar sosyal açıdan da hem HIV ile yaşayan bireyin kendisi, hem de bu bireyin çevresindeki kişiler açısından önem taşıyan bir durum. Enfeksiyon tanımlandığı 80’li yıllarda eşcinsel erkeklerde ortaya çıkan ölümcül bir hastalık olarak biliniyordu. Uzun yıllar boyunca HIV’den korunma önlemlerinin hastalık ve ölüm etrafında şekillenmesi, toplum tarafından bu enfeksiyonun korkulacak bir durum ve toplumsal ahlak kurallarına aykırı davranışlarda bulunan bireylere ait bir hastalık olarak algılanmasına sebep oldu. 90’lı yıllarla birlikte yeni ilaçlar kullanıma girdi ve HIV enfeksiyonu kontrol altına alınabilir bir hastalık haline geldi. HIV ile yaşayan bireyler daha uzun ve kaliteli yaşamaya başladılar. Bu da damgalamayı ortadan kaldıracağı noktasında bir beklenti doğurdu. Ancak ne yazık ki damgalama ve ayrımcılık bir miktar azalmış olmakla birlikte yaşamın her alanında devam ediyor. Damgalama sorunu önemli çünkü hem hastalığın önlenmesi hem de tedavi hizmetlerine erişimin önünde önemli bir engel oluşturuyor. Bununla birlikte sadece eşcinsel erkeklerde ortaya çıktığına yönelik yanlış algı, ailesel, sosyal ve ekonomik zararlara yol açması nedeniyle kalıcı ve yıkıcı bir sorun olarak da kabul ediliyor. 2011 yılında Türkiye’de HIV ile yaşayan bireylerde yaptırdığımız bir anket sonucuna göre, bireylerin yüzde 21’inin damgalanmış olduğunu ortaya koydu. En sık damgalanma nedenleri ise, birey hakkında dedikodu yapılması ve sözle incitilmesiydi. Damgalama nedenlerinin başında ise, toplumun HIV ile yaşayan bireyden hastalık bulaşabileceği korkusu yer alıyor.” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Sir David Attenborough ile A Perfect Planet’in merak edilen fragmanı yayınlandı
Sir David Attenborough’nun kendine özgü sesi ve ödüllü besteci Ilan Eshkeri’nin orijinal bestesi, BBC One’un yeni doğa tarihi dizisi A Perfect Planet’in nefes kesen manzaralarına karşı dört dakikalık ön bölümünde bir araya geliyor. Bu yepyeni seri, dünyadaki yaşamı destekleyen, yönlendiren ve mümkün kılan büyük doğa güçlerini keşfediyor.
Önümüzdeki yıl Türkiye dahil tüm dünyada prömiyeri yapılacak olan serinin tanıtım videosu, 23 Kasım Pazartesi günü saat 17:00’da TV’de, sosyal ve dijital platformlarda küresel olarak yayınlandı.
Beş bölümlük dizi, Hint Muson’unun ıslattığı topraklardan ateşli Hawaii yanardağlarının yamaçlarına, Bahamalar’ın gelgit adalarından Ellesmere Adası’nın donmuş atıklarına kadar hayranlık uyandıran manzaralar sunuyor. Yapımı dört yıl süren seri, altı kıtada 31 ülkede çekildi.
İlk dört bölüm yanardağların, güneş ışığının, havanın ve okyanusların gücünü keşfediyor. Dizinin son bölümü, dünyanın en yeni doğa gücünün dramatik etkisine bakerken, insanlar ve gezegenimizin mükemmel dengesini yeniden sağlamak için neler yapılabileceğimize dair yanıt arıyor.
Ön bölüm hakkında yorum yapan Sir David Attenborough, “Bu yıl insanlar belki de her zamankinden daha fazla, doğal dünyada rahatlık ve teselli buluyor. Seyahat edemeyecek olsak da, bu inanılmaz görüntüde harika ve çeşitli gezegenimizin tadını çıkarmak için birkaç dakikamızı ayırabiliriz.”
Dizinin yapımcısı Huw Cordey, İngiltere’nin bu yılın başlarında karantinanın başlamasıyla birlikte ekibinin serinin post prodüksiyonlarını yeniden düşünmek zorunda kaldıklarını belirterek şunları söyledi: “Sir David, seslendirme için yeni yollar benimsedi ve dizinin müzikleri yaylı orkestrayı bir araya getirip onları canlı olarak kaydedebileceğimiz birkaç yerden biri olan İzlanda’da tamamlandı. Covid kısıtlamaları bando ve nefesli çalgılarla aynı yöntemi yapmamıza engel olduğu için, müzisyenlerin her biri kayıtlarını kendi oturma odalarında tamamlamak zorunda kaldı..”
Ödüllü besteci Ilan Eshkeri, daha önce BBC’nin diğer doğa tarihi simgeleri için besteler yapmış olan Hans Zimmer ve Steven Price’ın saflarına katılarak A Perfect Planet’in müziğine hayat verdi. Eshkeri’nin çalışmaları arasında Annie Lennox, David Gilmour, Sinead O’Connor ve KT Tunstall ile işbirlikleri yer alıyor.
Eshkeri projeyle ilgili olarak “A Perfect Planet için müzik yapmak son derece tatmin edici bir deneyim oldu. Parçası olduğumuz olağanüstü dünyayı kutlayan diziyaşamı destekleyen sistemlerin hassas dengesini ve gelecekteki istikrarını sağlamak için ne yapmamız gerektiğini de gösteriyor. Bu benim için çok önemli ve ilgilenmemiz gereken bir sorumluluğumuz olduğuna inandığım bir mesaj; sadece gelecek nesli eğitmekle kalmayıp aynı zamanda onlara ilham verecek şekilde… Bu, müziğe yaklaşımımı etkiledi ve beni alışılmadık bir yola soktu. Karantina sırasında bir orkestrayı kaydetmeye çalışmanın eşi görülmemiş lojistik sorunları yüzünden, ‘A Perfect Planet’ için müzik bestelemek de son derece zordu, BBC ve Silverback’te beni destekleyen ve onlara attığım fikirleri destekleyen herkese minnettarım. Müziğimin değişime ilham vermede rol oynamasını umuyorum.”
A Perfect Planet, BBC One ve Discovery için Silverback Films tarafından üretildi ve Tencent Penguin Pictures, ZDF German Television, China Media Group CCTV9, France Télévisions ve The Open University ile ortak yapımcılığını üstlendi. BBC İçerik Yöneticisi Charlotte Moore ve BBC Komisyon, Bilim ve Doğa Tarihi Başkanı Jack Bootle tarafından yaptırılmıştır.
A Perfect Planet önümüzdeki yıl BBC Earth kanalında Türkiye’deki izleyecileri ile buluşacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Sisal Şans’tan açıklama
Sisal Şans özel bir açıklama yayınladı. Açıklamada; ”
Bilindiği üzere Türkiye Varlık Fonu tarafından, T.C. Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü’nün izleme ve denetimine tabi olmak üzere Şirketimiz Türkiye’de 10 yıl süreyle, şans oyunlarını düzenlemesine ilişkin iş ve hizmetleri yerine getirmek üzere yetkilendirilmiştir.
Kurumumuzun; 18/11/2020 ve 23/11/2020 tarihlerinde gerçekleştirdiği Sayısal Loto çekilişlerinde 4 sayının aynı çıkması üzerine kamuoyuna yansıyan “hile iddiaları” ile ilgili açıklama yapma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Gerçek bilgi ve belgelere dayanmaksızın gerçek dışı haber yapılması yayıncılık ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Bu kapsamda yapılan haber tümüyle gerçek dışı olup kamuoyu nezdinde şirketimiz başta olmak üzere çekilişte görev alan herkesin itibarını zedelemektedir.
18/11/2020 tarihinde gerçekleştirilen 47. Sayısal Loto çekilişinde; “8, 22, 50, 55, 71, 87, +18 (Joker)”, 23/11/2020 tarihinde gerçekleştirilen 49. Sayısal Loto çekilişinde ise; “8, 22, 42, 52, 55, 71, +49 (Joker)” sayıları çekilmiştir.
Her iki çekilişte de “8, 22, 55, 71” sayılarının çıkmasının her şans oyununda oluşabilecek “matematiksel olasılıklar” dahilinde değerlendirilmesi gereken bir durum olduğunun ve Sisal Şans olarak Şans Merkezi’mizde kullandığımız teknik altyapının dışarıdan herhangi bir müdahaleye imkân tanımadığının altını çizmek isteriz. Ayrıcaen büyük önceliğimiz olan şeffalık ilkesi kapsamında Dünya Piyango Birliği (WLA) sertifikalı, son teknoloji ürünü, tam otomatik yepyeni çekiliş makineleriyle kurulmuş olan Şans Merkezi’mizde yapılan çekilişlerimiz Milli Piyango İdaresi, Noter ve Sisal Şans yetkilisinin katılımıyla oluşan bir heyet huzurunda kamuya açık olarak şeffaf ve üst düzey güvenlik tedbirleri alınarak düzenlenmektedir. Ayrıca bilindiği üzere, millipiyangoonline.com sitesinden ve Milli Piyango TV Youtube kanalımızdan canlı olarak yayınlanmaktadır. Dileyen herkese Şans Merkezi’mizdeki çekilişlere katılarak çekilişleri izleme imkânı da sunuyoruz.
Sisal Şans, Türkiye çapındaki erişim ağı, şans oyunları alanındaki deneyimi ve teknik altyapısıyla oyunseverlere heyecanlı, eğlenceli ve şeffaflıktan ödün vermeyen teknolojik bir şans oyunları dünyası sunmaya devam edecektir.
Faaliyetlerimiz sonucunda elde edilen gelirden çıkan değerin ülkemize kalması ve bu değerin operasyona başladığımız günden beri katlanarak artması yaptığımızın işin önemini ortaya koyuyor. Sosyal sorumluluk alanında ülkemize büyük katkılar sağlayan Milli Piyango markasına yatırım yapmayı sürdürerek, Türkiye ekonomisine ve toplumuna katkı sağlamaya devam edeceğiz.
Art niyetli ve itibar zedeleme amacı güden bu tip asılsız suçlama ve iddialar karşısında hukuki haklarımızı kullanmaktan çekinmeyeceğimizi bildirmek isteriz.
Bilginize sunarız.
Sisal Şans İnteraktif Hizmetler ve Şans Oyunları Yat. A.Ş” ifadeleri yer aldı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Babacan: ‘Salgının bu noktaya gelmesinin sorumlusu Saray yönetimidir’
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Kocaeli İl Kongresi’nde konuştu. Konuşmasının sonlarına doğru, eş zamanlı gerçekleşen Tunceli İl Kongresi’ne bağlanan Babacan şu ifadeleri kullandı:
Salgının faturasını vatandaşa kestiler
Demiştim ki “Lütfen ‘Biz elimizden geleni yaptık, halkımıza söz dinletemedik’ demeyin.” Bunu da dediler. Hatta dün sayın Erdoğan “Sorumluluk Bilim Kurulunda. Vatandaşlarımız da önlemlere uymuyor” dedi. Faturayı; rapor bile tutamayan, vaka sayıları kendilerinden gizlenen, konunun tüm uzmanlarının yeterli oranda temsil edilmediği Bilim Kurulu’na kesti. Peşinden de vatandaşa.
Salgınla mücadelede gerçekleri gizleyen, yeterli önlem almayan, kendileri değilmiş gibi önce Bilim Kurulu’nu, peşinden de vatandaşı suçluyorlar. Canıyla uğraşan vatandaşımız, ölürken bile suçlu.
Hangi kararı Bilim Kurulu verdi?
Yaygın bir şekilde tarama testi yapmıyorsunuz. Hastayla yakın temas edenlerde semptom yoksa test yapmıyorsunuz. Şehirlerin farklı noktalarına, hastanelerden bağımsız test istasyonları kurun dedik, kurmadınız. 1 Haziran’dan sonra önlemleri iyice gevşettiniz, bunun kararını kim verdi? Bunların kararını Bilim Kurulu mu verdi, vatandaş mı verdi yoksa siz mi verdiniz?
Kimse suçu üzerinden atmasın
Bu sistemde ilgili bakan bile karar veremiyor. Bakanlar kendi alanlarındaki konularda konuşurken “sayın Cumhurbaşkanının talimatlarıyla” diye söze başlıyor. Daha ilk zamanlarda sokağa çıkma sınırlandırılması ile ilgili krizi hatırlayın. Bir bakan “sınırlandırma var” dedi, diğeri “yok” dedi. En son yine Cumhurbaşkanının talimatını beklediler. Bu salgına karşı alınmayan tüm önlemlerden kimin sorumlu olduğunu herkes biliyor. Kimse suçu kendilerinden dahi bilgi gizlenen Bilim Kuruluna, hele hele vatandaşımıza atmasın.
Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını çözeceğiz
Dersimli dostlarımın huzurunda sesleniyorum. En yakın zamanda Dersim’e geleceğiz, Munzur Gözeleri’nde sizlerle çay içeceğiz. Geçmişte yaşanan olayları çok iyi biliyoruz ve acıları paylaşıyoruz. Yarınlarımızı birlikte inşa edeceğiz. Tüm vatandaşlarımızın, inançlarının gereğini korkusuzca ve huzurla yaşayabilecekleri özgür bir ortamı oluşturacağız. Ötekileştirme hissi doğuran tüm uygulamalara son vereceğiz. Alevi vatandaşlarımızın başta Cem Evlerine ilişkin talepleri olmak üzere inanç, düşünce ve davranış temelinde birikmiş sorunlarının çözümü için gerekli her türlü adımı atacağız.
Yüzde 1 bile oy alamayan şahıs “fikirlerim iktidarda” diyor
“Milli irade“ diyenler, milletin iradesini bir hiç yaptılar. Grup Başkanvekilleri “Biz bir hiçiz“ diyor. Yüzde 1 bile oy alamayan, 28 Şubat karanlığının destekçisi bir şahıs da “Fikirlerim iktidarda“ diyor.
Ülkemizi de yüzde 10 oy almış bir genel başkan, diğer küçük ortak yönetiyor. Daha da şaşırtıcı olanı, büyük ortağın iç işlerini de küçük ortak yönetiyor. Türkiye siyasi tarihinde görmediğimiz manzaralara şahit oluyoruz.
İki yıldır Kanal İstanbul’la mı yatıp kalktınız?
17 Ağustos 1999’da deprem gerçeğiyle en ağır yüzleşmeyi Kocaeli’nde yaşadık. Kaynaklarımızı Kanal İstanbul gibi dipsiz bir kuyuda, ranta dönüştürmek isteyenler, en azından Kocaeli’ndeki 1500 konutun iyileştirilmesine neden kaynak bulamazlar? İlgili bakan, iki yıl evvel, dönüştürülmesi gereken 6,7 milyon konut bulunduğunu açıklamıştı. Aradan iki yıl geçti, maalesef en son İzmir depremini yaşadık. Ardından sayın Erdoğan çıkıp yenilenmesi gereken bina sayısını açıkladı. Kaç açıkladı? 6,7 milyon. Aynı sayıyı açıkladı. Yahu ne yaptınız siz iki yılda?
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Sıbyan Mektebi “Tarih Müzesi” olsun!
Anıtlar Kurulu tarafından geçtiğimiz günlerde restorasyon çalışmaları başlatılan 450 yıllık Sıbyan Mektebi’nin Lüleburgaz halkına kazandırılması gerektiğini söyleyen Başkan Gerenli, “Kentimizin en önemli kültürel miraslarından biri olan bu nadide eserin dokusuna uygun bir şekilde değerlendirip gelecek nesillere aktarmak boynumuzun borcudur. Sıbyan Mektebi de gerek konumu, gerekse tarihi dokusuyla Lüleburgaz tarih müzesi olarak yer almalı ve uzun yıllar bu şekilde Lüleburgaz’a hizmet etmelidir” diyerek çağrıda bulundu.
Lüleburgaz Belediye Başkanı Murat Gerenli, Edirne Anıtlar Kurulu tarafından restorasyon çalışmalarına başlanılan Mimar Sinan’ın ustalık eserlerinden 450 yıllık Sıbyan Mektebi hakkında çok önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Gerenli, Sıbyan Mektebi’nin Türkiye’de Sokollu’ya ait ayakta kalan 3 menzil külliyesinden biri olduğunu hatırlatarak, bu eşşiz eserin Lüleburgaz’a “Tarih Müzesi” olarak kazandırılması gerektiğini söyledi. Gerenli, Lüleburgaz Belediyesi’nin Lüleburgaz halkıyla birlikte Tarih Müzesi’ni oluşturma konusunda gerekli iradeye sahip olduklarını kaydetti.
“Boynumuzun borcu”
Sıbyan Mektebi’nin Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi ile bir bütün olduğunu söyleyen Gerenli, külliyenin kültürel mirasımızda çok önemli bir yere sahip olduğunu ve uluslararası alanda da yayınlanmış eserlerde bunun görüldüğünü söyledi. Bu nedenle Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi’nin dışardan gelen misafirlere, Lüleburgaz halkına tanıtılması gerektiğini belirten Gerenli, “Sanat tarihimiz açısından da çok önemli eserler arasında yer alan ve uluslararası yayınlanmış eserlerde yer bulan külliyemizi tanıtmak, dışarıdan gelen misafirlere, halkımıza, gençlerimize ve gelecek nesillere aktarmak boynumuzun borcudur. Bu bizim için en önemli görevlerden biridir” ifadelerini kullandı.
“Gerçekleştirecek iradeye sahibiz”
Lüleburgaz Belediyesi’nin kent belleğini gelecek nesillere aktarmak amacıyla kültür envanteri çalışmaları başlattığını hatırlatan Gerenli, Sıbyan Mektebi’ni Lüleburgaz halkıyla birlikte tarih müzesi olarak kente kazandıracak iradeye sahip olduklarını söyledi. Gerenli, “Lüleburgaz Belediyesi olarak da kültür envanteri çalışmaları yapıyoruz ve kültür envanteri çalışmaları sonucunda kentimize müze kazandırmak ve geçmişten gelen birikimimizi gelecek nesillere aktarmak en önemli görevlerimizden biridir. Bilimsel olarak hazırlanacak bu birikimle birlikte bunu yapabilecek iradeye sahibiz” dedi.
“Orası sadece müze olmayacak”
Lüleburgaz Belediyesi’nin Sıbyan Mektebi için elini taşın altına koymaya hazır olduğunun altını çizen Başkan Gerenli, “Biz sadece orayı müze yapmayacağız. Buna paralel olarak Sokollu Mehmet Paşa Camii’nin bahçesinde ağaçların bulunduğu alanı da Lüleburgaz halkına kazandırmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız” şeklinde konuştu.
“Çok önemli yere sahip”
Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi’nin Lüleburgaz en önemli kültürel miraslarının başında geldiğini söyleyen Başkan Gerenli konuşmasına şöyle devam etti; “Lüleburgaz’da Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi kentimizin en önemli kültürel miraslarının başında gelir. 1560 yılında yapılmış, 450 yıldır ayakta kalmış olan bu eser Lüleburgaz’ın gelişiminde, bugünkü duruma gelmesinde çok önemli bir yere sahiptir. Lüleburgaz Türk toprakları olduktan sonra ilk yapılan eser Kadıali Camidir. Ama arkasından Sokollu Mehmet Paşa’nın yönlendirmesi sonucu Osmanlı payitahtı ile sınır bölgelerini birbirine bağlayan menzil külliyesi olarak yapılmıştır. Koca Sinan diye andığımız Türk tarihinin en önemli mimarı Mimar Sinan tarafından yapılan, Sokollu Mehmet Paşa adına ayakta duran 3 menzil külliyesinden biridir.”
Tarihi hamam örneği
Başkan Gerenli’nin “Tarih müzesi olsun” çağrısıyla gözler Sıbyan Mektebi’ne çevrilirken akıllara Lüleburgaz Belediyesi’nin 2006’da gerçekleştirdiği satın alma süreciyle 6 milyon liraya restore ettiği Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi’nde bulunan Çifte Hamamlar geldi. Lüleburgaz Belediyesi o dönem gerçekleştirdiği başarılı restorasyon çalışmasıyla tarihi hamamı aslına uygun bir şekilde ayağa kaldırmış, bununla da sınırlı kalmayarak hamamı Türkiye’de bir ilk olarak meclis toplantı salonu haline getirmişti.
KIRKLARELİ – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Lüleburgaz’da o cadde tamam!
Lüleburgaz Belediyesi ekipleri, kentin önemli arterlerinden biri olan Özgürlük Caddesi’ndeki asfalt çalışmalarında son aşamaya geçti. Başkan Gerenli’nin yakından takip ettiği çalışmalar tamamlandıktan sonra caddeye bisiklet yolu çizgileri yapmak için çalışma başlatılacak.
Lüleburgaz Belediyesi Su ve Kanalizasyon Müdürlüğü’nün yaz aylarında altyapısını tamamen yenilediği Özgürlük Caddesi’nin asfaltlama çalışmalarında son aşamaya geçildi. Fen İşleri Müdürlüğü’ne bağlı ekipler caddede aşınma asfaltı dökümü için çalışma başlattı. Ekiplerin hummalı bir şekilde sürdürdüğü çalışmaların en kısa sürede tamamlanması bekleniyor.
Gerenli bilgi aldı
Çalışmalar tüm hızıyla sürerken, Lüleburgaz Belediye Başkanı Murat Gerenli ekiplerden bilgi aldı. Bir süre caddedeki çalışmaları yerinde takip eden Gerenli, daha sonra kent genelindeki diğer çalışmaları takip etmek üzere caddeden ayrıldı.
Bisiklet yolu geliyor
Son aşamanın da tamamlanmak üzere olduğu Özgürlük Caddesi’nde, asfalt işlemi sona erdikten sonra bisiklet yolu çizimi için çalışmalar başlayacak. Caddenin büyük bir bölümünde olacak olan bisiklet yolu, Lüleburgaz’ın dört bir yanını bisiklet çevreyolu gibi bağlayacak yolların ilki olma niteliği taşıyor.
Temizlik şantiyesi yükseliyor
Özgürlük Caddesi’ndeki çalışmalar devam ederken Başkan Gerenli belediye temizlik personeli için yapılan temizlik şantiyesi binasını incelemeye geçti. Gerenli, temizlik personelinin daha konforlu ve rahat bir çalışma ortamının olacağı şantiye binası hakkında Fen İşleri Müdürlüğü ekiplerinden bilgi aldı.
KIRKLARELİ – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Whirlpool Corporation, depremden etkilenen ailelere destek olarak 500 beyaz eşya bağışladı
Dünyanın lider mutfak aletleri ve yıkama cihazları üreticisi Whirlpool Corporation, 30 Ekim depreminden etkilenen 250’den fazla aileye yardım olarak çamaşır makinesinden buzdolabına toplam 500 beyaz eşya bağışladı.
Felaketten etkilenen ailelere destek olmak ve yeni evlerini kurmalarında yardımcı olmak amacıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi’yle iş birliği yapan Whirlpool, çamaşır makinesi ve buzdolaplarını doğrudan depremzedelerin yeni evlerine götürüp kurulumlarını yaptı.
Whirlpool EMEA Manisa Fabrika Direktörü İlyas Kil, “Depremlerin Türkiye’de neden olduğu felaketleri görmek bizi çok derinden etkiledi. Faaliyetlerimizi yürüttüğümüz ve yaşadığımız topluma desteğimizi sunmaya devam ederek, depremzedelerin evlerinde rahat, güvenli ve sağlıklı bir hayatı yeniden kurmaları için üzerimize düşeni yapmak istedik.” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, şunları söyledi: “Depremin şehrimize yaptığı yıkıcı etki bütün vatandaşlarımızı üzdü ve sarstı. Her felakette olduğu gibi ülkemizde dayanışma kültürü yine oluştu ve Whirlpool’dan değerli dostlarımızın İzmir’le ilgili kalpten mesajları bizim için büyük bir moral kaynağı oldu.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Ben Fero ve Anıl Piyancı Red Bull Half Court sahasında birbirlerine meydan okuyacak
Türkiye’nin en önemli sokak basketbol turnuvası Red Bull Half Court 3×3 Basketbol Türkiye Finali 5 Aralık’ta İstanbul’da oynanıyor. Final öncesinde Türkçe rap camiasının başarılı iki ismi Anıl Piyancı ve Ben Fero, bu kez sanat sahnesinde değil sahada yeteneklerini göstermeye hazırlanıyor. Ben Fero sosyal medya üzerinden Anıl Piyancı’ya “Anılım senin semtinde senin arkadaşlarınla benim arkadaşlarım 3×3 Red Bull Half Court’ta kapışacağız. Bekliyorum” sözleri ile meydan okudu. Yakın arkadaş olan ikiliden Piyancı da bu meydan okumaya; “Ferom kardeşim bana meydan okumuşsun. Takımını al gel, buluşalım” sözleri ile yanıtlayarak bugün sahada buluşmak üzere sözleşti.
Bu zamana kadar Türkçe rap dünyasındaki sayısız başarıları ile adlarından söz ettiren iki yetenekli isim, benzeri görülmemiş bir deneyime imza atmaya hazırlanıyor. Her ikisi de çocuk yaşlardan itibaren basketbolla içli dışlı yetişen sanatçılardan Anıl Piyancı ve Ben Fero, basketbol sahasında ülkenin en iyilerini karşılaştırmaya hazırlanan Red Bull Half Court 3×3 Basketbol turnuvasında kozlarını paylaşacak. Ben Fero’nun sosyal medya üzerinden Anıl Piyancı’ya “Anılım bu teklifimi kabul edersin diye düşünüyorum. Çünkü senin semtinde senin arkadaşlarınla benim arkadaşlarım 3×3 Red Bull Half Court kapışacağız. Bekliyorum. Her maçın sonunda bir kazanan bir de mağlup olur. Artık orasını da göreceğiz” sözleri ile meydan okuması üzerine heyecanlı bir düellonun fitili ateşlendi.Anıl Piyancı da sanatçının bu meydan okuması karşısında; “Ferom kardeşim bana meydan okumuşsun. Hayalet Park’ta seni bekliyorum. Takımını al gel, Red Bull Half Court’ta buluşalım” sözleri ile karşılık verdi. İki isim bugün İzmir’deki Hayalet Park’taki sahada buluşmak üzere sözleşti.
‘Kıyasıya bir kapışma olacak’
İddialı maça saatler kala sıkı bir antrenman sürecine giren Anıl Piyancı, “Hayatta en zevk aldığım şeylerden biri müzik setimizi basket potasının altına koyduktan sonra hip hop açıp arkadaşlarla müzik dinlerken şut çalışmak. Basketbol ve hip hop kesinlikle ayrılmaz ikili. Benim için her zaman bir tutku olmaya devam edecek. Bunu sevdiğim bir arkadaşımla yapacak olmak da çok heyecan verici” sözlerini kullandı. Piyancı ile yakın arkadaş oldukları bilinen Ben Fero bu heyecanlı karşılaşma öncesinde “Basketbola oldum olası düşkünüm. Devamlı da oynarım. Anıl ile sahada kapışacağız, öncesinde de pratik yapıyorum. Kıyasıya bir karşılaşma olacağına eminim” diye konuştu.
Türkiye’nin en önemli ve en büyük sokak basketbol turnuvası olan Red Bull Half Court 3×3 Basketbol Türkiye Finali, 5 Aralık 2020 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilecek.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Startup yatırımları 2 milyar dolara ulaştı
Pandemiye rağmen yatırımcıların oyun sektörüne olan ilgisi artarak devam ediyor. KPMG Türkiye tarafından yayınlanan Türkiye Startup Yatırımları raporuna göre, 2020’nin ilk dokuz ayında girişim ekosistemine yapılan toplam yatırım tutarı yaklaşık 2 milyar dolara ulaştı.
KPMG Türkiye tarafından hazırlanan Türkiye Startup Yatırımları raporu, oyun sektörünün yıl içinde yükselen başarısını gözler önüne serdi. Türkiye girişim ekosisteminde yaşanan gelişimi yansıtan raporda mobil oyunlara ve dijital eğlence platformlarına olan yatırımcı ilgisinin artması dikkat çekiyor.
Üçüncü çeyrekte 45,8 milyon dolarlık yatırım
2020’nin ilk çeyreğinde startuplar toplam 19 milyon dolarlık yatırım alırken, ikinci çeyrekte bu rakam 28,3 milyon dolara ulaştı. Rapora göre, startup yatırımları üçüncü çeyrekte 45,8 milyon dolara yükseldi. 2020’nin dokuz aylık döneminde oyun sektöründe gerçekleşen hisse satışı işlemlerinin yaklaşık 2 milyar dolarlık işlem hacmi yaratması, oyun sektörünü en fazla yatırım alan sektör konumda taşıdı.
Oyun pazarına yönelik teşvik ve destekler hazır
Oyun sektörünün yapılan yatırımlarla büyüdüğüne dikkat çeken IFASTURK Eğitim Ar-Ge ve Destek Kurucusu Mesut Şenel şu ifadeleri kullandı: “Türkiye, oyun pazarına ve oyun geliştirenlere sağlanan desteklerle dünya çapında ses getiren başarılar elde ediyor. Oyun sektöründe üretim yapan şirket sayısının ve yapılan yatırımların artması, sektörün gelişimi için çok önemli. Oyun dünyası yenilikçi fikirlerle ve geleceği hedefleyen girişimcilerle gelişimini sürdürmeye devam ederken bizler de girişimcilerin bu yolda önlerine çıkabilecek zorlukları aşmaları için destek veriyoruz. Teknoloji odaklı girişimlere sağlanan devlet desteklerinden ve teşviklerden en verimli şekilde faydalanmaları için gerekli tüm işlem ve aşamaları birlikte gerçekleştiriyoruz.”
IFASTURK hakkında:
IFAS Türk Eğitim Ar-Ge ve Destek Danışmanlığı A.Ş., farklı iş kollarında faaliyet gösteren orta ve büyük ölçekli firmalara, Ar-Ge ve Teknopark Danışmanlığı ile ihracata yönelik devlet destekleri danışmanlığı kapsamında müşterilerine ihtiyaçları doğrultusunda geniş yelpazede hizmetler sunan bir danışmanlık şirketidir.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)