KADEM’in T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği ve bu sene online yapılan 4’üncü Kadın ve Adalet Zirvesi, ikinci gününde de önemli konuşmacılara ev sahipliği yaptı. 28 Kasım’a kadar devam edecek zirvede, dijitalin toplum, ebeveynlik, sanat ve eğitime etkilerini Türkiye’den ve dünyadan konunun uzmanları anlattı.
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ve T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği 4’üncü Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, “Dijital Çağda İnsan Kalmak” temasıyla online olarak yapılıyor. Zirvenin ikinci gününde dijitalin toplum, ebeveynlik, sanat ve eğitime etkileri konuşuldu.
Günün ilk konuşmasını yapan ve dijital dünyaya uyum sürecinde çocuğun ihtiyaçlarının nasıl değiştiğini anlatan Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk, çevrenin insan psikolojisindeki etkisinin altını çizdi. Çevrenin çocuğun etkileşimde olduğu her şey olduğunu aktaran Selçuk, kulaklık takıp internete sürekli bağlı yaşayan çocukların yaşam alanının ebeveynleri, kardeşleri, mahallesi, okulu olmadığını anlattı.
“OYUN OYNAYANLARDA İNSANDIŞILAŞTIRMA OLUYOR”
Ekran başında veya video oyunlar oynayarak geçirilen sürenin yaşla beraber arttığını belirten Selçuk konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ekran başında geçirilen zaman artınca hiperaktivite, yıkıcı karşı gelme, depresyonun da arttığını görüyoruz. Özellikle çok video oyunu oynayan çocuklarda öfke ve kaygı yükseliyor. Öfke kontrolünde daha da zorlanıyorlar. Video oyunlarında fazla zaman geçiren çocuklar diğer insanlara insani özellikler atfetmekte zorlanıyor. Yani ‘insandışılaştırma’ oluyor. Başkalarının duygularını anlamakta güçlük çekiyor ve diğer insanlara zarar verici davranışları gösterme eğilimleri artıyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, lise yıllarından sonra gençlerin kendisi de bundan rahatsız oluyor. Ama ekran süresini azaltmak isteseler de yapamadıklarını belirtiyorlar.”
DİJİTAL OKUR YAZARLIK ÖNEMLİ
Bu noktada ebeveynlerin çocuklarıyla etkileşimde bulunmalarının önemini vurgulayan Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk gibi TRT’de yöneticilik yapan İsmihan Yılmaz da zirvede yaptığı konuşmasında bu konunun önemine değindi.
‘Çocuğum internette çok zaman geçiriyor” kaygısıyla çocukların elinden ekranları alıp, süreleri kısıtlamaya çalışan ebeveynlerin bunun işe yaramadığını gördüklerini hatırlatan Yılmaz, dijital okur yazarlığın ve bu alandaki yetkinliklerin arttırılmasının bu noktada çok önemli olduğunu söyledi. Ekran zaman yönetiminin önemine vurgu yapan Yılmaz, “Ebeveynlerin eğitimi noktasında KADEM gibi STK’ların ve kamu kuruluşlarının çok büyük rolleri var. Burada oluşan kaygıyı azaltıp, ıskalamakta olduğumuz imkanlara başka türlü ulaşamayız” dedi.
YAPAY ZEKANIN SANATA ETKİSİ
Zirve konuşmacılarından, insan bilincinin sanat ve teknoloji ile ilişkisini yorumlayan Medya Sanatçısı -Yönetmen Refik Anadol, Amerika’ya gidişini, başarı hikayesini, nasıl stüdyo sahibi olduğunu ve eserlerinin ortaya çıkış süreçlerini panelde anlattı. ‘Bir veri pigment olabilir mi’ diye sorgulayarak başlayan ve şu anda Bill Gates’in de koleksiyonunda var olan veri resimlerinin ortaya çıkış hikayesinden bahseden Anadol, yapay zekanın sanata etkileri konusunda şöyle konuştu:
“Karşımızda unutmayan bir şey var. Yapay zekanın insanlığa zararlı olması da ihtimaller dahilinde. Bununla başa çıkmanın yöntemi ise bilinçlenmek. Mahremiyet ve özgür irade giderek yok oluyor. Bu farkındalığı yaratmanın yolu ise sanat yapmak. Teknoloji, insanlığın aynası. Bu ayna bizi temsil ediyor ve duygu, koku, doku da devreye girdiğinde makineler sanat yapabilir. Bizim buna nasıl karşılık vereceğimiz ise daha önemli. İnsanları makineleştirmektense makineyi insanlaştırmak bana göre insanlık için daha iyi bir şey.”
DÜNYADA KADININ ROLÜ NASIL DEĞİŞİYOR?
Dijital çağda kadını güçlendirmek üzerine konuşan John Cabot Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Alina Sorgner, Ülkelerin bazı bölgelerinde, kadınların dijital okur yazarlığı ve teknoloji üreticiliği konusunda zayıf olduğunu, dijitalin kadınlara etkisinin ne olacağının da zaman içinde bölgeden bölgeye değişeceğini aktardı. Sorgner, kadınların girişimci olarak güçlendirilmesi için dijital veri sermayesine yatırım yapılması gerektiğini de sözlerine ekledi.
We Love Reading’in kurucusu ve Haşimi Üniversitesi öğretim üyesi moleküler biyolog Prof. Rana Dajani ise, dijital dünyada kadının ve annenin değişen rolleriyle ilgili şöyle konuştu: “Toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınlar her ne kadar üniversite eğitimi alsa da evlenip çocuk sahibi olunca işi bırakma eğilimindeler. Çünkü iş yerleri erkekler tarafından erkekler için hazırlanmış. Doğum yapan, emziren kadınlar için iş yerleri çok dostane değil. Jane Fonda, Arap ve Ortadoğulu kadınların kadın olmaktan gurur duyduklarını ancak bu durumun batıdaki kadınlar için geçerli olmadığını bir toplantıda dile getirmişti. Dolayısıyla kadınların başarıyı nasıl tanımladıklarına bakmak çok önemli. Kimi için çocuk büyütmek başarı, kimi için CEO olmak. Her kadın kendi hikayesini yazmalı. Dijital dünya bu anlamda kadınların işini kolaylaştırabilir.”
EĞİTİM VE EĞLENCE
Early Bird English Kurucusu Jenny Molendyk Divleli, Türkiye’ye taşındığında kendisinin hayli zorlanırken çocuklarının Türkçeyi çok kısa sürede öğrendiklerini farkettiğinde bu girişimi hayata geçirme kararı aldığını anlattı. Dile ne kadar maruz kalınırsa o kadar fark etmeden öğrenmenin mümkün olduğunu aktaran Divleli, sosyal medyanın bu amaçla kullanılabileceğini belirtti. Eğitim tasarımcısı ve Usturlab Atölye Kurucusu Sümeyye Ceylan ise, bilim eğitimi ile yaratıcılığın nasıl desteklenebileceğini aktardı. İbn Haldun Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Nagihan Haliloğlu, dijital beşeri bilimlerin bize ekstra bilgi üretimi olmadığını, bu noktadan sonra beşeri kısmın başladığını ifade etti ve bilgi küratörlüğünün öneminden bahsetti.
Türkiye’de müzik eğitiminin değişmesi gerektiğini söyleyen Arp Sanatçısı Şirin Pancaroğlu ise önce müzik eğitiminde reforma gidilip sonrasında dijitalleşmenin düşünülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Zirvede konuşan diğer bir isim olan Bern Öğretmen Eğitimi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Michele Notari, çevrimiçi eğitimin alışkanlıklarımızı ve tutumlarımızı nasıl etkileyeceğinden bahsetti. Müzakere yapmanın, çatışma çözebilmenin çok önemli olduğunu ve bunun da fiziksel eğitimle yapılabildiğini anlatan Notari, “Kelime dağarcığı geliştirmek, kodlama öğretmek gibi bilgi aktarımı konularında ise online eğitim daha başarılı oluyor” diye konuştu.
GERÇEKTEN DİKKATLER DAĞINIK MI?
Her dönem dikkati dağıtan şeylerden şikayet edildiğini, bir dönem roman okumanın bir dönem ise TV’nin dikkati dağıttığının söylendiğini hatırlatan Birleşik Krallık Kent Üniversitesi öğretim üyesi yazar Prof. Frank Furedi ise, “Şimdi de internet, sosyal medya ve oyunların dikkat dağıttığı ve Nörobilim öne sürülerek çocukların beyinlerinin değişikliğe uğradığı ve dikkatlerinin kısa süreli olduğu söyleniyor. Çocukların dikkatlerini çekmek için Avrupa’da tabletlerde eğlendirici içeriklerle çocuklara eğitim verilmeye çalışılıyor. Biz dikkat dağınıklığını içselleştiriyoruz.” Dedi. Dikkat dağınıklığına neden olunmaması için eğitimi içeren entelektüel bilginin bu şekilde azaldığını, daha basite indirgenmiş bilgi verildiğini aktaran Furedi bu anlamda gençlere haksızlık yapıldığının da altını çizdi.
Günün son konuşmasını yapan Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özge Hacıfazlıoğlu ise pandemide aynı anda birden fazla iş yapmak zorunda kalındığının altını çizdi. Evlerde sınıf düzeni ve işyerleri kurulduğunu anlatan Hacıfazlıoğlu bu dönemde herkesin pek çok trajikomik hikaye yaşadığını da aktardı. Hacıfazlıoğlu, bu dönemin iş yaşam dengesini tekrar oluşturduğumuz bir dönem olduğunun da altını çizdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Aylık arşivler: Kasım 2020
Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek, “Konya Yolu’nda Sona Geldik”
Gölbaşı Belediye Başkanı Ramazan Şimşek, Karayolları 4. Bölge Müdürü İlhan Aytekin ile bir araya gelerek projeyi yakından inceledi.
İnşaatı devam eden Konya Yolu Gölbaşı İlçe Merkezi Alt Geçit Projesi’ni yakından inceleyen ve 2018 yılında başlanan projede artık sona yaklaşıldığını söyleyen Ramazan Şimşek “Bugün Karayolları 4. Bölge Müdürümüz İlhan Aytekin ile bir toplantı gerçekleştirerek, önümüzdeki ay açılacak olan Konya Yolu Alt geçidi ile ilgili detayları görüştük. Toplantıda atılan adımların ve açılacak olan alt geçidimizin şimdiden vatandaşlarımıza ve ilçemize hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz” dedi.
Geri sayım başladı
Tamamlanacak olan Konya Yolu Projesi sayesinde ulaşımın rahatlayacağına vurgu yapan Ramazan Şimşek “Gölbaşımızın güzelliğine yakışan bir projemizde daha sona yaklaşmanın haklı gururu ve mutluluğunu yaşıyoruz. Projemiz, yapım aşamasında verdikleri büyük özveri için özellikle Gölbaşılı hemşehrilerimiz ve bölge esnafımıza; projenin yapım aşamasından son aşamasına kadar desteklerini esirgemeyen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ederim” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Tarihin Işığında Geleceğin Aydınlığına: “Beykoz 2020 Sempozyumu” Başladı
Beykoz’un binlerce yıllık köklü tarihine, stratejik konumuna, sosyo-ekonomik ve manevi hayatına bilimsel ve derin bir bakış sunacak “Beykoz 2020 Sempozyumu” (27- 29 Kasım) başladı. Alanında uzman 128 akademisyene ev sahipliği yapan sempozyum Türkiye’de bu zamana kadar sanal ortamda gerçekleşen en büyük organizasyon olma özelliği taşıyor.
Beykoz Belediyesi tarafından ilçenin sahip olduğu zengin tarihsel, kültürel birikimini, stratejik konumundan gelen avantajlarını ve potansiyelini bilimsel çalışmalarla gün yüzüne çıkarmak amacıyla ilki geçen yıl düzenlenen sempozyumun, ilçe vizyonunun akademik deneyimle şekillendirmesinde önemli rol oynaması bekleniyor.
Geçmiş-Bugün-Gelecek Sacayağı Kuruluyor
Tarihten, edebiyata, mimariden coğrafyaya kadar farklı disiplinlerden 128 bilim adamının, 17 oturum ve 79 tebliğle yer aldığı buluşmada irdelenecek alanlar bu yıl “coğrafya, beşeri coğrafya, jeoloji, sosyoloji, tarım ve toplumsal hafızaya” odaklanıyor.
Beykoz’un tarihten eğitime kadar hayat bulduğu/verdiği konuların yol işareti olacağı sempozyumda, odaklanan ana konular detaylı bir şekilde analiz edilerek “geçmiş-bugün-gelecek” sacayağının sağlam bir şekilde kurulması da hedefleniyor.
Tüm Oturumlar Çevrimiçi Yayınlanıyor
Salgın koşullarına uygun olarak fiziksel ortam yerine çevrimi içi olarak geçekleşen sempozyumda yer alan tüm oturumlar kurumun sosyal medya (twitter, instagram ve youtube) hesaplarından canlı yayınlanıyor.
Beykoz 2020 Sempozyumu, Prof. Dr. Önder Küçürerman’ın moderatörlüğünde, beşeri coğrafya uzmanı Prof. Dr. Süha Göney, şehir ve mimarı üzerine çalışmalarıyla tanına Prof. Dr. Murat Gül İstanbul ve Beykoz’u kitaplarına taşıyan yazar Doğan Yarıcı’nın katıldığı açılış oturumuyla başladı.
Sempozyum Tertip Heyeti Başkanı Prof. Dr. İsmail Coşkun: “Beykoz’un Kentsel Merkezlerine Odaklanacağız.”
Açılışta konuşan Sempozyum Tertip Heyeti Başkanı Prof. Dr. İsmail Coşkun: “Bu yıl 2020 Sempozyumu’nda Beykoz’u kentsel merkezlere (Kanlıca, Çubuklu, Gümüşsuyu, Anadoluhisarı gibi) odaklanan, kentsel dinamiklerini masaya yatırmaya yönelik bir çabamız oldu. Kırsal yerleşme tarihini beşeri coğrafya zaviyesinden değerlendiren bir çabamız var. Tarımı son dönemde istihdamı artırıcı yönde ilçeye katkı sağlaması noktasında merkeze aldık. Beykoz sadece bu büyük suyolu, Boğaziçi’nin kıyısında yer alan bir kent merkezi olmasının ötesinde çok ciddi bir doğal bitki örtüsüne ve orman alanına sahip. Bu yıl orman alanlarının durumuna da odaklandık. Beykoz çok ciddi tarihsel bir mirasın olduğu bir ilçemiz. Bu mirasın korunması ve sürdürülebilirliğine ilişkin çalışmalarımız da olacak. İlçeyle ilgili alanında uzman isimlerle çalıştık. Bu vesileyle başta Beykoz Belediye Başkanımız olmak üzere emeği geçen herkese ve tüm katılımcılara teşekkür ediyorum“ diyerek sempozyumun genel çerçevesi hakkında bilgi verdi.
Beykoz Belediye Başkanı Murat Aydın: “Bilginin Gücüne Sahip olacağız.”
Beykoz Belediye Başkanı ve Sempozyum Başkanı Murat Aydın: “İlkini geçen yıl yaptığımız Beykoz Sempozyumu ilçeye hizmet noktasında, ilçeyi tanımak ve geçmişteki birikimini geleceğe aktarmak adına şahsıma çok şey kattı. Aslında bu çalışmanın ülkemize ve Beykozlulara katkısı oluyor. Gelecekle ilgili insanlarımızın mutluluğuyla ilgili daha sağlıklı daha zengin ve neticede daha mutlu olmalarıyla ilgili birçok projeyi hayat geçirirken geçmişin birikiminden yararlanıyoruz. Biz aslında hazinenin üstünde oturuyoruz. Bilim insanlarımız aracılığıyla bu bilgiye ulaşmış olacağız. Sempozyum bize bilgi kazandıracak. Bilgi dünyada en etkili güçtür ve biz de o güce sahip olmuş olacağız. Bu sebeple gelecek yıl 3.sünü de tertip etmeyi arzu ediyoruz. Organizasyonun gerçekleşmesinde emeği geçen bilim ve tertip kurulu üyeleri başta olmak tüm akademisyenlerimize can-ı gönülden teşekkür ediyor, sempozyumun ilçemize ve şehrimize güzellikler getirmesini temenni ediyorum.” dedi.
Beykoz Kaymakamı Esengül Korkmaz Çiçekli: “Beykoz Çok Daha Güzel Yerlere Gelecek”
Beykoz Kaymakamı Esengül Korkmaz Çiçekli ise: “Beykoz Sempozyumu kapsamında kıymetli hocalarımız Beykoz’un her bir değerini tek tek irdelemişler. İlçenin tarihinden, kültürüne, ikliminden coğrafyasına ormanından tarımına her konusu özenle işlenmiş. Bu bilgiler Beykoz için kerteriz noktası olacak.Biz buradan hareketle neredeydik, şu an neredeyiz, nereye varmak istiyoruz tek tek bu konu başlığı altında inceleyeceğiz. Hem akademi camiası hem Beykoz’un genelindeki herkes bir araya gelerek bilgileri paylaşacak ve inşallah Boğaz’ın incisi Beykoz çok daha güzel yerlere varacak. Bu yıl 2.si düzenlenen sempozyum vesilesiyle başta Beykoz Belediye Başkanımız Murat Aydın olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyor, sempozyumun şehrimize ve ilçemize hayırlar getirmesini diliyorum” şeklinde konuştu.
İSTANBUL – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Giriş seviyesindeki bulut yeteneklerine yatırım yapmak için 4 neden
Global Knowledge‘a göre BT karar vericilerinin yaklaşık yüzde 80’i ekiplerinin ihtiyaç duydukları becerilere sahip olmadığını söylüyor. Konu bulut bilişim olduğunda ise bu özellikle belirgin bir hale geliyor. Hatta, bir 451 Research raporu, bulut becerileri konusundaki eleman açığının son üç yılda neredeyse iki katına çıktığını ve kuruluşların yüzde 90’ının bu alanda eleman ihtiyaçları olduğunu bildirdiğini gösteriyor.
Bu istatistikler, buluttan en iyi şekilde yararlanmak için yetenekli geliştiriciler, mimarlar ve iş liderleri bulmakta zorlanan dünya genelindeki iş liderleri için hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Çünkü talebi karşılayacak yeterince nitelikli eleman olmadığının farkındalar.
Bir sektör birdenbire 15 yıldan fazla deneyime sahip çok sayıda nitelikli bulut uzmanı yaratamaz. Bunun yerine, şirketler kimleri işe alacaklarını ve onları nasıl eğitip ellerinde tutacaklarını yeniden düşünmeliler. İşverenlerin, sınırlı sayıdaki yüksek deneyimli profesyoneli kovalamak ve onlar için rekabet etmek yerine, en deneyimli çalışanlarını, sağlam temel bulut becerilerine sahip ve motivasyonu yüksek giriş seviyesindeki yetenekler ile çevrelemeleri gerekiyor.
Bulut sağlayıcıları, hükümetler ve eğitim kuruluşları, küresel BT ekosistemine giriş seviyesindeki bulut yetenekleri sağlamak için çok çalışıyor. Şu anda halihazırda uygulamalı bulut eğitimi almış on binlerce kişi var ve birçoğu dünyanın dört bir yanındaki şehirlerde bulut kariyerlerine başlamak için can atıyorlar. Amazon Web Services (AWS) Eğitim Programları Direktörü Kevin Kelly, onları işe almanız için dört neden sunuyor:
1. Giriş seviyesindeki yetenekler genellikle “bulut temelli”, ilkeli ve öğrenmeye hazırdır.
Bugünün giriş seviyesindeki bulut yeteneklerinin belki on yıllık iş tecrübesi olmayacak ancak eski bir düşünce yapısına da sahip olmayacaklar. Bu kişiler, önce eski alışkanlıklarını ve artık kullanılmayan teknolojileri unutmaya çalışmak ile zaman kaybetmek yerine, şirketinizin eskide kalmış yaklaşımlara meydan okumasına ve dijital çağın getirdiği değişimleri benimsemesine yardımcı olabilir.
Bulut kariyerine yeni başlayanların çoğu aynı zamanda dijital yerlilerdir. Bu yeni nesil mobil cihazlarla büyüdü, sesli teknolojileri anlıyor ve sanal olarak nasıl çalışacaklarını biliyorlar. Veriler ve cihazlar hakkında farklı düşünüyor, teknoloji ve neler yapabileceği hakkında modern ve yenilikçi kavramları benimsiyorlar. Böyle bir enerjinin ve yüksek standartların çözüm mimarları ve geliştiricilerden oluşan ekipleriniz için neler yapabileceğini bir hayal edin.
2. Çalışanlarınızdan en iyi şekilde yararlanın.
En değerli çalışanlarınızdan en iyi şekilde nasıl yararlanabilirsiniz? Onlara eğitecekleri, akıl hocalığı yapacakları ve birlikte çalışacakları bir ekip vererek. Farklı deneyim seviyelerine sahip kişilerin olduğu ekipler oluşturmak, ekip içindekilerin birbirlerini tamamlamalarına ve birbirlerinden öğrenmelerine yardımcı olur. Bulutta yeni olanlar, deneyimli ve güvendiğiniz birinin verdiği akıl hocalığı ile onları destekleyen bir ortamda becerilerini geliştirebilirler.
Bulutta deneyimi olan çalışanlarınızı, giriş seviyesindeki yetenekli çalışanlar ile destekleyerek, projelerin daha değerli yönlerini üstlenmeleri için onlara zaman da yaratabilirsiniz. Ekip, bir projenin inşa kısmıyla ilgilenirken onlar da daha karmaşık görevler, strateji ve tasarıma odaklanabilirler. Hatta kadrolu çalışanlarınıza yetenekleriyle daha uyumlu görevler vermek, onların daha uzun süre sizinle kalmalarını sağlayabilir. 2020 yılında Deloitte tarafından yapılan bir ankete göre, becerilerinin şirketleri tarafından etkili bir şekilde kullanıldığını düşünen katılımcılar, mevcut işverenleriyle kalma olasılıklarının daha yüksek olduğunu söylüyor.
Ancak, hem giriş seviyesindeki hem de deneyimli çalışanlarınızdan en iyi şekilde yararlanmak için onların gelişimini de desteklemeniz gerektiğini unutmayın. Global Knowledge’a göre 2019 yılında BT karar vericilerinin yalnızca yüzde 59’u eğitim çalışmalarını onaylamış. Rapor, yetenek konusundaki açıklığın önde gelen nedenlerinden birinin eğitim eksikliği olduğu düşünüldüğünde eğitime destek verilmemesinin kafa karıştırıcı olduğunu belirtiyor. Ekibinize gerekli destek ve kaynağı sağladığınızdan emin olun, böylece şirketiniz ihtiyaç duyduğu yetenekleri elinde tutabilir.
3. Giriş seviyesindeki yeteneklere yatırım yapmak zaman, para ve kaynaktan tasarruf etmenizi sağlar.
Yetenekli eleman eksikliği sorununun ciddi finansal ve ticari yansımaları da olabilir. IDC, 2020’de kuruluşların yüzde 90’ının BT yetenekleri eksikliği sebebi ile proje planlarını değiştireceğini, ürün/hizmet sürümlerini geciktireceğini, maliyetlerinin artacağını veya gelir kaybı yaşayacaklarını tahmin ediyor. Giriş seviyesindeki yetenekleri işe almak, BT eleman açığınızı kapatarak şirketinizin iş hedeflerine ulaşmasına ve talepleri zamanında karşılamasına yardımcı olabilir.
“Küçük şirketlerin bütçeleriyle gerçekten deneyimli insanları işe almaları zor olduğundan, giriş seviyesindeki yetenekleri işe almak ve onları geliştirmek daha önemli hale geldi. Bu yüzden yeteneklerimizi kendimiz yetiştirmeyi seviyoruz,” diyor Londra’daki Scale Factory’nin CEO’su Jon Topper. AWS re/Start programı mezunlarından birini işe alan şirket, sağlam temel bulut becerilerine sahip ve bulut kariyerlerini geliştirmekle ilgilenen kişileri işe almaya odaklanıyor. Sadece bulunması zor teknik becerileri gelişmiş insanları işe almayı hedeflemek yerine temel bilgi, teknik yatkınlık, potansiyel ve öğrenme isteği gibi özelliklere önem veriyor.
Araştırmalar, çalışanlarınıza yatırım yapmanın onları şirketinizde tutma oranına yardımcı olabileceğiniz gösteriyor. 2018 LinkedIn Learning raporuna göre, çalışanların yüzde 94’ü, kariyer gelişimlerine yatırım yapmaları halinde bir şirkette daha uzun süre kalacaklarını söylüyor.
4. Farklı yeteneklerden oluşan bir ekip daha akıllı ve istikrarlı olur.
Kuruluşunuz genelinde hem yetenek hem deneyime dengeli bir şekilde yer vermek istikrarın oluşmasına yardımcı olabilir. Deneyimi yüksek bir-iki çalışanınız varsa, biri işten ayrıldığında ne olacak? Sadece birkaç yeri doldurulamaz çalışanlara bağlı olmayan, güçlü, birbirini destekleyen ve dayanıklı ekipler oluşturmak iş sürekliliği ve finansal istikrar sağlamanıza yardımcı olabilir.
Çeşitli becerilere, geçmişlere ve deneyime sahip kişileri işe almak, işle ilgili karar alma ve inovasyon süreçleri üzerinde de olumlu bir etki yaratır. Araştırmalar, çeşitliliği fazla olan ekiplerin daha akıllı ve yenilikçi olduğunu gösteriyor.
Kıtlığı fırsata çevirmek
Bulut konusunda deneyimi yüksek insanların azlığı, birçok işletme için büyük bir endişe kaynağı. Ancak bu kıtlık, yetenekleri farklı bir şekilde işe almak, eğitmek ve elde tutmak için bir fırsata dönüştürülebilir.
Her boyuttan şirket farklı deneyim seviyelerine sahip, çeşitliliği yüksek, dirençli ekipler oluşturarak ve bunlara yatırım yaparak yetenek eksikliğinin üstesinden gelebilir. Şirketler sadece hem bulması hem elde tutması zor kişileri aramak yerine, sağlam temel bulut becerilerine sahip, giriş seviyesindeki yeteneklere yatırım yapmalıdır.
Dünya genelinde üniversiteler, eğitim programları ve stajlardan, bulutta uygulamalı deneyime ve kariyerlerine başlama hevesine sahip insanlar çıkıyor. Bunların bazıları sektörde bilinen bulut sertifikalarına bile sahip. Ve onlar mevcut yetenek boşluğunu doldurmanın ve işinizin gelişmesine yardımcı olmanın anahtarı.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
AHEF: Aile sağlığı çalışanı eksikliği var, doğruları söylemeye devam edeceğiz!
Aile hekimliğinin kronik sorunlarından biri olan aile sağlığı çalışan açığı gün geçtikçe artıyor. 2010 yılından bu güne aile hekimliğinden ayrılan aile sağlığı çalışanlarının yerine yenileri dahil edilemedi. Aile hekimliğinde bir hemşire ya da ebenin aile sağlığı çalışanı olması için; devlet hastanelerinden aile hekimliğine geçişte getirilen katı kuralların azaltılması (muvafakatname) veya dışarıdan alınacak hemşireler için ise maliyenin verdiği bütçeyi halk sağlığı genel müdürlüğünün yerinde kullanması gerekmektedir. Ancak bu sistem 10 yıldır uygulanmadığı için aile hekimliğinden ayrılan her hemşire ebenin yerine yeni bir aile sağlığı çalışanı geçmesini zorlaştırdı.
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) 2. Başkanı Dr. Yusuf Eryazğan, şu an Türkiye genelinde her 10 aile hekiminden ikisinin aile sağlığı çalışanı bulunmadığına dikkat çekerek kimi birimlerde 18 ay gibi uzun dönemlerde hemşiresiz çalışan aile hekimleri olduğuna dikkat çekti. “Bu durum ülkemizde 16 milyon vatandaşın bağlı olduğu aile hekimliği sisteminde aile sağlığı çalışanı olmadığını ve hizmet alımında büyük sorunlar yaşandığını gösteriyor. AHEF olarak yıllarca bu konuyu raporlarımızda, toplantılarda belirttik. Her kurum görüşmesinde bunu dile getirdik. Ben Şanlıurfa da aile hekimiyim. İlimde bu sorun çok büyük sıkıntı” dedi.
Dr. Eryazğan, Yunanistan’ın doğum oranı kadar doğum gerçekleşen, bebek ve çocuk nüfusunun yoğunlukta olduğu Şanlıurfa’da 1 ay önce Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü’nün dış alım kadrosundan 9 kadro için ilana çıktığını il müdürlüğünün resmi sitesinden yayınladığını belirtti. “Oysaki ilimizde aile sağlığı çalışanı olmayan aile hekimliği birim sayısı 101… Doğruları Tweeter’dan “100 aile hekiminin aile sağlığı çalışanı yok” diye duyurunca yani İl Sağlık Müdürlüğü’nün yayınladığı listeyi aynen ifade edince “Toplumu yanlış bilgilendirmek, toplumda kargaşaya neden olmak, vatandaşın devlet kurumlarına olan güven duygusunu zedelemekten “Şanlıurfa valiliği onayı Şanlıurfa il sağlık müdürlüğü isteği ile hakkımda soruşturma açıldı. Sayın Bakanlık yetkilileri Sayın il valiliği ve il müdürlüğü 100 hemşirenin açığını bir kenara bırakıp benim doğruları söylemem üzerine susturmak olayı örtbas için soruşturma açacağına 10 yıldır artarak devam eden, kronikleşen ve gerçekten vatandaşın hizmet almasını zorlaştıran, vatandaşın güven duygusunu zedeleyen bu konun çözümüne kafa yormaları gerekmektedir.”
“AHEF olarak bu tür susturma ve bastırma çabalarına boyun eğmeyeceğiz doğruları her platformda söylemeye devam edeceğiz. Ülkemizde aile sağlığı çalışanı açığı sürekli artıyor. Bu durum sistemi kilitleme noktasına varmak üzere, onlarca yıl bu konuda sunduğumuz raporların çözümlerin dikkat alınması gerekir.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Milyonlarca kişiye ekmek kapısı olan kuaför ve güzellik merkezleri alarm veriyor
Koronavirüs sebebiyle etkilenmiş olan kuaför salonları destek beklemekte. Salon işletenler çok kısa bir zaman içinde destek gelmezse çok fazla sayıda kuaförün mesleğini yapamaz bir hale geleceğini açıkça ifade ediyor.
Ülkemizde yaklaşık olarak 5 milyar lira tutarındaki bir ekonomik büyüklüğe ulaşmış olan kuaför salonları pandemiyle alakalı süreci de en derinden yaşamış olan işletmelerden bir tanesi oldu. Sektörde yer alanlar yakın bir zaman içerisinde bir destek verilmemesi halinde pek çok işletmenin kapısına kilit vuracak olduğunu da açık bir şekilde ifade ediyor. İstanbul ilinin pek çok bölgesi üzerinde hizmet vermeye devam eden The Most Kuaför Salonları’nın sahibi Ünal Demir yaptığı açıklamasında sektör olarak çok zor bir dönemden geçilmekte olduğunu ve güçlü portföye sahip olan markaların ayakta kalabileceklerini ifade etti.
Ünal Demir, koronavirüs pandemisi sürecinin pek çok işletmeye darbe vurmakta olduğunu da belirtip, ‘Bu süreç içerisinde işini iyi yapan ve portföyü geniş olanlar ayakta durabilmeyi başaracak. Birçok meslektaşımız ise ne yazık ki kapısına kilit vuracak. Bu sektörde 100 binden fazla kişi çalışıyor. Dolaylı olarak milyonlarca kişi ekmek yiyor. Korona sürecinde işletmelerin gerekli önlemleri aldığını düşünüyoruz. Ancak sektöre acil bir şekilde destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum’ ifadelerine yer verdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Müzik, Sağlığımız İçin İyiyse Neden Müzisyenler Bu Kadar Acı Çekiyor?
“Yaşamını müzik ile devam ettiren arkadaşlar herkes uyurken çalışır. Normalde insanlar gündüz çalışır ama biz gündüz dinlenir gece çalışırız. Haliyle bunun vermiş olduğu sosyal eksiklik mevcuttur.
Çok uzun yıllardır müzik ile uğraşıyorum, hiç kendi iş kolumda sigortam olmadı. Tedavi olabilmek için sosyal güvencemiz yok. Bunlara rağmen sahneye çıktığında gülümseyen ve o anı herkes açısında keyifli kılmaya çalışan bir yapıda olmalıyız.
Gece bittiği zaman müzisyen sorunları ve enstrümanı ile baş başa kalır.
“HER ŞEY BİR ADAMIN İKİ DUDAĞI ARASINDA”
Diğer taraftan iş güvencemiz yok her şey bir adamın iki dudağı arasında, yarın gelmeyin dediği zaman bitti” diyerek özetliyor sorunlarını.
Müzisyenlere iş yerlerinde bedavadan para alıyormuş gözüyle bakıldığından yakınıyoruz “Bizlere emekçi gözüyle bakılmıyor. Geliyor 3 saat çalıyor, dünyanın parasını alıyor diye bakıyorlar.
Bu işletmeci tarafından da garsonlar tarafından da müşteriler tarafından da böyle bakılıyor.
Ama bir müzisyen, müzisyen olabilmek için yıllarını heba eder. İşin içinde çok büyük bir öz veri ve emek var.
Hiç kimse işin o tarafını görmez”
ATATÜRK’ün “Her şey olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız” diye yücelttiği meslektir müzisyenlik…
Tüm Müzisyenler Adına
Saygıyla…
‘Kapan’a Roma’dan iki ödül
Yönetmenliğini Seyid Çolak’ın yaptığı TRT ortak yapımı “Kapan” filmi, İtalya’nın başkenti Roma’da düzenlenen Uluslararası Rieti Sabina Film Festivali’nde “En İyi Film” ve “En İyi Erkek Oyuncu (Onur Dilber)” ödüllerini kazandı.
Yönetmenliğini ilk uzun metrajına imza atan Seyid Çolak’ın yaptığı bol ödüllü Kapan filmine bir ödül de İtalya’dan geldi. Film, Roma’da yaklaşık 300 filmin başvurusuyla düzenlenen Uluslararası Rieti Sabina Film Festivali’nde En İyi Film ödülü ve başrol oyuncusu Onur Dilber’e En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandırdı. Ulusal ve uluslararası film festivallerinde pek çok ödülün sahibi olan; başrollerinde Onur Dilber, Serkan Altıntaş, Sami Aksu, Münibe Millet, Yasemin Girgin ve Yüksel Akça’nın yer aldığı film, bu sonuçla birlikte ödülleri toplamaya devam etti.
Filmin aldığı iki ödül sonrası sevinci ve heyecanını dile getiren Seyid Çolak, “Filmimizin İtalya’da online da olsa festival kapsamında seyirciyle buluşması değerliydi” dedi. Festivalin ilk olarak normal akışında düzenleneceğini fakat vaka sayılarının artmasıyla festivale gidemediklerini belirten Çolak, “Seyircilerle filmimi seyretmek ve ödülü sahnede almak çok isterdim. Jüriye ve festivale filmimizi ödüle layık gördükleri için çok teşekkür ederim” diyerek mutluluğunu dile getirdi.
Yönetmenlik kariyerinde Oyun, Karakar, Soğuk ve Serender gibi kısa filmler bulunan Seyid Çolak’ın seyircisini gizem, gerilim ve dram türleri arasında bir yolculuğa çıkardığı filmi, 3. Uluslararası Nepal Film Festivali’nde En İyi Film, 5. Uluslararası Saidia Film Festivali’nde En İyi Film, 9. Uluslararası Malatya Film Festivali’nde En İyi Yönetmen (Seyid Çolak)ve En İyi Müzik (Ali Saran), 7. Uluslararası Antakya Film Festivali’nde En İyi Yönetmen (Seyid Çolak) ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Sami Aksu), 7. Boğaziçi Film Festivali’nde FİYAB En İyi Yapımcı (Seyid Çolak), 7. Kayseri Film Festivali’nde Elia Kazan Jüri Özel Ödülü ve 1. Uluslararası Gilak Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu (Onur Dilber) ödüllerinin sahibi olmuştu.
Yapımcılığını Zürafa Film ve Seyid Çolak’ın üstlendiği Kapan, bir adada balıkçılıkla hayatlarını idame ettiren beş arkadaşın, aralarından birinin kaybolması ve vahşi bir kurdun ortaya çıkmasıyla yaşadıklarını anlatıyor.
Filmin Konusu:
Bir adada yaşam süren beş balıkçı arkadaşın tek düze giden hayatları aralarından birisinin nedeni bilinmeyen bir şekilde ortadan kaybolmasıyla değişime uğrar. Üstelik nereden geldiği bilinmeyen vahşi kurdun adada yavrulayıp, kendine yaşam alanı açmaya çabalaması da arkadaşlar arasında gittikçe yükselen bir gerilime neden olur.
Film Bilgileri:
Yönetmen: Seyid Çolak
Senaryo: Güven Adıgüzel – Seyid Çolak
Yapımcı: Zürafa Film – Seyid Çolak
Ortak Yapımcı: Sinan Sertel
Görüntü Yönetmeni: İlker Berke
Yardımcı Yönetmen: Özge Eren
Kurgu: Naim Kanat
Müzik: Ali Saran
Yürütücü Yapımcı: Can Tanrıverdi
Sanat Yönetmeni: Alper Eraydın
Ses Tasarımı & Final Mix: Soner Koç
Renk Düzenleme: Yücel Kurtul
Oyuncular: Onur Dilber, Münibe Millet, Serkan Altıntaş, Yasemin Girgin, Sami Aksu, Güliz Oktar, Yüksel Akça, Furkan Öztürk, Hasan Koç, Fatih Gühan, Birol Cürgül, Mustafa Toprak , Halil İbrahim Uzun, Tolga Günhan
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Babacan:‘100 milyon doz aşı lazım ama daha grip aşısını bile yaptıramadık’
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Konya İl Kongresi’nde konuştu. Babacan şu ifadeleri kullandı:
Semptom göstermeyen pozitif vakaları da tespit edin
Salgının başından beri test istasyonları kurulmasını önerdik, dinlemediler. Şimdi de semptom göstermeyenlere test uygulanmıyor ve daha az vaka tespit ediliyor. Semptom göstermemesine rağmen pozitif olanlar tespit edilmeden yayılım nasıl önlenecek?
Daha grip aşısını bile yaptıramadık
Maalesef önlemler konusunda olduğu gibi aşı konusunda da geç kalındı. Bunun da sebebi hazineyi boşaltmış olmaları. Kalkınmış ülkeler tarafından şimdiden satın alınan ve rezerve edilen aşılar var. Amerika’da ve Almanya’da Aralık sonuna doğru aşılama başlayacak. 55 milyonluk İngiltere toplam 145 milyon doz aşı siparişi verdi bile. Biz ise henüz risk gruplarına mevsimsel grip aşısını bile yaptıramamış durumdayız.
100 milyon doz aşıya ihtiyacımız var
Bu hastalığa karşı bağışıklık kazanmamız gerekiyor. Uzmanlar bunun için en az 100 milyon doz aşıya ihtiyacımız olduğunu söylüyor. Kendi hekimlerimizin geliştirdiği ve tüm dünyanın sipariş listesine girdiği aşıdan yalnızca 1 milyon doz sipariş verilmiş. Çin’de daha fazları tamamlanmamış aşıdan ise 10 milyon sipariş etmişiz. Bu aşının etkisi nasıl belli değil. Daha ne zaman piyasaya sürüleceği bile belli değil. Ekonomi yönetiminde çuvallayanlar, ülkemizi ilaç ve tıbbi cihaz firmalarına karşı da borca soktular. İtibarımız azaldı. Tüm bunlar aşı ihtiyacımızı karşılamamızı olumsuz yönde etkiliyor.
İsrafa ve faize ödediğiniz parayla salgına karşı sunabileceğiniz paketi açıklayın
Ekonomiyi batırdığınız için, piyasa daha da durgunlaşmasın diye, halkımızın sağlığını gözden çıkardınız. On binlerce insanımızı, yüzlerce sağlık çalışanımızı kaybettik. Soru basit: İki yılda ülkemizi büyük zarara uğrattınız. Merkez Bankası rezervini bir çırpıda yaktınız. İsrafa devam ettiniz. İsrafa ve faize ödediğiniz parayla salgına karşı nasıl bir önlem paketi sunabilirdiniz? Bir düşünün. Cevap bekliyoruz.
Reformdan anladıkları sorunun ta kendisi
Reformu işlerin kötüye gitmemesi için, sorunları düzeltmek için reform yaparsınız. Dediler ki, “Cumhuriyet tarihindeki en büyük reform, Partili Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine geçiştir”. Olanlardan zerre kadar ders almamışlar! Biz reformdan çözüm anlıyoruz, meğer onlar reformdan sorunun ta kendisini anlıyormuş. Ülkemizin bugün her alanda reforma ihtiyacı olmasının sebebi zaten yaptığınız hatalar. Bunun en önemli sebebi de iki yıl önce getirdiğiniz Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi. Kötü örneği bize kılavuz diye gösteriyorlar.
Katar’la mutabakat vesilesiyle Varlık Fonu’nun işlemlerini açıklayın
Varlık Fonu aracılığıyla Katar’a satış mutabakatı anlaşması yapmışlar. İşte size fırsat. Şeffaflık öyle “şeffaf olacağız” demekle olmuyor. Haydi, bu satıştan başlayarak, Varlık Fonu’nun bugüne kadar yaptığı iş ve işlemleri şeffaf bir şekilde paylaşın.
Doğruyu söyle, sözünü tut ve emaneti koru ki güvensinler
Yatırım güvenle olur. Bizim geleneğimizde, değerlerimizde güvenin pek çok ölçüsü vardır ama en önemli üçünü sayayım: Birincisi, konuşunca doğruyu söyleyeceksin. İkincisi, söz verince yapacaksın. Üçüncüsü, size bir şey emanet edildiği zaman o emaneti gözünüz gibi koruyacaksınız. Emanete ihanet etmeyeceksiniz. Bu hükûmet nasıl güven oluşturacak?
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)
Yılmaz Vural’ın tedavisi yoğun bakımda devam ediyor
Covid-19 tanısı aldığı 19 Kasım 2020 tarihinden itibaren tedavisi süren Teknik Direktör Yılmaz Vural, oksijen ihtiyacının artması üzerine, bugün, (27.11.2020), Acıbadem Altunizade Hastanesi’nde yoğun bakım ünitesine alındı. Yılmaz Vural’ın tedavisi ventilatör (solunum cihazı) altında devam ediyor.
Acıbadem Altunizade Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu, Teknik Direktör Yılmaz Vural’ın sağlık durumuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“19 Kasım’da Covid-19 tanısı alarak tedavisine başlanan Yılmaz Vural, ayaktan takip edilmekteyken nefes darlığı gelişmesi nedeniyle, 24 Kasım’da hastanemize yatırılmıştır. Hastanın oksijen ihtiyacının artması üzerine, bugün (27 Kasım) öğle saatlerinde yoğun bakım ünitesine alınarak ventilatör altında takibi devam etmektedir. Hastanın durumu ciddiyetini korumakta olup gelişmeler ailenin izniyle paylaşılacaktır.”
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)