Etiket arşivi: de

BABACAN: “Bulgar parasını değersiz diye dün çöpe atanlar, bugün Bulgarlar gelsin de para bıraksın diye bekliyor”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Edirne İl Kongresi’nde konuştu. Ekonomik krize geniş yer ayıran Babacan şunları söyledi:
Bulgaristan’ın para birimi 1 Leva, 5 Türk Lirasına yaklaştı
Bugün çarşı ziyareti yaptık. Lokantalara uğradık. Garson arkadaşlar diyor ki: “Eskiden Bulgarlar gelirdi, bize Leva bahşiş bırakırdı. Paranın hiçbir değeri olmadığı için onu çöpe atardık”. Bugün Leva neredeyse 5 Lira, şimdi “Keşke Bulgarlar gelse de biraz Leva harcasalar” diye esnafımız dört gözle Bulgar komşularımızı bekliyor. Bulgaristan’ın para birimiyle Türkiye’nin para birimini karşılaştırıyoruz. İşler nereden nereye geldi. Türk Lirasının bütün bir coğrafyada güvenilir bir para birimi olduğu dönemi yaşadık. Parayı pul yaparsanız, aynı ülkenin itibarı gibi paranın değerini bu hale getirirseniz vatandaşımızın gelecekle ilgili ümitsizliğine de katlanmak zorunda kalırsınız.
50 milyar faiz ödemek mi yoksa 179 milyar faiz ödemek mi faizcilik?
Biz ekonomi yönetiminden ayrıldığımızda Türkiye’nin faiz ödemesi 53 milyar liraydı. Devletin ödediği faiz bu. Bu yıl tam 137 milyara çıkmış durumda. Gelecek yıl 179 milyara çıkacağını şu anda Meclis’te görüşülen bütçede ilan etmiş durumdalar. Hani siz faize karşıydınız? Hani önceki Merkez Bankası yönetimiyle uğraşıp duruyordunuz. “Faizci bunlar” diyordunuz. Arka arkaya 50 milyar civarında faiz ödemek mi faizcilik, bu sene 137, gelecek sene 179 milyar faiz ödemek mi?
Dünyada paranın en bol olduğu dönemde insanımızı perişan ettiniz
Diyorlar ya bazen bizim için, “Zamanında dünyada para boldu, bunlar oturduğu yerden ekonomiyi iyileştirdi”. Öyle değil. 2002’de Amerikan Merkez Bankası bilançosu 800 milyar dolar. Bugün 7 trilyon vermişler. O günkü dolar maliyeti yüzde 4 buçuk. Bugün yüzde 0’ın az üstünde. Avrupa Merkez Bankasına bakıyorsunuz, o da yaklaşık 800 milyar eurodan 7 trilyon euroya çıkartmış. Maliyeti eksi…
Dünyada paranın en bol olduğu dönemde bu ülkeye böylesine yoksulluk çektirmek, esnafı kan ağlatmak, çiftçiyi perişan etmek bu ülkenin kaderi değil. Bu düzelir ve çabuk düzelir. Bırakın elin parasını, kendi insanımız, kendi yatırımcımız ürküyor. İnsanlar ürkünce yatırım yapmaz.
Kurumları bir ayda ayağa kaldıracağız
Doğmamış çocuklarımıza kadar her birimizi borca sokan Varlık Fonu’nu kapatacağız. Merkez Bankası, TÜİK ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme (BDDK) gibi tüm kurumları bir ayda yeniden ayağa kaldıracağız.
Bu ülkeyi normalleştireceğiz
Özgürlükleri askıya aldılar, biz özgürlükleri askıdan indireceğiz. Adaleti askıya aldılar, biz adaleti askıdan indireceğiz. Demokrasiyi askıya aldılar, biz demokrasiyi askıdan indireceğiz. Halkımızı ekmek parasına muhtaç eden bu yönetime son vereceğiz. Normalleştireceğiz bu ülkeyi.
Pahalı ve yavaş internete son vereceğiz
Türkiye Avrupa’nın en yavaş internetini kullanıyor. Dünyada 175 ülke arasında internet hızımız 101. sırada. Gençlerimiz hem eğitimde hem de sosyal hayatta tamamen dünya ile entegre yaşamak istiyor. Ama bu yavaş internetle ve bu pahalılıkla mümkün değil. Hem bilgi çağı deyip hem pahalı ve yavaş internet hizmeti sağlamak devletin yapacağı iş değildir.
Gençlere ücretsiz internet sağlayacağız. İnternet hizmetini ülke genelinde hızlı ve uygun ücretle sunacağız.
EDİRNE – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

BABACAN: “Türkiye’de üretilen Fransız markalı ürünleri de mi boykot edeceğiz?”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bugün Karar TV’de yayımlanan Gündem Özel programında Elif Çakır ve Taha Akyol’un sorularını yanıtladı. Babacan gündeme ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
Hükûmet tezat yaşıyor
Hükûmetin küçük ortağı askıda ekmek kampanyası başlattı. Aynı günlerde “eve ekmek götüremiyoruz“ diyen vatandaşımızın sözlerini Cumhurbaşkanı abartılı buldu. Hangisi doğru? Hükûmet kendi içinde tezat yaşıyor. Genel Başkan şapkasıyla, AK Parti teşkilatlarına “Aman ha akraba falan almayın” diye talimat veriliyor. Devlet Başkanı şapkasıyla, en yakın akrabası bakanlık pozisyonuna gelebiliyor. Bunlardan hangisi doğru?
Türkiye’de üretilen ürünleri de mi boykot edeceğiz?
Küreselleşen bir dünyada herhangi bir ürün sadece bir ülkenin malı değildir. O ürünün içinde pek çok ülkeden girdiler vardır. Diyelim ki, bir gün Japonya’yla ilişkiler bozuldu ve ürünlerini boykot çağrısı yaptık. Bir Japon otomobil üreticisinin dünyadaki en büyük fabrikalarından birisi Türkiye’de. Çok önemli bir yerli katkı. Bunu nasıl yapacaksınız? Türkiye’de üretilen Fransız markalı ürünler var. Onları da mı boykot edeceğiz? Orada bizim vatandaşlarımız çalışıyor. Bunlar çocukça şeyler. Hangi ürün olursa olsun o üründe daha çok yerli katma değer oluşması önemlidir. Daha çok bizim insanımızın emeği olsun, daha çok bizim teknolojimiz olsun, bizim kaynaklarımız kullanılsın. Onun haricindekiler tamamen hikaye.
Bakkal çırağı ekonomide bu hataları yapmaz
Ekonomide öyle hatalar yapılıyor ki… Bırakın uzun yıllar iş hayatında olmayı, ortaokul ve lise yıllarında bir bakkalın yanında iki aylık çıraklık yapanlar bu hataları yapmaz.
Megafon diplomasisiyle dış politika olmaz
Dış politikayı şahsileştirirseniz, “Ben onun elini sıkmam, onun oturduğu masaya oturmam” diye sürekli “ben, ben” derseniz olmaz. Dış politika şahsileştiği zaman sorunlar büyüyor. O ülkelerin iç siyasetlerine bilinçsiz bir şekilde dar ideolojik bir bakışla müdahale edildiği için de ilişkiler bozuldu. İktidar partisinin seçim kampanyasını yapan bir şirketi başka ülkedeki bir partiyi desteklemek üzere gönderirseniz, diğer parti seçimi kazandığında o ülkeyi kaybettiniz demektir. İlişkilerinizin daha iyi olacağını düşündüğünüz taraflar varsa özel diyaloglar geliştirebilirsiniz. Ama bunu megafon diplomasisiyle yapmazsınız. Bunun usulleri vardır.
S-400 ve F-35: Kaybet-kaybet
Türkiye milyarlarca dolar para verdi S-400’e ve kullanamıyor. F-35’te dört ana ortaktan birisiydik. Türkiyesiz yürüyemeyecek bir proje olarak başlamıştı. Şu anda F-35 de alamıyoruz. Milyarlarca dolar ver S400 al, kullanama. Milyarlarca dolar ver, F35’e ortak ol, ortaklıktan atıl: Kaybet-kaybet.
Müslümanların hakkından bahsetmeyip, ’kışkırtma’ diyorlar
Çin’de yaşayan Müslümanlar eziyet çekiyor. Çok ciddi insan hakları ihlalleri var. Türkiye niye sesini çıkartamıyor? İktidarın üçüncü ortağı ’Uygur kışkırtması’ diyor. Müslüman nüfusun haklarından bahsetmiyor, bu tabiri kullanıyor. Kendileri biz ortağız diyorlar. Bizim içimiz kan ağlıyor. Sadece kendimize değil, dünyanın nerelerinde kimlere zarar veriyoruz.
DMO’nun alımları ihale yasasından istisna
Büyük projelerin hepsi şu anda istisna maddesiyle yürüyor. Normalde açık ihale yapılması lazım. Önceden belirlenmiş üç şirkete “Teklifi yaz gönder” deniliyor. Zaten arka odalarda düzenlenmiş durumda. Kamuda ihale, yarışma kalmadı. Yeni Ekonomik Programın yapısal reformlar kısmında başka hiçbir dert yokmuş gibi, Devlet Malzeme Ofisi uluslararası çapta devletin merkezi satın alma birimi haline getirilecektir, yazmışlar. Çünkü DMO’nun kanununda diyor ki, yaptığı bütün alımlar ihale yasasından istisnadır. DMO satın alırken hiçbir şeye tabi değil. Kamu ihale yasasından tamamen istisna. İstedikleri malı, istedikleri fiyattan, istedikleri yerden alacaklar. Bütün devlete dağıtımı oradan yapacaklar. Bunu ikinci önemli reform maddesi olarak yazıyorlar. Bu kadar olmaz. Beyinlerinden geçen işlerin yüzde kaçı memleket meselesi, yüzde kaçı şahsi mesele?
Cumhurbaşkanı, AYM kararına uymayan mahkemenin arkasında duruyor
Anayasa Mahkemesinin aldığı kararlar bile artık uygulanamıyor. Bu durumda Cumhurbaşkanı maalesef kararı uygulamayan mahkemenin arkasında durabiliyor. Bu çok vahim bir tablo. Bırakın yasayı, kural bazlı yönetimi; Anayasa Mahkemesini bile takmayacak yönetim anlayışından iyi sonuç çıkması mümkün değil.
Gençler “Ömür boyu harçlıkla mı geçineceğim” diyor
Gençler, her gittiğimiz yerde yanımıza geliyor. Daha üniversite birinci sınıfta, mezuniyetine daha üç yıl var çocuğun. “Bizim halimiz ne olacak” diyor. “Ömür boyu ailemden aldığım harçlıkla mı geçineceğim? Nasıl ev, yuva kuracağım?” diyor. Liseli gençler yanımıza gelip, “Başımıza iş gelir diye sosyal medya kullanmaya korkuyoruz” diyorlar. Bu memleketi bu duruma düşürmek büyük insafsızlık.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Karşıyaka’dan Destek Kampanyası: “Sen de destek ol, uzakta kalmasınlar”

Cumhuriyet Halk Partisi Karşıyaka İlçe Başkanlığı “Sen de destek ol, uzakta kalmasınlar” sloganıyla pandemi döneminde uzaktan eğitim gören ihtiyaç sahibi öğrenciler için “tablet ve bilgisayar” destek kampanyası başlattı.
CHP Karşıyaka İlçe Başkanlığı’na bağışlanacak olan sıfır veya ikinci el tablet ve bilgisayarlar ihtiyaç sahibi öğrencilere ulaştırılacak. Karşıyakalıların destek vermeye başladığı kampanya, Karşıyaka’da farkındalık oluşturmayı amaçlıyor. CHP Karşıyaka İlçe Başkanı M. Serdar Koç, destek kampanyasının başlaması adına ilk iki tableti kendisi bağışladı. Ayrıca uzaktan eğitim konusunda sorun yaşadığını belirten ihtiyaç sahibi iki öğrenciye tabletlerini kendisi teslim etti. Karşıyaka Örnekköy ve Cumhuriyet Mahalleleri’nde yaşayan iki öğrenciyi evlerinde ziyaret eden Koç, öğrenciler ile vakit geçirdi. Ziyaretleri sırasında Serdar Koç’a partililer de eşlik etti.
“EĞİTİM SEFERBERLİĞİ BAŞLATIYORUZ”
Karşıyakalıların bilgisayar ve tablet kampanyasına destek vereceklerinden şüphesi olmadığını dile getiren CHP Karşıyaka İlçe Başkanı M. Serdar Koç “Dünyanın geçtiği bu zorlu süreci, ülkemizin en az zararla atlatabilmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Karşıyaka’mızda eğitim seferberliği başlatıyoruz. Bütün Karşıyakalılar güvenle sıfır veya ikinci el tablet ya da bilgisayarlarını ilçe başkanlığımıza teslim edebilir, ya da bizleri arayarak diledikleri yerden aldırabilirler.”dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kavacık’ın artık türküsü de var

Karabağlar Belediyesi’nin, coğrafi işaret alan üzümünü ve doğal güzelliklerini dünyaya tanıtmak amacıyla özel projeler yürüttüğü Kavacık Köyü, artık türküsüyle de gündemde. Söz ve bestesi Türk Halk Müziği Sanatçısı Murat Sincer’e ait “Kavacık Türküsü” büyük beğeni topladı. Bu türküye, “Kavacık İçin Söyle” projesi kapsamında hazırlanan klip, sosyal medyada on binlerce kişi tarafından izlendi.
Karabağlar Belediyesi, köyün ünlü üzümünü ve sosyokültürel yaşamını geniş kitlelerle paylaşmak amacıyla harekete geçti. Bu kapsamda, belediyenin Türk Halk Müziği Korosu’nun şefliğini de yapan Sanatçı Murat Sincer’le ortak çalışma yürütüldü. Sincer, sözü ve bestesi kendisine ait “Kavacık Türküsü” adlı eseri hazırlayarak, belediyeye sundu.
Karabağlar Belediyesi ve Murat Sincer Türk Halk Müziği koroları sanatçılarının katılımıyla, bu türküye klip çekildi. “Kavacık İçin Söyle” adıyla hazırlanan klibin çekimleri 2 gün sürdü ve 44 sanatçı türküyü seslendirdi. Mekan olarak da Kavacık’ın ünlü üzümünün bağları, tarihi çınar ağacı, yörenin doğal ve kültürel zenginliklerini yansıtan sokakları seçildi. Sosyal medyada yayınlanan klip, 1 haftada yüz bini aşkın kişi tarafından izlendi.
 
SELVİTOPU’NA TEŞEKKÜR
 
Türkünün söz ve müziğine imza atan Sanatçı Murat Sincer, klip için 1.5 ay çalıştıklarını belirterek, “Eserimizin beğeni toplaması, bizleri de mutlu etti. Sanata ve sanatçıya sahip çıkan Karabağlar Belediye Başkanımız Sayın Muhittin Selvitopu’na, desteklerinden ötürü teşekkür ediyorum” dedi.
Başkan Selvitopu da sanatçıyı ve emeği geçen herkesi kutlayarak, “Karabağlar’ın değerlerine sahip çıkmak ve bunları geleceğe taşımak için çalışıyoruz. Bu türkü ve klip de, bu amaç doğrultusunda önemli bir eser oldu. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Kavacık’ı ve üzümünü dünyaya tanıtmaya kararlıyız” diye konuştu.
 
TÜRKÜNÜN SÖZLERİ
 
İzmir içinde yükselir dağlar
Sevdalı yürekler baharı bekler
Köyümüzden akar dereler çaylar
Ne güzel oluyor toprakta bağlar
 
Bereketli olsun Kavacık’ta üzüm
Ne duruyorsun benim iki gözüm
Asırlık çınarda pınar başında
Gel birlik olalım bağbozumunda
 
Dağlar içinde saklanır köyler
Bağlarında canım bülbüller öter
Erkencenin hali umudu besler
Çatalkaya durmuş İzmir’i gözler
 
Bereketli olsun Kavacık’ta üzüm
Ne duruyorsun benim iki gözüm
Asırlık çınarda pınar başında
Gel birlik olalım bağbozumunda
 
Duvarda resimler gelir efeler
Pekmez kaynatıyor o hanım eller
Kimi bostan eker, madene gider
Güzeldir köyümüz havası yeter
 
Bereketli olsun Kavacık’ta üzüm
Ne duruyorsun benim iki gözüm
Asırlık çınarda pınar başında
Gel birlik olalım bağbozumunda
 
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Koronavirüs ile beraber emlak seçimlerimiz de değişti

Emlakjet, kendi işlem hacmi ve veri tabanına dayandırdığı verilerle sektörün nabzını tutuyor. Emlakjet’in ağustos ayı verileri, Covid-19 öncesi dönem ile karşılaştırdığımızda alışkanlıklarımızın ve gayrimenkul seçimlerinin nasıl değiştiğini gözönüne seriyor.
Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görüldüğü mart ayından itibaren kısa süreli bir durgunluk yaşayan emlak sektöründe, özellikle haziran ayında kamu bankalarının açıkladığı düşük konut kredi faizleri can suyu oldu. Faiz düşüşüyle birlikte sektör yeniden hareketlenirken, canlanma verilere de yansıdı. TÜİK konut satış istatistiklerine göre, Türkiye genelinde konut satışları ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 54,2 artarak 170 bin 408 oldu. Söz konusu ayda ipotekli konut satışı 15 bin 367, yabancıya satılan konut adedi ise 3 bin 893 oldu.
Temmuz ayında Cumhuriyet tarihi rekorunun kırıldığını, Ağustos ayı rakamlarının da gayrimenkul talebinin ne kadar canlı olduğunu bir kez daha teyit ettiğini belirten Emlakjet CEO’su Tolga İdikat, “Bu canlanmada konut kredi faizlerindeki indirimin rolü büyük. Ben canlılığın devam edeceğini düşünüyorum, yeter ki konut faizleri makul düzeyde olsun…” dedi.
Müstakil hayata geçiş
Emlak sektörüne ilişkin verileri yakından takip eden Emlakjet, kendi işlem hacmi ve veri tabanına dayandırdığı verilerle sektörün nabzını tutuyor. Ağustos verilerini Covid-19 dönemi öncesi yılın ilk üç ay ortalamasına göre karşılaştırdığımızda daire aramaları %7 arttığı halde, aynı dönem kıyaslamasında müstakil ev aramalarında %27 artış, villa aramaları ise %68 artış gösteriyor. Bu da aslında yeni dönemde insanların ortak yaşamdan ziyade daha çok müstakil yaşama kayma isteğine işaret ediyor.
İl bazlı gayrimenkul arama detayına baktığımızda pandemi öncesi Ocak – Mart ortalamasına göre Ağustos’ta İstanbul’da %5, Ankara’da %4, İzmir’de %15, Antalya’da %5 artış göstermiştir. Satılık aramaları Covid-19 öncesi ortalamasına göre Ağustos ayında %16, kiralıkta %28 artış gösterirken, esas dikkat çekici nokta ise günlük kiralıklardaki %44 artıştır.Günlük kiralık artışları İstanbul’da %47, Ankara’da %20, İzmir’de %39 artmış bu da insanların yaz boyunca aslında otellerden ve kalabalık ortamlardan uzak durmak için sergiledikleri bir davranış olarak yorumlanabilir.
Evden çalışmayla beraber büyük konutlara talep artıyor
Koronavirüs pandemisi nedeniyle evde geçirilen zamanın artması, buna ek olarak uzaktan çalışma modelinin de giderek kalıcı hale gelmesi, konut arayışında olanların daha büyük seçeneklere yönelmesine yol açtı. Emlakjet verilerine göre geçtiğimiz yılın ağustos ayında kullanıcıların yüzde 35’i 3+1, yüzde 32’si 2+1, yüzde 11’i 1+1, yüzde 9’u ise 4+1 ev ararken, bu yılın aynı ayında konut arayanların yüzde 37’sinin talebi 3+1 evlere yöneldi. Kullanıcıların yüzde 33’ü 2+1 ev ararken, 1+1 evlere olan talebin gerilediği görüldü.
Anadolu’daki gayrimenkullere talepte rekor artış!
Ağustos ayı ilan arama trafiğinde yaptığımız son bir yıllık karşılaştırmada; Bartın’da yüzde 340, Siirt’te yüzde 267, Kilis’te yüzde 214, Batman’da yüzde 159, Ardahan’da yüzde 90, Tekirdağ’da ise yüzde 63 oranında bir trafik artışı yaşandığı görüldü.
Ağustosta bir önceki aya göre konut trafiğinde artış yaşanan illere ilişkin değerlendirmede, Kütahya yüzde 22’lik artış ile başı çekti. Bu kenti, Şanlıurfa yüzde 20, Kilis ve Tunceli yüzde 13, Samsun yüzde 6’lık artışla takip etti.
İşyeri ve ofis taleplerinde büyük düşüş
Yine Emlakjet verilerine göre Ağustos ayı ilan arama trafiğini analiz ettiğimizde pandemi öncesi döneme göre mağaza arama trafiği %82,ofis talepleri %21 düşmüş durumda. Bu rakamlar ekonomideki sürecin, online satınalma tercihlerindeki artış ve de şirketlerin evden çalışma sistemine geçmesinin sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Emlakjet’te her 3 çağrıdan 1’i işlemle sonuçlanıyor
“Emlakjet’e gerçekten emlak arayan, ciddi alıcılar giriyor” diyen Emlakjet CEO’su Tolga İdikat, çağrıların yüzde 30’unun işlemle sonuçlandığını açıkladı. İdikat, “Rakamlarımız 2020 yılında 15 binden fazla üye gayrimenkul danışmanımıza çağrı gönderdiğimizi ve bu çağrıların da yüzde 30’unun satılık veya kiralık olarak işleme döndüğünü gösteriyor. Pandemi dönemi olduğu için, müşterilerimize şeffaf, sürekli ve net performans takibi yapabildikleri dijital çözüm ortaklarıyla ilerlemelerini tavsiye ediyorum. Emlakjet olarak vizyonumuz emlak arayan son tüketicileri memnun etmek, bu sırada da profesyonel emlak danışmanlarına ölçülebilir, şeffaf ve tabi ki yüksek değer üretmek. Çalışmalarımıza bu bilinçle devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Milletvekili Sındır, “ne yitirdiğimiz canları unuttuk ne de döktüğümüz gözyaşlarını!”

CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 98’incı, CHP’nin kuruluşunun 97’nci yılı sebebiyle yazılı açıklama yayınladı.
Sındır, “İzmir, işgalcilere ilk kurşunun sıkıldığı, bağımsızlığa giden yolda noktanın konulduğu yerdir. 9 Eylül sadece düşmanla değil yoklukla da savaşan bir milletin bağımsızlığa olan inancını tüm dünyaya haykırdığı gündür. Kutlu olsun” dedi.
“BAĞIMSIZLIĞA GİDEN YOLDA NOKTANIN KONULDUĞU YER!”
9 Eylül’ün asla kaybolmayacak tarihi bir dönüm noktası olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Sındır, “İzmir’in işgali Anadolu insanının direnişi noktasında milat olmuştur. İzmir’in işgali yurdun en ücra köşelerine kadar derinden hissedilmiş, bağımsızlık ateşini tüm yurtta körüklemiştir. İzmir, Samsun’dan başlatılan Anadolu’yu saran bağımsızlık ateşinin zaferle taçlandığı, Ata’sına, Cumhuriyet’ine bağlılığıyla akıllara kazınmış bir şehirdir. İşgalcilere ilk kurşunun sıkıldığı, bağımsızlığa giden yolda noktanın konulduğu yerdir. 9 Eylül sadece düşmanla değil yoklukla da savaşan bir milletin bağımsızlığa olan inancını tüm dünyaya haykırdığı gündür. 9 Eylül; İzmir’e ve İzmirlilere de Cumhuriyete sahip çıkma ve bağımsızlığını her seferinde haykırma karakterini hediye etmiştir” dedi.
“AZİZ HATIRALARI ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUM”
Sosyal mesafeden ve pandemi kurallarından ödün vermeden her yıl olduğu gibi İzmir’in kurtuluşunun 98. yılını yine coşkuyla kutlayacaklarını ifade ederek sözlerini sürdüren Sındır, “Bağımsızlık için ne yitirdiğimiz canları unuttuk ne de döktüğümüz gözyaşlarını. İnsan üstü bir çaba, azim, kararlılık ve fedakarlık ile kurtuluş savaşımızı zaferle sonuçlandıranlara minnettarız. 1922 yılının 9 Eylül’ünün verdiği heyecandan bugün de bir şey kaybetmedik. Aynı coşku aynı heyecan aynı kararlılıkla bağımsızlığımızı sonsuza kadar sürdürmek ve milletimizi esenliğe kavuşturmak için yılmadan mücadele edeceğiz. Bize bu kutlu günü yaşatan şehitlerimizin, gazilerimizin ruhu şad olsun. Başta kurucumuz, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum” dedi.
“MİLLETİMİZİN YEGANE GÜVENCESİ!”
CHP’nin milletin güvencesi olduğunu vurgulayarak açıklamasını sonlandıran Sındır şöyle konuştu: “Kuvayi Milliye’nin devamı olan partimiz, bir asırlık tarihiyle çağdaşlığın, ilerlemenin, devrimlerin ve demokrasinin mimarı olmuştur. Partimizin varlığı, anlayışı ve örgütlü gücü; laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlılığı, milletimizin yegane güvencesidir. Milletimizin iradesini yok saymak isteyen, Cumhuriyetimizin kazanımlarını temelden sarsan, kişisel ikballerini her şeyin üstünde tutan siyasal anlayışa karşı mücadelemizden asla geri adım atmayacağız. Kurucu önderimizin izinden sapmaksızın, milletimizden ve tarihimizden aldığımız güç ile demokrasi ve adalet mücadelemize yılmadan devam edeceğiz. Sevgi ve hoşgörü temelli kardeşliği ve cumhuriyetimizin değerlerini çocuklarımıza bir bayrak gibi devredeceğiz” dedi.
İZMİR – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Panora alışveriş ve yaşam merkezi, sağlık tedbirlerinde de Ankara’nın en iyisi!

Koronavirüsün ülkemizde görüldüğü ilk günden itibaren hem sağlık tedbirleri konusunda hem de ekonomik desteklerde öncü olan Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi, kamu kurum ve kuruluşlarının yaptığı denetimlerde aldığı sonuçlarla da takdir topladı.
Yeniden hizmete başladığı 1 Haziran tarihinden itibaren düzenli olarak denetimlere tabi tutulan AVM’lerde, Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nin aldığı tedbirler konusundaki başarısı dikkat çekti. Her daim hijyene ve hem çalışanlarının hem de misafirlerinin sağlığına önem veren Panora’da, 28 Ağustos tarihinde yapılan denetimlerde, farklı noktalardan alınmış numunelerin sonuçları yayınlandı. AVM’nin en uğrak alanları olan tuvalet, asansör ve ana giriş kapısından, denetim ekiplerince alınan numuneler, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda incelendi. Yayınlanan inceleme raporu, Panora’nın hijyen sınır noktasının, ameliyathane hijyeni ile aynı orana sahip olduğunu gösterdi.
Raporu çalışanlarının ve misafirlerinin bilgisine sunan Panora Alışveriş ve Yaşam Merkezi yönetimi, önceliklerinin Panora çatısı altında bulunan herkesin sağlığını korumak olduğunu, bunun için de her türlü tedbiri taviz vermeksizin uyguladıklarını, rapor sonuçlarının kendilerini oldukça memnun ettiğini ve önümüzdeki dönemde de tedbirlere harfiyen uyarak tüm AVM’lere örnek olmaya devam etmek istediklerini dile getirdiler.
ANKARA / BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Yıldız Teknopark akademisyen girişimcilerin de ilk tercihi oluyor

Türkiye’nin en büyük kuluçka merkezi olan Yıldız Teknopark Kuluçka Merkezi, sadece akademik girişimcilere özel akademik kuluçka programı ile fark yaratıyor. Bugün teknopark bünyesinde 43 üniversiteden toplam 90 akademisyen girişimcinin kurduğu 72 şirket olduğunu söyleyen Teknopark Genel Müdürü Prof.Dr. Mesut Güner, “Akademisyen girişimcileri yeni ticari değerler üretmek için Yıldız Teknopark’a davet ediyoruz.” diyor.
Yerli ve milli markalar doğmasına öncülük edecek ilham verici bir ekosistem kurmayı ve böylece ulusal rekabet gücüne katkıda bulunmayı misyon edinen Yıldız Teknopark akademisyen girişimcilerin de ilk tercihi oluyor.
Üniversitelerdeki bilimsel bilgi birikim ve araştırma sonuçlarının inovatif girişimlere transferini teşvik ederek, yeni ticari değerler üretilmesini sağlamak üzere çalışan Yıldız Teknopark’ta bugün 43 üniversiteden toplam toplam 90 akademisyenin kurduğu 72 aktif akademisyen firması bulunuyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Boğaziçi Üniversitesi’ne kadar devlet üniversitelerindeki hocaların yanı sıra Koç, Sabancı, Bahçeşehir, Okan, Medipol gibi pek çok vakıf üniversitesinden hocanın da teknopark bünyesinde çalışmalarını yürüttüğüne değinen Yıldız Teknopark Genel Müdürü Prof.Dr. Mesut Güner, “Yıldız Teknopark bünyesindeki sadece akademik girişimcilere özel akademik kuluçka programız var. Özellikle malzeme, nanoteknoloji ve donanımsal ürünler alanında alt yapı sağlayan tek kuluçka merkezi olmamız bizi diğer teknoparklardan ayrıştırıyor.” diye konuşuyor.
Akademisyen girişimcilerin 29 patenti var
Yıldız Teknopark bünyesinde bugün 327 Ar-Ge, 98 kuluçka olmak üzere toplam 425 şirket faaliyet gösteriyor. Bu şirketlerden 72’si ise aktif akademisyen şirketler. Bunların 31 tanesinin kuluçka olduğunu söyleyen Prof.Dr. Güner, bu şirketlerin ağırlıklı olarak sağlık, kimya, medikal, makine ve teçhizat imalatı, geri dönüşüm, elektronik, enerji, yazılım, robotik, çevre, eğitim teknolojileri alanlarında projeleri olduğunun altını çiziyor. Bugüne kadar akademisyen girişimcilerin toplam 50 milyon TL’nin üzerinde ihracat yaptığını belirten Güner, bu akademisyenlerin 29 tane patente sahip olduğunu da sözlerine ekliyor.
Akademisyen girişimciler arasında pek çok başarılı ve adını tüm Türkiye’ye duyurmuş isim var. Türkiye’nin iş birlikçi robotlar (İHA ve İKA’lar) ile otonom keşif, güdüm ve seyrüsefer projesinde ana yüklenici şirket olan Polonom Robotics’in kurucusu Doç. Dr. Sırma Turgut Yavuz bu isimlerden biri.
Çocukların zeka potansiyelini üst seviyeye çıkarmak ve daha zeki çocukların yetiştirilmesine katıda bulunmak amacıyla geliştirilmiş bilgisayarlı zeka geliştirme programı MenalUP markasının kurucusu Ayasis’in kurucu ortağı Arş. Gör. Reşit Doğan da yine kuluçkadaki akademisyen girişimcilerden bir diğeri.
Chemtox Biolab Arge kurucu ortağı Prof. Dr. Afife Binnaz Hazar Yoruç ise hem bu sene ve hem geçen sene yapmış olduğu sanayiye lisanslama yoluyla transfer ile adından söz ettiriyor.
Sunulan avantajlar
Akademisyen girişimciler arasında buluşları ticarileşmiş pek çok kişi olduğuna da değinen Prof.Dr. Güner, teknopark olarak akademisyenlere verdikleri desteklerle ilgili şunları söylüyor:
“Yıldız Kuluçka olarak akademisyenlere ücretsiz kapalı ofis imkanının yanı sıra, fikrin oluşumundan fon bulunmasına, projenin yazımı, yönetimi ve yürütülmesinden paydaşların bir araya getirilmesine kadar fikri, sinai hakların yönetimi, bunların ekonomik katkıya dönüşmesi, ticarileştirilmesi konularında destekler sunuyoruz. Mentörlük, eğitim, ulusal ve uluslararası fonlara yönlendirme, yatırımcı görüşmeleri sağlama, prototip atölyesi kullanımı, basın ve pr danışmanlığı gibi destekler sunarak şirketlerini büyütmelerine yardımcı oluyoruz. Tabi vergi muafiyetlerinden ve teşviklerinden yararlanma imkanı da var.”

Toplu konutların nüfusu da bütçesi de belediyelerden fazla

Türkiye’de her yıl binlerce site inşa edildiğini dile getiren Timtaş Yönetim A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akay, bazı sitelerin belediyelerden daha fazla nüfus ve bütçeye sahip olduğunu söyledi. Akay, büyük nüfuslu ve bütçeli sitelerin profesyonel yönetim ihtiyacının arttığına dikkat çekerek, site yönetim şirketlerine daha fazla iş düştüğünü açıkladı.
Son 20 yılda apartmanların yerini toplu konut projeleri, siteler ve rezidanslar almaya başladı. Apartmanlara oranla daha fazla insanın bir arada yaşamasını gerektiren bu yapıların yönetimleri de oldukça önemli hale geldi. Genellikle site sakinleri arasından seçilen site yöneticileri, yeterli tecrübeye sahip olmadığında birçok anlaşmazlık meydana geliyor. Konuyla ilgili yargıya taşınan birçok dosya konusu da bulunuyor.
Bu durumun sitelerdeki yaşam kalitesini düşürdüğüne dikkate çeken Timtaş Yönetim A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akay, konut projelerinde profesyonel yönetim şirketlerine daha fazla ihtiyaç duyulacağını ifade etti.
Bazı Sitelerin Nüfusu da Bütçesi de Belediyelerden Daha Fazla!
Günümüzde birçok sitenin belediyelerden hem nüfus hem de bütçe olarak daha büyük bir hale geldiğini söyleyen Akay, sitelerdeki toplumsal yaşamın ve düzenin sağlanmasında yöneticilere büyük iş düştüğünü belirtti.
Akay, “Türkiye’de elli, yüz daireli siteler olduğu gibi binlerce daireden oluşan siteler de var. 5bin dairelik bir sitede yaklaşık 15-20 bin nüfus bir arada yaşıyor demektir. Bu aynı zamanda yüksek bir bütçe anlamına da geliyor. Site yönetimi, insan odaklı bir hizmet sektörü. Bu denli büyük bir bütçenin ve nüfusun idare edilmesi ciddi anlamda uzmanlık ve yoğun mesai gerektiriyor. Ortak yaşamın en kaliteli ve en ekonomik şekilde yürütülmesini sağlamak gerekiyor. Sitedeki ortak yaşam, otopark, yüzme havuzları, hamam, sauna gibi sosyal alanlar, spor alanları, oyun alanları, güvenlik, asansör, ortak sahanlık vb. birçok konuda site yönetim şirketlerine büyük iş düşüyor.” diye konuştu.
Kat Mülkiyeti Kanunu Güncellenmeli
Türkiye’de profesyonel site yönetim hizmeti ihtiyacının her yıl daha fazla arttığını ifade eden Akay, “Ülkemizde 1965 yılında yürürlüğe giren, yıllar içinde bazı düzenlemeler yapılarak günümüze gelen Kat Mülkiyeti Kanunu, bir an önce günümüz şartlarına uygun olarak güncellenmeli. Mevzuat açısından oluşan belirsizlikler, sitelerde farklı sorunlara neden olabiliyor. Büyük siteleri minyatür bir belediye gibi düşünmek gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Akay, mevzuat eksikliklerinin giderilmesi ile birlikte profesyonel site yönetim hizmet sektörünün önümüzdeki dönemde Türkiye’nin en ciddi hizmet sektörleri arasında yer alacağını sözlerine ekledi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)