Etiket arşivi: Adalet

4. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi katılımcılardan yoğun ilgi gördü

KADEM ile T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın birlikte düzenlediği ve ‘Dijital Çağda İnsan Kalmak’ temasıyla online olarak düzenlenen 4. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi sona erdi. Ana sponsorluğunu Ziraat Katılım, iletişim sponsorluğunu ise Turkcell’in yaptığı ve 30’un üzerinde konuşmacının katıldığı zirve yoğun ilgi gördü. Zirvenin son gününde ise dijital çağın bilgiye ve finans sektörüne etkileri üzerinde duruldu.
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM)’in T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği 4’üncü Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, ‘Dijital Çağda İnsan Kalmak’ temasıyla online olarak yapıldı.
Üç gün süren, yurt içi ve yurt dışından 30’un üzerinde konuşmacının yer aldığı zirve katılımcılardan yoğun ilgi gördü.
Ana sponsorluğunu Ziraat Katılım, iletişim sponsorluğunu ise Turkcell’in yaptığı ve dijitalin hayata etkilerinin paylaşıldığı zirvenin son gününde ise dijital çağın bilgiye ve finans sektörüne etkileri konuşuldu.
GELECEK SENARYOLARI
Zirvenin son günündeki ilk konuşmacı olan ve siber çağda varoluşun sürekliliği sorunundan bahseden İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi, yazar Prof. Dr. Ayhan Bıçak eşitsizlik, işsizlik, iklim değişikliği gibi çağımızın problemlerini anlatarak konuşmasına başladı. Dünya genelinde DNA ve insanımsılarla ilgili araştırmaların yapıldığını söyleyen Bıçak, 2050’lerde dünyada neler olabileceğiyle ilgili üç kurguyu şöyle ifade etti:
“Küresel güçler kendi aralarında anlaşarak dünya devleti şeklinde teşkilatlanabilirler. İnsanımsıları birinci sınıf vatandaş olarak konumlayabilirler. Bir başka senaryo iklim değişikliği beklendiği gibi güçlü olursa dünya kıtlık nedeniyle sarsılıp, küresel düzen bozulur. Böyle bir durumda nüfus, yüzbinlere inecektir. Üçüncü senaryo ise bir dünya devleti kurulması. Hiçbir ülke tek başına insanlık ve toplumların sorununu diğer ülkelerden bağımsız şekilde çözemiyor.
Devletler BM çerçevesinde barış anlaşması yapabilirler. Ama bu zayıf bir ihtimal. Ahlaklılık bu noktada önemli. İnsanlığın birbirine denkliğini ancak bu şekilde kabul edebiliriz.” Dedi.
VERİNİN DOĞRULUĞU
Dublin Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ray Walshe ise bilginin dijitalleştiği bir dünyada hakikate ulaşmak için hangi yollara başvurulması gerektiğini anlattı.
Önümüzdeki neslin robotik ve yapay zekayla iç içe olacağını söyleyen Walshe, verinin hızla büyüdüğünü, bunun kontrollü ortamda yapılmasının öneminin altını çizdi. Walshe şöyle konuştu:
“5G, nesnelerin interneti, yapay zeka konuşuluyor. Akıllı bir toplum karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla yapay zeka ile sahip olduğumuz bağlı olma durumuyla akıllı bir toplum oluşturabiliyoruz. Veri en önemli kaynak ve verinin kaliteli yönetilmesi de önemli. Ben bu noktada verinin doğruluğu konusunda standartların oluşturulmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.”
FİNTECH EKOSİSTEMİNİN GELECEĞİ
‘Dijital ödeme sistemleri ve fintech ekosistemi’ panelinin konuşmacılarından biri olan Ziraat Katılım Bankası Bilgi Teknolojileri ve Operasyon Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Said Gül, Ziraat Katılım olarak açık kaynaklı yazılımları ve teknolojileri nasıl kullandıklarını anlattı.
Fintechlerle ortaklık yaparak siber güvenlikten kimlik yönetimine kadar pek çok konuda çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Gül, fintehcleri desteklemeyi sürdüreceklerinin de altını çizdi.
Türkiye’de dijital ödeme sistemleri alanında yaşanan gelişmelerden bahseden Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Eliaçık ise finansal teknolojilerin kompleksleştiğine vurgu yaptı.
TEKNOLOJİ VE KADIN
Panelin hemen ardından ‘Kadın ve dijital dünya’ konulu bir konuşma yapan T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürü Gülser Ustaoğlu, kadınların kodlama, yazılım gibi alanlardaki mesleki eğitim ve becerilerinin geliştirilmesi, kadınların e-ticaret alanında güçlenmesini sağlayacak eğitim ve seminerler yapılması gibi hedeflerin 11. Kalkınma Planı’nda yer aldığını ifade etti. Bu konuda yapılan çalışmalardan örnekler veren Ustaoğlu, kadınların internet kullanımının erkekler seviyesinde olmasa da giderek arttığından bahsetti.
Kadın girişimciliğinin ekonomik büyümenin önemli bir bileşeni olacağının altını çizen Ustaoğlu, kadın girişimlerinin oranının daha da arttırılması konusunda önemli çalışmalar yapıldığını da aktardı.
Kadın lider sayısının artırılması için cam tavanların önüne geçecek çözümler oluşturulmasının şart olduğuna vurgu yapan Ustaoğlu, özellikle teknoloji alanında yeni kadın liderlerin oluşması için çalışmalar yapılması gerektiğini de belirtti.
MEDYA VE DİNDARLIK
Türkiye’de medya ve dindarlık konusunda konuşan Necmettin Erbakan Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Akgül ise din ve medya arasında vazgeçilmez tartışmalara medya dindarlığının da eklendiğini aktardı.
“Dini meseleler ve konular raflarda sergilenen ürünler gibi bireyin önünde. Hiçbir değerler skalası olmaksızın sosyal medyadan istediği düşünceyi satın alıyor, doğru olsun olmasın fikrini aktarıyor” diyen Akgül, bunun dijital dünyada dinlerin hakikat iddiasının izafileşmesini de beraberinde getirdiğinin altını çizdi.
Akgül, otorite olmadan dinin aslını muhafaza etmenin mümkün olmadığına da vurgu yaptı.
BİLGİ VE MANİPÜLASON
Zirvedeki Bilgi ve Manipülasyon panelinde söz alan İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi Dr. İsmail Çağlar, yabancı devletler, medya kuruluşları ve Türkiye ile ilgili dezenformasyon politikalarını anlattı.
Aynı panelde konuşan Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç devletlerin dijital dünyaya yaklaşımını aktardı. Farklı kurumlarda ayrı ayrı sürdürülen e-devlet ve siber güvenlik çalışmalarının 2018’de tek çatı altında toplandığını dile getiren Koç, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin dijital dönüşümün yol haritalarından da sorumlu olduğundan bahsetti. Veri konusunu önemine vurgu yapan Koç, ‘Veriniz kömür olsa bile doğru sınıflandırılarak işlendiğinde elmasa dönüştürülebilir” dedi ve amaçlarının kamunun verilerini elmasa çevirmek olduğunun altını çizdi. Yapay zekanın geleceğin manipülasyon aracı olduğunu sözlerine ekleyen Koç, verinin tekelleştirilmesi konusunun önemine de vurgu yaptı.
Panelde ‘Misenformasyonda söylem analizi: İslam karşıtlığı’ başlıklı bir konuşma yapan SETA Brüksel araştırmacılarından Zeliha Eliaçık, İslamofobinin arkasında irrasyonel bir hikaye olduğunu söyledi.
Farkındalığı yüksek, bilinçli nesillere ihtiyaç olduğunu ve bunu öncelikle kadınların benimsemesi gerektiğini ifade eden İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu, kadınların sürekli gelişmesi gerektiğini ifade etti. Dijitalleşmenin değerlerimizden, hatıralarımızdan, geleneklerimizden vazgeçmek olmadığını belirten Pembecioğlu, ancak dijital dünyada doğru bilgiye ulaşmanın zor olduğunu ve bunun için herkesin dijital okur yazarlık eğitimi almasının şart olduğunun altını çizdi.
ERKEKLER İŞ VE EĞİTİMDEN GERİ ÇEKİLİYOR
Zirvenin son konuşmasını ise Psikiyatr-Yazar Prof. Dr. Erol Göka yaptı. Tekno-Dijital dünyada gençler ile yüzleşmek başlıklı bir konuşma yapan Göka, küresel salgınla birlikte yetişkinlerin de dijitalin yerlileri haline geldiğine vurgu yaptı. Küresel salgın öncesi yaptığı gençlerle ilgili tespitlerini paylaşan Göka, şu bilgileri verdi:
“App Kuşağı, helikopter ebeveyne sahip. Hayattan ve somut insan ilişkilerinden öğrenmekten uzaklaşıyorlar. Anketlerde bencil ve mutlu görünmelerine rağmen ürkek ve çekingenler. Başka kültürü öğrenmek istiyorlar ve marka tutkunular. Tarih boyunca göremeyeceğimiz bir erkek nesli geliyor. Erkek işlerini teknoloji üstlendi. Artık erkekler de çalışmak istemiyor, dahası erkek öğrencilerin okul başarıları da giderek düşüyor. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre genç erkeklerin babasından daha az eğitim aldığı görülüyor.”
Başkasına bağımlı olmayı bir toplumsal başarısızlık değil, bir başarı olarak gören erkek kitlesinin olduğunu ifade eden Göka, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu ve obezitenin yeni nesil erkeklerin en büyük sorunları olduğunu söyledi.
“Dijital Çağda İnsan Kalmak” temalı 4. Kadın ve Adalet Zirvesi, Şirin Pancaroğlu & Bora Uymaz Topluluğu’nun verdiği kapanış konseriyle son buldu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kadın ve Adalet Zirvesinin 2. gününde dijitalleşmenin aile, sanat ve eğitime etkileri konuşuldu.

KADEM’in T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği ve bu sene online yapılan 4’üncü Kadın ve Adalet Zirvesi, ikinci gününde de önemli konuşmacılara ev sahipliği yaptı. 28 Kasım’a kadar devam edecek zirvede, dijitalin toplum, ebeveynlik, sanat ve eğitime etkilerini Türkiye’den ve dünyadan konunun uzmanları anlattı.
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ve T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği 4’üncü Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, “Dijital Çağda İnsan Kalmak” temasıyla online olarak yapılıyor. Zirvenin ikinci gününde dijitalin toplum, ebeveynlik, sanat ve eğitime etkileri konuşuldu.
Günün ilk konuşmasını yapan ve dijital dünyaya uyum sürecinde çocuğun ihtiyaçlarının nasıl değiştiğini anlatan Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk, çevrenin insan psikolojisindeki etkisinin altını çizdi. Çevrenin çocuğun etkileşimde olduğu her şey olduğunu aktaran Selçuk, kulaklık takıp internete sürekli bağlı yaşayan çocukların yaşam alanının ebeveynleri, kardeşleri, mahallesi, okulu olmadığını anlattı.
“OYUN OYNAYANLARDA İNSANDIŞILAŞTIRMA OLUYOR”
Ekran başında veya video oyunlar oynayarak geçirilen sürenin yaşla beraber arttığını belirten Selçuk konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ekran başında geçirilen zaman artınca hiperaktivite, yıkıcı karşı gelme, depresyonun da arttığını görüyoruz. Özellikle çok video oyunu oynayan çocuklarda öfke ve kaygı yükseliyor. Öfke kontrolünde daha da zorlanıyorlar. Video oyunlarında fazla zaman geçiren çocuklar diğer insanlara insani özellikler atfetmekte zorlanıyor. Yani ‘insandışılaştırma’ oluyor. Başkalarının duygularını anlamakta güçlük çekiyor ve diğer insanlara zarar verici davranışları gösterme eğilimleri artıyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, lise yıllarından sonra gençlerin kendisi de bundan rahatsız oluyor. Ama ekran süresini azaltmak isteseler de yapamadıklarını belirtiyorlar.”
DİJİTAL OKUR YAZARLIK ÖNEMLİ
Bu noktada ebeveynlerin çocuklarıyla etkileşimde bulunmalarının önemini vurgulayan Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk gibi TRT’de yöneticilik yapan İsmihan Yılmaz da zirvede yaptığı konuşmasında bu konunun önemine değindi.
‘Çocuğum internette çok zaman geçiriyor” kaygısıyla çocukların elinden ekranları alıp, süreleri kısıtlamaya çalışan ebeveynlerin bunun işe yaramadığını gördüklerini hatırlatan Yılmaz, dijital okur yazarlığın ve bu alandaki yetkinliklerin arttırılmasının bu noktada çok önemli olduğunu söyledi. Ekran zaman yönetiminin önemine vurgu yapan Yılmaz, “Ebeveynlerin eğitimi noktasında KADEM gibi STK’ların ve kamu kuruluşlarının çok büyük rolleri var. Burada oluşan kaygıyı azaltıp, ıskalamakta olduğumuz imkanlara başka türlü ulaşamayız” dedi.
YAPAY ZEKANIN SANATA ETKİSİ
Zirve konuşmacılarından, insan bilincinin sanat ve teknoloji ile ilişkisini yorumlayan Medya Sanatçısı -Yönetmen Refik Anadol, Amerika’ya gidişini, başarı hikayesini, nasıl stüdyo sahibi olduğunu ve eserlerinin ortaya çıkış süreçlerini panelde anlattı. ‘Bir veri pigment olabilir mi’ diye sorgulayarak başlayan ve şu anda Bill Gates’in de koleksiyonunda var olan veri resimlerinin ortaya çıkış hikayesinden bahseden Anadol, yapay zekanın sanata etkileri konusunda şöyle konuştu:
“Karşımızda unutmayan bir şey var. Yapay zekanın insanlığa zararlı olması da ihtimaller dahilinde. Bununla başa çıkmanın yöntemi ise bilinçlenmek. Mahremiyet ve özgür irade giderek yok oluyor. Bu farkındalığı yaratmanın yolu ise sanat yapmak. Teknoloji, insanlığın aynası. Bu ayna bizi temsil ediyor ve duygu, koku, doku da devreye girdiğinde makineler sanat yapabilir. Bizim buna nasıl karşılık vereceğimiz ise daha önemli. İnsanları makineleştirmektense makineyi insanlaştırmak bana göre insanlık için daha iyi bir şey.”
DÜNYADA KADININ ROLÜ NASIL DEĞİŞİYOR?
Dijital çağda kadını güçlendirmek üzerine konuşan John Cabot Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Alina Sorgner, Ülkelerin bazı bölgelerinde, kadınların dijital okur yazarlığı ve teknoloji üreticiliği konusunda zayıf olduğunu, dijitalin kadınlara etkisinin ne olacağının da zaman içinde bölgeden bölgeye değişeceğini aktardı. Sorgner, kadınların girişimci olarak güçlendirilmesi için dijital veri sermayesine yatırım yapılması gerektiğini de sözlerine ekledi.
We Love Reading’in kurucusu ve Haşimi Üniversitesi öğretim üyesi moleküler biyolog Prof. Rana Dajani ise, dijital dünyada kadının ve annenin değişen rolleriyle ilgili şöyle konuştu: “Toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınlar her ne kadar üniversite eğitimi alsa da evlenip çocuk sahibi olunca işi bırakma eğilimindeler. Çünkü iş yerleri erkekler tarafından erkekler için hazırlanmış. Doğum yapan, emziren kadınlar için iş yerleri çok dostane değil. Jane Fonda, Arap ve Ortadoğulu kadınların kadın olmaktan gurur duyduklarını ancak bu durumun batıdaki kadınlar için geçerli olmadığını bir toplantıda dile getirmişti. Dolayısıyla kadınların başarıyı nasıl tanımladıklarına bakmak çok önemli. Kimi için çocuk büyütmek başarı, kimi için CEO olmak. Her kadın kendi hikayesini yazmalı. Dijital dünya bu anlamda kadınların işini kolaylaştırabilir.”
EĞİTİM VE EĞLENCE
Early Bird English Kurucusu Jenny Molendyk Divleli, Türkiye’ye taşındığında kendisinin hayli zorlanırken çocuklarının Türkçeyi çok kısa sürede öğrendiklerini farkettiğinde bu girişimi hayata geçirme kararı aldığını anlattı. Dile ne kadar maruz kalınırsa o kadar fark etmeden öğrenmenin mümkün olduğunu aktaran Divleli, sosyal medyanın bu amaçla kullanılabileceğini belirtti. Eğitim tasarımcısı ve Usturlab Atölye Kurucusu Sümeyye Ceylan ise, bilim eğitimi ile yaratıcılığın nasıl desteklenebileceğini aktardı. İbn Haldun Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Nagihan Haliloğlu, dijital beşeri bilimlerin bize ekstra bilgi üretimi olmadığını, bu noktadan sonra beşeri kısmın başladığını ifade etti ve bilgi küratörlüğünün öneminden bahsetti.
Türkiye’de müzik eğitiminin değişmesi gerektiğini söyleyen Arp Sanatçısı Şirin Pancaroğlu ise önce müzik eğitiminde reforma gidilip sonrasında dijitalleşmenin düşünülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Zirvede konuşan diğer bir isim olan Bern Öğretmen Eğitimi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Michele Notari, çevrimiçi eğitimin alışkanlıklarımızı ve tutumlarımızı nasıl etkileyeceğinden bahsetti. Müzakere yapmanın, çatışma çözebilmenin çok önemli olduğunu ve bunun da fiziksel eğitimle yapılabildiğini anlatan Notari, “Kelime dağarcığı geliştirmek, kodlama öğretmek gibi bilgi aktarımı konularında ise online eğitim daha başarılı oluyor” diye konuştu.
GERÇEKTEN DİKKATLER DAĞINIK MI?
Her dönem dikkati dağıtan şeylerden şikayet edildiğini, bir dönem roman okumanın bir dönem ise TV’nin dikkati dağıttığının söylendiğini hatırlatan Birleşik Krallık Kent Üniversitesi öğretim üyesi yazar Prof. Frank Furedi ise, “Şimdi de internet, sosyal medya ve oyunların dikkat dağıttığı ve Nörobilim öne sürülerek çocukların beyinlerinin değişikliğe uğradığı ve dikkatlerinin kısa süreli olduğu söyleniyor. Çocukların dikkatlerini çekmek için Avrupa’da tabletlerde eğlendirici içeriklerle çocuklara eğitim verilmeye çalışılıyor. Biz dikkat dağınıklığını içselleştiriyoruz.” Dedi. Dikkat dağınıklığına neden olunmaması için eğitimi içeren entelektüel bilginin bu şekilde azaldığını, daha basite indirgenmiş bilgi verildiğini aktaran Furedi bu anlamda gençlere haksızlık yapıldığının da altını çizdi.
Günün son konuşmasını yapan Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özge Hacıfazlıoğlu ise pandemide aynı anda birden fazla iş yapmak zorunda kalındığının altını çizdi. Evlerde sınıf düzeni ve işyerleri kurulduğunu anlatan Hacıfazlıoğlu bu dönemde herkesin pek çok trajikomik hikaye yaşadığını da aktardı. Hacıfazlıoğlu, bu dönemin iş yaşam dengesini tekrar oluşturduğumuz bir dönem olduğunun da altını çizdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

4’üncü Kadın ve Adalet Zirvesi’nin açılışını Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı

‘Dijital Çağda İnsan Kalmak’ temasıyla yapılan 4’üncü Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi başladı. Üç gün boyunca sürecek zirvenin açılış konuşmasını yapan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dijital faşizme karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz” dedi.
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ile T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın iş birliğinde iki yılda bir düzenlenen Kadın ve Adalet Zirvesi’nin dördüncüsü başladı.
‘Dijital Çağda İnsan Kalmak’ temasıyla online olarak yapılan zirvenin açılış konuşmalarını Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu yaptı.
2014 yılından bugüne kadar yapılan tüm zirvelere katılan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gelişmiş ülkelerin salgınla mücadelede yaşadıkları zorluklar, siyasi ve ekonomik gücün tek başına yeterli olmadığını ortaya çıkarmıştır.” diyerek içinde bulunduğumuz döneme vurgu yaptı.
Erdoğan, “Hedefimiz, ülkemizde haberleşme altyapısının kapsama alanına girmeyen tek karış bırakmamaktır” diye konuştu.
Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Teknolojiyi geliştirenin de üretenin de kullanıcı olan insana karşı sorumluluğunu sadece kazanç parantezine hapsetmenin önüne geçilmelidir. İnsanın geleneksel hayat tarzında çeyrek asırda yaşanan radikal değişimin sonu, doğru altyapıyla desteklenmezse modern köleliğe varır.”
Dijital çağda insan ilişkisinin birçok açıdan ele alınabilecek oldukça mühim ve kapsamlı bir tartışma alanı olduğunu belirten T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, “Bugün artık Dünya nüfusunun neredeyse %60’ı internete erişebiliyor ve 3 milyar insan sosyal medya kullanıyor.” Dedi.
Hayatımızı değiştirmekte olan teknolojileri nasıl daha verimli kullanabileceğimiz ve teknolojik ilerlemelerin bireyler ve toplum üstündeki dönüştürücü etkileriyle nasıl baş edebileceğimiz gibi soruların gündemi işgal ettiğini söyleyen Selçuk sözlerine şöyle devam etti:
“1 yıla yakın bir süredir mücadele ettiğimiz salgınla birlikte dijital sistemin bizleri ne şekilde etkilediği daha net şekilde görüyoruz. Artık tüm faaliyetlerimizi neredeyse teknolojik araçlar üzerinden gerçekleştiriyoruz. Ailelerimizle ve dostlarımızla görüşmelerimizi, toplantılarımızı dijital ortamlar üzerinden yapıyoruz. Çocuklarımızın eğitimleri online devam ediyor. Dolayısıyla üretici tüketici ilişkisini yine dijital mecra üzerinden geliştiriyoruz. Çalışma alanı olarak uzaktan çalışma yöntemini tecrübe ediyoruz. Tabii ki bunun sonucu olarak aile yapımız da bu köklü değişimden nasibini alıyor. ”
“DİJİTAL TOPLUMSAL DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜN YENİ KAYNAĞI”
Günümüzde dijital dünyanın, toplumun yaşadığı değişim ve dönüşümün yeni kaynağı olduğunu, bu sebeple zirvede dijital çağda insanın dünyanın neresinde durduğunu tartışmak istediklerini söyleyen KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dünya çapında artık yeni bir eğitim sisteminin şekillendiğini görüyoruz. Dijital öğrencilik kavramını üreten bu çağda, cep telefonları bile, birer öğrenme aracına dönüşmüş durumda. Elektronik kitaplar, dijital kütüphaneler ve dijital okul sistemi, bilgiye zaman ve mekândan bağımsız olarak ulaşabilmeyi mümkün kılıyor. Ayrıca sanayi alanında kapasite ve hız artırımı, dijital girişimcilik ve dijital istihdam gibi yenilikler de ekonomiye katkı sağlıyor. Sağlık alanındaki teknolojik gelişmeler ise insan hayatını iyileştirme noktasında şüphesiz önemli bir avantaj sağlıyor.”
Dijital dünyanın avantajlarının yanı sıra yeni soruları ve sorunları da gündemimize taşıdığını vurgulayan Gümrükçüoğlu,
“Dijital dünya bireylerin ilgi ve beğenileri, tüketim alışkanlıkları, dil ve davranış biçimleri gibi birçok alanda ciddi bir dönüşüm gerçekleştirdi. Başka bir ifadeyle dijital dünya, kendi kültürünü üretti. Bununla birlikte sosyal mühendislik, enformasyon savaşları, bilgi manipülasyonu gibi birçok kavram ‘dijital kültür’ üzerinden hayatımıza dahil oldu. Sosyal mecra, bilginin güvenilmezliği ve hakikatin değersizleşmesi gibi sorunları da beraberinde getirdi.” Dedi.
“GÜÇLÜ TOPLUMLAR GÜÇLÜ AİLE YAPILARIYLA SAĞLANIR”
Sözlerine aile kurumunun önemine dikkat çekerek devam eden Gümrükçüoğlu; “Bizler, ailenin gücüne inanıyor ve güçlü toplumların ancak güçlü aile yapılarıyla sağlanacağını her fırsatta dile getiriyoruz.”Dedi.
KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Gümrükçüoğlu; “İnsan dijital çağın nesnesi değil, öznesi ve yöneticisidir ve  bu yeni dünyada insan kalabilmek, dijital yaralar almadan insanca yaşayabilmek adına söylem ve projeler üretmeye devam ediyoruz. Bu çalışmalarla, dijital dünyada insan kalmanın yollarını arıyor ve bu doğrultuda gayret sarfediyoruz.” sözleriyle dijital dünyada insan kalmaya vurgu yaptı.
Dil, kültür, insan davranışları ve geleneğin sosyal ağlar vasıtasıyla aktarıldığını, insanı insan yapan, toplulukları millet yapan sosyal doku, değer aktarımı gibi manevi unsurların, dijital çağda da korunması gerekliliğini;
“Bu unsurları ihlal eden ve içinde genç kuşağın da yer aldığı bu geniş ve kontrolsüz alanın, en temel insani ve ahlaki erdemlerle buluştuğunda ancak gerçek anlamına kavuşacağı” sözleriyle belirten Gümrükçüoğlu,
“Dijital ortamda görünür veya görünmez olmakla değişmeyen bu değerler, saygılı olmak, dürüst olmak ve adil olmaktır” diye ekledi.
ÖNEMLİ KONUŞMACILAR ZİRVEDE
Üç gün boyunca sürecek olan ve dijital dünyanın topluma, aileye, gündelik yaşama, manevi değerlerimize etkisinin masaya yatırılacağı zirvede, insanın dijital dünyanın aktörü olmaya nasıl devam edeceğinden dijital dünyada ebeveynliğe, bu dönemde bilgiye nasıl ulaşıp, davranışlarımızı nasıl kontrol edebileceğimize kadar pek çok konu tartışılacak. Kadın ve Adalet Zirvesi bu yıl dünyaca ünlü yazarlar, psikologlar, akademisyenler, araştırmacılar, aktivistler ve gazetecilerin dilinden dijital çağda insan kalmanın nasıl olacağını dinleme imkanı sunacak.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu Basın Toplantısı Açıklaması

DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu’nun “Yeni Yasama Yılının Açılışı, TBMM’nin Formaliteye İndirgenmesi, Yargıya Yapılan Müdahaleler, Enis Berberoğlu, HDP Operasyonları ve Gündeme İlişkin” Basın Toplantısı Metni (01.10.2020- TBMM)
Çok değerli basın mensupları;
Hepinizi saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
Malumunuz, yeni yasama yılı bugün itibariyle başlıyor. Demokrasi ilkeleri gereğince katılımcı, şeffaf ve etkin bir yasama yılı geçirmemizi temenni ederdim.
Ancak ülkemizin gerçeklerine gözümüzü kapatamayız.
Ülkemiz hukuki, ekonomik ve toplumsal açıdan gittikçe derinleşen sorunlar ile karşı karşıya. Bu yeni dönemde de TBMM, vatandaşlarımızın daha fazla fakirleşmeleri, daha fazla işsiz kalmaları, daha fazla adaletsizliklere maruz kalmaları karşısında hiçbir şey yapamayacaktır.
İktidarın ülkeye hizmet etmek yerine, ülkeyi günbegün daha büyük sorunlarla karşı karşıya bıraktığı açıktır. Demokrasi, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığına yönelik tüm kazanımlarımız kaybedilmektedir. Fakirleşmemizin, Türk lirasının değer kaybetmesinin temel nedeni, tüm kuvvetleri tek bir elde toplayan ne zaman ne yapacağı öngörülemez, bu keyfi ve kötü yönetimdir.
Kıymetli Arkadaşlar,
Kuvvetler ayrılığı; yürütmenin, hukuka bağlı olmasının ve yasama ile yargının kendi sınırları içinde görevlerini yerine getirebilmesinin tek yoludur. Çoğulculuğun, toplumsal barışın ve huzurun, temel hak ve özgürlükleri güvence altına almanın da koruyucusudur.
Bugün, yasama ve yargı organları kuvvetler ayrılığına dayanan demokratik bir hukuk devletinde kendilerinden beklenen işlevi yerine getirememektedir. Bu durum, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında sistemsizliğin yürürlüğe girmesiyle beraber daha ileri boyutlara ulaşmıştır. Asıl sorunumuz bu sistemsizliktir.
Günümüze kadarki uygulamasına bakıldığında Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri, iddia edildiği gibi hızlı ve etkin değildir. Aksine hesapsız ve işlevsiz bir niteliktedir. Çıkarılan toplam 67 kararnamenin 42’sinin daha önce çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde değişiklik yapılmasına dair oluşu bile başlı başına nasıl üstün körü hazırlandıklarını ve öngörüsüzlüğü ortaya koymaktadır. Öte yandan içerik itibariyle eksiklikleri ile yeni sorunlara yol açan kararnamelerin pek çoğu açıkça anayasaya aykırı hükümler içermektedir.
Saygıdeğer basın mensupları,
Bugün yargı, bağımsız ve tarafsız değildir. Yargıya güven ve toplumsal huzur yargının iktidarın yönlendirmesine tabi olması nedeniyle zedelenmiştir. Vatandaşlarımız adliyelerde ulaşamadıkları adaleti sosyal medyada aramaktadır. Siyasi gücün el değiştirmesiyle yargının intikam alma aracı olarak kullanılma geleneği de maalesef sürdürülmektedir.
En yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının değil, doğrudan kurumsal yapısının ve varlığının hedef alınması, hukuk devletiyle bağdaştırılabilir bir durum değildir. Temel hakların ve anayasanın koruyucusu anayasa yargısını terörize etmeye çalışan bu koalisyondan hukuk devletine ve demokrasiye saygı göstermesini beklemek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar,
TBMM artık toplumsal sorunların tartışıldığı, en doğru olanın arandığı, uzlaşma kültürünün egemen olduğu müzakereci bir işlev görmekten çok uzaktadır. 27. Yasama Döneminde TBMM tarafından 53’ü uluslararası antlaşmalara yönelik toplam 109 kanun çıkarılmıştır. Listenin büyük bir kısmını torba kanunlar oluşturmaktadır.
Meclisin asli yetkisi olan yasama yetkisi fiiliyatta Cumhurbaşkanının elindedir. Külliye’de hazırlanan kanun teklifleri, komisyonlarda ve Genel Kurul’da sağlıklı bir müzakere sürecine imkân vermeden emri vaki olarak geçirilmektedir. Kanunların, yürütmenin tekelinde olmaksızın, ortak akılla yapılması demokrasinin zorunluluğudur. Bu seviyeye, meclisi anayasanın ruhuna uygun olarak çalıştırarak ve komisyonların görevlerini ifa etmesini sağlayarak ulaşabiliriz. Yasamayı bizzat meclis ve milletvekilleri tarafından formaliteye indirgeyerek yok saymak, kanunların yalnızca niteliksiz yapmıyor, demokrasiyi de gün geçtikçe tahrip ediyor.
Meclisin korona döneminde gündeme aldığı YÖK, Avukatlık ya da Sosyal Medya ile ilgili kanunlar toplumsal ihtiyaçları karşılamak yerine siyasi ya da toplumsal hesaplaşmanın bir aracı olarak çıkarılmış değişikliklerdir. Bir parlamentonun hesaplaşmalar için araçsallaştırılması hepimiz adına utanç vericidir.
Kıymetli Arkadaşlar,
Halen içerisinde olduğumuz korona süreci, yürütme organının Meclisin faaliyet alanına saygı duymadığını ve kendi sınırlarını aşarak yasama yetkisini gasp etmekte beis görmediğini bir kez daha göstermiştir. Bu dönemde temel hak ve hürriyetler herhangi bir kanuna ihtiyaç duyulmaksızın kısıtlanmış, süreç çoğu zaman ulaşılamayan genelgelerle bazen de basın açıklamaları ve talimatlar ile yürütülmüştür.
Birçok denge ve denetleme mekanizması fiilen ortadan kaldırılmış ve meclisin rolü bilinçli olarak zayıflatılmıştır.
Değerli Arkadaşlar,
Malumunuz Anayasa Mahkemesi, geçtiğimiz haftalarda gerekçesi henüz açıklanmasa da Enis Berberoğlu’nun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine ilişkin çok önemli bir karar vermiştir. Enis Berberoğlu hakkında verilen bu karar ve öncesinde yaşananlar, Anayasanın nasıl yok sayıldığının açık bir yansımasıdır. Umuyorum Mahkemenin gerekçeli kararının açıklanmasının hemen ardından Başkanlık Divanı bu hatadan döner ve Sayın Berberoğlu’nun iadeyi itibarını tesis eder.
Değerli Basın Mensupları,
Son olarak, geçtiğimiz hafta HDP’li milletvekillerine ve Belediye Başkanlarına 6 yıl önceki 6-7 Ekim olayları nedeniyle açılan soruşturmalardan yeni bir operasyon düzenlendi. Bu gözaltıları hukuki değil siyasi olarak değerlendirdiğimize ilişkin açıklamalarımızı yaptık. Genel Başkanımız HDP Eş Genel Başkanı Sayın Mithat Sancar ile görüşüp geçmiş olsun dileklerini iletti. Bu gözaltılar iktidarın, kamu gücünü adeta bir sopa gibi kullanarak; zor ve baskı ile siyasete yön verme çabasıdır.
Bu sabah Kars’ta gerçekleştirilen sözde terör operasyonu da iktidarın niyetini açıkça ortaya koymaktadır. Ayhan Bilgen’in istifasıyla belediye meclisi içinden bir Belediye Başkanı seçilemesin diye apar topar operasyon yapılmış, zamanında üzerine gidilmeyen dosyalar gündeme sokulmuştur. Olanları hukuk devleti anlayışıyla izah etmek imkansızdır. İktidar bu uygulamalarıyla demokrasinin içini boşaltmakta, terör kavramını da herkese uygulanabilecek şekilde boşa çıkarmaktadır. Bu anlayışla terörle mücadele edilemeyeceği gibi, tam tersi gerçekleştirilmekte, illegalite teşvik edilmektedir.
Kıymetli basın mensupları,
Ne yazık ki Meclisin 100. yılında 1. Büyük Millet Meclisinin ilk döneminde sağlanabilen farklı fikirlerin serbestçe temsil edildiği, toplumsal uzlaşının merkezi olan ve Millî Mücadele gibi tarihimizin en zorlu döneminde dahi başarıyla görevini yerine getiren bir Meclis idealinden çok uzaktayız.
Bu karanlık tablo gelecek adına oldukça kaygı vericidir. Umuyorum ki, aklıselim tüm vekiller ile kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti ve demokrasiye sahip çıkarak bu kaygı verici durumdan çıkacağız. Vatandaşlarımızın barışa, huzura ve ekonomik refaha olan ihtiyaçlarının ancak bu değerlere sahip çıkmaktan geçtiğini tekrar hatırlatmak isterim.
Hepinizi saygıyla selamlar, iyi günler dilerim.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)