Etiket arşivi: VE

Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’nin 2021 Yılı Konusu Korona Sonrası Dünya ve Türkiye

Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı Sakıp Sabancı’nın vasiyeti üzerine Sabancı Üniversitesi tarafından her yıl verilen ve sosyal bilimler alanında Türkiye’deki ilk uluslararası ödül programı olan Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri’nin 2021 yılı konusu “Korona Sonrası Dünya ve Türkiye: Pandemilerin Sosyal, Psikolojik ve Siyasi Etkileri” olarak belirlendi. Ödüle 15 Ocak 2021 tarihine kadar başvuru yapılabilecek.
Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri kapsamında 2021 temasına önemli katkılarda bulunmuş bir kişiye Jüri Özel Ödülü verilecek. Makale Ödülü kategorisinde ise 45 yaşının altındaki araştırmacılar tarafından yazılmış makaleler ödüllendirilecek. Makale Ödülleri ve Jüri Özel Ödülü sahiplerini uluslararası ve bağımsız bir jüri belirleyecek.
Ödül Teması
Covid-19 pandemisiyle mücadelede dünyada hükümetlerin izlediği politikalar önemli farklılıklar göstermiştir. Bazı hükümetler olağanüstü hâl düzenlemeleriyle sosyal mesafe uygulaması yoluna gitmişken, diğerleri bu konuya bireysel tercih meselesi olarak yaklaşarak yurttaşlarını kendi kendilerini izole etmeye ikna etmeyi seçmiş ve bunda farklı oranlarda başarı elde etmişlerdir. Pandemiyle mücadelede hükümet politikalarının başarısı giderek daha fazla yurttaşların davranışlarına bağlı hâle gelmiştir. Sivil aktivizm, yurttaşların bir araya gelme, örgütlenme ve müdahil olma kabiliyetindeki düşüşle beraber kısıtlanmıştır. Yine de gıda ve maske gibi temel hizmetlerin sağlanması, doğru olmayan ve zararlı bilgilerin yayılmasının önlenmesi ve dezavantajlı ve marjinalleşmiş grupların korunmasına yönelik olarak yeni sivil toplum aktörleri ve yeni tip bir sivil aktivizm ortaya çıkmıştır.
Covid-19’un yayılmasıyla ilgili olarak algılanan tehdidin etkisini anlamamızda etkili olan sosyal ve psikolojik faktörler nelerdir? Pandemi; yaftalama, yabancı düşmanlığı, toplumsal tecrit, işini kaybetme korkusu, sağlık sistemine ve hükümetlere güvensizlik gibi potansiyel olarak uyumu bozan kolektif savunmacı davranışlar ile sosyal destek, yaratıcı kolektif eylemler ve yardımseverlik gibi uyumlu toplumsal davranışları artırmış mıdır?
Pandemi karşısında bu tür farklı hükümet politikaları benimsenmesinin ve yurttaş davranışının arkasında yatan faktörler nelerdir? Pandemi yeni hükümet politikaları ve yurttaş davranışını mı tetiklemiştir, yoksa hâlihazırdaki eğilimlere ve statükoya prim mi vermiştir? Pandemiye yaklaşımda, farklı toplumlarda bireysel ve/veya kolektif hayat tarzlarının yaygınlığı gibi toplumsal dayanakların etkileri nelerdir? Bireysel özerklik pandemi karşısında toplumların kolektif ihtiyaçları ile birlikte var olabilir mi? Türkiye’de hükümet ve yurttaşlar pandemiye nasıl yanıt vermişlerdir ve diğer ülkelerdekilere kıyasla bu yanıtlar nasıl değerlendirilebilir? Pandemiye verilen yanıtlar iklim değişikliği gibi diğer yakın tehditlerle daha iyi baş edebilmemize yardımcı olabilir mi?
Bu soruları ele alan ve farklı bağlam ve tarihi dönemleri kıyaslayan makaleler değerlendirmeye alınacak.
Ödüller
Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri kapsamında, uluslararası ve bağımsız bir jüri tarafından belirlenen bir araştırmacı 25.000 USD tutarında Jüri Özel Ödülü kazanacak. Makale kategorisinde ise yine aynı jüri tarafından yapılan başvurular arasından seçilen belirli sayıda makaleye 10.000 USD tutarında ödül verilecek.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

​“Pandemi ve Yalnızlık” her yönüyle ele alınacak

Üsküdar Üniversitesi’nde ikincisi bu yıl gerçekleşecek olan Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu’nun ana konusunu “Pandemi ve Yalnızlık” oluşturuyor. 4-5 Aralık 2020 tarihlerinde düzenlenecek sempozyumun davetli konuşmacıları yurtiçi ve yurtdışından farklı alanlardan katkılar sunmak üzere bir araya gelecek bilim insanı, akademisyen, gazeteci ve sanatçılardan oluşuyor. Her konuşmacı, kendi çalıştığı alandan ve kendi bakış açısıyla yalnızlığı pandemi bağlamında ele alarak önemli tartışmalar sunacak ve önemli soruları gündeme getirecek.
Üsküdar Üniversitesi tarafından bu yıl ikinci kez düzenlenecek Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu, “Pandemi” başlığı altında gerçekleştirilecek. Pandemi sürecinin yalnızlığa etkileri her yönüyle ele alınacak.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Aileler ve Yalnızlık” konusunu ele alacak
Tüm dünyayı etkileyen pandeminin en büyük etkisinin yalnızlık olduğunu belirten Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sempozyumun ilk oturumunda “Aileler ve Yalnızlık” başlıklı sunumunu yapacak.
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Korona Yalnızlığı”nı anlatacak
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı ve aynı zamanda Sempozyum Koordinatörü Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Korona Yalnızlığı”başlıklı sunumuyla değerlendirmelerde bulunacak.
Pandeminin psikolojik etkilerini anlatacaklar
Sempozyumun ilk oturumundaÜsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Doç. Dr. Gül Eryılmaz, “İlişkide Yalnızlık”; Doç. Dr. Emel Sarı Gökten, “Ergen Yalnızlığı ve K-Pop”; Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Pandeminin Ailede Yalnızlığa Etkisi”ve Uzman Psikolog Aslı B. Bhais, “Bağımlılık-Yalnızlık İlişkisi” başlıklı sunumlarıyla katılacak.
Pandemi ve yalnızlık her yönüyle ele alınacak
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Yalnızlığın Politik Psikolojisi” ile ilgili bir konuşma yapacak. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, “Pandemide İleri Yaş Riskleri: Yalnızlık tercih mi? İstenmeyen sonuç mu?”; Üsküdar Üniversitesi’nden Dr. Mert Akcanbaş,“Küresel Güvensizlik ve Yalnızlık” ve Psikolog İdil Arasan Doğan, “Yaşlılıkta Yalnızlık ve Sosyal Destek” başlıklı sunumlarıyla önemli katkılarda bulunacak.
Prof. Dr. Erol Göka: “Yalnızlık ve Özlem”
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Psikiyatrist Prof. Dr. Erol Göka, “Yalnızlık ve Özlem” başlıklı konuşmasında yalnızlık ve özlem ilişkisini pandemi sürecini de ele alarak tartışacak.
Prof. Dr. İbrahim Sirkeci, “Pandemi ve Göçmenin Yalnızlaşması”nı ele alacak
LondraRegent’s Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Sirkeci ise “Pandemi ve Göçmenin Yalnızlaşması” başlıklı sunumunda koronavirüs salgını nedeniyle sınırların kapandığı, ekonomilerin durma noktasına geldiği dönemini mülteci ve göçmenler açısından çok zorlu bir süreç olduğunun altını çizerek saptamalarda bulunacak.
Prof. Dr. Gönül Bünyatzade: “Yalnızlık ve Yaratıcılık
Azerbaycan Milli İlimler Akademisinden Prof. Dr. Gönül Bünyatzade “Yalnızlık ve Yaratıcılık”, Kanada Montréal Üniversitesi’nden akademisyen Dr. Floris Van Vugt ise “Senkronize Hareket Ederek Video Konferansında Kişilerarası Yakınlığı Teşvik Etme” başlıklı sunuşunda, yabancılaşmanın ve ayrışmanın arttığı günümüz dünyasında iletişim kurmanın, dinlemenin, anlamanın önemini ve bunun çevrimiçi bağlantılarda nasıl sağlanabileceğini tartışacak.
Dr. Orhan Aras: “Avrupa’nın Pandemi ve Yalnızlıkla İmtihanı”
Sempozyuma Almanya’dan katılan Yazar Dr. Orhan Aras da “Avrupa’nın Pandemi ve Yalnızlıkla İmtihanı” başlıklı konuşmasında yalnızlığın farklı algılanma biçimlerinden ve farklı görünümlerinden dem vurarak karşılaştırmalı bir tartışma yürütecek. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Akif Okur’un “Yalnızlığın Politik Ekonomisi ve Türk Evi: Salgından Nereye?” başlıklı sunumu ile katılacağı sempozyumda St. Petersburg Bekterev Tıp Merkezinden psikolog Dr. Olga Rubçova “Pandemi Döneminde Dünya: Kaygı Salgını ve Depresyon” başlıklı sunumunda karantina sürecinde insanlarda artan aşırı stress durumuna dikkat çekecek.
Yalnızlık ve pandemi her yönüyle değerlendirilecek
Sempozyumda ayrıca gazeteci Özay Şendir, “Pandemi Yalnızlığı ve Medya”; fotoğrafçı, yönetmen ve senaryo yazarı Murathan Özbek ise “Pandemi, Sanat ve Yalnızlık” başlıklı konuşmasında yalnızlık-pandemi ilişkisini sanat penceresinden farklı bir boyutuyla ele alacak.
Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi’nden Prof. Dr. Jyldyz Urmanbetova, “Sosyal Dışlanma ve Yaratıcılık Bağlamında Yalnızlık”; Dr. Baver Demircan, “Yalnızlık: Pandemi Bir Olanak Olabilir Mi?”; Rusya Devlet Başkanlığı Ulusal Ekonomi ve Kamu Yönetimi Akademisi’nden Doç. Dr. Kristina İvanenko, “Yeni Yalnızlık: Pandemi Sosyal İlişkileri Nasıl Değiştirdi?” Düzce Üniversitesi’nden Dr. Cihan Ertan ve Araştırma Görevlisi Özge Sarıalioğlu, “Sahne Kapandığında: COVİD-19 Pandemisi ve Sahne Sanatları Aktörlerinin Yalnızlık Deneyimleri” başlıklı sunumlarını yapacak.
Sempozyumu takip etmek isteyenler, Üsküdar Üniversitesi Yalnızlık Sempozyumu sayfası üzerinden kayıt yaparak sempozyuma çevrimiçi olarak katılım sağlayabilecek.
İSTANBUL – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Balparmak ve Muğla Belediyesi’nden Arıcılık Mesleği’nin Geleceği İçin İşbirliği

Balparmak, Muğla Büyükşehir Belediyesi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ve Karabörtlen Tarımsal Kalkınma Kooperatifi “Sürdürülebilir Arıcılık, Katma Değerli ve Verimli Üretim Protokolü”nü imzalayarak arıcılık mesleğinin geleceği için önemli bir iş birliği gerçekleştirdi.
40 yıllık uzmanlığı ile gıda güvenliğine uygun sağlıklı ve kaliteli balları özenle seçmek suretiyle sofralara taşıyan Balparmak, Muğla Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde hayata geçirilen “Sürdürülebilir Arıcılık, Katma Değerli ve Verimli Üretim Protokolü”nü imzaladı. Muğla Büyükşehir Belediyesi, Balparmak, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ve Karabörtlen Tarımsal Kalkınma Kooperatifi arasında gerçekleşen dörtlü protokol kapsamında Türkiye’deki çam balı üretiminin yüzde 80’inin gerçekleştiği Muğla’da pilot bölge olarak seçilen Ula ve civarı ilçelerdeki arıcılara destek ve uygulamalı eğitim verilecek. Balparmak Arıcılık Akademisi kapsamında verilecek eğitimlerle arıcıların bilgileri güncellenecek, üretim şartlarının bazıları iyileştirilecek.
“Arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliği risk altında”
İmzalanan protokolün arıcılık mesleğinin ve ülkemiz için büyük önem taşıyan çam balının geleceği için çok değerli olduğunun altını çizen Altıparmak Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Özen Altıparmak, şunları söyledi: “Muğla Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde gerçekleştirilen bu değerli projede yer almaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Türkiye’de maalesef arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliği risk altında… Gençler, kadınlar ata mesleği olan arıcılığa yönelmek de istekli değil. Doğal balın yanı sıra arısütü, polen, propolis gibi katma değerli arı ürünlerinin üretimi de yetersiz. Arıcılarımızın verimli üretim yapabilmesi, mesleklerindeki gelişmelerden haberdar olması,mevcut bilgilerinin güncellenmesi için biz de Balparmak Arıcılık Akademisi ile destek olacağız.Uzaktan, gezici, teorik ve uygulamalı eğitimlerinden oluşan üç ayrı eğitim modeli uyguladığımız Balparmak Arıcılık Akademisi’nde arı yaşamı ve biyolojisi, koloni bakımı ve yönetimi, arı hastalıkları, ana arı üretimi, arı ürünleri üretimi, arıcılık ekipmanları, regülasyonlar, nektarlı bitkiler gibi arıcılık mesleğinde kaliteli üretiminin sağlanmasını ve mesleğin sürdürülebilir olmasını sağlayan en temel konular, konusunda uzman akademisyenlerce anlatılıp uygulamalı olarak gösteriliyor. Muğla’nın Ula ilçesinde bulunan Akademide uygulamalı eğitimlerimizi ise örnek işletmemizde ,arılığımızda gerçekleştiriyoruz. Akademiye gelemeyen arıcı adaylarına ise gezici eğitim aracı ile ulaşılarak, bulundukları yerde eğitim veriyoruz. arıcılık sektöründe ilk kez hayata geçirdiğimiz uzaktan eğitime isteyen herkes www.balparmak.com.tr adresinde yer alan “Balparmak Arıcılık Akademisi” ne giriş yapıp online kayıt yaptırarak katılabiliyor. Bu yıl Felis Ödülleri’nde Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Bölümünde, Toplumsal Meseleler Kategorisinde Felis’e ve Sürdürülebilirlik Yönetimi Kategorisinde Başarı Ödülü’ne layık görülen“Balparmak Arıcılık Akademisi”nde 2 yıl süren proje kapsamında bugüne kadar eğitimlerini başarıyla tamamlayan 52’si kadın olmak üzere 104 arıcı adayına, iki adet arılı kovan vererek mesleğe ilk adımı atmalarını sağladık. Bu iş birliği ile de daha çok arıcıya ulaşarak yerel kalkınmaya ve arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamak en büyük arzumuz.”
MUĞLA – BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

EGİAD Covid-19 krizini e-ticaret ve dış ticaret ile aşacak

Dünyayı etkisi altına alan, binlerce kişinin ölümüne yol açan koronavirüs salgınıyla ilgili bakanlıklar, yerel yönetimler ve siyasi partiler mücadelelerine hız kesmeden devam ederken bir adım da Ege Genç İş İnsanları Derneği – EGİAD’dan geldi. Tüm dünyayı etkisi altına alan ve Türkiye’de de hızla yayılan korona virüs salgınına ilişkin EGİAD yine bir ilke imza atarak, üyelerinin ihtiyaç duyabileceği her türlü destek için harekete geçti. Başta gıda olmak üzere pandemi sebebiyle gelir kaybına uğrayan üye şirketlerine ihracat, e ticaret, ürün alımı, alış-veriş olmak üzere birçok başlık altında destek olma kararı aldı.
Pandeminin ilk günlerinde Yönetim Kurulu Üyeleri ve çalışanlarından oluşan EGİAD Kriz Masası oluşturan STK, üyelerinin Covid 19 kapsamında ihtiyaç duyabileceği sosyo ekonomik süreçlere ilişkin destek ve yönlendirici grup olarak faaliyet göstermeye devam ediyor. Bu kapsamda STK tarafından kurulan ilk kriz masası olarak faaliyetlerini sürdüren EGİAD Pandemi Kriz Masası, ihtiyaçları belirlemek üzere üyeleriyle bir araya geldi.
İŞ DÜNYASI KİRA DESTEĞİ VE TEŞVİK BEKLEMEKTE
Toplantıda devlet desteği ve teşvikin önemine dikkat çekilirken, aylardır kapılarına kilit vuran gıda ve hizmet sektörleri ile buna bağlı işletmelere kira yardımı yapılmasının önemi vurgulanarak hükümete açık çağrıda bulunuldu. Toplantıda konuşan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aslan, Mart itibariyle başlayan sürecin ağırlaşarak devam ettiğini hatırlatarak, “Önümüzde 6 aylık zorlu bir süreç daha bizi beklemekte. İş dünyası kredi borçlarının ertelenmesini ve çarkların dönmesi için teşvik yapılmasını talep etmekte. Özellikle gıda, hizmet ve bu sektörle çalışan işletmeler durma noktasına gelmiştir. Kapılarına kilit vurmak zorunda kalan, günün belli saatlerinde çalışmak durumunda olan işletmelere kira desteği şart olmuştur” dedi.
Ülke olarak hatta küresel açıdan daha önce tecrübe edilmemiş, sonuçları ve hasarları kestirilemeyen bir süreçle topyekûn mücadele edildiğini kaydeden Aslan, “Ortaya çıkan sağlık sorunları ve yaşadığımız kaygıların dışında ekonomik ve toplumsal sıkıntılarla da mücadele etmemiz gereken zor bir dönemden geçiyoruz. EGİAD olarak üyelerimizin yanındayız ve üyelerimizin bu süreci en az hasarla atlatması noktasında önemli sorumluluklar üstlendik ve üstlenmeye devam edeceğiz. İlk vakanın tespit edilmesi ile başlayan süreç ile birlikte kurduğumuz Covid 19 Kriz Masası ile üyelerimizin görüş ve önerilerini alıyor, sektörlerimizin ihtiyaç duydukları destek paketlerine ilişkin raporları ilgili mercilere iletiyoruz” şeklinde konuştu.
KRİZİN ÇIKIŞ KAPISI E-TİCARET
E ticaret ve dış ticaret eğitimleri için de butona basan EGİAD, süreci üyelerinin e ticaretini geliştirerek ve dış ticaret eğitimleri ile destekleyerek daha az hasarla atlatmayı da planlamakta. Aralık ayı itibariyle üyeleri için bir dizi online eğitim başlatacak olan STK, bu şekilde online kazanç kapısını da üyeleri için aralamış olacak.
PANDEMİDE 100’E YAKIN ETKİNLİK ONLİNE GERÇEKLEŞTİ
İnsan sağlığının her şeyden önemli olduğuna da vurgu yapan Aslan, son gelişmeler ışığında dernek olarak önlemler aldıklarına dikkat çekerek; “Biz de bu konuda hassasiyet göstererek ilk andan itibaren derneğimizin fiziki faaliyetlerini askıya aldık ve idari kadromuza evden çalışma imkânı tanıdık. Bu doğrultuda bir ilki daha mecburen de olsa gerçekleştirdik” dedi. Aslan, tüm toplantılarını dijital platforma taşıyan STK’nın hiç aralıksız çalıştığını vurgulayarak, “Dernek toplantılarımızın tamamını dijital ortamlara taşıdık. Ancak yine de bu süreçte 100’e yakın etkinlik gerçekleştirmeyi başardık” dedi.
EGİAD KRİZ MASASI’NIN TAKİP BAŞLIKLARI
-Kriz sebebiyle düzenli olarak güncellenen devlet desteklerini ve finansal destekleri takip etmek,
-Üyelerimizden gelecek geri bildirimlere istinaden krizde sektörel zararları hafifletecek teşvik ve desteklerin lobicilik faaliyetlerini yapmak,
-Münferit talebi olan üyelerimizin sıkıntılarını gündemine taşımak,
-Dış paydaşlara destek olabilmek için yardım kampanyaları düzenlemek
-Bu sürecin sonunda olabildiğince farkındalığı artmış, yeni düzene hazırlanmış üye ve dış paydaş profili oluşturmaya çalışmak
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

4. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi katılımcılardan yoğun ilgi gördü

KADEM ile T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın birlikte düzenlediği ve ‘Dijital Çağda İnsan Kalmak’ temasıyla online olarak düzenlenen 4. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi sona erdi. Ana sponsorluğunu Ziraat Katılım, iletişim sponsorluğunu ise Turkcell’in yaptığı ve 30’un üzerinde konuşmacının katıldığı zirve yoğun ilgi gördü. Zirvenin son gününde ise dijital çağın bilgiye ve finans sektörüne etkileri üzerinde duruldu.
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM)’in T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği 4’üncü Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, ‘Dijital Çağda İnsan Kalmak’ temasıyla online olarak yapıldı.
Üç gün süren, yurt içi ve yurt dışından 30’un üzerinde konuşmacının yer aldığı zirve katılımcılardan yoğun ilgi gördü.
Ana sponsorluğunu Ziraat Katılım, iletişim sponsorluğunu ise Turkcell’in yaptığı ve dijitalin hayata etkilerinin paylaşıldığı zirvenin son gününde ise dijital çağın bilgiye ve finans sektörüne etkileri konuşuldu.
GELECEK SENARYOLARI
Zirvenin son günündeki ilk konuşmacı olan ve siber çağda varoluşun sürekliliği sorunundan bahseden İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi, yazar Prof. Dr. Ayhan Bıçak eşitsizlik, işsizlik, iklim değişikliği gibi çağımızın problemlerini anlatarak konuşmasına başladı. Dünya genelinde DNA ve insanımsılarla ilgili araştırmaların yapıldığını söyleyen Bıçak, 2050’lerde dünyada neler olabileceğiyle ilgili üç kurguyu şöyle ifade etti:
“Küresel güçler kendi aralarında anlaşarak dünya devleti şeklinde teşkilatlanabilirler. İnsanımsıları birinci sınıf vatandaş olarak konumlayabilirler. Bir başka senaryo iklim değişikliği beklendiği gibi güçlü olursa dünya kıtlık nedeniyle sarsılıp, küresel düzen bozulur. Böyle bir durumda nüfus, yüzbinlere inecektir. Üçüncü senaryo ise bir dünya devleti kurulması. Hiçbir ülke tek başına insanlık ve toplumların sorununu diğer ülkelerden bağımsız şekilde çözemiyor.
Devletler BM çerçevesinde barış anlaşması yapabilirler. Ama bu zayıf bir ihtimal. Ahlaklılık bu noktada önemli. İnsanlığın birbirine denkliğini ancak bu şekilde kabul edebiliriz.” Dedi.
VERİNİN DOĞRULUĞU
Dublin Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ray Walshe ise bilginin dijitalleştiği bir dünyada hakikate ulaşmak için hangi yollara başvurulması gerektiğini anlattı.
Önümüzdeki neslin robotik ve yapay zekayla iç içe olacağını söyleyen Walshe, verinin hızla büyüdüğünü, bunun kontrollü ortamda yapılmasının öneminin altını çizdi. Walshe şöyle konuştu:
“5G, nesnelerin interneti, yapay zeka konuşuluyor. Akıllı bir toplum karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla yapay zeka ile sahip olduğumuz bağlı olma durumuyla akıllı bir toplum oluşturabiliyoruz. Veri en önemli kaynak ve verinin kaliteli yönetilmesi de önemli. Ben bu noktada verinin doğruluğu konusunda standartların oluşturulmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.”
FİNTECH EKOSİSTEMİNİN GELECEĞİ
‘Dijital ödeme sistemleri ve fintech ekosistemi’ panelinin konuşmacılarından biri olan Ziraat Katılım Bankası Bilgi Teknolojileri ve Operasyon Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Said Gül, Ziraat Katılım olarak açık kaynaklı yazılımları ve teknolojileri nasıl kullandıklarını anlattı.
Fintechlerle ortaklık yaparak siber güvenlikten kimlik yönetimine kadar pek çok konuda çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Gül, fintehcleri desteklemeyi sürdüreceklerinin de altını çizdi.
Türkiye’de dijital ödeme sistemleri alanında yaşanan gelişmelerden bahseden Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Eliaçık ise finansal teknolojilerin kompleksleştiğine vurgu yaptı.
TEKNOLOJİ VE KADIN
Panelin hemen ardından ‘Kadın ve dijital dünya’ konulu bir konuşma yapan T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürü Gülser Ustaoğlu, kadınların kodlama, yazılım gibi alanlardaki mesleki eğitim ve becerilerinin geliştirilmesi, kadınların e-ticaret alanında güçlenmesini sağlayacak eğitim ve seminerler yapılması gibi hedeflerin 11. Kalkınma Planı’nda yer aldığını ifade etti. Bu konuda yapılan çalışmalardan örnekler veren Ustaoğlu, kadınların internet kullanımının erkekler seviyesinde olmasa da giderek arttığından bahsetti.
Kadın girişimciliğinin ekonomik büyümenin önemli bir bileşeni olacağının altını çizen Ustaoğlu, kadın girişimlerinin oranının daha da arttırılması konusunda önemli çalışmalar yapıldığını da aktardı.
Kadın lider sayısının artırılması için cam tavanların önüne geçecek çözümler oluşturulmasının şart olduğuna vurgu yapan Ustaoğlu, özellikle teknoloji alanında yeni kadın liderlerin oluşması için çalışmalar yapılması gerektiğini de belirtti.
MEDYA VE DİNDARLIK
Türkiye’de medya ve dindarlık konusunda konuşan Necmettin Erbakan Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Akgül ise din ve medya arasında vazgeçilmez tartışmalara medya dindarlığının da eklendiğini aktardı.
“Dini meseleler ve konular raflarda sergilenen ürünler gibi bireyin önünde. Hiçbir değerler skalası olmaksızın sosyal medyadan istediği düşünceyi satın alıyor, doğru olsun olmasın fikrini aktarıyor” diyen Akgül, bunun dijital dünyada dinlerin hakikat iddiasının izafileşmesini de beraberinde getirdiğinin altını çizdi.
Akgül, otorite olmadan dinin aslını muhafaza etmenin mümkün olmadığına da vurgu yaptı.
BİLGİ VE MANİPÜLASON
Zirvedeki Bilgi ve Manipülasyon panelinde söz alan İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi Dr. İsmail Çağlar, yabancı devletler, medya kuruluşları ve Türkiye ile ilgili dezenformasyon politikalarını anlattı.
Aynı panelde konuşan Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç devletlerin dijital dünyaya yaklaşımını aktardı. Farklı kurumlarda ayrı ayrı sürdürülen e-devlet ve siber güvenlik çalışmalarının 2018’de tek çatı altında toplandığını dile getiren Koç, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin dijital dönüşümün yol haritalarından da sorumlu olduğundan bahsetti. Veri konusunu önemine vurgu yapan Koç, ‘Veriniz kömür olsa bile doğru sınıflandırılarak işlendiğinde elmasa dönüştürülebilir” dedi ve amaçlarının kamunun verilerini elmasa çevirmek olduğunun altını çizdi. Yapay zekanın geleceğin manipülasyon aracı olduğunu sözlerine ekleyen Koç, verinin tekelleştirilmesi konusunun önemine de vurgu yaptı.
Panelde ‘Misenformasyonda söylem analizi: İslam karşıtlığı’ başlıklı bir konuşma yapan SETA Brüksel araştırmacılarından Zeliha Eliaçık, İslamofobinin arkasında irrasyonel bir hikaye olduğunu söyledi.
Farkındalığı yüksek, bilinçli nesillere ihtiyaç olduğunu ve bunu öncelikle kadınların benimsemesi gerektiğini ifade eden İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu, kadınların sürekli gelişmesi gerektiğini ifade etti. Dijitalleşmenin değerlerimizden, hatıralarımızdan, geleneklerimizden vazgeçmek olmadığını belirten Pembecioğlu, ancak dijital dünyada doğru bilgiye ulaşmanın zor olduğunu ve bunun için herkesin dijital okur yazarlık eğitimi almasının şart olduğunun altını çizdi.
ERKEKLER İŞ VE EĞİTİMDEN GERİ ÇEKİLİYOR
Zirvenin son konuşmasını ise Psikiyatr-Yazar Prof. Dr. Erol Göka yaptı. Tekno-Dijital dünyada gençler ile yüzleşmek başlıklı bir konuşma yapan Göka, küresel salgınla birlikte yetişkinlerin de dijitalin yerlileri haline geldiğine vurgu yaptı. Küresel salgın öncesi yaptığı gençlerle ilgili tespitlerini paylaşan Göka, şu bilgileri verdi:
“App Kuşağı, helikopter ebeveyne sahip. Hayattan ve somut insan ilişkilerinden öğrenmekten uzaklaşıyorlar. Anketlerde bencil ve mutlu görünmelerine rağmen ürkek ve çekingenler. Başka kültürü öğrenmek istiyorlar ve marka tutkunular. Tarih boyunca göremeyeceğimiz bir erkek nesli geliyor. Erkek işlerini teknoloji üstlendi. Artık erkekler de çalışmak istemiyor, dahası erkek öğrencilerin okul başarıları da giderek düşüyor. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre genç erkeklerin babasından daha az eğitim aldığı görülüyor.”
Başkasına bağımlı olmayı bir toplumsal başarısızlık değil, bir başarı olarak gören erkek kitlesinin olduğunu ifade eden Göka, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu ve obezitenin yeni nesil erkeklerin en büyük sorunları olduğunu söyledi.
“Dijital Çağda İnsan Kalmak” temalı 4. Kadın ve Adalet Zirvesi, Şirin Pancaroğlu & Bora Uymaz Topluluğu’nun verdiği kapanış konseriyle son buldu.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Milletvekili Sındır, “dere taşkın alanı ve fay zonuna asla konut yapmayın!”

Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı’nın 2021 Yılı Bütçesi üzerine konuşan CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, İzmir depremi sonrasında konut yapımı için belirlenen rezerv alanın Bornova fay zonu üzerinde bulunduğunu ve 1995 yılında 58 vatandaşın sele kapılarak yaşamını yitirdiği bir dere havzasında konut yapılmasının yaşamsal riskler barındırdığını söyledi.
“KARARI YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİNİZ!”
Sel felaketlerinin yaşanabileceği alanlarda konutların yapılmasının büyük riskleri beraberinde getirdiğini söyleyen Sındır, “İzmir depremi sonrasında konut yapımı için belirlenen yer 375 hektar orman alanında kalan bir bölge. Burası Laka Deresi’nin 1.750 hektar olan su toplama havzasında kalan bir yer. 1995 yılındaki sel felaketi sonucu yitirilen 65 vatandaşımızın 58’i bu alan içerisinde yani bu dere havzası içerisinde oluşan sellere kapılarak yaşamını yitirdi. Sel sonrası da Orman İdaresince ağaçlandırma çalışmalarına başlandı. Burası bir orman ve bölgesel park alanı. Burası doğal sit alanı. Bu bölgenin 25.11.2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararıyla orman sınırları dışına çıkarılmasına karar verildi. ‘Devlet ormanları daraltılamaz’ diye Anayasal hüküm var. Bu alanın orman dışına çıkarılması kabul edilemez. Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nce yapılan açıklamada bu alanın MTA’nın Türkiye Diri Fay Haritasında Bornova fay zonu üzerinde olduğunu biliyor musunuz? Yapılaşmanın aynı zamanda Laka Deresi üzerinde, sel üreten bir havza kaynağının üzerinde yapılacağını biliyor musunuz? Bu kararı yeniden gözden geçiriniz. Dere taşkın alanı ve fay zonuna asla konut yapmayın. İnsan yaşamını riske atmayın” diyerek Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a uyarılarda bulundu.
“AVRUPA KONSEYİ TÜRKİYE’Yİ İZLEMEYE ALDI!”
Avrupa Konseyinin Mart ayında, Cumhurbaşkanına hakaret davaları nedeniyle Türkiye’yi izlemeye aldığını söyleyen Sındır, “Cumhurbaşkanına hakaretten Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesi gereği birtakım hükümler veriliyor. Bugüne kadar 100 binden fazla soruşturma, 63 bin 41 kişiye de dava açılmış ve bu davalardan 9 bin 554 kişi mahkum olmuş.  Avrupa Konseyi geçtiğimiz Mart ayında Cumhurbaşkanına hakaret davaları nedeniyle Türkiye’yi izlemeye aldı. Avrupa Konseyi, bu durumun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu belirtilerek bu davalar nedeniyle Türkiye’yi nitelikli izlemeye aldığını belirtti. Burada dikkat edilmesi gereken husus siyasi konuların da hakaret kapsamı içerisinde yer alması ve değerlendirilmesi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında dikkat çektiği husus şu; ‘kimsenin, diğer bütün insanlardan daha ayrıcalıklı şekilde korunamayacağı’. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı çok ciddi böyle bir konuya gereği için dikkatinizi çekmek isterim.” dedi.
“ASKERLERİMİZİN HAYATIYLA OYNANDIĞI SÖYLENİYOR!”
Savunma Sanayi Başkanlığı’nın CE Belgesi sahte olan taklit medikal ürün satın aldığına ilişkin iddiaları ve milli gemi projesiyle ilgili hak ediş ödemelerinde yapılan döviz kuru hatasını Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorarak sözlerine son veren Sındır, “bu medikal ürünün orijinalini üreten firma, Avrupa Komisyonu’na yazdığı mektubunda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullandığı ürün için ‘kanun dışı bir kopya’ ifadesini kullanmış. Savunma Sanayi Başkanlığı’nın orijinal olmayan bir medikal ürün aldığı ileri sürülerek; Ankara’da bir firmanın, ağır yaralanmalarda kan kaybını önleyen, patentli olan abdominal turnikenin sahtesini ürettiği, Başkanlığın satın aldığı 1.175 adet sahte turnikenin de TSK’nin envanterine girdiği iddia ediliyor. Bu konuda Ankara Milletvekilimiz Sn. Murat Emir’in de soru önergesi var. Nerede üretildiği belli olmayan, testleri yapılmamış sağlık ürünleriyle askerimizin hayatıyla oynandığı söyleniyor. Bu konuya lütfen açıklık getiriniz. Yine, Savunma Sanayi Destekleme Fon’una ilişkin 2019 yılı denetim raporunda, milli gemi projesiyle ilgili dikkat çeken tespitlere yer verilmiş. İlk ihalenin iptalinden sonra bu proje kapsamında yaptırılan 3’üncü ve 4’üncü gemilerle ilgili yükleniciye yapılan hak ediş ödemelerine esas oluşturan faturalarda döviz kurunun hesaplandığı tarihin hatalı alındığı bildirilmiş. Hak ediş ödemelerinde fatura büyük harfle yazıldığında yüklenici faturasının, küçük harfle yazıldığında ise alt yüklenici faturasının anlaşılması gerektiği yönünde yorum yapmış. Hiçbir kanunda, metinde böyle bir şey yok. Böyle bir yasal dayanak da olamaz. Yasal olmayan ve trajikomik bir dayanakla savunma yapılması kabul edilemez” dedi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Ben Fero ve Anıl Piyancı Red Bull Half Court sahasında birbirlerine meydan okuyacak

Türkiye’nin en önemli sokak basketbol turnuvası Red Bull Half Court 3×3 Basketbol Türkiye Finali 5 Aralık’ta İstanbul’da oynanıyor. Final öncesinde Türkçe rap camiasının başarılı iki ismi Anıl Piyancı ve Ben Fero, bu kez sanat sahnesinde değil sahada yeteneklerini göstermeye hazırlanıyor. Ben Fero sosyal medya üzerinden Anıl Piyancı’ya “Anılım senin semtinde senin arkadaşlarınla benim arkadaşlarım 3×3 Red Bull Half Court’ta kapışacağız. Bekliyorum” sözleri ile meydan okudu. Yakın arkadaş olan ikiliden Piyancı da bu meydan okumaya; “Ferom kardeşim bana meydan okumuşsun. Takımını al gel, buluşalım” sözleri ile yanıtlayarak bugün sahada buluşmak üzere sözleşti.
Bu zamana kadar Türkçe rap dünyasındaki sayısız başarıları ile adlarından söz ettiren iki yetenekli isim, benzeri görülmemiş bir deneyime imza atmaya hazırlanıyor. Her ikisi de çocuk yaşlardan itibaren basketbolla içli dışlı yetişen sanatçılardan Anıl Piyancı ve Ben Fero, basketbol sahasında ülkenin en iyilerini karşılaştırmaya hazırlanan Red Bull Half Court 3×3 Basketbol turnuvasında kozlarını paylaşacak. Ben Fero’nun sosyal medya üzerinden Anıl Piyancı’ya “Anılım bu teklifimi kabul edersin diye düşünüyorum. Çünkü senin semtinde senin arkadaşlarınla benim arkadaşlarım 3×3 Red Bull Half Court kapışacağız. Bekliyorum. Her maçın sonunda bir kazanan bir de mağlup olur. Artık orasını da göreceğiz” sözleri ile meydan okuması üzerine heyecanlı bir düellonun fitili ateşlendi.Anıl Piyancı da sanatçının bu meydan okuması karşısında; “Ferom kardeşim bana meydan okumuşsun. Hayalet Park’ta seni bekliyorum. Takımını al gel, Red Bull Half Court’ta buluşalım” sözleri ile karşılık verdi. İki isim bugün İzmir’deki Hayalet Park’taki sahada buluşmak üzere sözleşti.
‘Kıyasıya bir kapışma olacak’
İddialı maça saatler kala sıkı bir antrenman sürecine giren Anıl Piyancı, “Hayatta en zevk aldığım şeylerden biri müzik setimizi basket potasının altına koyduktan sonra hip hop açıp arkadaşlarla müzik dinlerken şut çalışmak. Basketbol ve hip hop kesinlikle ayrılmaz ikili. Benim için her zaman bir tutku olmaya devam edecek. Bunu sevdiğim bir arkadaşımla yapacak olmak da çok heyecan verici” sözlerini kullandı. Piyancı ile yakın arkadaş oldukları bilinen Ben Fero bu heyecanlı karşılaşma öncesinde “Basketbola oldum olası düşkünüm. Devamlı da oynarım. Anıl ile sahada kapışacağız, öncesinde de pratik yapıyorum. Kıyasıya bir karşılaşma olacağına eminim” diye konuştu.
Türkiye’nin en önemli ve en büyük sokak basketbol turnuvası olan Red Bull Half Court 3×3 Basketbol Türkiye Finali, 5 Aralık 2020 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilecek.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Kadın ve Adalet Zirvesinin 2. gününde dijitalleşmenin aile, sanat ve eğitime etkileri konuşuldu.

KADEM’in T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği ve bu sene online yapılan 4’üncü Kadın ve Adalet Zirvesi, ikinci gününde de önemli konuşmacılara ev sahipliği yaptı. 28 Kasım’a kadar devam edecek zirvede, dijitalin toplum, ebeveynlik, sanat ve eğitime etkilerini Türkiye’den ve dünyadan konunun uzmanları anlattı.
Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ve T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte düzenlediği 4’üncü Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi, “Dijital Çağda İnsan Kalmak” temasıyla online olarak yapılıyor. Zirvenin ikinci gününde dijitalin toplum, ebeveynlik, sanat ve eğitime etkileri konuşuldu.
Günün ilk konuşmasını yapan ve dijital dünyaya uyum sürecinde çocuğun ihtiyaçlarının nasıl değiştiğini anlatan Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk, çevrenin insan psikolojisindeki etkisinin altını çizdi. Çevrenin çocuğun etkileşimde olduğu her şey olduğunu aktaran Selçuk, kulaklık takıp internete sürekli bağlı yaşayan çocukların yaşam alanının ebeveynleri, kardeşleri, mahallesi, okulu olmadığını anlattı.
“OYUN OYNAYANLARDA İNSANDIŞILAŞTIRMA OLUYOR”
Ekran başında veya video oyunlar oynayarak geçirilen sürenin yaşla beraber arttığını belirten Selçuk konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ekran başında geçirilen zaman artınca hiperaktivite, yıkıcı karşı gelme, depresyonun da arttığını görüyoruz. Özellikle çok video oyunu oynayan çocuklarda öfke ve kaygı yükseliyor. Öfke kontrolünde daha da zorlanıyorlar. Video oyunlarında fazla zaman geçiren çocuklar diğer insanlara insani özellikler atfetmekte zorlanıyor. Yani ‘insandışılaştırma’ oluyor. Başkalarının duygularını anlamakta güçlük çekiyor ve diğer insanlara zarar verici davranışları gösterme eğilimleri artıyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, lise yıllarından sonra gençlerin kendisi de bundan rahatsız oluyor. Ama ekran süresini azaltmak isteseler de yapamadıklarını belirtiyorlar.”
DİJİTAL OKUR YAZARLIK ÖNEMLİ
Bu noktada ebeveynlerin çocuklarıyla etkileşimde bulunmalarının önemini vurgulayan Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk gibi TRT’de yöneticilik yapan İsmihan Yılmaz da zirvede yaptığı konuşmasında bu konunun önemine değindi.
‘Çocuğum internette çok zaman geçiriyor” kaygısıyla çocukların elinden ekranları alıp, süreleri kısıtlamaya çalışan ebeveynlerin bunun işe yaramadığını gördüklerini hatırlatan Yılmaz, dijital okur yazarlığın ve bu alandaki yetkinliklerin arttırılmasının bu noktada çok önemli olduğunu söyledi. Ekran zaman yönetiminin önemine vurgu yapan Yılmaz, “Ebeveynlerin eğitimi noktasında KADEM gibi STK’ların ve kamu kuruluşlarının çok büyük rolleri var. Burada oluşan kaygıyı azaltıp, ıskalamakta olduğumuz imkanlara başka türlü ulaşamayız” dedi.
YAPAY ZEKANIN SANATA ETKİSİ
Zirve konuşmacılarından, insan bilincinin sanat ve teknoloji ile ilişkisini yorumlayan Medya Sanatçısı -Yönetmen Refik Anadol, Amerika’ya gidişini, başarı hikayesini, nasıl stüdyo sahibi olduğunu ve eserlerinin ortaya çıkış süreçlerini panelde anlattı. ‘Bir veri pigment olabilir mi’ diye sorgulayarak başlayan ve şu anda Bill Gates’in de koleksiyonunda var olan veri resimlerinin ortaya çıkış hikayesinden bahseden Anadol, yapay zekanın sanata etkileri konusunda şöyle konuştu:
“Karşımızda unutmayan bir şey var. Yapay zekanın insanlığa zararlı olması da ihtimaller dahilinde. Bununla başa çıkmanın yöntemi ise bilinçlenmek. Mahremiyet ve özgür irade giderek yok oluyor. Bu farkındalığı yaratmanın yolu ise sanat yapmak. Teknoloji, insanlığın aynası. Bu ayna bizi temsil ediyor ve duygu, koku, doku da devreye girdiğinde makineler sanat yapabilir. Bizim buna nasıl karşılık vereceğimiz ise daha önemli. İnsanları makineleştirmektense makineyi insanlaştırmak bana göre insanlık için daha iyi bir şey.”
DÜNYADA KADININ ROLÜ NASIL DEĞİŞİYOR?
Dijital çağda kadını güçlendirmek üzerine konuşan John Cabot Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Alina Sorgner, Ülkelerin bazı bölgelerinde, kadınların dijital okur yazarlığı ve teknoloji üreticiliği konusunda zayıf olduğunu, dijitalin kadınlara etkisinin ne olacağının da zaman içinde bölgeden bölgeye değişeceğini aktardı. Sorgner, kadınların girişimci olarak güçlendirilmesi için dijital veri sermayesine yatırım yapılması gerektiğini de sözlerine ekledi.
We Love Reading’in kurucusu ve Haşimi Üniversitesi öğretim üyesi moleküler biyolog Prof. Rana Dajani ise, dijital dünyada kadının ve annenin değişen rolleriyle ilgili şöyle konuştu: “Toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınlar her ne kadar üniversite eğitimi alsa da evlenip çocuk sahibi olunca işi bırakma eğilimindeler. Çünkü iş yerleri erkekler tarafından erkekler için hazırlanmış. Doğum yapan, emziren kadınlar için iş yerleri çok dostane değil. Jane Fonda, Arap ve Ortadoğulu kadınların kadın olmaktan gurur duyduklarını ancak bu durumun batıdaki kadınlar için geçerli olmadığını bir toplantıda dile getirmişti. Dolayısıyla kadınların başarıyı nasıl tanımladıklarına bakmak çok önemli. Kimi için çocuk büyütmek başarı, kimi için CEO olmak. Her kadın kendi hikayesini yazmalı. Dijital dünya bu anlamda kadınların işini kolaylaştırabilir.”
EĞİTİM VE EĞLENCE
Early Bird English Kurucusu Jenny Molendyk Divleli, Türkiye’ye taşındığında kendisinin hayli zorlanırken çocuklarının Türkçeyi çok kısa sürede öğrendiklerini farkettiğinde bu girişimi hayata geçirme kararı aldığını anlattı. Dile ne kadar maruz kalınırsa o kadar fark etmeden öğrenmenin mümkün olduğunu aktaran Divleli, sosyal medyanın bu amaçla kullanılabileceğini belirtti. Eğitim tasarımcısı ve Usturlab Atölye Kurucusu Sümeyye Ceylan ise, bilim eğitimi ile yaratıcılığın nasıl desteklenebileceğini aktardı. İbn Haldun Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Nagihan Haliloğlu, dijital beşeri bilimlerin bize ekstra bilgi üretimi olmadığını, bu noktadan sonra beşeri kısmın başladığını ifade etti ve bilgi küratörlüğünün öneminden bahsetti.
Türkiye’de müzik eğitiminin değişmesi gerektiğini söyleyen Arp Sanatçısı Şirin Pancaroğlu ise önce müzik eğitiminde reforma gidilip sonrasında dijitalleşmenin düşünülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Zirvede konuşan diğer bir isim olan Bern Öğretmen Eğitimi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Michele Notari, çevrimiçi eğitimin alışkanlıklarımızı ve tutumlarımızı nasıl etkileyeceğinden bahsetti. Müzakere yapmanın, çatışma çözebilmenin çok önemli olduğunu ve bunun da fiziksel eğitimle yapılabildiğini anlatan Notari, “Kelime dağarcığı geliştirmek, kodlama öğretmek gibi bilgi aktarımı konularında ise online eğitim daha başarılı oluyor” diye konuştu.
GERÇEKTEN DİKKATLER DAĞINIK MI?
Her dönem dikkati dağıtan şeylerden şikayet edildiğini, bir dönem roman okumanın bir dönem ise TV’nin dikkati dağıttığının söylendiğini hatırlatan Birleşik Krallık Kent Üniversitesi öğretim üyesi yazar Prof. Frank Furedi ise, “Şimdi de internet, sosyal medya ve oyunların dikkat dağıttığı ve Nörobilim öne sürülerek çocukların beyinlerinin değişikliğe uğradığı ve dikkatlerinin kısa süreli olduğu söyleniyor. Çocukların dikkatlerini çekmek için Avrupa’da tabletlerde eğlendirici içeriklerle çocuklara eğitim verilmeye çalışılıyor. Biz dikkat dağınıklığını içselleştiriyoruz.” Dedi. Dikkat dağınıklığına neden olunmaması için eğitimi içeren entelektüel bilginin bu şekilde azaldığını, daha basite indirgenmiş bilgi verildiğini aktaran Furedi bu anlamda gençlere haksızlık yapıldığının da altını çizdi.
Günün son konuşmasını yapan Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özge Hacıfazlıoğlu ise pandemide aynı anda birden fazla iş yapmak zorunda kalındığının altını çizdi. Evlerde sınıf düzeni ve işyerleri kurulduğunu anlatan Hacıfazlıoğlu bu dönemde herkesin pek çok trajikomik hikaye yaşadığını da aktardı. Hacıfazlıoğlu, bu dönemin iş yaşam dengesini tekrar oluşturduğumuz bir dönem olduğunun da altını çizdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Milyonlarca kişiye ekmek kapısı olan kuaför ve güzellik merkezleri alarm veriyor

Koronavirüs sebebiyle etkilenmiş olan kuaför salonları destek beklemekte. Salon işletenler çok kısa bir zaman içinde destek gelmezse çok fazla sayıda kuaförün mesleğini yapamaz bir hale geleceğini açıkça ifade ediyor.

Ülkemizde yaklaşık olarak 5 milyar lira tutarındaki bir ekonomik büyüklüğe ulaşmış olan kuaför salonları pandemiyle alakalı süreci de en derinden yaşamış olan işletmelerden bir tanesi oldu. Sektörde yer alanlar yakın bir zaman içerisinde bir destek verilmemesi halinde pek çok işletmenin kapısına kilit vuracak olduğunu da açık bir şekilde ifade ediyor. İstanbul ilinin pek çok bölgesi üzerinde hizmet vermeye devam eden The Most Kuaför Salonları’nın sahibi Ünal Demir yaptığı açıklamasında sektör olarak çok zor bir dönemden geçilmekte olduğunu ve güçlü portföye sahip olan markaların ayakta kalabileceklerini ifade etti.

Ünal Demir, koronavirüs pandemisi sürecinin pek çok işletmeye darbe vurmakta olduğunu da belirtip, ‘Bu süreç içerisinde işini iyi yapan ve portföyü geniş olanlar ayakta durabilmeyi başaracak. Birçok meslektaşımız ise ne yazık ki kapısına kilit vuracak. Bu sektörde 100 binden fazla kişi çalışıyor. Dolaylı olarak milyonlarca kişi ekmek yiyor. Korona sürecinde işletmelerin gerekli önlemleri aldığını düşünüyoruz. Ancak sektöre acil bir şekilde destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum’ ifadelerine yer verdi.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Daha İyi Yargı Derneği hukuk ve yargı yapılanmasına ilişkin görüşlerini Bakan Elvan ve Bakan Gül’le paylaştı

Daha İyi Yargı Derneği, hukuk ve yargı yapılanması konusundaki öneri ve görüşlerini, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) yönetimiyle yaptığı toplantıda aktarma fırsatı buldu.
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) yönetimi ile bir araya geldi. Toplantıya Daha İyi Yargı Derneği Başkanı ve TÜSİAD Haysiyet Divanı Üyesi Av. Mehmet Gün de katıldı.
Toplantıda, hukuk ve yargı yapılanması konusundaki fikir ve önerilerini aktardığını belirten Av. Gün, “Oldukça açık, samimi ve verimli bir toplantı oldu. Sorunlara somut çözüm getirme konusundaki kararlılığı gördük. Hukukun üstünlüğünün ekonomi için ne kadar önemli olduğunun, ekonominin mal ve hizmet üretim ve ticareti, hukukun ise bunları sağlayan ilişkiler bütünü olduğunun altını çizerek, hukukun üstünlüğü ve daha iyi yargının ekonomide çarpan etkisi yaratacağını dile getirdim. Hukuku çok iyi geliştirmek; yargılamaların kalitesini artırarak hızlandırmak gerekiyor. Hukukun üstünlüğünü sağlamak ve topluma ve iş dünyasına sağlam bir hukuk güvencesi verebilmesi için yargıda kapsamlı yapısal reformlar yapılması zorunludur. Bu kapsamda toplantıda, derneğimizin bu güne kadar geliştirdiği öneriler bütününü, katma değer ve kaliteli yargı hizmetleri üretimi ve bu yolla güçlü ekonomi oluşturma odaklı ‘Hukuk ve Yargı Yapılanma Önerileri’ni paylaşma imkânı buldum. Toplantının ardından kısa, orta ve uzun vadelisomut önerileri bildireceğiz. Ülkemizin hukuk, ekonomi ve demokrasi sorunlarının çözümüne katkı vermek için çalışmalarımıza devam edeceğiz” açıklamasını yaptı.
Daha İyi Yargı Derneği Hakkında
Daha İyi Yargı Derneği, Türk yargısının sorunlarını tespit etmek, sorunlara yönelik çözüm önerileri geliştirmek, öneriler üzerinde toplumsal mutabakat sağlanması ve çözümlerin hayata geçirilmesi yönünde çalışmak amacıyla kurulmuş olan siyaseten tarafsız bir sivil toplum düşünce kuruluşudur.
Dernek bu çerçevede, Türk Yargısı’nın sürekli olarak gelişmesi, çağdaşları ile rekabet edebilmesi ve bu rekabette öne geçebilmesi için, yargı ile ilintili tüm kişi, kurum ve kuruluşlar ile toplumu ortak bir zeminde bir araya getirmeyi, fikirler ve öneriler geliştirerek mutabakat ve uzlaşma sağlamayı, üzerinde uzlaşılan önerileri hayata geçirmek için gerekli çabaları göstermeyi amaçlamaktadır.
BEYAZ HABER AJANSI (BHA)